Twitter
Visit Us
YOUTUBE
YOUTUBE
LINKEDIN
Share

Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY)’nde 25 Eylül 2017 tarihinde yapılan sözde referandum Barzani’ye göre “100 yıllık rüyanın” hayata geçişinin ilk adımı, Irak Devleti için kâbusun ayak sesleri, komşu ülkelerin penceresinden ise önemli bir güvenlik ve beka sorunu olarak algılandı. Bölgede etki ve ilgi alanlarına sahip olan küresel oyun kurucuların yer aldığı dış çemberde ise küçük farklılıklarla birlikte referandum genellikle zamansız, gereksiz, vb. olarak görüldü.

İsrail’in yüzeye çıkan, Suudi Arabistan’ın derinliklerde yer alan olumlu arzuları ise kamuoyunca bilinmektedir.

Barzani referandum hamlesiyle Kasım ayında yapılacağı açıklanan başkanlık ve parlamento seçimleri öncesinde Kürtlerin en önemli ve tartışmasız lideri olma yolunda önemli bir kazanım da elde etmek istedi. Evde yapılan hesap buydu. Ancak şimdi çarşıdaki işler karışıyor. İlk olarak son gelişmelerden ve KYB'nin tutumundan dolayı seçimlerin askıya alındığı açıklandı.

Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başkanı Mesud BARZANİ'nin, Irak Cumhurbaşkanı Yardımcıları Iyad ALLAVİ ve Usame NUCEYFİ ile Ekim ayının ilk haftasında Süleymaniye kentinde bir araya gelerek Irak'ın içinde bulunduğu mevcut durum ve siyasi gelişmelere bağlı sorunların çözü yollarını ele aldıklarını öğrendik. Yapılan açıklamada "Irak'taki gergin atmosferin yatıştırılması için siyasi partiler ve taraflar arasında görüşmelerin başlaması, görüşmelerin açık bir ajanda üzerinden yürütülmesi, IKBY üzerindeki yaptırımların ivedi bir şekilde kaldırılması ve en yakın zamanda Bağdat ile Erbil arasında toplantıların başlaması" maddeleri üzerinde mutabakata varıldığı kaydedildi.[1]

Bu gelişmeden bir hafta sonra toplantılar değil askerî harekât başladı. Irak Merkezi Devleti IKBY’ye Kerkük'te IŞİD'den aldığı bölgeyi Irak ordusuna teslim etmesi, Kerkük'teki bölgelerin tesliminin yanı sıra, Kerkük Havaalanı'nın, K1 Keyvan askeri karargâhının ve bölgedeki tüm petrol kuyuları, yatakları ve şirketlerin kontrolünün Irak ordusuna vermesi taleplerini iletti. Kerkük valisi Necmettin KERİM'in görevden alınmasını isteyen Bağdat yönetimi, ayrıca peşmergeye teslim olan IŞİD militanlarının da Irak ordusuna verilmesini talep ederek 48 saat süre tanıyan bir ültimatom verip süreyi bir gün de uzattı. [2]  Talepler yerine getirilmeyince Irak Silahlı Kuvvetleri Kerkük'e operasyon düzenleyerek, kentin kontrolünü 24 saatten kısa bir süre içinde ele geçirdi. Ardından Musul'un Sincar (Şengal) ilçe merkezinde de kontrolün sağlanması Barzani cephesinde moral-motivasyon açısından tartışmasız bir yıkım oldu.  

Biz yine de büyük resme bakarak bazı sorularla konuyu açalım?

        – Irak’ın kuzeyinde yaratılan kontrollü bölgenin yakın/orta vadede Suriye’nin kuzeyi ile birleştirilmesi mümkün olur mu?

         –  Türkiye-İran ve Irak’ın asgari müşterek kararlılığı bu projenin rafa kalkmasına/ertelenmesine neden olabilir mi?

        –   ABD-Rusya Federasyonu aralarında uzlaşarak Irak ve Suriye kuzeyinde özerk ya da bağımsız bir Kürt yapısına birlikte yol verirler mi?

        –   İsrail ve Suudi Arabistan niyet ortaklığı IKBY’nin özerklik ya da bağımsızlık fikrini siyasal, askeri ve finansal yönden ne oranda destekler?

        –   İngiltere’nin tavrı nedir? Kısa, orta ve uzun vadede neyi öngörür?

        –   Bölgedeki gelişmeler üzerinde Almanya ve Fransa başta olmak üzere Avrupa’nın tavrında yeknesaklık var mı?

        –   Çin Halk Cumhuriyeti’nin “Bir Kuşak Bir Yol” Projesi bağımsız bir Kürdistan ister mi?

Yanıtları bir anda verilemeyecek kadar zorlayıcı sorular bunlar.

Soruların yanıtları üzerinden devam edelim.

        Irak’ın kuzeyinde yaratılan kontrollü bölgenin yakın/orta vadede Suriye’nin kuzeyi ile birleştirilmesi mümkün olur mu?

