Twitter
Visit Us
YOUTUBE
YOUTUBE
LINKEDIN
Share

Birleşmiş Milletler Cenevre Ofisi’nin (BMCO) ev sahipliğinde dünyanın ve özellikle de bizim dikkatle takip ettiğimiz Kıbrıs görüşmeleri 9 Ocak’ta başlayacak.

Israrla “Milli Davamız” olarak vurguladığımız ve Girit Adası’nın akıbetine uğramaması yönünde çaba göstermeye devam edeceğimiz Kıbrıs, stratejik önemi yanında Türkiye’nin güneyinin güvenliğini sağlaması açısından büyük önem taşımaktadır.

Bu açıdan çok iyi idrak edilemeyen Kıbrıs’ın önemine tekrar bakmayı gerekli görüyorum.

Kıbrıs, Doğu Akdeniz’de ve Ortadoğu’da çok önemli konumda yer alan bir devlettir. Aslında Kıbrıs’ın tarihinden söz ederken, bu coğrafi bölgeye egemen olan ve olmak isteyen ulusların tarihini de incelemek gerekiyor.

1571 yılında Osmanlı İmparatorluğu’nun Kıbrıs’ı alması ile Ada’da Türk yerleşimi ve nüfusu oluşmaya başlamıştır. Kıbrıs, 19.yüzyılda başlayan ve günümüzde de devam eden, bir türlü çözülememiş ya da çözülmesi istenmeyen uluslararası sorunlardan bir tanesi haline gelmiştir. Çünkü taraflarının (adada yaşayan Türkler ve Rumlar dışında, Yunanistan, Türkiye, İngiltere, ABD ve AB ülkeleri) çok olması çözüm sağlanamamasının en büyük nedenlerinden sayılabilir.

Unutulmaması gereken en önemli unsur, Akdeniz’de hayati rol oynayan üç adanın varlığıdır. Bunlar Malta, Girit ve Kıbrıs’tır. Malta adasına hakim olan Akdeniz’in doğusu ile batısını, Girit adasına hakim olan Ege Denizi’nin Akdeniz’e açılan kısmını kontrol ederken, Akdeniz’in üçüncü ve Doğu Akdeniz’in en büyük adası olan Kıbrıs ise Avrupa, Asya ve Afrika kıtalarının kesişme noktasında yer almaktadır.

Kıbrıs’ı bu kadar değerli kılan ve uğruna mücadele verilmesinin sebeplerini daha iyi anlayabilmek için sıralamakta fayda görüyorum;

Kıbrıs, Akdeniz’de stratejik öneme sahip bir adadır. Akdeniz’in “Güvenlik Kalesi” ve “Enerji Havzası” olmaya adaydır.

Akdeniz’in üçüncü, Doğu Akdeniz’in ise en büyük adası olan Kıbrıs, Anadolu ve Kuzey Afrika’nın Akdeniz’e bakan kısmını kontrol imkânı tanıyan; bu özelliği ile tarih boyunca devletlerin kontrol etmek için mücadele verdiği bir alan olmuştur.

Orta Asya ve Hazar petrolleri ile doğal gazının, Batıya ve dünyaya pazarlanması bakımından bir koridor özelliği taşıyan Doğu Akdeniz ve Kıbrıs Adası, Cebelitarık, Süveyş ve Karadeniz üzerinden işleyen deniz ticaretini kontrol edebilen önemli bir coğrafyada olmasının yanı sıra İsrail liman ve sahillerinin güvenliği için de önem taşımaktadır.

Hepimizin bildiği “enerji kaynaklarına hükmeden dünyaya hükmeder” sözünden yola çıkarsak doğal olarak Doğu Akdeniz ve Kıbrıs Adası, kendisini kontrol eden aktörlere önemli avantajlar sağlamaktadır ve sağlayacaktır da…

Dünyanın en ağır biçimde silahlandırılmış adalarından biri olmakla birlikte İngiltere’nin askeri istihbarat topladığı önemli bir noktadır.

