Twitter
Visit Us
YOUTUBE
YOUTUBE
LINKEDIN
Share

 

    Mesleği gereği harp koşullarını ve/veya harp tarihini teorik ya da pratik olarak öğrenenler iyi bilirler ki; en zor muharebe çeşitlerinden biri meskûn mahal muharebeleridir. Koşullar zordur; hedefteki yerleşim yerinde yaşayan sivil halk için zordur, savunma icra eden için zordur, ancak taarruz eden için daha da zordur. Her bir sokak, köşe başı, bina, duvar, set, girinti, çıkıntı, yıkıntı vb yerler silah sistemleri için önemli birer mevzii olabilir. Yerleşim yerlerinde motorlu ve zırhlı araçlar için tehditin derecesi misliyle artar. Meskûn mahal muharebelerinde taarruz eden kuvvet sivil kayıpları gözettiği ve gücünü kontrollü olarak kullanmaya çalıştığı takdirde ileri harekât yavaşlar ve zaman zaman durma noktasına bile gelebilir. Savunma yapan kuvvet ise savunmasını profesyonelce kurguladığı takdirde hasmına çok büyük kayıplar verdirebilir.

     Meskûn mahal muharebelerinde taarruz edenler bu koşulları lehlerine çevirmek için genellikle hava kuvvetlerinin, uzun menzilli ateş destek sistemlerinin gerçekleştireceği ağır bombardımana ve bölgedeki kuvvetlerinin yoğun ateşlerine başvururlar. Yoğun ateşlerle yumuşatılan bölgeye özel eğitimli unsurlarını sokarak tanksavar, uçaksavar mevzilerinin ve diğer kritik mevziilerin temizliklerini yaparlar. En sonunda ateş ve baskın yeteneği olan zırhlı birlikler ve piyade birlikleri şehre girerler ve hâkimiyeti tesis ederler. Ancak o yerleşim yeri fazlaca zarar görür; tanınamaz hale gelebilir. Özellikle hava unsurları ve ateş destek sistemleriyle yapılan ağır ve güçlü bombardımanların büyük sivil kayıplarına neden olduğunu 2. Dünya Savaşında Avrupa’da ve Japonya’da, son dönemde ise özellikle Orta Doğu ve Asya’da fazlasıyla tecrübe ettik.

      Rusya-Ukrayna Savaşında Meskûn Mahal Koşulları:

     Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik harekâtı ilk gün gelişme kat etse de sonraki günlerde özellikle Kiev’de ve diğer bazı şehirlerde yavaşlamak durumunda kalmıştı. Rusya’nın askeri gücü ile Ukrayna’nın askeri gücü arasında orantısızlık çok açık olsa da meskûn mahal muharebelerinin koşulları Rus taarruzlarının zamansal seyrini sekteye uğratmıştır. Bu manzarada Ukrayna Silahlı Kuvvetleri ve sivil halkın başkentte yarattığı sinerji, ikmal konvoylarına ve zırhlı birliklerine yapılan başarılı darbeler etkili olsa da Rusya’nın sivil halkı hedeflemediğini defalarca deklare etmesinin ya da etmek zorunda olmasının yarattığı sorumluluk ve baskının rolünün çok önemli olduğunu söylemek gerekmektedir. Bütün Dünya tarafından 24 saat izlenen ve sosyal medyanın sağladığı yetenekler sayesinde fotoğraf ve görüntüleriyle anında duyurulabilen gelişmeler Rusya’nın devam eden askeri harekâtının yöntemleri üzerinde hatırı sayılı şekilde etkili olabilmektedir.  Bir yandan sivil halkın zarar görmesine engel olup, diğer yandan meskûn mahal muharebesini kısa sürede sonuçlandırmak oldukça güçtür. Ancak Rusya’nın yürüttüğü askeri harekâtın politik hedeflerinden birinin Ukrayna’da yönetimin değiştirilmesi olduğu ortadayken çok farklı bir gelişme olmadıkça Kiev’den vazgeçmeyeceği ortadadır.

