Twitter
Visit Us
YOUTUBE
YOUTUBE
LINKEDIN
Share

AFRİKA’NIN IRAK’I SUDAN

Uzun yıllar iç karışıklıklar ve askeri darbelerle karşı karşıya kalan Sudan’da 15 Nisan 2023’te yeniden çatışmalar başlamıştır.

Ortadoğu’nun ve Irak’ın yeraltı zenginlikleri için hem iç hem de dış etkenlerin çıkarları uğruna iç çatışmaları kışkırtması bölgeyi istikrarsız hale getirmiştir. Yıllardır Afrika kıtasında özelde de Sudan’da yaşanan benzer sorunlar ve çıkar kavgaları genel olarak Irak ile Sudan’ın benzerliklerini ortaya koymaktadır. Afrika’nın Irak’ı Sudan’da neden çatışmalar bitmiyor? Bu soruya cevap verebilmek için o ülkenin yeraltı zenginliklerine ve stratejik konumuna bakmak gerekiyor.

1800’lü yılların ikinci yarısından itibaren dünyanın en fazla sömürgeciliğe maruz kalan kıtası Afrika zengin petrol yatakları ve değerli madenlere sahip devletlerden oluşmaktadır. Dolayısıyla kıta devletleri geçmişte olduğu gibi günümüzde de büyük güçlerin ilgi odağı olmaya devam etmektedir. Sudan bu duruma örnek olarak gösterilebilir.

Son günlerde dünyanın da gündeminde olan ordu ile paramiliter, Hızlı Destek Güçleri (RFS) arasında çıkan çatışmaların yaşandığı Sudan, etnik ve dini çeşitliliğe sahip bir devlettir. Bağımsızlığını kazandığı 1956 yılından bugüne kadar gerek bölgesel olarak güney-kuzey, gerekse inanç açısından Müslüman-Hristiyan şeklinde ayrışmalar nedeniyle istikrarlı bir yönetim kurulamamış, etnik çeşitlilik idare edilememiş ve bu nedenle de iç çatışmalar önlenememiştir. Sudan’ın, yeraltı kaynakları (6 milyar varilin üzerinde önemli petrol yatakları), Kızıldeniz ve Afrika Boynuzundaki stratejik konumu ve güncel olarak da içinde bulunduğu olumsuz durum uluslararası kamuoyunun da gündeminde olmuştur. Genellikle bu özeliklere sahip ülkeler emperyalist devletlerin ilgisini çekmekte, isyanlar ve çatışmalar kaçınılmaz hale gelmektedir.

Sudan, darbe ile gelen yönetimler tarafından idare edilmek durumunda kalmıştır. “Darbe ile gelen darbe ile gider” durumuna örnek gösterilecek, istikrarsızlığın normal sayıldığı ülkede, küresel güçlerin zenginlikleri paylaşma yönünde mücadelesi ile ülke yara almaya devam etmiştir. Sudan’ın 2011 yılında ikiye bölünmesiyle merkezi hükümet petrolün kontrolünü kaybetmiş ve yaklaşık 100 etnik unsurun bulunduğu Darfur’da yaşanan iç savaş ülkenin istikrarsızlaşmasına yol açmıştır. Bu istikrarsızlık aynı zamanda uluslararası sorun haline gelmiştir. Şöyle ki yeraltı kaynaklarının idare edilmesi ile ilgili mücadele sadece iç aktörlerin değil dış aktörlerin de sorunu olmuştur.  Belirtmekte fayda var; iç savaş ülke halkının içine düştüğü durumdan kaynaklanmış olsa da aslında küresel güçlerin ayrılıkçı örgütlere doğrudan veya dolaylı olarak silah ve para desteği ile engellenemez hale gelmiştir.

Haritaya bakıldığında Ortadoğu ile Afrika arasında bağlantı noktası olan Sudan’ın coğrafi olarak oldukça önemli konumda yer aldığı görülmektedir. Afrika Boynuzunda yer alan Sudan, önemli ticaret yolu güzergahı olan Kızıldeniz ve Süveyş Kanalı’nın güvenliği bakımından stratejik konumda yer almakta, topraklarının verimli olmasını sağlayan Nil Nehrinin Mavi ve Beyaz olarak adlandırılan kolları Sudan’ı ikiye ayırarak başkent Hartum’da birleşmektedir. Hatta Türkiye de bu bereketli topraklarda tropikal ürün yetiştirmek amacıyla 2014 yılında yapılan anlaşma ile 99 yıllığına arazi kiralamıştır.

Bilindiği üzere Afrika kıtası, yıllarca Avrupa ve ABD’nin sömürgesi altında kalmıştır. Son yıllarda da Çin, Hindistan ve Rusya’nın belirgin biçimde kıtada varlık göstermeye başlaması batılı devletlerin çıkarlarına zarar vermiştir. Enerji ihtiyaçlarını karşılamak isteyen güçler kıta devletlerine ve Sudan’a yönelmişlerdir. Çıkarı olan her devletin varlığının hissedildiği Sudan’da, bu devletlerin ne tür çıkarlar için mücadele ettiklerine kısaca bakmak faydalı olacaktır.

  • İran, Sudan’ı Afrika’ya açılan kapı olarak görmektedir.
  • Rusya, özellikle Sudan’ın altın madenleri ile ilgilenmekte ve burada askeri üs kurma girişimi son zamanlarda Ukrayna ile savaş içinde olmasından kaynaklı zor durumda olan ekonomisini rahatlatması bakımından önem taşımaktadır.
  • Çin, ABD ile rekabet halindeyken, “Tek Kuşak Tek Yol” projesi kapsamında Sudan’a yakın ilişkisini koruyarak önemli yatırımlar yapmaktadır.
  • Hindistan için ise diğer devletler gibi enerji ihtiyacını karşılama ve Hint Okyanusundaki varlığını koruyabilmesi açısından Sudan önemlidir.
  • Çok yönlü politika izleyen Avrupa Birliği (AB) devletleri için Sudan petrolü oldukça önem taşımaktadır.
  • Hem enerji ihtiyacı hem de Çin ile rekabet eden ABD, Sudan’da etkin olan devletlerden rahatsızlık duymakta ve Afrika politikası bu devletlerce engellenmektedir.
  • Golan gibi Nil Nehrini de hayati önemde gören İsrail, Nil üzerindeki mücadelede yerini almaktadır. Bununla birlikte, İsrail’in okyanusa açılmak için tek çıkış yolu olan Kızıldeniz’de en uzun kıyısı olan Sudan jeopolitik olarak önem taşımaktadır.

Küresel güçlerin, yeraltı kaynakları ve stratejik konumu nedeniyle Sudan’da çıkarları yönünde hareket ettiği görülmektedir. Dolayısıyla doğrudan ya da dolaylı destekler nedeniyle geleceği belirsiz görünen ülkede çatışmalar devam etmektedir. Bu çatışmalar devam ettiği sürece, Sudan toprakları güçlerin mücadele alanı olmaya, Afrika Boynuzu ve Kızıldeniz istikrarsız olmaya ve insanlar acı çekmeye devam edecektir.