Twitter
Visit Us
YOUTUBE
YOUTUBE
LINKEDIN
Share

TÜRK KİMDİR, TÜRK TARİHİ TEZİ NEDİR?

Türk milliyetçiliğini konuşmadan önce Türk kimdir sorusuna çoğunluğun üzerinde ittifak edebileceği bir tanım bulmak ve Türk kavramı üzerinde fikir birliği sağlamak gerekmektedir.

Çok uzun yıllardır Türk kimliği üzerine tartışmalar adeta bir derin dondurucuya konulmuş, üzerinde konuşulmayan, tartışılmayan lakin bir fikir birliği de bulunmayan bir kavrama dönüşmüştür.

Özellikle Kürt ve Arap milliyetçiliğinin yükseldiği coğrafyamızda her nedense Türk kimliği tartışmalardan uzak tutulmakta, Türk kavramını oluşturan kültürel, biyolojik ve siyasi unsurlar görmezden gelinmektedir.

İster genetik olarak, isterse de kültürel olarak değerlendirilsin her toplumsal kimlik ister istemez kökünü tarihten ve toplumu oluşturan bireylerin ebeveynlerinin geçmişinden alır.

Türk kimliğini de doğal olarak geçmişten ari olarak düşünmek mümkün değildir.

On beşinci yüzyıldan beri, Batılı tarih yazarları medeniyetin başlangıcı yeri olarak Yunan medeniyetini vermekteydi. Bu tarih görüşünde Türkler, Orta Asya’daki göçebe aşiretler olarak anlatılıyordu. Özellikle on dokuzuncu yüzyıldan itibaren bu tez ırkçı antropolojik yaklaşımlarla barbar, düşük vasıflı, ilkel bir ırk aidiyetine oturtulmaya çalışılmıştı

Cumhuriyet kurulana dek medreselerde Türk kimliği üzerinde durulmaksızın, İslam tarihi ve sadece padişahların eski seferleri gerçeklerden uzak, abartılı bir hikâye biçiminde veriliyordu. 20. Yüzyıl başlarında dahi üniversitelerde modern ve bilimsel bir tarih öğretilmiyordu. Antropoloji, filoloji, arkeoloji ve benzeri bilimler tarih araştırmalarında kullanılmıyordu.

Mustafa Kemal Atatürk batılı tarih tezlerinin doğru kabul edilip okullarda okutulması yerine milli bir tarih yazılması gerektiğini düşünüyordu. Türk Tarih Tezi, Osmanlı tarih yazımının mirası olan İslam merkezli tarih yorumlarına ve Avrupa merkezli tarih yorumlarına karşı alternatif bir milli yorum geliştirilmesi amacıyla 1930’larda ortaya atılmıştır.

Mustafa Kemal Atatürk 1928-1930 yılları arasında Türk Tarih Tezi’nin oluşturulmasında tarihçilere önderlik etmiştir. Atatürk’ün, “Anadolu 7000 yıllık Türk beşiğidir” sözü onun Anadolu’daki Türk varlığının Malazgirt’den çok öncelere dayandığı düşüncesini yansıtmaktadır. Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu Atatürk’ün özel önem verdiği kurumlar olarak Türk Tarih Tezini araştırmak üzere kurulmuştur.

1930 yılında Afet İnan, Tevfik Bıyıklıoğlu, Samih Rıfat, Yusuf Akçura, Reşit Galip, Hasan Cemil Çambel, Sadri Maksudi Arsal, Şemsettin Günaltay, Vasıf Çınar ve Yusuf Ziya Özer “batılı yazarlar tarafından yazılmamış” Türk tarihini araştırmak için çalışmalara başladılar. 1930 yılında Türk Tarihinin Ana Hatları adlı 606 sayfalık eseri hazırladılar bu çalışma ülke çapında bilim insanlarına dağıtılarak incelettirildi. İlk derleme kitabı ilim adamlarınca incelendi, tartışıldı ve değerlendirmeler ve düzeltmeler yapıldı. 1931 yılında ikinci kitap Türk Tarihinin Ana Çizgileri-Giriş Bölümü hazırlandı. Bu eser 1931-1941 döneminde liselerde tarih derslerinde okutuldu. 1935 yılında Atatürk; Afet İnan ve Hasan Cemil Çambel’e yeni bir araştırma programı dikte etti. Tarih konularında araştırma yapacak bilim adamlarının yetiştirilmesi amacıyla, 1935 yılında, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi kuruldu. 1937 yılında İkinci Türk Tarih Kongresi toplandı. Bu kongreye yabancı bilim adamları da katıldılar.

Bütün bu çalışmalar Türklerin kökenini ve uygarlığa katkılarını ortaya çıkarmayı açıklamayı hedeflemişti bu çalışmalar sonucunda ortaya çıkan tez Avrupa medeniyetinin göçler sonucu Asya’dan gelen insanlar tarafından oluşturulduğunu, Yunan bilim, sanat ve felsefesinin bütün pınarlarının da aslında Anadolu’da olduğunu savunur.

Elde bulunan bilimsel verilere göre Türk Tarih Tezi, beyaz ırkın kökeninin Orta Asya olduğu hipotezinden yola çıkmaktadır. Buna göre değişik çağlarda, çeşitli göç dalgaları halinde Orta Asya’dan dünyaya yayılan Türklerin de atası olan halklar, dünya medeniyetlerinin önemli bir kısmını kurmuştur. Bugünkü genetik biliminin bizlere sunduğu bilimsel veriler ışığında bu hipotez artık doğrulanmıştır.

Türk Tarih Tezi’ne göre M.Ö. 3000 ile M.Ö. 1200 yılları arasında Orta Asya’dan yurtlarını terk edip Akdeniz havzasına yayılan insanlar Türklerin atalarıdır. Dünya medeniyetinin başlangıcını Yunan medeniyetine bağlamak yanlıştır. Etiler ya da Hititler Anadolu’da yaşamış Yunan medeniyetinden daha eski bir medeniyettir. Etrüskler’in İtalya’ya Anadolu’dan gitmiş oldukları kesindir. Sümerlilerin Hazar’ın kuzeyinden göçeden halklar olduğu bilinmektedir.

Orta Asya’dan yayılan göç dalgaları Avrupa’ya da yayılmış ve kıtaya sırasıyla cilalı taş, bakır, tunç ve demir çağı sanatlarını götürmüşlerdi.

Türk milliyetçiliğini bir devlet ideolojisi haline getiren Atatürk’ün başlattığı bu bilimsel çalışmalar bilinmeden, Türk Tarih Tezi araştırılmadan, Türk kimliği üzerine laf söylemek asla doğru olmayacaktır.

Türkler, Türkçüler ve Türk milliyetçileri kimliklerini Türk Tarih Tezi çerçevesinde çok rahat ve net bir şekilde tanımlayabilir, yeter ki bu tezi okusunlar bilsinler.