Suriye’de 2011 yılından beri devam eden iç savaşta başlangıçtaki planlar tutmayınca 2014 ayındaki Halep başarısızlığının ardından Türkiye ve ABD’nin yolları ayrıldı. Eylül 2015’de Rusların müdahalesi ile savaşın seyri değişti. Esat’a verilen güçlü destek ve Rus varlığı ABD ve Türkiye’yi kendi etki bölgeleri dışında hareket edemez hale getirdi. Türkiye, Sünni Arap kartına Amerikalılar ise sahada en güçlü vekil olarak gördükleri Kürt kartına sarılmış durumdadır. Şimdi Türkiye’nin etki sahası olarak gördüğü İdlib-Afrin-Fırat Kalkanı bölgeleri ile ABD’nin desteklediği YPG/PKK bölgesinin yeni statüsü masadaki konulardır. Taraflar Suriye içinde oydukları bölgelere Suriye Anayasası’nda statü vererek sahadaki askeri durumu siyasi kazanca çevirmek istiyorlar. Tabii Esat’ın ve rejiminin geleceği de bu Anayasa ile şekillenecek. Genel resim içinde Esat, devlet mekanizmasını çok güçlü bir şekilde elinde tutuyor. Ülke genelinde ise İdlib ve Rakka hariç tüm vilayetler kontrolü altında. Hatta YPG bölgesi içindeki Haseki bile Esat’ın kontrolünde kalmaya devam ediyor. Gelinen durum nedir, ne olacak? Anlatalım.
İdlib-Afrin-Fırat Kalkanı..
Astana Anlaşması’na göre Türkiye, İdlib’i savaşçı gruplardan temizleyecek ve bölge güvenli hale getirilecekti. Ancak, Türkiye zaman içinde ayak sürüdü, bu işi yapmak istemedi. Bunun üzerine Esat, İdlib’i geri almak istedi ama gücü yetmedi. 17 Eylül 2018’deki Soçi Anlaşması ile Türkiye’nin istediği şekilde Esat güçlerinin İdlib’e yapacağı harekât durduruldu. Bu anlaşmanın arkasında Rusya ve ABD arasındaki istişareler etkili oldu. İdlib bölgesi İslamcı savaşçılardan temizlenmiş değil ve ne olacağı belirsiz. Türkiye, temizlik yapmak yerine ‘dönüştürme’ yoluna girdi. Türkiye’nin planına göre; buradaki radikal savaşçılar ılımlı hale getirilecek ve Esat bunlarla da masaya oturmaya razı edilecek.
İdlib içinde Suriye’nin çeşitli bölgelerinden toplanmış çoğunluğu Sünni Arap 3.5 milyon nüfus var. Buradaki savaşçı gruplar içinde şunlar bulunmaktadır;
– Doğu Türkistanlı, Özbek ve Kafkasyalılar dâhil (5 bin),
– El Nusra (El Kaide); 7-10 bin,
– Ilımlı (ÖSO); içinde pek çok farklı ve ayrı gruplar halinde 30 bin kişi kadar ancak savaş kabiliyetleri yok,
– Daha radikal gruplar; 1.000 kişi kadar.
Esat güçleri tek başına İdlib’i ele geçiremez ancak RF ve İran desteğinde bölgeye girebilir ama iki tarafta ağır zayiat verebilir. Bu yüzden, bu seçenek arka planda bekliyor. Rusya, Ankara’nın İdlib’i radikal silahlı gruplardan temizlemesi beklentisinden vazgeçmiş değil. Ankara’da İdlib’te dönüşüm yapılırsa Türkiye’nin otonomi bölgesi isteğine olumlu cevap verileceğini umuyor, aslında başından beri kuzeybatı Suriye’de ‘de facto’ bir özerk bölge yaratmaya çalışıyor. İdlib ile ilgili gelişmeler Rusya’nın Türkiye ile ortaklığı devam ettirme niyetinden kaynaklansa da bu ittifak her an bozulabilir.
Afrin’in güney yarısı yani Tel Rifat bölgesi hala YPG/PKK’nın kontrolünde. Afrin bölgesi içinde hala önemli bir Kürt nüfusu yaşıyor. Türkiye insani yardımı sürdürmeye çalışıyor ama ÖSO’nun burada işlediği suçlar (hırsızlık, tecavüz vb.) halkı Türkiye’ye düşman ediyor, bölgede güvenlik yok.
Fırat Kalkanı, bölgesi ise Afrin’e göre daha sakin ama burada da Suriye’nin dört bir yanından toplanmış kişilerden oluşan ÖSO grupları içinde çıkar çatışması yaşanıyor.
