Twitter
Visit Us
YOUTUBE
YOUTUBE
LINKEDIN
Share

BİDEN, ROCKY VE TÜRKİYE

1980’lerin başında Rocky serileri vardı; hatırlarsınız. Rocky Balboa isimli bir boksörü anlatan serilerin senaryosunu yazan ve filmleri yöneten ve hatta yapımcısı da olan, filmlerin baş aktörü olan Sylvester Stallone idi. İlk film, 1976 yapımıdır. Tam da ülkemizde sağ sol olaylarınin tavan yaptığı ve bizi 1980 ihtilaline taşıyacak olan dönemler. Ben o zamanlar ergendim fakat bugün gibi hatırladığım sahneleri ve örneğin eye of the tiger gibi hiç unutamadığım müzikleri var! Rocky’nin Rus boksörü yendiği sahnede, sanki hepimiz Amerikalı olmuştuk!

Günlerdir dünya ABD seçimlerine kilitlenmişken ve çıkan sonuçlarının Biden lehine olmasına alkış tutarken, ABD, Rocky filmlerinin etkisi gibi bir zaferle adeta dünyaya “great USA – büyük ABD” mesajı vererek,  “Amerikan Özgürlüğünü” göstermekte!

Ülkemizde, Erdoğan taraftarları hararetle Trump’ı desteklerken, Biden’ın kazanması, neredeyse Erdoğan’ın kaybetmesine eş değer bir hissiyat vermekte. Bir tarafta hüzün var ve diğer tarafta bir “adalet yerini buldu” rahatlığı var; hak eden liderliğe geçti gibisinden. Bu seçim sürecinde bizim görsel medyamızdaki konuşmalara bakıldığında veya sosyal medya üzerinden gerçekleşen yazıları okuduğumuzda, ülkemizde “kendilerini özgürce ifade edemeyen kimler varsa” ABD seçimleri üzerinden kendisini ifade etmekte. Örneğin bir tartışma programında konuşmacılar “ABD’de satın alınamamış basından” umutluca ve şaşkınlıkla söz ederken, basını satın almış lider örneği olarak Berlusconi’yi anmaları, özünde ülkemizdeki duruma bir gönderme yapmaktan öte değildi.

Oysa ve gerçeklere baktığımızda Trump, yönetimde kaldığı 4 sene içinde oldukça iyi işler yaptı. Bağıran veya yalan söyleyen bir lider olarak anılsa da, Rusya ve Kore ile olumlu adımlar attı, anlaşmalar yaptı. Türkiye’yi elinde oynatarak istediklerini aldı, İsrail ile İslam ülkeleri arasında barış anlaşmaları yaptı, Avrupa’daki bazı ülkelerin Kudüs’ü başkent olarak tanımasını sağladı, zencilere destek sağladı, sıcak bir çatışmaya imza atmadı.

Bununla birlikte ve kanımca, tıpkı Erdoğan’ın kazanmasına yapılan 2002 ön hazırlığı gibi, Biden’ın seçilmesine de ön hazırlık yapıldı. Seçimlerden önce “tarafsız” kabul ettiğimiz ABD medyasında Trump aleyhine yazılar başladı. Trump karikatürleri tüm dünyaya yayıldı. Eşi ile arasındaki ilişki hakkında pek çok spekülasyon yaratıldı. Trump, aptal, okumamış, ne dediğini bilmeyen, agresif, yalancı, baskıcı, hakkında farklı soruşturmalar açılmış ve hatta Rusya tarafından seçtirilmiş bir lider olarak kabul edildi! Elbette ABD, böyle bir Başkanı hak etmiyordu! ABD’nin hemen her aydını, her sanatçısı “Trump olmasın da…” düşüncesindeydi. Bu açıdan bakınca, Biden’ın yerine kim olursa olsun, o kazanacaktı zaten! Ve Biden’ın kazanarak Trump’ın kaybetmesi, Rocky Balboa’nın Rus rakibini yenmesi gibi bir lezzet sunacaktı Amerikalılara…

Sonuçta bizler ABD seçimlerinde spekülasyon olup olmadığını asla bilemeyiz; ya gerçekten vardı ve Trump haklıydı ama artık o denli “yalancı” bir lider olarak anılıyordu ki, kimse bu doğrusuna itibar etmedi, ya da kaybedeceğini iyi biliyordu ve en azından kendi taraftarları arasındaki gücünü arttırmak adına spekülasyonu koz olarak kullandı. Böylece kim kazanırsa kazansın, bu seçim daima şaibesiyle anılacaktı! Bir nevi “ben kazanmayacaksam, diğeri de kazanırken kaybetsin” yaklaşımı…

Türkiye açısından Trump’ın veya Biden’ın seçilmesi çok da önemli değil aslında. Trump her ne kadar Türkiye yanlısıymış gibi görünse de, Türkiye’yi Suriye ve Libya batağına çekebildi, Erdoğan’ın servetinin soruşturulmasının hukuki yolunu açtı, Gülen’i teslim etmediği gibi, Kürt terörünü desteklemeyi de durdurmadı. Hatta Erdoğan’a yakın görünse de, Erdoğan’ı uluslararası arenada küçük düşüren sözler ve yaklaşımlar sergiledi. Erdoğan yanlıları Erdoğan-Trump ilişkisinden pek memnun olsalar ve ikisini birbirine benzetseler de, bu benzetmenin sonucu aslında iyi bir imaj değildir; tam tersine oldukça olumsuz ve saygınlıktan uzak bir imajdır.

