Twitter
Visit Us
YOUTUBE
YOUTUBE
LINKEDIN
Share

TÜRKİYE S-400 FÜZE SİSTEMİNİ AKTİVE EDEBİLİR Mİ

Giriş

Son günlerde Rusya’dan satın alınan S-400 Füze Sistemi tartışması, ülke gündeminin ilk sıralarında. Bunun asıl nedeni, ABD ve NATO’nun Türkiye’ye karşı olan tutumu.

Günümüzde Türkiye’nin güvenliğine yönelik tehdit algılamalarında, Ege başta olmak üzere, Doğu Akdeniz, Kuzey Irak ve PKK-YPG destekli Suriye’nin kuzeyi önde gelmektedir. Bu durum, yüksek irtifa hava savunma sistemine olan ihtiyacını kaçınılmaz biçimde ortaya koymaktadır.

Eski bir hava savunmacı olarak, Türkiye’nin soğuk savaş döneminden beri yüksek irtifa hava savunma sistemine mutlak surette ihtiyacı olduğunu ve bu konunun Türkiye’nin güvenliğine yönelik tehdit algılamalarında ön sırayı işgal ettiğini söylemek mümkündür. Bununla birlikte, Türkiye’ye karşı tehdit üreten devletlerin batı kaynaklı ve bir kısmının da NATO üyesi devletler olması, mevcut tehdidin boyutunu daha ciddi olarak ele alınmasını kaçınılmaz hale getirmektedir.

S-400’lerin Alımı

Türkiye söz konusu tehdidin bertaraf edilmesi için ihtiyacı olan hava savunma sistemini Rusya ile Aralık 2017’de anlaşmaya vardığı S-400’lerle karşılama kararını verdikten sonra, anılan füze sistemi 12 Temmuz 2019’dan itibaren üç parti halinde Türkiye’ye getirildi. Bunun karşılığında Türkiye, S-400’ler için Rusya’ya 2,5 milyar dolar ödedi.

ABD ve NATO, S-400’ün Türkiye tarafından satın alınmasına daha işin başında olumsuz yaklaştı ve sürekli olarak itiraz etti. Ne var ki, Türkiye bu olumsuz yaklaşımlara kayıtsız kalarak, Milli Savunma Bakanlığı tarafından, S-400 sisteminin Nisan 2020’de aktif duruma getirilmesinin planlandığı belirtildi.[2]

Amerikan seçimlerinden sonra Trump’ın yerine seçilen Biden yönetiminin iş başına gelmesi ile birlikte, Rusya’dan alınan S-400 meselesi ve aktivasyonu yeniden gündeme geldi. ABD, Rusya’dan S-400 sistemlerinin alımı nedeniyle, CAATSA (ABD’nin Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Yasası) kapsamında Türkiye’ye bazı yaptırımlar uygulama kararı aldı.[3]

NATO üyesi ülke olmasına rağmen böyle bir yaptırım kararı, Türkiye’nin NATO’ya hasım ülkeler kapsamında değerlendirilmesinin yolunu açtı. Türkiye şimdi ”hem NATO üyesi olmak, hem de NATO’nun hasmı olmak” gibi oldukça tuhaf ve NATO tarihinde görülmemiş bir durumla karşı karşıya bırakıldı. Elbette bu durum kabul edilebilir değil.

Girit Modeli

Bunun üzerine geçtiğimiz hafta, Milli Savunma Bakanı Hulusi AKAR, gazetecilere yaptığı açıklamada ABD ile yaşanan S-400 gerilimine yönelik ”Girit modeli” önerisinde bulundu. Bakan Akar, “Girit’teki S-300’lerde nasıl bir model kullanılıyorsa, biz de bunu müzakereye açacağız.” dedi.[4]

Milli Savunma Bakanı Akar’ın ”müzakereye açığız” dediği Girit Modeli, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi tarafından tedarik edilen ve 1998’de Kıbrıs’a konuşlandırılmasına Türkiye’nin itirazı üzerine NATO tarafından izin verilmeyen S-300 füzelerinin, Yunanistan tarafından Girit Adasında atıl vaziyette depoda tutulması modelidir.

Her ne kadar S-300’ler bazı NATO tatbikatlarında, hayali senaryolar çerçevesinde deneme amaçlı kullanılsa da, netice itibariyle gerçek bir savaş durumunda kullanılmasına izin verilmemektedir.

Sonuç ve Değerlendirme

Bir silah sistemi bir çok faktör değerlendirilerek üretilir veya satın alınır, envantere dâhil edilir. Bunların içinde tehdit algısı egemen faktördür.[5]

S-400 Füzelerinin aktive edilmesi doğrudan doğruya mevcut tehditle ilgilidir ve bunun için tedarik edilmiştir. Türkiye için yukarda belirtilen hava savunma tehdit algılamaları kapsamında, Ege, Doğu Akdeniz, Kuzey Suriye ve Kuzey Irak önceliklidir. O halde 2.5 milyar ödenerek Rusya’dan satın alınan S-400 Füze Sisteminin temin ve tedariki, normal şartlar altında, hem Ege’yi hem de Doğu Akdeniz’i örtecek ve Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu batı ve güneyinin hava savunma şemsiyesini sağlayacak şekilde uygun bir bölgeye konuşlandırılımasının zorunluluğuna işaret ediyor.

Milli Savunma Bakanı Akar tarafından muhataplarına Girit Modelini önermek, Türkiye’nin elinde bulundurduğu S-400’lerin aktive edilemeyeceğinin açık bir şekilde ifadesidir. Aktive edilmeyen, ya da edilmesi öngörülmeyen bir silah sisteminin Türkiye’nin elinde tutması, aynı zamanda temini için doğru ve yeterli bir ön çalışma ve tedarik analizinin yapılmadığını göstermektedir. O takdirde “söz konusu silah sistemi için ödenen 2.5 milyar dolar heba mı oldu?” sorusu, Türk toplumunun kafasında soru işareti olarak kalmaya devam edecektir.

Görünen o ki mevcut gelişmeler çerçevesinde Türkiye’nin konu ile ilgili tutumu, ABD ve NATO baskısıyla ve CAATSA yaptırımlarına maruz kalma tehdidiyle, S-400 füze sisteminin aktivasyonunu öngörecek siyasi bir irade gösteremeyeceği yönündedir. O takdirde, bu silah sisteminin elden çıkarılarak üçüncü bir ülkeye satılmasının uygun bir hâl tarzı olacağı değerlendirilmelidir.

KAYNAKÇA

[1]https://www.sozcu.com.tr/2019/gundem/son-dakika-s-400ler-turkiyeye-gelmeye-basladi-5226630/#:~:text=Milli%20Savunma%20Bakanl%C4%B1%C4%9F%C4%B1%20(MSB)%2C,F%C3%BCze%20Savunma%20Sisteminin%20birinci%20grup

[2]https://www.veryansintv.com/s-400-girit-modeliyle-yunanistanin-s-300leri-gibi-kullanilabilir-mi

[3]https://www.haberturk.com/caatsa-yaptirimlari-nedir-caatsa-yaptirimlari-nasil-isliyor-2903456

[4] https://www.haberturk.com/milli-savunma-bakani-hulusi-akar-dan-s-400-gerilimine-iliskin-girit-modeli-onerisi-2966562

[5] https://www.veryansintv.com/ben-olsam-s-400leri-ne-yaparim