Şimdilik İdlib bölgesindeki konum ‘çatışmanın tırmanmasının önlenmesi’, Fırat’ın doğusunda ise ‘çatışmasızlık’ bölgesi olarak belirlenmiş durumda.
YPG/PKK bölgeleri..
Fırat’ın doğusunda Kürt gruplar, IŞİD’ın geri kalanlarını temizlemek görüntüsü altında Haseki ve Rakka’da hala Esat güçlerine saldırıyor[1], Deyrizor bölgesinde toprak genişletmeye devam ediyorlar. İşin aslı Kürtler, IŞİD ile mücadeleyi çoktan bıraktı ve ele geçirdikleri bölgeyi genişletmek istiyorlar. Kürtler, yerel yönetimleri geliştirerek, devlet inşasına devam ediyor. Eylül 2018’de Kürt yerel polisi (Asayiş), Arap okullarının kapanmasını protesto eden 50’den fazla kişiyi tutukladı. Vergi vermeyenlerin dükkânlarını yakıyorlar. YPG/PKK her yere Kürt sembollerini yayarken, Araplar, Türkmenler ve diğer etnik gruplar yok gibi davranıyorlar. Bunları yaparken, ABD, Avrupa, Körfezin Arap ülkelerinin siyasi, ekonomik, askeri ve medya desteği alıyorlar. Kürtlerin bağımsızlığı hak ettiği mesajı işleniyor. ABD daha önce bölgeden çekilme zamanı olarak IŞİD ile mücadelenin bitmesini açıklamıştı. Yeni durumda ne buna uyuyor ne de Kürt provokasyonlarına ses çıkarıyor. ABD, Türkiye’nin bu devlete engel olma niyetlerini perdeleme ve önleme için ikna yöntemini kullanıyor. Kürt kartı, İran’a karşı Türkiye’yi yanına çekmenin bir aracı olarak görülüyor.
YPG/PKK kuvvetleri, ABD ve Türkiye anlaşmasına rağmen Münbiç bölgesinden hiç çekilmediler. Münbiç’te değişen bir şey yok. Hiçbir zaman YPG/PKK bölgesinde devriye olmadı. Son devriye faaliyeti Amerikan üssünün olduğu bir bölgeye doğru 500 m. ilerleme getirdi. Türk askeri YPG/PKK bölgesine hiç girmedi yani devriye işi ÖSO bölgesinde kaldı.
Özetle, ABD desteğini alan YPG/PKK” özerk bölge” ile “bağımsız devlet” arasında bir çözüm arayışındadır. Sonuçta ortaya çıkacak muhtemel federal yapı içinde YPG/PKK; kendi parlamentosu ve belediyeleri olan, vergi toplayan ve petrol kuyularını kontrol eden Barzani modelinden daha aşağı bir devlet benzeri yapıdan aşağısına razı olmak istemiyor. Esat’a ise dış ilişkiler, savunma, uluslararası ticaret gibi konular bırakılacak
PKK’nın lider kadrosu Suriye düz ve güvenli olmadığı için Kandil’de saklanmaya devam ediyor. Lider kadro içinde Karayılan, Bayık, Bahoz Erdal, Nurettin Sufi ve Şahin Çilo var. Bunlardan Şahin Çilo, YPG/PKK’nın başında kişidir. Çilo askeri liderdir, siyasi temsilciler ise; sözde Suriye Demokratik Meclisi üyesi Erdar Halil, Asya Abdullah ve Siban Hamo’dur. Suriye’deki YPG/PKK bölgelerinde (Fırat’ın batısı ve doğusu) toplam 70 bin militan var. Bunların 20 bin Kürt, 50 bini ABD’nin satın aldığı Araplardır. 3-5 bin YPG/PKK, Afrin güneyindedir (Tel Rifat).
Türkmenler..
İdlib ve Afrin ile birlikte Fırat Kalkanı bölgesi de Araplaştırılırken Türkmenler Suriye genelinde buharlaştılar. 2011 yılına göre Suriye’deki Türkmen nüfusu (3.5 milyon[2]) %90 azaldı veya kayboldu. Bugün Suriye’deki Türkmen mevcudu 35 bin civarındadır. Suriye’den Türkiye’ye gelen Türkmen miktarı 500 bindir. 10 bin Türkmen Avrupa’ya gitti. Toplama bir milyon nüfusa sahip YPG/PKK bölgesinde devlet kurulmaya çalışılırken, Suriye’deki Türkmenler sahipsiz ve ne istediğini bilmiyorlar. ÖSO içinde dahi Türkmen yoktur.
