Twitter
Visit Us
YOUTUBE
YOUTUBE
LINKEDIN
Share

Bir masanın etrafında oturmuş hararetle konuşuyorlar. Ortam gergin de değil. Mutabakat sağlanmış gibi. İçlerinden bir keyifle vurguluyor. Türkler bu başkanlık ve anayasa meselesiyle uğraşadursunlar bu arada bölgedeki önemli konuları hallederiz. Derken perdeye içinde Türkiye ve Kıbrıs’ın da yer aldığı Orta Doğu haritası yansıtılıyor. Anlaştık mı diyor en başta oturan. Gözlerini diğerlerinin üzerine çeviriyor ve sırayla onay alıyor. Hepsinin yüzünde memnuniyet. Çok nadir olur bu. Hepsinde aynı anda memnuniyet. Haritaya bakıyorlar birlikte. Dosyalar dağıtılıyor her birine. Birden odada buluyorum kendimi. Ben de bakıyorum o haritaya, masadaki dosyaların kapağına. Hayır demem lazım. Bağırmam lazım. Tam isyan edecekken kâbus sona eriyor ve uyanıyorum.

Harp kuralıdır: ‘Stratejide (yığınaklanmada) hata yaparsanız bu hatayı taktik hamlelerle (manevralarla) gideremezsiniz.”

Binlerce yıl oldu (1071’den çok önce) önemli bir coğrafyaya gelip yerleştik. Şerefiyesi yüksek, oldukça pahalı bir arazi. Üzerinde yaşayana hem güç hem dert verir. Gücü layık olursan alırsın ama dert hep vardır. Hep uyanık olacaksın. İçeride hainlere, işbirlikçilere karşı, dışarıda düşmanlarına karşı.

Binlerce yıl daha burada olmak istiyor muyuz, istemiyor muyuz?

Yeni ‘Demir Lady’ Türkiye’de

İngiltere’nin Başbakanı Teressa MAY; yeni “demir lady” adayı, Önce Trump’ın yanında Cumhuriyetçilerin Kongresi’ndeydi. Amaç ve hedef odaklı önemli bir ziyaretti. Hemen sonrasında vakit kaybetmeden soluğu Türkiye’de aldı. Bu da amaç ve hedef odaklıydı. Basın ve kamuoyu önünde sunulan portre; kararlı ve girişimci bir konuğun iradesini de gösteriyordu. Yükselen ses adeta yeni dönemde biz her şeyi ayarlıyoruz sesiydi. İngiliz siyaseti ve o siyaseti oluşturan zekâ kuşkusuz önemlidir. Politika ve strateji üretecek ilk düşünce kuruluşu Kraliyet Uluslararası İlişkiler Enstitüsü’nü (Chatham House) bile 1920 yılında kurmuşlardır. ABD 1921 yılında Council On Foreign Relations (Dış İlişkiler Konseyi) ile onları izlemiştir. Aslında bugün de durum benzer sayılır. Yine senaryoyu müşterek oluşturuyorlar. Sonrasında ise yapımcı, yönetmen ve oyuncular belirleniyor.

Sayın May’in ziyareti ikili ilişkiler açısından ele alındığında; ortak muharip uçak, ticaret hacminin artırılması niyeti, sorunlara ortak bakış açısının geliştirilmesi vb konularda önem taşısa da daha büyük oranda yeni dönemin şekillendirilmesi ile ilgiliydi.

İngiltere Brexit ile prangalarından kurtulup yeniden geleneksel politikalarına dönüyor. Yanında da elbette öncelikle ABD’yi görmek istiyor. AB’de hâkim olan Almanya etkisini aşarak uluslararası düzlemde daha bağımsız hamleler yapmak istiyor. Dünya hakimiyet savaşlarına akılcı bir hazırlıkla dönüyor. Aynı dönemde ABD’de yeni yönetimiyle küreselleşme ve küresel sermayeden korumacı ulusal politikalarına dönüyor. “Yeni Dünya Düzeni” söylemine karşı yeniden “Dünya Düzeni” diyecekler. Küreselleşmeyi savunmak ise Çin Halk Cumhuriyeti (ÇHC)’ne kalıyor.

