Twitter
Visit Us
YOUTUBE
YOUTUBE
LINKEDIN
Share

 

Mısır’da, 25 Ocak 2011’de başlayan kitlesel gösteriler halk devrimine dönüşmüş ve 11 Şubat’ta Hüsnü Mübarek’in istifa etmesiyle son bulmuştu. Arap Baharının yıldönümü olarak nitelendirilen bu gün için hem iktidardan hem de muhaliflerden farklı sesler gelmeye başladı.

Mısırlı muhalifler, 25 Ocak devriminin yıl dönümünde “Devrim kimseyi ve hiçbir grubu dışlamaz, birleştiricidir, devleti yıkmaz bilakis vatanın birliğini muhafaza eder, adil, özgür ve onurlu bir yaşama giden yoldur” ifadesini kullanarak halkı sokağa inmeye ve rejime karşı düzenlenecek eylemlere katılmaya çağırdı. Mısır Yönetimi ise, yapılacak kutlamaların halkın temel hakkı olduğunu ancak her türlü ihtimale hazır olduklarını duyurdu.

Bugün yıldönümü kutlanacak olan İktidar ile muhalifleri karşı karşıya getiren 25 Ocak’a giden süreç nasıl gerçekleşti?

Okur-yazarlık ve eğitim seviyesinin artması ile eğitimli ama ekonomik açıdan kötü durumdaki kesim yeni bir yoksul orta sınıfı oluşturmuştu. Üniversitelerden bilgi ve beklentiler içinde mezun olan gençlerin kendilerinden önceki kuşaktan farklı olarak artan talepleri var olan sisteme karşı çıkarak savaşabilecekleri düşüncesi içinde olmalarını sağlayarak, “sosyal adalet“, “demokrasi” ve “ulusal onur” endişesi ile ortaya çıkan gösterilere sebep olmuştur. Bu orta sınıf, 1980’li ve 1990’lı yıllarda bölgede demokratik olmadığını düşündükleri hükümetlere karşı İslami söylemlerle harekete geçmiştir.

Ne milliyetçi ne de emperyalist özellik taşımayan ve protestocuların daha çok sivil ve coşkulu ruh hallerinin yansıdığı kitlesel protesto gösterisinde Mısırlıların temel istekleri, demokrasi ve hükümet içerisinde seslerini duyurabilme güvencesi ile yolsuzlukların bitmesi idi. Kitlesel hareketin tek bir örgüt, ideoloji veya kişi rehberliğinde olmaması ayrı bir önem taşımaktaydı. Şöyle ki, sloganları, “Bizim devrimimiz, halka ait bir devrimdir; ne bir şiddet ve ne de dini bir durum içerir.” şeklindeydi. Ayrıca, yabancılara, Batılılara ve ABD’ye karşı tepki ifadeleri de kullanmamışlardı.

Ortadoğu’nun yeniden yapılandığı bu dönemin, Müslüman Kardeşler için yeni fırsatlar yarattığı söylenebilir. Bulundukları ülkelerde mevcut yönetime karşı olan muhalif kesimler tarafından desteklenmeleri, iktidar olma hedeflerini gerçekleştirme yolunda ilerlemelerini sağlamıştır. Ancak iktidara geldiklerinde vaat ettikleri söylemlere uygun politika izlememeleri halk tarafından hayal kırıklığına neden olmuştur. Müslüman Kardeşlerin iktidardan uzaklaştırılması ile iktidara gelen yönetimin de her kesimi memnun edici politika izleyip izlemeyeceği az çok görülmeye başlamıştır. Arap Baharı süresinde ortaya çıkan söylemler ancak ne kadar gerçekleşebilir boyutta olduğu tartışılabilecek “demokrasi” ve “çoğulculuk” kavramları kısmen etkisini göstermiştir ki hala bu süreç devam etmektedir.