Twitter
Visit Us
YOUTUBE
YOUTUBE
LINKEDIN
Share

 

Geçtiğimiz haftalarda İngiltere Büyükelçiliğinden bir görevli yeni başlattıkları Creative Nation proğramının tanıtımı için benden randevu istedi ve ziyaretime geldi.

Uzun uzun proğramı anlattı İngiltere hükümeti bu proğram çerçevesinde küresel ölçekte bir beyin avı başlatmış animasyon, mimarlık, bilgisayar oyunları, tasarım, digital medya, moda, film, müzik, performans sanatları, yayımcılık ve televizyon dizileri yapımı gibi alanlarda yaratıcılığı ve yeteneği olan insanları bulup ülkelerine davet ediyorlar. Her türlü hukuki ve mali kolaylığı sağlayacaklarını da vaad ediyorlar  ve gelin yatırım yapın, ülkemizde çalışın, üretin diyorlar.

Bizim geleneksel kültürümüz çakıl taşı vermeme edebiyatı üzerine kurulu iken adamların çakıl taşının değil yaratıcı beyinlerin peşinde olduğunu anlamamız elbette zor ama bu makalemde gelişmiş ülkelerin ne yaptığını ve neyin peşinde olduklarını anlatmaya çalışacağım.

 

BEYİN GÖÇÜ NEDİR

 

En nihayetinde üretilen her şey insan emeği ve bilgisi sayesinde üretilir toplumlar arasındaki gelişmişlik farkı herhangi bir toplumu oluşturan insanların üretebilme becerileri ile doğru orantılıdır.

Hepimizin sıkça kullandığı ve şiddetle karşı çıktığı beyin göçü tabiri bir toplumda yetişen yetenekli, yaratıcı ve bilgili insanların başka bir toplumda yaşamaya ve üretmeye başlaması olgusudur. Yetenekli ve yaratıcı insanlar bütün toplumlarda zaten çok azdır ayrıca bir insanın yetişmesi, bilgi ile donanması çok büyük miktarda zaman, emek ve para gerektirir.

Beyin göçü sonucunda göç veren toplum yetiştirmek için maddi ve manevi bir çok fedakarlığa katlandığı bir bireyini kaybeder göç alan toplum ise hazıra konarak büyük bir kazanım elde eder.

Bir insanın yetişmesi bilgi ile donanarak üretime fayda sağlayacak hale gelmesi  en az yirmi, yirmibeş yıldır. Üstelik her insan gerek biyolojik gerekse psikolojik özellikleri bakımından farklıdır ve bazı az sayıda insan bilgi ile donanmak, yüksek nitelikli işgücü olmak için diğer insanlara göre daha elverişlidir. İşte beyin göçü ile azgelişmiş toplumlar daha ziyade bu insan kaynağını kaybeder.

Gözlemlerimize göre beyin göçünde rota az gelişmiş ülkelerden gelişmiş ülkelere doğrudur. Dünya’da en fazla beyin göçü alan Ülkeler; ABD, Kanada, Avustralya, İngiltere, Almanya, Fransa, İspanya, İsviçre, Hollanda, İsveç gibi ülkelerdir. (Kaynak: Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü- OECD)

Burada karıştırmamamız gereken önemli bir husus vardır her yurt dışına gidip çalışan beyin göçüne katılıyor anlamına gelmez göç eden kişi yetenekli, yaratıcı ve iyi eğitim almış nitelikli bir bireyse bu beyin göçüdür yurt dışına gidip ne iş olsa yaparım diyenler ise emek göçü olarak değerlendirilmelidir.

Bir insan doğup, büyüdüğü yetiştiği toplumu ülkeyi bırakıp neden başka bir ülkeye göç eder, neden başka bir ülkede yaşamaya ve üretmeye başlar bunu anlamak nedenlerini irdelemek gerekir.

 

BEYİN GÖÇÜNÜN NEDENLERİ

İnsanlar aslında sevdikleri tanıdıkları insanlar ve aileleri ile birlikte olmaktan doğduğu büyüdüğü kültürün içinde yaşamaktan mutlu olur. Başka bir ülkeye başka bir topluma göç eden bir insan bu ayrılık psikolojisini aşmak zorundadır; sevdiklerini, tanıdıklarını alışkanlıklarını geride bırakacak ve yeni bir topluma yeni bir kültüre uyum sağlamak zorunda kalacaktır. İşin esası sıla hasretine katlanmak ve göç etmek kolay bir karar değildir. Göç eden bir çok kişi ile yapılan görüşmelerde dönme arzusu ve sıla hasreti bolca dile getirilir. O zaman nasıl oluyorda bu ölçekde yoğun bir beyin göçü ortaya çıkıyor ? Bu soruya yanıt bulmamız lazım ki sorunu çözebilelim.