Burada doğal olarak transferin en fazla ilgi görecek oyuncusu Rusya Federasyonu (RF) olacak. RF bir yandan Almanya ile doğalgaz boru hatları öncelikli olmak üzere ilişkilerini geliştiriyor, Fransa’ya göz kırpıyor, diğer yandan ÇHC ile tarihsel ve stratejik iş birliğine özne önemi veriyor. Son dönemde ise Türkiye ile hatırı sayılır bir ilişki platformu oluşturuyor.

RF ve İngiltere zeki ve birikimli kadrolar ve birikimli devlet aklı tarafından yönetiliyor. Ne yaptıklarını ve yapacaklarını çok iyi biliyorlar. ABD de küresellik dayatmasına baş kaldıran Pentagon ve iş dünyası ağırlıklı siyasetçilerle ve yeni bir sinerjiyle sahne alıyor. ÇHC ise tarihsel ve dengeli bir sistem ve genç bir lider ile ağır ve emin adımlarla ilerliyor.

Her birinin milli güç unsurları1 da son derece yeterli. Şimdi sıkı durun; bunların tamamına yakını Suriye’deler. Şu anda ne yapıyorlar? Pazarlık ve nüfuz alanı paylaşımı.

MOSSAD Nabız mı Ölçüyor, Yönlendirme mi Yapıyor?

Trump’ın konuyla ilgili ilk sözü: “Güvenli Bölgeler” oldu. İsrail istihbaratının sesi sayılan Debka File internet sitesinde konuyu şöyle açıkladı: “ABD Suriye’de iki güvenlik bölgesine sahip olacak. Bu bölgelerden biri Kürt bölgeleri dahil olmak üzere Fırat nehrinin doğusundan Irak sınırına kadar olan alanda, diğeri ise Suriye’nin İsrail ve Ürdün sınırında olacak. Rusya’nın Fırat nehrinin batısından Akdeniz’e kadar olan bölgede nüfuzu olacak. Türkiye, Suriye-Türkiye sınırının tamamında yaklaşık 650 km uzunluğunda bir alanda ve Suriye içine doğru 35-50 km genişliğinde bir bölgeyi kontrolü altında tutacak. Türkiye’nin kontrolüne bırakılacak bölgenin El-Bab’a kadar uzanacak.” Debka File’a göre İran’a yakın milisler ve Hizbullah’a ait güçler bölgeyi terk edecek.2 Bu ifadeler Debka’nın yorumu tabi.

Trump’ın “Güvenli Bölgeler” söylemini Putin’den bağımsız olarak ifade etmediğini düşünüyorum. Orta Doğu’ya 6 trilyon dolarlarını adeta gömdüklerini ve karşılığını alamadıklarını ifade eden ve bundan rahatsızlıklarını belirten Trump ve ekibinin Suriye sorununu efektif yöntemlerle ve net bir şekilde çözmek isteyeceklerini söyleyebiliriz. Onlar açısından bunun en iyi yolu da RF ile iş birliği yapmaktan geçer. İşte şimdi onu yapmaya başladılar. Muhtemelen de uzlaşacaklar.

Türkiye Masa Dışında Nerede?

RF’nin inisiyatifi ile Moskova’da Dışişleri Bakanları Toplantısı ile başlayan ve Astana’da 15 Muhalif Grubu Suriye Rejimi ile bir araya getirebilen süreç taslak anayasanın dağıtılması ile önemli bir noktaya ulaştı. Söz konusu taslak anayasa 24 sayfa ve 85 maddeden oluşuyor. İlk taslak RF tarafından 2016 yılı Mart ayında Moskova’yı ziyaret eden ABD Dışişleri Bakanına elden teslim edilmiştir. ABD tarafından yapılan çalışmalar ise 2016 yılı Haziran ayında neticelendirilmiş ve Ağustos ayında İran, Suriye ve RF ile paylaşılmıştır.

Bu konu ve taslak anayasa içeriği zaman zaman açık kaynaklara yansısa da bugüne kadar özellikle yönetim ve yetkiler konusundaki çalışmaların gizli tutulduğu görülmüştür.

Astana Görüşmelerinden sonra muhalifler dahil katılımcılara (Türkiye hariç!?) dağıtılan anayasa taslağının Türkiye tarafına verilmediğinin Türk Dışişleri Bakanlığı’nın bir yetkilisince ifade edilmesi3 anlaşılır gibi değildir. Türkiye’ye verilmediği ifade edilen ancak Muhaliflere verilen taslak metin nasıl olsa sızacaktır.