Kanımca Biden, ABD’nin tüm dünyada kaybettiği gücünü yeniden kazanabilmesi için kurgulanmış bir Başkandır. Hastalığı sonucu dört seneyi bile tamamlayamayacağı neredeyse kesin olan Biden, kendisine Hint ve Jamaika kökenli, kadın bir yardımcı seçmiştir. Kamala Devi Harris. Harris, 2020 Amerika Birleşik Devletleri başkanlık seçimlerinde Demokrat Parti’den başkan olmak için parti içi ön seçimlere katılmış, ancak yeterli başarıyı gösterememesinden ötürü çekilmiştir. Ağustos’ta Biden’ın yanında başkan yardımcısı adayı olarak yer alacağı açıklanmıştır. Amerika başkan yardımcılığına aday olan ilk Afrikalı Amerikan, Asyalı Amerikalı ve (Demokrat Geraldine Ferraro ile Cumhuriyetçi Sarah Palin’in ardından) üçüncü kadın adaydır. İlginç değil mi?

Şimdi olaylara Biden’ın rahatsızlığı açısından bakarsak, Harris’in bir kaç sene içinde ABD’nin ilk kadın Başkanı olacağını öngörebiliriz. Bir düşünün. Yıllardır, Hillary Clinton dahil, kadın başkan çıkaramamış ABD, oldukça ilginç bir seçimle ve belki de ilk kadın Başkanına doğru ilerlemekte! Ve bu Bakan, Hint kökeniyle tüm Asya’da yepyeni bir güç dengesi oluşturabilecek biri…

Türkiye Cumhuriyeti devleti artık son derece stratejik düşünmek zorundadır. Bu devlet Erdoğan ile eş ve eşit değildir; Erdoğan’ın kişisel hırsları veya zaaflarının ülkemizi olumsuz etkilemesinin önüne geçilmelidir. Devletimiz, 1923’de kurulmuş laik bir cumhuriyettir, Arap değildir, ümmetçilik de, rotası olamaz. Artık devletimiz bu cumhuryetin kuruluş ilkelerine göre haraket etmek ve gelebilecek tüm olası tehditleri “akıllıca yönetebilmek” üzere ilerlemelidir.

Ermenistan’a daha yakın duran Biden ile Azerbaycan’daki duruşumuz veya Azerbaycan-Ermenistan durumu ne olur? İnanılmaz bir basın ve sosyal medya algı çalışması haklı durumda olan Azerbaycan’ı bir anda haksız duruma sürükler mi? Türk Devletleri arasında, Türkiyemiz’i zayıf düşürecek  bir “Türk Baharı” başlar mı?

Trump’ın başlattığı Arap-İsrail barış anlaşmalarının, Türkiye-İsrail ilişkilerine yansımaları nasıl olur? İsrail ile ilişkilerimizin normalleşme süreci nasıl olacak? Nihayetinde geniş bölgemizdeki tüm müzakerelerde İsrail de bir şekilde görüşmelere dahildir; masa başında veya arka planında…

Kıbrıs’ta nasıl bir politika izlenmelidir? Sahi Ayasoyfa ve Kariye’nin müslüman ibadete açılmasının nedeni neydi; bir sonraki adımı, kilise olarak da hizmet vermeleri midir? Erdoğan’ın soruşturulması istenen serveti, onun ülkemiz adına yeni tavizler vermesine sebep olur mu?

Suriye ve Libya’dan gelen kokular pek hoş değil; oradan bize gelebilecek uluslararası suçlamalara hazırlıklı mıyız? Ülkemizdeki Suriyeliler’in ve tarikatların iç çatışmalara sebep olmaları nasıl önlenebilir? Bağımsız bir yargıyı, bizi geleceğe taşıyacak aydın bir eğitim sistemini, sosyal refahı destekleyecek bir iç politikayı, ekonomiyi canlandıracak adımları ve uluslararası saygınlığı nasıl sağlayacağız?

Sözün özü, ABD seçimleri bizi iki şekilde etkiledi: Birincisi biz son 18 sene boyunca neler yaşamış ve yaşatılmış olduğumuzu yakından fark ettik. Biden’ın kazanmasına, vaktinde Rocky’nin kazanması kadar sevindik çünkü ruhumuz adil düzeni, adaleti ve özgürlüğü müthiş özlemiş. İkincisi Biden, her ne kadar aydın bir lider olarak görülse de, sert bir lider olarak yönetecek. Ondan, Trump gibi bir şakacı çıkmayacak ve bunu yönetmemiz şart. Bu duruma ne kadar hazırız?