Twitter
Visit Us
YOUTUBE
YOUTUBE
LINKEDIN
Share

MIZRAK DURUŞLU KADINLAR

8 Mart Dünya Kadınlar Günü Nedeniyle Yiğit Kadınlarımızın Onurlu Duruşlarına Saygıyla…

İşgal yıllarında Türk Ulusu, tarihinde benzeri görülmedik karanlık bir döneme girmişti. Ulus yok edilmek üzereydi. Vatanın bütünlüğünün ve ulusal bağımsızlığın tehlikeye düştüğü bu yıllar, vatan toprağının her köşesinin işgal edildiği, zorla ve hile ile memleketin tüm kalelerinin zapt edildiği, ordularının dağıtıldığı, tüm kaynaklarına el konulduğu yıllardı.

Bu durum; tarihinde ümitsizliğin, korkunun ve çaresizliğin hiçbir zaman yaşam bulamadığı, Anadolu’nun Aydınlık yüzü Ulukışla ilçesinde hoşnutsuzluk yaratmıştı. Asırlardır hür yaşamış bir ulusun elinden vatanını, özgürlüğünü ve bağımsızlığını almak o kadar kolay değildi.

Mondros Ateşkes Antlaşması içerinde Ulukışla ve Toros Tünelleri’nin yer alması Mustafa Kemal Paşa’yı oldukça rahatsız etmişti. Bu nedenle gizlice Ulukışla ilçesine gelen Yıldırım Orduları Grup Komutanı Mustafa Kemal Paşa, bölgede incelemelerde bulundu ve yaşananlardan hoşnut olmayan Ulukışlalılarla tanıştı. Ne olacak bu memleketin hali Paşam diyen Ulukışlalılar; Atatürk’ün sizce ne yapalım sorusuna ise  ‘Bu topraklarda esareti kabul ederek yaşayamayız.’ karşılığını verdiler. Bu cevap Atatürk’ü oldukça memnun etmişti ve buralar düşmana terk edilemez dedi. Mondros Mütarekesini uygulamakla görevlendirilen Mustafa Kemal Paşa, düşmanın asıl amacının, Ulukışla ve Toros tünellerini ele geçirip, demiryollarından da faydalanarak Anadolu’nun içlerine sızıp, yurdu tamamen ele geçirmek olduğunu biliyordu. Bu düşüncelerini Ulukışlalı Kuvayı Milliyecilerle paylaştı ve neler yapmaları gerektiğini anlattı. Mustafa Kemal ülkede ilk Kuvayı Milliye hareketini başlatarak Ulusal bağımsızlık savaşının düşünsel ateşini Ulukışla’da yakmış oldu. Bu esnada Toros dağlarında gördüğü ışıkların ne olduğunu sordu. Bunun çoban ateşi olabileceğini, bölgede Yörüklerin olduğunu söylediler. Mustafa kemal gülümsedi “ sizde bu dağlarda bu ateşi yakın ki düşman bu ateşleri görsün” dedi. Ulusal bağımsızlık savaşının ilk mevzileri oluşmaya başlamıştı. Ulukışla ilçesinde Postacı Şakir Bey (1) aracılığıyla telgraf haberleşmeleri yaptı ve ardından Adana’ya geri döndü.

Adana’ya dönen Mustafa Kemal Paşa Mondros Ateşkes Antlaşması hakkındaki görüşlerini, bir raporla başkomutanlığa bildirdi. Raporunda Ulukışla ve Toros Tünellerinin maddeden çıkartılmasını istedi. Bu isteği gerçekleşmeyince tepki gösterdi. Bu tepkinin ardından Yıldırım Ordular Grubu kaldırıldı ve Mustafa Kemal Paşa, Harbiye Nezareti emrine alındı.

 10 Kasım 1918 Tarihinde Mustafa Kemal, Adana’dan trenle İstanbul’a giderken Ulukışla’da durdu ve burada Müftü Bahaedddin,(2)Postacı Şakir ve Ulukışlalı Kuvayı Milliyecilerle görüştü. Beraberinde getirdiği haberleşme araçlarını, silah ve cephaneyi teslim etti. Postacı Şakir’e kendisiyle bağlantıyı kesmemesini, bölge hakkında sürekli bilgi vermesini istedi.

İstanbul’dan sonra Samsun’a giden Mustafa Kemal Paşa Amasya, Tokat, Sivas ve Erzurum‘da yaptığı çalışmalar esnasında da Ulukışla Kuvayı Milliye İstihbarat Kolundan sürekli bilgi aldı. Sivas Posta Müdürü Zühtü Bey ve Telgrafçı Dursun Efendi Kongre çalışmaları sırasında Ulukışla Posta Müdürü Şakir Bey’den Ulukışla Cephesi hakkında aldıkları bilgileri Mustafa Kemal Paşaya anında bildirdiler.