Beyin göçünün en önemli sebebi nitelikli insanların gelişmiş ülkelerde kendi ülkelerine göre çok daha yüksek bir refah seviyesinde yaşayabilmeleridir. Az gelişmiş ülkelerde ücret seviyelerinin düşüklüğü doğal olarak gelişmiş ülkelerde çok daha yüksek ücretler ile çalışma imkanı bulabilen nitelikli insanların tercihini bu yönde etkilemektedir.

Beyin göçünün diğer bir önemli sebebide azgelişmiş ülkelerde nitelikli insanların istahdamında karşılaşılan sorunlardır. Bu insanları istihdam edebilecek üretim tesisleri, araştırma geliştirme merkezleri yada eğitim kurumları azgelişmiş ülkelerde bulunamamaktadır. Niteliğin seviyesi arttıkça bu talebin karşılanma başarısıda düşmektedir üstelik.

Beyin göçünün en önemli sebeplerinden biride nitelikli insanların niteliklerine katkı yapma bilgi ve becerilerini arttırma talebine azgelişmiş ülkelerin yanıt verememesidir.

Nitelikli insanlar yaratıcılığa önem veren, özgürlükçü ve iyi işleyen bir hukuk sistemine sahip toplumlarda kendilerini daha huzurlu, güvenli ve mutlu hisseder. Azgelişmiş ülkeler bu ortamı sağlamada son derecede başarısızdır. İyi işlemeyen bir hukuk sistemi, eş dost kayırmacılığına dayanan politik yapılar, yasakçı, yaratıcılık ve yenilikçiliğe önem vermeyen muhafazakar hatta diktatöryal iktidarlar nitelikli insanlara arzu ettikleri yaşam ortamını sağlayamaz.

Nitelikli insanlar ürettikleri yada keşfettikleri mal ve hizmetlerin ancak ve ancak serbest piyasa ekonomilerinde layığı ile değerini bulabileceğini, hak ve menfaatlerinin ancak bu değerlere sahip ülkelerde korunabileceğini bilir bu yüzden baskıcı totoliter rejimlerin olduğu ülkelerde yaşamak istemez. Bir çok yaratıcı beyin ülkelerindeki politik şartlardan kaçarak özgürlükçü ülkelere göç etmektedir.

Diğer yandan nitelikli insanın tek bir birey olarak var olması önemli de değildir bu bir iklim meselesidir nitelikli insanlar değerini ancak ve ancak uygun toplumsal iklim şartlarında bir çok nitelikli insanın bir arada yaşadığı ürettiği toplumlarda bulabileceğini çok iyi bilir. İçinde yaşanan toplumun genel refah seviyesi ve tüketim ihtiyaçlarına cevap vermedeki başarısı da nitelikli insanların tercihini etkiler

Bu saydığım nedenler azgelişmiş ülkelerden gelişmiş ülkelere doğru beyin göçünün ana nedenleridir. Peki beyin göçü göç alan ve göç veren toplumları nasıl etkiler birazda bu konuyu irdeleyelim.

 

BEYİN GÖÇÜNÜN TOPLUMLARA ETKİSİ

Beyin göçünün üç önemli etkisi vardır bunlardan birincisi küresel ölçekte insan uygarlığına etkisidir göç etmediği takdirde içinde yaşadığı toplum şartlarında ziyan olacak bir beyin göç ederek insan uygarlığının gelişimine olumlu manada katkıda bulunma şansını kazanır. İnsan uygarlığı açısından baktığımızda beyin göçü olumlu bir olgudur.