Üzerinde düşünülmesi gereken en önemli konulardan biri Irak ve Suriye’nin kuzey bölgelerindeki oldubitti girişimlerin bir çatı altında önümüze çıkıp çıkmayacağıdır. Bu unsurlar kalıcı müttefik mi, ya da geçici rakip mi olacaklar? Bir çatı altında toplanabilecekler mi?

Barzani referandumdan hemen önce şunları söylemişti:

     – “25 Eylül'de yapılması planlanan bağımsızlık referandumunun ardından Bağdat'la uluslararası toplumun desteğiyle yapılacak ve IKBY'nin ayrılık şartlarının müzakere edileceği ciddi görüşmeler 1-2 yıl sürebilecek.”

     – “Referandum sonrası Bağdat'la tüm sorunların çözülmesi için uluslararası toplumun desteğiyle çok ciddi ve dostane bir şekilde diyaloğa geçmeye hazırız. Tüm sorunları bir ya da iki yıl içinde çözdükten sonra güzellikle ve kardeş gibi veda ederiz. 100 yıl boyunca 'ortak ve kardeş gibi yaşayalım' dedik ancak siz kabul etmediniz. O zaman gelin, komşu gibi yaşamak için vedalaşalım. Siz dostumuz kardeşimiz, müttefikimizsiniz." [3]

Referandum öncesinde IKBY parlamentosu içinde de görüş ayrılıkları vardı. Parlamento'da temsil edilen Goran (Değişim) Hareketi özellikle Kerkük bölgesi gibi tartışmalı bölgeler sorunu çözülmeden yapılacak bir referandumun başarısız olacağı ve daha uygun bir zamana ertelenmesi gerektiğini savundular. KYB) cephesi de referanduma karşıydı. Ancak tüm muhalif cepheler referandumdan bir gün önce destek kararı aldılar. Bu durum zamansal ve taktiksel bir tercih olabilir. Önemli olan iradede birlikteliğin sürüp sürmeyeceği. Özellikle Irak Silahlı Kuvvetleri’nin Kerkük’e yönelik harekâtından hemen önce KYB unsurlarının şehri terk etmesi dikkat çekiciydi.

Öte yandan IKBY’nin referandumu öncesinde Suriye’de de sözde yerel seçimler yapıldı. 22 Eylül 2017 günü bazı yerlerde PKK lideri Abdullah Öcalan’ın portresinin önünde kurulan sandıklarda 3 bin 732 mahalle, nahiye ya da köyün temsilcisi seçildi.

Seçimler federasyon fikrine karşı çıkan Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) bazı muhalefet partilerince boykot edildi.

Sürecin 3 Kasım'daki ikinci aşamasında, kasaba ve bölgelerin icra konseylerinin üyelerinin belirlenmesi, 19 Ocak'taki son aşamasında ise hem her bir kanton için ayrı meclisin, hem de ortak bir parlamentonun kurulması planlanmış.

PYD Eş Başkanı Salih MÜSLİM, "Bu seçimler, federal sistem ve federal demokrasiyi konsolide etme yönündeki ilk adım." dedi.[4]

Suriye’de de sözde yerel seçimleri takiben Russia Today’e verdiği mülakatta IKYB referandumuyla ilgili soruya yanıt verirken “Bu meseleyi kategorik olarak reddediyoruz ve Irak’ın birliğinden yanayız.” ifadelerini kullanan Suriye Dışişleri Bakanı Velid MUALLİM [5], Suriye kuzeyinde oluşabilecek özerk Kürt bölgesi için "Bu konu Kürtlerle müzakereye ve tartışmaya açıktır. Irak Şam İslam Devleti'ni (IŞİD) ortadan kaldırdıktan sonra Kürt kardeşlerimizle oturup gelecek için bir formül üzerinde uzlaşabiliriz." [6] dedi.

Muallim’in Suriyeli Kürtlerin bağımsızlık değil sadece özerklik istediğini söylemesi deneyimli bir politikacı için ironik bir saflık olarak görülebilir mi? Yalın haliyle bu açıklamadan Suriye’nin kuzeydeki Kürt özerkliğine razı olabileceği çıkarımını yapmak mümkün. Özellikle şu günlerde Suriye Devlet makamlarının Rusya’nın stratejik aklından bağımsız düşünüp konuşamayacağını farz ve kabul edersek Velid MUALLİM’in açıklamasının önemini kavrayabiliriz. Tabi bu açıklama bir ön alma ve zaman kazanma girişimi de olabilir.

        Bölgesel koruyucu bir şemsiyeye sahip olmayacak IKBY+PYD bölgesi Türkiye, İran başta olmak üzere çevre devletlerin dış kuşatmasına dayanabilir mi? Türkiye-İran ve Irak’ın asgari müşterek kararlılığı bu projenin rafa kalkmasına/ertelenmesine neden olabilir mi?