Kıbrıs’ın, Ortadoğu’da ortaya çıkan kriz, gerginlik ve çatışmalarda önemli roller oynamış olması, bölgesel ve küresel, barış ve istikrar açısından öneminin de bir göstergesini teşkil etmektedir.

Avrupa için de hayati önem taşımaktadır. Avrupa’nın güvenliğinin sağlanmasında, ekonomisini geliştirmesinde, dünya ile olan ticari ilişkilerinde, enerjinin Avrupa’ya naklinde Kıbrıs’ın ayrı bir yeri ve önemi vardır. Aslına bakılırsa AB, ilk yıllarında ekonomik birleşmeye ağırlık vermişse de SSCB’nin dağılmasından sonra genişleme suretiyle Ortadoğu ve Doğu Akdeniz’de önemli bir konumda bulunan Kıbrıs’a yönelerek söz sahibi olmak istemiştir. Bu nedenle AB, Kıbrıs’ın denetimini kimsenin inisiyatifine bırakmak istemiyor. Bu süreç, Kıbrıs Rum Kesiminin AB üyesi olarak kabul edilmesine kadar gitmiştir.

Petrol gibi hayati öneme sahip su kaynaklarına sahip olmak isteyen ülkeler için Kıbrıs’ı elde tutmak son derece önemli bir konudur.

Bugüne kadar birçok devletin egemenliğinde kalan Kıbrıs adası halen büyük devletler için stratejik önemini korumaktadır. Kıbrıs’a yönelik oluşan farklı siyasi hamleler sebebiyle, ada bir türlü istenilen huzur ve barış ortamına kavuşamamıştır. Geçen ay BM gözetiminde gerçekleştirilen İsviçre’nin Mont Pelerin kasabasındaki müzakereler sonuçsuz kalmıştır. Eğer bir devletin toprağından bir parça istersen ciğerinin bir parçasını istemiş olursun. Dolayısıyla bunun adı uzlaşma olmaz sonucunda da barış gelmez…

Efendiler! Kıbrıs’a Dikkat Ediniz!..

Avrupa Birliği (AB) ve ABD niçin Kıbrıs’ı bizden koparmaya çalışıyor? Neden adada Türkler istenmiyor? Bu soruları düşündünüz mü?

Doğu Akdeniz’in en kilit noktasında bulunan Kıbrıs, Türkiye’nin güney sahillerinin güvenliği açısından da çok önemli bir stratejik konuma sahiptir. Bu durumun ne kadar önemli olduğunu tarihten bir not düşerek görmek mümkündür.

Güney sahillerinde bir tatbikatı izlemekte olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk, çevresinde topladığı kurmaylarına “Türkiye’nin yeniden işgal edildiğini ve Türk Kuvvetlerinin sadece bu bölgede mukavemet ettiğini farz edelim. İkmal yollarımız ve imkanlarımız nelerdir?” sorusunu sormuştur.

Subayların ileri sürdüğü birçok görüş ve düşünceler sabırla dinleyen Atatürk, elini haritaya uzatarak Kıbrıs’ı işaret eder ve “Efendiler, Kıbrıs düşman elinde bulunduğu sürece, bu bölgenin ikmal yolları tıkanmıştır. Kıbrıs’a dikkat ediniz. Bu ada bizim için çok önemlidir” diye konuşur.

Kıbrıs’ın, Türkiye için asıl önemi; aynı soydan gelen, aynı kültürü, aynı dili paylaşan bir Türk toplumunun Kıbrıs’ta yaşıyor olmasıdır. Sınırlarından 40 deniz mili ötede bulunan Adadaki Türk askerinin çekilmesi ve Türk halkının ezilmesi, katledilmesi, insan haklarından mahrum edilmesi, Türkiye için kabul edilemezdir. Bu nedenle stratejik açıdan önemli olan Girit Adasının kaybından ders alınması gerektiği inancındayım.