Irak’ta da durum aynı; Türkmenler son seçimlerde Kerkük’te Irak Türkmen Cephesi’nden 2, Şii gruplar içinden 7 milletvekili çıkardılar. Ancak, 100 bin nüfuslu Hıristiyanlar bakanlık (Adalet) alırken, Türkmenlere bakanlık verilmedi. En az Kürtler kadar nüfusa sahip Türkmenler, Irak’ta yok sayılırken, Kürtler kuzeydeki özerk bölge hariç ülke egemenliğin yarısına sahipler.
Suriye’nin geleceği ve ülkelerin pozisyonları..
Suriye’de işler 2016’da başlayan ABD ve Rusya arasındaki centilmenlik anlaşmasına göre yürüyor[3]. ABD Savunma Bakanlığı, Fırat’ın doğusu ve batısından sorumlu iken İdlib bölgesindeki ÖSO’nun içinde CIA’nın grupları da var. Rusların önceliği zaten İdlib bölgesi ve burası çözüldükten sonra Fırat’ın doğusu ile ilgili anlaşmanın daha kolay olduğunu düşünüyorlar. Rus-ABD centilmen anlaşması Esat’ın ve Rusların Fırat’ın doğusuna girmemesini içeriyor. ABD, Suriye’nin kuzeyindeki tarım ve enerji bölgelerinde yaklaşık 20 üs kurdu ve bu üsler bölgeden gitmeye niyetinin olmadığının da bir göstergesi. Amerikalılar, savaştan daha az zarar gören bu bölgede kolayca yeniden ülke inşası yapacaklarını düşünüyorlar. Ancak, burada yaşayanların çoğu Kürt değil ve YPG vahşice insanları kontrol altında tutmaya çalışıyor.
Suriye üzerinde Türkiye, Rusya Federasyonu ve ABD anlaşamadı. Herkesin kendi Suriye planı var. RF; Esatlı bir Suriye, ABD; zayıf ve problemli bir Suriye, Türkiye ise İhvanlı bir Suriye istiyor. ABD, Türkiye’yi destekleyebilir çünkü İhvan içinde kendi adamları da var ve bunlar yönetimde yer alırsa onay verebilir. İhvan’ın gönlü Türkiye’de değil, mecbur olduğundan Türkiye ile işbirliği yapıyor. Özetle, Türkiye’nin Suriye politikası YPG/PKK’dan önce Esat’ı göndermek yani rejimi değiştirmek konusuna odaklanmış durumdadır. 27 Ekim 2018’de İstanbul’da yapılan Dörtlü Suriye Zirvesi’nden bir sonuç çıkmadı. Türkiye’nin beklentisi Anayasa yapılması ve özellikle Türkiye’de olanlar olmak üzere göçmenlerin güvenli ve gönüllü dönüşünün sağlanması idi. Türkiye’den dönenler ÖSO bölgesine gönderiliyorlar. Zirve’ye katılan Almanya ve Fransa’nın sahada varlığı yok ama Türkiye ile birlikte özellikle göçmen akışı konusunda ön almak istiyorlar. Diğer yandan kendilerine masada yer buldular.
Esat ise 2011 yılına dönmek, ülkenin bütünlüğünü ve egemenliğini devam ettirmek istiyor. Türkiye, 2011 yılında olduğu gibi Esat ile İhvan’ı iktidarı ortak etmeye zorlayabilir ama Esat eğer İhvan’a bir kere kolunu kaptırırsa 1980’lerde olduğu gibi ne olacağını çok iyi biliyor.
İhvan (Müslüman Kardeşler) içinde Türkiye’nin belirli bir adamı da yok, liderlik çok parçalı, pek çok isim geçiyor. İhvan’ın asıl sahibi İngiltere ama gelişmelerin içinde gözükmese de yakından izliyor ve taksimat zamanını bekliyor.
Suudi Arabistan, Suriye’de denklem dışı kaldı ve kendi teröristlerini Rakka bölgesinden çıkarmak için YPG/PKK’ya 100 milyon dolar rüşvet verdi. Bu teröristler geçen yıl Suudi Bakanın gözetiminde Rakka’dan alınmıştı. Katar, Suriye’de Türkiye ile birlikte hareket ediyor ama artık sahada savaşçısı kalmadı. El Nusra (El Kaide), Körfez ülkeleri tarafından finanse ediliyor. Kimse tarafından sevilmeyen ve istenmeyen İsrail ise sahada da kendine müttefik bulamadı. Bu yüzden, kaosun ve savaşın devamını istiyor, ara sıra bir yerleri vurarak ortalığı karıştırıyor.
