Twitter
Visit Us
YOUTUBE
YOUTUBE
LINKEDIN
Share

VEKÂLET SAVAŞI SICAK SAVAŞA MI DÖNÜŞÜYOR?

Ekim 2023’ten itibaren, İran’ın diğer ülkelerdeki askeri üslerine İsrail’in yaptığı hava saldırılarında artış gözlenmişti. 1 Nisan’da da İsrail, İran’ın Şam’daki konsolosluk binasına saldırı düzenlemiş ve saldırı sonucu Devrim Muhafızları Kudüs Gücü üst düzey komutanlarının da olduğu 8 kişi hayatını kaybetmişti. Aralık 2023’te de İsrail’in Suriye’ye düzenlediği saldırıda Devrim Muhafızları komutanı Tuğgeneral Seyid Razi MUSAVİ öldürülmüştü.

İsrail’in, İran’ın Suriye ve Irak’taki üslerini vurmasıyla 1 Nisan’daki konsolosluk saldırısı farklılık göstermektedir. Aslında uluslararası sözleşmelerin ihlal edildiği tehlikeli bir provokasyon söz konusudur.

Geçmişte İran, Arap-İsrail savaşlarına çok fazla dahil olmamıştır. Ancak 1 Nisan sonrasında, neredeyse tek başına, İsrail’in sınırını aştığını düşünerek harekete geçmiştir. İran, İsrail’e misilleme saldırısını Şam’daki konsolosluğa saldırı yapan F-35’lerin kalktığı Nevatim Hava Üssüne yapmıştır. İran, Birleşmiş Milletler (BM) Anlaşması’nın 51. Maddesine göre gerektiği kadar ve oranlı güç kullanımı ile meşru müdafaa hakkını kullanmıştır. Ayrıca bir saldırı yapmayacağını ancak İsrail ya da müttefikleri tarafından gelecek saldırılara sert yanıt vereceğini de vurgulamıştır. Ancak Bünyamin NETENYAHU Gazze savaşı nedeniyle yoğun baskı altındayken ve henüz bir sonuç alınmamışken İran’a karşı bir saldırı yapmak için her yolu deneyeceği, aksi takdirde güçsüzlük olarak algılanacağı bilinmekteydi. İsrail’in uluslararası toplumun dikkatini Gazze’den İran’a çevirmeye, iç kamuoyu tepkisini de kendi lehine çevirmeye çalışması gözden kaçırılmamalıdır. Bu durumda medyanın da etkisi söz konusudur.

İran Cumhurbaşkanı İbrahim REİSİ, İsrail’in İran’a yönelik bir saldırı durumunda İsrail’e daha büyük saldırıyla cevap vereceğini açıklamıştı. Bu ifadelerin İsrail için çok caydırıcı olmadığını şu an görmekteyiz.

İsrail’in saldırısının sembolik anlamlarının olduğu da söylenebilir. Dini Lider Ayetullah HAMANEY’in doğum gününde gerçekleştirilen saldırının İsfahan’a yapılması da ayrıca önem taşımaktadır: Coğrafi açıdan İran’ın ortası olan İsfahan, en güçlü savunma sanayi merkezi ve nükleer çalışmaların en önemli merkezlerinden birisi olduğundan sembolik olarak önemlidir.

Basında yer alan haberlerde İran’ın veya İsrail’in saldırısında hangisinin ne kadar güçlü olduğu, taraflardaki silah miktarının ne olduğu ve tarafların yaptıkları eylemlerinin eleştirilmesi yerine asıl sorulacak soru “bundan sonra ne olacak” olmalıdır.

İran İslam Cumhuriyetinin kuruluşundan itibaren İsrail-İran anlaşmazlığı devam etmektedir. Bölgede vekil güçlerini kullanan İran bu defa doğrudan kendi topraklarından saldırı yapmıştır. İsrail ise İran’a yönelik olarak ilk defa bölgesi dışında (Arap-İsrail Savaşları haricinde) bir saldırı gerçekleştirmiş oldu. Bu durum her iki devlet için de bir ilk olmuştur.

Gerek provokasyonlar gerekse de misillemelerin devam etmesi bölgede yıkıcı etkileri olacak çatışmalara sebep olabilir. Coğrafi durumlarına bakıldığında İsrail 22 bin 145 km karelik alana sahipken İran 1milyon 648 bin km karelik alana sahiptir. İsrail’in müttefiklerine güvenerek büyük bir savaşa girmesi hem kendine hem de bölgeye zarar vereceği nettir. İran ise kendi topraklarına yönelik saldırı durumunda büyük alana sahip olmanın avantajıyla fiziki anlamda az zarar görecek olsa da bölge devletleri için de önemli kayıplara neden olacaktır. İran ile İsrail arasında yaşanacak olası savaş yüz yüze yerine siber saldırı, füze, hava saldırısı ve ambargo şeklinde olması muhtemeldir.