Göç veren toplumlara etkisine baktığımızda genel olarak zaten azgelişmişlik düzeyinde bulunan bu toplumlar nitelikli insan potansiyellerini kaybetmeleri yüzünden içinde bulundukları kısır döngüyü kırmakta daha da zorlanırlar. Zaten zor bulunan nitelikli insanları yetiştirmek için harcadıkları kaynaklar kendilerine değil gelişmiş toplumlara yarar. Nitelikli insan kaybı hem üretimde hemde yönetimde niteliksiz insanların yoğunlaşmasına sebep olarak azgelişmişlik döngüsünün kırılmasını daha da zorlaştırır. Netice itibari ile azgelişmiş ülkeler rekabet şansını yitirir ve gelişmiş ülkeler ile aralarındaki uçurum hızla açılır.

Göç alan toplumlar ise tahmin edileceği gibi büyük bir kazanca rahatça konar dünyanın her yerinden en yetenekli, en bilgili, en yaratıcı insanlar en verimli çağlarında bu toplumlara katılır ve gelişmiş toplumlar insan yetiştirmenin hiç bir külfetine katlanmaksızın tüm nimetlerinden faydalanır. Bu yüzden gelişmiş ülkeler beyin göçünü teşvik eden her türlü ölemi almaktadır.

 

BEYİN GÖÇÜ NASIL ENGELLENEBİLİR

Öncelikle beyin göçünün cebri yollar ile engellenemeyeceğini başından söyleyeyim! Cebri yollar elbette uygulanabilir nitelikli insanların ülkelerinden çıkıp başka ülkelere gitmesi yasaklanabilir geçmişte bunu SSCB ve Doğu Almanya gibi ülkeler epeyce denediler, test ettiler ama sonuçta bir fayda sağlamadı. Nitelikli insanlar üretime katılmaktan ya vaz geçtiler yada yeterli performansı sergileyemediler ülkeleri ile beraber tüm insanlık kaybetti.

Nitelikli insanları göçten vazgeçirebilmenin en önemli yolu icat, tasarım ve üretime önem veren bir toplum yapısı oluşturmaktır. Özgürlükçü, yenilikçi, adalet ve hukukun egemen olduğu bir iklim nitelikli insanların göç kararlarını önemli ölçüde etkileyebilir.

İnnavasyon, keşif, tasarım ve icat yapan insanları el üstünde tutulduğu bir toplumsal düzen bu insanların doğdukları toplumu terk etme kararlarını derinden etkileyecektir.

Rant ekonomisinin olduğu devletin kendine biat eden kesimleri rant ile ödüllendirdiği başkaca çıkış yollarını tıkadığı, rekabetin değil oligarşik iktisadi yapıların politik olarak tercih edildiği bir sistemde elbette beyin göçüne engel olamazsınız. Evvel emir böyle düzenler değişmelidir.

Adil işleyen bir hukuk sistemi mutlak vazgeçilmezdir! Nitelikli insanlar hak ve menfaatlerinin güçlü bir hukuki sistem içinde küresel ölçekte korunmasını ister. Nitelikli insanlar tarafından gerçekleştirilecek tasarım, icat ve üretimlerin patent ve benzeri haklarının çok iyi korunabilmesi mutlak gerekliliktir. Taklitçilik ve benzeri gayrı hukuki müdahaleler bu noktada kabul edilemez ve mutlaka  engellenmelidir

Yenilikçileğe karşı muhafazakar toplumlarda nitelikli insanlar doğal olarak barınamaz tek yolları göç etmek olur. Toplumları muhafazakar değerlere bağlı tutmak her ne kadar yönetimin işini kolaylaştırsa da uzun vadede mutlak olarak kaybetmeye sebep olur.

Önemli bir hususda eğitim sistemini yeniden yapılandırmak; yetenekli, yaratıcı ve bilgi edinmeye istekli çocukları önceden keşfetmek, bunların eğitimini özel koşullarda finanse etmek, mutlak suret ile gelişmiş ülkelerdeki bilgiye ulaşmalarını sağlamaktır. Yaratıcılığa önem vermeyen ezberci, çocukların beynini dini yada ideolojik doğmalar ile tıka basa dolduran eğitim modelleri sadece ülkenin değil insanlığın da nitelikli insanları daha başından kaybetmesine yol açar.

Son söz olarak şunu söylemek zorundayım beyin göçünü engellemek isteyen toplumlar önce kendi toplumlarının yapısal kusurlarını gidermek ve kendilerine çeki düzen vermek zorundadır yoksa beyin göçü engellenemez ve bu göçün azgelişmiş toplumlar üzerindeki olumsuz etkisi ortadan kaldırılamaz.