Sivas’a geri dönem Mustafa Kemal Paşa, birlikte Samsun’a çıktığı Albay Arif Bey’i (Ayıcı Arif) 11 Tümen Komutanlığına atadı ve ilk önce Ulukışla İlçesindeki Kuvayı Milliyecileri organize ederek Fransızlara karşı cephe oluşturması istendi. Albay Arif Bey Ulukışla İlçesinde bulunan silah ve cephanenin yeterli olmadığını bildirdi. Bunun üzerine Mustafa Kemal Atatürk, halkı aydınlatması ve gençleri orduya kazandırması için Kayseri’ye gönderdiği Heyeti Temsiliye Üyesi Mazhar Müfit KANSU’ya bir telgraf göndererek Kayseri’de bulunan silah ve cephanenin en kısa zamanda Ulukışla’ya gönderilmesini istedi. Mazhar Müfit KANSU, Mutasarrıf Bey’e Kemal Paşa’dan aldığı telgrafı göstererek emrin yerine getirilmesi için yardım ister. Mutasarrıf hemen harekete geçer fakat bir sorun vardır. Bu silah sevkıyatını yapacak kimse yoktur. Kayseri’de eli silah tutan kim varsa ya cephede ya da cephe yolundadır. Öyle ki lise son sınıf öğrencileri bile askere gitmişti. Ertesi sabah Mazhar Müfit Kansu, ne yapacağını bilmez bir halde çaresiz beklerken, Ethem Bey’den güzel bir haber alır. Bir gün gerekir diye silahlı kadınlar kolu kuran Kayseri Müdafaa-yi Vatan Derneğinin Başkanı Seyide Hanım ile Yardımcısı Feride Hanım  (Güpgüpoğlu) (3) bu silah sevkıyatını kendilerinin yapabileceklerini bildirmişlerdi. Sevkıyatın kadınlar tarafından yapılıp yapılamayacağını konuşulurken gelen sesler üzerine dışarıya bakıldığında   “kalpağı oyalı, mızrak duruşlu” kadınlar silahlarını kuşanmışlar, hazır bir vaziyette bekliyorlardı. Mazhar Müfit Bey,(4) bu onurlu duruş karşısında şaşkınlığını gizleyemedi. Bir anlık şaşkınlık yerini büyük bir sevince bıraktı.

Zaten şaşırmamak gerekiyordu! Sivas’ta, Kayseri’de, Niğde’de kurulan Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti üyelerinde oluşan ve onları harekete geçiren;  vatanını savunma, namusunu ve ailesini koruma dürtüsü; Seyide Hatun’un, Sultan Fatma Bike’nin, Türkan Hatun’un (5) halen Anadolu kadınlarının benliğinde yaşayan ruhuydu.

12 bin kişilik bir süvari ordusunu komuta eden Melik Şahın eşi Türkan hatunun elinde tuttuğu mızrak gibi dik duruş sergileyen Kayserili kadınlar, Mustafa Kemal’in emrini yerine getirmek için sabırsızlanıyorlardı. Hazırlıklar yapıldı. Silah ve cephane arabaya yüklendi. Sabah erkenden yola çıkıldı. Yol boyunca Ermeni çetelerle, eşkıyalarla karşılaşan kafile, çarpışa çarpışa ilerliyordu. Niğde yakınlarında geceyi geçirmek için mola verdikleri anda tekrar Ermeni çetelerinin saldırısına uğradılar. Saatlerce çatışma yaşandı. Bu uğurda ölümü göze alan kalpağı oyalı kadınlar çeteyi sabaha karşı püskürterek yola koyuldular. Postacı Şakir Efendi, kafilenin Niğde’yi geçtiği bilgisini Müftü efendiye bildirdi. Ulukışla’da büyük bir sessizlik hâkimdi. Kadın ve çocuklar Tınaz’a (6) sığınmışlardı. Müftü Efendi Kuvay-ı Milliye heyetini acilen Ak Camiye toplantıya çağırdı. Toplantıda konuşan Müftü Efendi:  “ Efendiler, Kayserili hanımlar hayatlarını tehlikeye atarak bin bir güçlükle bize silah ve cephane getirirken, hanımlarımızı Alpağut’a göndermemiz uygun değildir. Kafile Ulukışla’ya geldiğinde, hanımları, hanımlarımız karşılamalı. Onlara kim yiyecek hazırlayacak, kim ağırlayacak ?”diye görüşlerini dile getirir. Müftünün isteği genel kabul görür. Hemen bir at arabası gönderilerek Alpağut’ta bulunan Mehmet Ağanın karısı Havana Kadına durum anlatılır.(7) Öncelikle uygun göreceği kadınları yanına alarak Ulukışla’ya dönmesi söylenir. Havana Kadın yanına birkaç kişi alarak Ulukışla’ya döner. Ancak; gelen kadınların ağırlanacağı büyük bir ev olmadığı için sıkıntı yaşanır. Mehmet Ağa, Kervansaray da ki misafirhaneyi hazırlayın talimatı verir. (8) Konu Müftü Efendi’ye bildirilir. Kafiledeki kadınların birlikte Kervansarayda ağırlanmasına,  hem de silahların burada muhafaza edilmesine karar verilir. Havana Kadın öncülüğünde bir gurup Ulukışlalı kadın hemen hazırlıklara başlarlar. Koyunlar kesilir, yemekler yapılmaya başlanır. Kafile hava kararmadan gelir. Kafile hemen kervansaraya alınır. Silahlar boşaltılırken Havana kadın yaptığı leziz yemekleri hanımlara ikram eder. Postacı Şakir silahların Ulukışla’ya ulaştığını, belirlenen yerlere gece sevk edileceğini Mustafa Kemal Paşa’ya telgrafla bildirilir.

