Twitter
Visit Us
YOUTUBE
YOUTUBE
LINKEDIN
Share

Rivayete göre adını, “kına çiçeği” isimli bir çiçekten veya aşk ilahesi Kipris’ten alan Kıbrıs adası, bazı tarihçilere göre ise adını zengin bakır madenlerinden dolayı bakır manasına gelen kipros’tan (kypros) almıştır.

1571 yılında Osmanlı İmparatorluğu’nun Kıbrıs’ı alması ile Ada’da Türk yerleşimi ve nüfusu oluşmaya başlamıştır. Kıbrıs, 19.yüzyılda başlayan ve günümüzde de devam eden, bir türlü çözülememiş ya da çözülmesi istenmeyen uluslararası sorunlardan bir tanesi haline gelmiştir.

Unutulmaması gereken en önemli unsur, Akdeniz’de hayati rol oynayan üç adanın varlığıdır. Bunlar Malta, Girit ve Kıbrıs’tır. Malta adasına hakim olan Akdeniz’in doğusu ile batısını, Girit adasına hakim olan Ege Denizi’nin Akdeniz’e açılan kısmını kontrol ederken, Akdeniz’in üçüncü ve Doğu Akdeniz’in en büyük adası olan Kıbrıs ise Avrupa, Asya ve Afrika kıtalarının kesişme noktasında yer almaktadır.

Stratejik öneme sahip Türkiye’nin AB üyeliği sürecinde ön plana çıkmış olan adadaki sorun, taraflarının(adada yaşayan Türkler ve Rumlar dışında, Yunanistan, Türkiye, İngiltere, ABD ve AB ülkeleri) çok olması itibariyle çözüm sağlanamamasının en büyük nedenlerinden sayılabilir.

Günümüzde yeni bulunan enerji kaynaklarının bu bölgede olması Kıbrıs’ın önemini daha da artırmakla birlikte adanın uluslararası alanda şekillendirilmesi çabalarına yol açmıştır. Çünkü enerji üretiminde söz sahibi olmak güçlerin ana hedefleri olmuştur. Şöyle ki, bu enerji kaynaklarına sahip olmak Ortadoğu’ya ve Rusya’ya olan bağımlılığı ortadan kaldıracaktır.

Kıbrıs'ı bu kadar değerli kılan ve uğruna mücadele verilmesinin sebeplerini daha iyi anlayabilmek için sıralamakta fayda görüyorum;

Kıbrıs, Akdeniz'de stratejik öneme sahip bir adadır. Akdeniz'in “Güvenlik Kalesi” ve “Enerji Havzası” olmaya adaydır.

Akdeniz'in üçüncü, Doğu Akdeniz'in ise en büyük adası olan Kıbrıs, Anadolu ve Kuzey Afrika'nın Akdeniz'e bakan kısmını kontrol imkânı tanıyan; bu özelliği ile tarih boyunca devletlerin kontrol etmek için mücadele verdiği bir alan olmuştur.

Ortadoğu petrolünün Batı'ya aktarım yolu olmasının yanı sıra Süveyş kanalından Hint ve Pasifik okyanusuna uzanan deniz yolunun kontrol noktalarından birisidir. Ayrıca Ortadoğu'da petrol merkezli olası bir savaşta depo görevini üstlenebilecek olması stratejik önemini artırmıştır.

Avrupa için de hayati önem taşımaktadır. Avrupa’nın güvenliğinin sağlanmasında, ekonomisini geliştirmesinde, dünya ile olan ticari ilişkilerinde, enerjinin Avrupa’ya naklinde Kıbrıs’ın ayrı bir yeri ve önemi vardır. Aslına bakılırsa AB, ilk yıllarında ekonomik birleşmeye ağırlık vermişse de SSCB’nin dağılmasından sonra  genişleme suretiyle Ortadoğu ve Doğu Akdeniz’de önemli bir konumda bulunan Kıbrıs’a yönelerek söz sahibi olmak istemiştir. Bu nedenle AB, Kıbrıs’ın denetimini kimsenin inisiyatifine bırakmak istemiyor.  Bu süreç, Kıbrıs Rum Kesiminin AB üyesi olarak kabul edilmesine kadar gitmiştir.

Petrol gibi hayati öneme sahip su kaynaklarına sahip olmak isteyen ülkeler için Kıbrıs’ı elde tutmak son derece önemli bir konudur.

Bugüne kadar birçok devletin egemenliğinde kalan Kıbrıs adası halen büyük devletler için stratejik önemini korumaktadır. Kıbrıs’a yönelik oluşan farklı siyasi hamleler sebebiyle, ada bir türlü istenilen huzur ve barış ortamına kavuşamamıştır.

Kıbrıs sorununda ada üstünde yaşayan her iki halk maddi ve manevi olarak yıpranmışlardır. Son olarak BM gözetiminde gerçekleştirilen İsviçre'nin Mont Pelerin kasabasındaki müzakereler sonuçsuz kalmıştır. Eğer bir devletin toprağından bir parça istersen ciğerinin bir parçasını istemiş olursun. Dolayısıyla bunun adı uzlaşma olmaz sonucunda da barış gelmez…