    Askeri harekât hedefine ulaşmadan ve sonlanmadan yapılan müzakereler ise genellikle, askeri harekâtın ihtiyaç duyduğu koşullara yönelik gerekli zamanın kazanılması ve Dünya kamuoyuna tarafların aslında uzlaşmaya ne kadar yatkın olduğunun gösterilmesi için yapılır. Sürpriz gelişmeler olmadıkça bu tür görüşmelerden sonuç alınması mümkün görülmemektedir.  Rusya açısından bakıldığında;  muhtemelen bölgeye yeni kuvvetlerini kaydırmak ve lojistik ikmal yeteneğini tazelemek için zamana ihtiyacı olduğu ve bu zaman içinde diplomasi arenasında görüntü vermenin faydalı olacağı düşünülmüştür. Ukrayna açısından bakıldığında ise özellikle yurt dışından yapıldığı ve yapılacağı ifade edilen silah ve mühimmat naklinin sağlanarak savunmasını ve direnişini takviye edeceği düşünülebilir.

    Rusya tarafından yapılan tüm açıklamalarda belirlenen hedeflere ulaşılıncaya kadar harekâtın devam edeceği vurgulanmaktadır. Ukrayna’nın şanssızlıklarından biri de ülke yönetiminin merkezi olan Kiev’in Rusya ve Belarus sınırına çok yakın olmasıdır. Kiev’in kontrolünün kaybedilmesi siyasi yönetimin kontrolünü de büyük ölçüde ve fiili olarak sonlandıracaktır. Rusya’nın Kiev’i ele geçirmek için daha fazla sivil kaybını göze alarak hava kuvvetleri dâhil ateş destek sistemlerini yoğun olarak kullanıp kullanmayacağını izleyip göreceğiz. Ancak isabet doğruluğu yüksek akıllı füze sistemlerinin, özel birliklerin ve milis yapıların yoğunlukla kullanılacağını söylemek mümkündür. Yeni zırhlı birliklerini bölgeye intikal ettirmesi de sürpriz olmayacaktır.

      Harekât Bölgesi:

   Rusya Silahlı Kuvvetlerinin devam eden harekâtının kuzeyde Dinyeper nehrinin Ukrayna içinde oluşturduğu havzanın başlangıcından Kiev’e yöneldiği, güneyde ise nehrin Karadeniz’e döküldüğü bölgede Kherson doğusu ve batısı ile Odessa’ya kadar uzandığı, nehir miğferinin doğusunda ise önemli yerleşim merkezlerinde yoğunlaştığını izliyoruz.

   Küresel güçler için her zaman jeopolitik hedeflere ulaşmak dönemsel ekonomik çıkarlardan daha öncelikli olmuştur. Jeopoitik hedeflere erişildiğinde ekonomik yaptırımlarla yitirilenlerin misliyle geri kazanılacağı gerçeğinden hareketle Rusya’nın bir yandan da Karadeniz’deki eski hedeflerine yöneldiğini görüyoruz. Bu kapsamda 2014 yılında Kırım’ı ilhak ederek Sivastopol limanının geleceğini garantiledikten sonra Ukrayna’nın Karadeniz’deki ticaret limanı olan Odessa’ya ve Dinyeper nehrinin Karadeniz’e ulaştığı Kherson bölgesine ilk günden itibaren doğrudan el attığını da gördük. Rusya bu sayede Azak Denizi’nden Odessa’ya kadar tüm Karadeniz hinterlandını SSCB döneminde olduğu gibi yeniden kontrol etmek istediğinin işaretini vermiş oldu.

       Hibrit Savaşın Koşulları ve Kaygan Zemin:

       Putin 21 Şubat 2022 tarihinde harekâttan hemen önce yaptığı uzun soluklu tespit konuşmasında profesyonel bir istihbari algı yönetimi örneği vererek iç ve dış kamuoyuna ama en önemlisi doğrudan Ukrayna halkına seslenmiş ve Ukrayna’nın iç cephesine yönelmişti. Konuşmasındaki detaylarla ve mesajlarındaki kararlılıkla özellikle Kiev’in savunma direncini kırmayı arzulamıştı. Diğer taraftan da harekâtın ne kadar haklı tarihsel ve dönemsel gerekçeleri olduğunu ifade etmeye çalışmıştı. Bu konuşmanın sonrasında Ukrayna Meclisi’ne ve yönetimin kurumlarına yönelik üç siber saldırı gerçekleşmişti. Ardı ardına yaşanan gelişmelerin bütününe baktığımızda “Hibrit Savaş”ta ortam şekillendirmenin önemli örneklerinden birine şahit olduğumuzu görüyorduk. Hibrit savaş teorisinin önemli figürlerinden bir olan ve Kasım 2012’den bu yana Rusya Genelkurmay Başkanlığı görevini yürüten Valeri GERASİMOV kendi ismiyle anılan “Gerasimov Doktrini”nde düşük profilli savaş koşullarında askeri unsurların yanı sıra diğer milli güç unsurlarının ve faktörlerin de (ekonomik, kültürel, teknolojik, enformasyon, diplomatik) etkin kullanılmasını savunmuştur. Doktrinin gereği olarak yürütülen süreçte ve sonrasında konvansiyonel savaşın başından itibaren Rusya’nın kısa sürede durum üstünlüğü sağlaması beklenmişti. Ancak hibrit savaşın koşullarının dinamikliği ve hibrit yeteneklerin tüm taraflarca etkin olarak kullanılabileceği gerçeği önemli bir deneyimin yaşanmasına yol açtı. İlk hafta sonunda konuya ilişkin doktrini de olan Rusya Devletini ve Silahlı Kuvvetlerinin de fazlasıyla zorladığını gördük. Özellikle ekonomik güç unsurunun enstrümanlarını, Batı değerlerine eğilimli sosyokültürel tekelci yapıyı, geleneksel ve sosyal medya aygıtlarını, algı yönetimi ve propaganda malzemelerini daha etkin kullanabilen Batı dünyasının hibrit savaşta durum üstünlüğünü daha kolay yakalayabildiğini görüyoruz. Hal böyle olunca Rusya’nın süreç içinde askeri güç unsuruna çok daha fazla sarılmaya devam edeceğini öngörebiliriz. Putin ve Lavrov tarafından nükleer savaşa daha sık vurgu yapılması bu durumun önemli bir göstergesi olmaktadır.

     Nükleer savaş vurgularının sıklaştığı dönemde dünya uygarlığının ortak çıkarının gereği olarak savaşan taraflar dışında üçüncü kuvvetlerce/unsurlarca yapılabilecek delice provokasyonlara da azami dikkat etmenin ve sağduyulu olmanın çok önemli olduğunu belirterek yazıya devam edelim.

      ABD, İngiltere, Avrupa Bloku ve Çin:

    Çok özet olarak ABD’nin daha önce ifade ettiğimiz gibi kriz ortamını fırsata çevirerek NATO üzerinden ve doğrudan Doğu Avrupa’daki askeri varlığını ve Kıt’a Avrupa’daki siyasi ve askeri etkisini artıracağını ve Rusya’ya uygulanacak yaptırımlarla Rusya-Avrupa ticaret ve enerji hattını mümkün olduğunca uzun süre germeye ve hatta koparmaya çalışacağını,

  İlk günlerden itibaren gerilimin yükselerek çatışmaya dönüşmesinde sahnede çok önemli bir rolde olan İngiltere’nin, Anglosakson bloğunun önderliğinde Avrupa ve batıyı yeniden toparlamaya çalışacağını, diğer yandan kıtasal rakipleri Almanya ve Fransa başta olmak üzere Avrupa ülkelerinin Rusya ile kötüleşen ilişkilerinden kaynaklanan ekonomik zayıflamalarından memnuniyet duyacağını,

    Almanya ve Fransa başta olmak üzere Avrupa’nın ve özellikle Doğu Avrupa ülkelerinin iç politikalarında Rusya tedirginliği ve karşıtlığına dayanan yeni bir siyasi iklimin oluşabileceği, buna rağmen yeterli arzı sağlayacak yeni doğalgaz tedarikçisi bulunmadıkça (yakın dönemde zor görünüyor) ekonomik yaptırımların uzun soluklu olmayabileceğini, söyleyebiliriz.

   Harekât devam ederken Çin’in geleneksel sakinliğini koruması, Rusya ile stratejik partnerliğine rağmen “Rusya lehine tarafsızlık” adı altında konuyu şimdilik uzaktan izlemesi, sürecin getirdiği dikkat dağınıklığından istifade ile Tayvan konusunu ısıtması hem Rusya, hem de Batı bloku için değişik ölçülerde önem arz etmektedir.

   Türkiye’nin Durumu:

   Rusya-Ukrayna arasında devam eden savaşta ve sonrasında Türkiye’nin Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin kendisine verdiği güç, olanak ve yetenekler sayesinde sakinliğini ve tarafsızlığını koruyarak Karadeniz’deki güvenlik ortamını ve milli çıkarlarını gözetmesinin en doğru yol haritası olduğunu vurgulayarak sağlıklı günler diliyorum.

     Gelişmeleri takip etmeyi sürdüreceğiz.

     Sevgi ve saygılarımla.