Milli Mücadele ilk zamanlar düzenli askeri birliklerle değil, kadınıyla, erkeği ile yaşlısıyla, genciyle kalbinde yurt sevgisi ve iman taşıyan her Türk evladının fedakârlıklarıyla yapılıyordu.

Kuvayı Milliyeci kadın kahramanların ortaya koydukları gayret ve hizmetler, milli mücadelenin zaferlerle taçlanmasında çok önemli bir rol oynamıştır.

 “Kalpağı oyalı, mızrak duruşlu yiğit kadınların” da katkılarıyla düşman Ulukışla’yı geçememiştir.

Özsunay TÜRKER

Dipnotlar :

  • Postacı Şakır, Nevşehirli Şakir Şahap. Ulukışla Posta Müdürüdür. Ulukışla İlçesinde Kuvayı Milliye hareketi içinde ilk yer alan kişilerden biridir. Ulukışla Kuvayı Milliye İstihbarat Kolu üyesidir. Gizli Haber alma Örgütü Teşkilatı Mahsusa’nın başkanı (MM)  Albay Hüsamettin ERTÜRK’ ÜN en güvendiği adamlarından biridir. İttihat ve Terakki Cemiyeti üyesidir.
  • Müftü Bahaeddin Efendi. Mehmet Bahaeddin Öğüt. Ulukışla’nın Kuvvacı Müftüsüdür. (01/07/1879 – 11/07/1960
  • Fedakâr ve kahraman Türk Kadını sıkıntılı günlerde Milli Mücadele’ye maddi ve manevi katkı sağlamak amacıyla bir çok cemiyet kurmuş erkeğine destek olmaya çalışmıştır. 8 Aralık 1919’da Sivas’ta kurulan Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti[1][21] de bunlardan biridir. 22 Ocak 1920’de Kayseri’de bu cemiyetin hemen bir şubesi açılmış ve başkanlığına Seyyide Hanım getirilmiştir.
  • Mashar Müfit Kansu“Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk’le Beraber” anıları. Mazhar Müfit Bey:1873-1984 Siyaset adamı ve yönetici Mazhar Müfit Bey (Kansu) 1873’te Denizli’de doğdu. Mülkiye Mektebi’ni bitirdi ve çeşitli yerlerde yöneticilik yaptı. İttihat ve Terakki Fırkası’na üye oldu. Erzurum ve Sivas Kongrelerine katıldı.23 Nisan 1920’de Ankara’da açılan Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne yine Hakkâri milletvekili olarak katıldı. Daha sonra vali, İstiklal Mahkemesi Başkanı ve milletvekili olarak görev yaptı. Daima Mustafa Kemal’in yanında yer alan bir yurtsever ve Kuvayı Milliyeciydi. Mustafa Kemal ile birlikte olduğu zamanlarda olaylarla ilgili özel notlar tuttu ve daha sonra iki ciltlik “Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk’le Beraber” adlı değerli kitabı yayımladı. 1948’de İstanbul’da öldü.
  • Dr. Bahriye Üçok ‘un ‘İslam Devletlerinde Türk Naibeler ve Kadın Hükümdarlar’ isimli kitabından, İran’da 995 yılında naibe olan Seyyide Hatun ‘dan 1679’da Kasım Hanlığı’ndaki Sultan Fatma Bike Ayrıca Selçuklu Sultanı Melikşah’ın eşi Türkan Hatun.
  • Tınaz: Alpağut Bağlarında bir yer.
  • Havana Kadın: Ulukışlalı ağalardan, Kuvayı Milliye döneminde Belediye Başkanlığı yapan Mehmet Ağa’nın karısı.
  • Mehmet Paşa Kervansarayı: askerlerin, hac ve kervan yolcuları yanında ağır kış şartlarında Ulukışlalıların da yaşadığı, Kuvayı Milliye döneminde Silah ve cephane deposu, 11. Tümen’e bağlı birliklerin karargâhı, asker ve sivil misafirlerin konakladığı bir külliye.