İsrail’in hava kuvvetleri ve hava savunma sistemi İran’a göre daha iyi durumdayken İran’ın da uzun menzilli füzeleri, balistik füzeleri ve insansız hava araçlarının iyi durumda olduğu bilinmektedir. İsrail’e yapılan saldırıda gelişmiş füzelerin de olduğu görülüyor. İran füze teknolojisinin bölgedeki en iyisi olması ve füzelerin nükleer taşıma kapasitesi nedeniyle İsrail ve ABD sürekli olarak nükleer ve balistik füze programlarının sınırlandırılmasını gündeme getirmektedir.

Olası sıcak bir savaş durumunda bölge devletlerinin ve bölgede yatırım yapan diğer güçlerin tutumu da oldukça önemlidir, hatta belirleyici de olacaktır. Şöyle ki bölgedeki istikrarsızlık, anında petrol fiyatlarında artışa ve Kızıldeniz ile Basra Körfezinin kapanmasına neden olacak dolayısıyla dünya ekonomisini olumsuz etkileyecektir. Her ne kadar İsrail’e destek verseler de ne ABD ne de batılı devletler bir savaşa girmeyi tercih etmeyecektir. Bunun yerine İran’a yeni yaptırımlar gündeme geleceği öngörülebilir.

İsrail hükümeti siyaseten var olma mücadelesi vermektedir. İsrail de geniş çaplı bir savaş düşünmemekle birlikte İran nükleer çalışmalarının ve füze teknolojisinin kısıtlandırılması için eline geçen fırsatı değerlendirmeye çalıştığı açıkça görülmektedir. Şu da bir gerçek ki İran 11 farklı şehirden fırlattığı orta menzilli füzeleriyle füzelerinin manevra gücünü deneyip İsrail’e ulaşabildiğini ve dolayısıyla İsrail’in müttefikleri olmadan tek başına savunmasız kalabileceğini göstermiştir.

Bölgedeki hareketliliğin misillemenin ötesine geçmeyeceğini düşünmekteyim çünkü ABD, İngiltere ve bazı Arap devletlerinin de desteğini alan ama büyük bir çıkmazın eşiğinde olan İsrail hükümeti İran saldırısına bir karşılık vermek zorundaydı.

İsrail bu saldırıları ile İran’ı kışkırtarak çatışma içine çekmekte olduğu açıktır. Bunun yanında batı desteğini yanına alıp İran’ın nükleer programını ve füze teknolojisini engellemeyi hedeflediği de görülmektedir. Emperyalist çizgisini sürdüren ABD ise bölgede varlığını devam ettirebilmek amacıyla İsrail’e desteğini sürdürmektedir.

Eğer bu misillemeler devam ederse yüz yüze çatışma kaçınılmaz olacaktır. Bu durum İsrail’in Gazze savaşına yeni bir maliyet de ekler. İran’da ise ambargolar ve oluşacak savaş maliyetiyle yaşadığı ekonomik kriz daha da artacak ve ülke içinde huzursuzluğa yol açacaktır.

Sonuç olarak hem İsrail hem de İran kırmızı çizgilerinin aşıldığını ileri sürmektedir. İki devletin de birbirine yanıt vermekten başka çaresi yoktu. Kendi kamuoylarına vermek zorunda oldukları mesajlarını verdiler. ABD ve Batı’nın ise zaman zaman yaptığı açıklamalarda bu gerilimden endişe duyduklarını açıklamaları yerine bu duruma kesin olarak engel olmaları daha inandırıcı olacaktır. Olası bir sıcak savaş sadece iki devleti etkilemeyecektir. Dünya ekonomisi ve bölge devletleri de etkilenecektir. Bu yüzden kapalı kapılar ardındaki diplomasinin büyük bir çatışmaya engel olacağı öngörülebilir.

Son gelişmelerin ardından yeni jeopolitik dengelerin oluştuğu görülmektedir. Şöyle ki 45 yıldır tüm devletler İran ile ABD arasında arabuluculuk yaparken son 24 saatte ABD İran ile İsrail arasında aracılık yapmaktadır.