Bölgedeki politik uzmanlardan ulaşan ve bir kısmı açık kaynaklara da yansıyan4 tespit ve ifadelere göre anayasa taslağının içeriğinde;

– Suriye Arap Cumhuriyetinde mevcut Arap kelimesinin atılarak devletin adının Suriye Cumhuriyeti olarak ilan edileceği,

– Arapçanın yanı sıra Kürtçenin ana dil olarak ilan edileceği,

– Merkezi Halk Meclislerinin yanı sıra bölgesel yönetim yapılanması kapsamında Kuzey Suriye Federasyonu’nun ilan edileceği ve kendisine ait bir meclisinin olacağı,

– Ülke yönetimi açısından Şam’da bulunan Genel Halk Meclisi’nin Suriye’nin kuzeyinde yer alacak bölgesel halk meclisi ile eşit statüde kabul edileceği,

– Kuzey Suriye Federasyonu Bölgesel Meclisinin kanun koyma, vergi toplama ve kuvvet kullanma gibi egemenlik yetkisine sahip olacağı,

– Kuzey Suriye Federasyonu’nun kendi yerel mahkemelerini oluşturarak yargı dilinde Arapça’nın yanında Kürtçenin de kullanılacağı,

– PYD/YPG’nin ne geçiş hükümeti döneminde ne de düzenli hükümet döneminde dağıtılmayacağı, Suriye Silahlı Kuvvetleri ile aynı statüde kabul edileceği,

gibi bazı ifadelerin de yer aldığı iddia edilmektedir. Bunlar doğru mudur?

Ayrıca Suriye coğrafyasında yaşayan azınlıkların nüfus olarak yoğun bulundukları bölgelerde kendi dillerini kullanabilecekleri, ancak Türkmenlerin bulundukları bölgelerde nüfus çoğunluğunu sağlamadığından anayasa metinlerinde ve eklerinde hiçbir şekilde yer almadığı söylenmektedir.

İşin özeti şudur: Suriye sorunu üzerinde, RF, ABD, Suriye, İran bir mutabakat içindedir ve bu mutabakata Muhalif Grupların da katılımının sağlanılmasına çalışılmaktadır. ABD Başkanı tarafından ifade edilen “Güvenli Bölgeler”in Türk makamlarınca daha önce dile getirilen güvenli bölgelerle ilgisinin olmadığı görülmektedir. Anayasa taslağına ilişkin intikal eden bilgiler doğruysa önce Suriye’nin kuzeyinde, ikinci aşamada ise Irak kuzeyi ile birlikte tüm güney sınırımız boyunca yeni bir yapının tartışmaya açıldığı görülmektedir. Söz konusu yapının Hatay’ı tehdit etmesi, Akdeniz’e çıkmak istemesi ve bir kısım topraklarımıza göz dikmesi, bu gelişmeye ilave olarak Kıbrıs ve Doğu Akdeniz’deki çıkarlarımızın tehdit altında kalması sürpriz olmayacaktır.

“Stratejik derinlik” aldatmacasıyla girilen tuzaktan bırakın kazançla dönmeyi kayıpsız çıkmak bile başarı haline gelmiştir. Oyun büyüktür. Oyun içinde oyun görülmektedir.

Gelecek dönemde İngiltere ve ABD stratejik müttefikliğine RF’nin de bölge ve konu bazlı iştirak etme olasılığının çok yüksek olduğunu söyleyebiliriz.

Biz ülke olarak anayasa ve sistem değişikliği ile oyalanırken başka bir ülke adına hazırlanan anayasa taslağı milli çıkarlarımızı tehdit etmektedir. Umarım makalenin başında anlatılan kâbus gerçek olmaz.

Rafet ASLANTAŞ

ANKA Enstitüsü Başkanı

  • [1] http://tarih.tumders.com/milli-guc-ve-unsurlari.html
  • [2] http://odatv.com/mossadin-sitesi-harita-yayimladi-2801171200.html
  • [3] https://tr.sputniknews.com/columnists/201701261026948862-turk-disisleri-yetkilisi-suriye-anayasa-taslagi-hakkinda- bilgimiz-yok
  • [4] http://www.sozcu.com.tr/2017/dunya/son-dakika-rusyanin-suriye-anayasasi-icin-onerdigi-taslak-basina-
  •      sizdi1643983/,
  •      http://www.aljazeera.com.tr/haber/rusyanin-onerisi-suriyede-kulturel-ozerklik