İran’ı pasifize etmek için yeni ABD enerji yaptırımları Suriye’de sonuç verebilir. İran güçleri yavaş yavaş Suriye’den çekilebilir. Bunun için yaptırımların yumuşatılması karşılığı Rusya aracılığında ABD ve İsrail ile İran arasında bir anlaşma olasılığı var. İran’ın Suriye’de pek bir rolünün kalmamış olmaması da bu çekilmeyi daha olası hale getiriyor.
Sonuç..
BM Suriye Özel Temsilcisi Steffan De Mistura istifa edince Suriye sorununa siyasi çözüm arayışları şimdilik lidersiz kaldı. Mistura, Kofi Annan ve Lahdar İbrahimi’den sonra başarısız olan üçüncü özel temsilci oldu. Şu ana kadar Suriye’de genel bir çözüme ilişkin esaslı bir doküman yok. Cenevre I’de kabul edilen altı maddelik metin taraflarca farklı şekilde yorumlanıyor. Sadece İdlib konusunda bir metin var. Şimdi Mistura’nın yerine gelecek BM özel temsilcisi ile taraflar yeniden pazarlık yapmak için hazırlanıyor. Rusya’nın kaleme aldığı bir Anayasa’nın Cenevre’de ‘taraf olarak kabul edilmişler’in temsil edildiği Anayasa Komisyonu’nda görüşülmeye başlanması ile yeni bir sürece girilebilir. Türkiye’nin Fırat’ın batısından ABD’nin de doğusundan çıkmayacağı göz önüne alınarak iki bölgede özerkliğin getirilmesi olası gözüküyor. Bunun batıdaki adı ‘yerel yönetimlerin geliştirilmesi’ ama doğuda ise daha kuvvetli bir ‘özerk yönetim’ olabilir.
Daha önce de yazdığımız gibi bir iç savaş ortalama 10-15 yıl sürer ve biz henüz yedinci yıldayız. Suriye’deki savaşın siyasi olarak çözülmesi 5-6 yıl daha devam eder. Daha çok sular akacak; örneğin İdlib ve Fırat’ın doğusunda savaş yeniden tetiklenebilir. Esat’ın gücü ne İdlib’e ne de Fırat bölgesine yetmeyeceğine göre, çekilirse iç savaş tetiklenebilir. YPG/PKK alanını genişletmek peşine düşebilir. Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna müdahalesi ABD’nin çekilmesine bağlı gözüküyor. Sihirli çözüm Türkiye’nin sadece Rusya ile değil ABD ile de anlaşmasındadır. Kaşıkçı kozu bunun için kullanılmalıdır.
[1] Firas Samuri, Northeastern Syria: Kurdish Anarchy and Sultan Erdogan Dreams, Global Research, (October 25, 2018).
[2] 3.5 milyon Türkmen’in 1.5 milyonu Türkçe konuşan ve Türk kimliğine vakıf olanlardı. 1 milyon Türkçe bilmeyip, Türk kimliğinin farkında olanlardı. 1 milyon Türkmen ise ne Türkçe konuşuyor ne de Türk kimliğinin farkında idi. Bunlar Suriye rejimi tarafından Türkiye sınırından iç bölgeye zorla göç ettirilenlerdi.
[3] Andrew Korybko, Strategic Assessment of the War on Syria in Fall 2018: Idlib & the Northeast, Eurasia Future, (October 20, 2018).
- YENİ HAVACILIK, FÜZE TEKNOLOJİSİ VE GELECEĞİN HAVA SAVUNMA SİSTEMLERİ - 24 Kasım 2024
- AMERİKAN PLÜTOKRASİSİ, BAŞKANLIK SEÇİMLERİ VE DÜNYANIN GELECEĞİ - 7 Kasım 2024
- TÜRK DEVRİMCİLİĞİ, ATATÜRK VE CUMHURİYET - 4 Kasım 2024
- NÜKLEER SAVAŞ SENARYOLARI (ALTINCI BÜYÜK YOK OLMA) - 18 Ekim 2024
- YENİ TEKNOLOJİLER VE SAVUNMA SANAYİİ - 25 Eylül 2024
- ORTADOĞU’DA BÖLGESEL SAVAŞ “İRAN SENARYOSU” - 8 Eylül 2024
- ABD SİLAHLI KUVVETLERİ’NİN MODERNİZASYONU VE DÖNÜŞÜMÜ - 19 Ağustos 2024
- ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI’NA DOĞRU HİNT-PASİFİK GELİŞMELERİ - 31 Temmuz 2024
- UKRAYNA VE GAZZE SAVAŞLARI SAVUNMA ANLAYIŞLARINDA RADİKAL DEĞİŞİMLERİN HABERCİSİ - 26 Temmuz 2024
- ABD’NİN KÜRT PROJESİ - 16 Temmuz 2024