25 Eylül 2017’den hemen önce ve sonrasında devam eden süreçte bu konuda net gelişmeler gözlendi.

İlk olarak Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu toplantısı dolayısıyla New York'ta bulunan Türkiye, Irak ve İran Dışişleri Bakanları üçlü bir görüşmede bir araya geldiler. Toplantı sonrası yayımlanan ortak bildiride IKBY’de referandumunun,”Kürt halkı ve Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nin lehine olmayacağı” belirtildi.[7]

Irak Genelkurmay Başkanı Orgeneral Osman GANİMİ başkanlığındaki Irak Askeri Delegasyonu 27 Eylül 2017 günü akşam saatlerinde Tahran’da İran Genelkurmay Başkanı Tümgeneral Muhammet BAKIRİ ile bir görüşme gerçekleştirdi. Tümgeneral Bakıri yaptığı açıklamada, İran’ın Irak’ı bir bütün olarak tanıdığını, İran ve Irak arasındaki ortak sınırların Irak anayasasında belirlendiği gibi olacağını ve İran’ın, Irak’ın kuzeyinde herhangi bir gurup veya partinin hâkimiyetini kabul etmediğini söyledi. [8]

28 Eylül 2017’de Başbakan Haydar İBADİ'nin ofisinden yapılan açıklamada, Türkiye Başbakanı Binali YILDIRIM'ın İbadi ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdiği ve "Ankara'nın ham petrol ihracatıyla ilgili sadece Bağdat yönetimini muhatap alacağını söylediği" belirtildi.[9]

Irak Savunma Bakanlığı 29 Eylül 2017’de IKBY sınırlarını, Türkiye ve İran'ın desteğiyle kendi kontrolü altına almayı planladığını duyurdu.[10]

Sınıra yakın bölgelerde hem Türk hem de İran Silahlı Kuvvetleri Irak Silahlı Kuvvetleri ile ortak askeri tatbikatlara başladı.

Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanı resmi temaslarda bulunmak üzere Cumhurbaşkanı’nın ziyareti öncesinde İran'a giderek İran Cumhurbaşkanı Ruhani, Genelkurmay Başkanı Bakıri ve Savunma Bakanı Hatemi ile görüştü. Bu ziyaret 1979 tarihindeki İslam Devrimi'nden bu yana Türkiye'nin genelkurmay başkanları düzeyinde İran'a yaptığı ilk ziyaretti.[11] Görüşmeden sonra “terörle mücadele ve buna bağlı olarak sınır güvenliği konularında" mutabakata varıldığı açıklandı.

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’nın resmi İran ziyaretinde 1 saat 10 dakika süren görüşmede İran lideri Ali HAMANEY, IKBY referandumun "bölgenin geleceğini tehdit eden bir ihanet" olduğunu belirtti. Hamaney, "İran ve Türkiye, bu olaya karşı, mümkün olan her adımı atmalı ve Irak hükümeti de bu konuda ciddi kararlar almalı." ifadesini kullandı.

Uçuşların durdurulmasının ardından önce İran ve son olarak Türkiye tarafından IKBY alanına giden hava sahaları kapatıldı.

Tüm bu gelişmeler ve olası yeni hamlelerin yanı sıra bölgede yüzyıllardır var olan Arap milliyetçiliği de dikkate alındığında IKBY ve Barzani için koşulların zorlaşacağını, yaşam alanlarının daralacağını söyleyebiliriz.

        ABD-Rusya Federasyonu aralarında uzlaşarak Irak ve Suriye kuzeyinde bağımsız bir Kürt yapısına birlikte yol verirler mi?

Rusya bölgede nüfuzunu artırmak ve her senaryonun içinde yer almak istemektedir. Doğal olarak öncelikle ulusal politikasına uygun davranacak ve doğal kaynakların çıkarılması, üretimi ve ulaştırılması sürecinde mümkün olan en fazla kazanımı sağlamaya çalışacaktır.

ABD açısından bakıldığında tüm kurgunun ana hedefi Çin ve Rusya’ya karşı Dünya hâkimiyetini devam ettirmektir. Özellikle Çin’in kontrol edilmesi, etki ve ilgi alanının sınırlandırılması ve mümkünse kuşatılması için İran’ın zayıflatılması Orta Doğu’nun kontrol edilmesi gerçeğidir. Çin’in “One Belt-One Road (OBOR) -Bir Kuşak, Bir Yol-” projesi Küresel düzlemde ABD’nin ekonomik, siyasal, sosyal, kültürel ve askeri planlarını, doların hâkimiyetini tehdit etmektedir.

 Kısaca iki küresel oyun kurucu için satranç hamleleri devam edecektir. Irak ve Suriye’deki Kürt grup ve yapıları onlar için zaman zaman birer piyon zaman zaman atlar ya da filler olabilirler. Ancak vezir ve şah olmaları mümkün değildir.

ABD’nin Şam eski Büyükelçisi Robert FORD’un Suriye Kürtleri hakkındaki söylemlerini Irak için de düşünmek mümkün. Kürtlerin Amerikalılara güvenmekle ağır bedel ödeyeceğini, ABD Ordusu'nun sadece IŞİD’le savaşmak için Kürtleri kullandığını belirten Ford Suriye Kürtleri için şöyle demişti: "Washington, ABD Ordusu'ndan gelecekte Suriye'de Batı Kürdistan'ı bağımsız bir bölge olarak savunmasını istemez." [12]

Tarih sahnesinde önce desteklenip, kullanılıp sonra her daim pazarlandığı ve kaderine terk edildiği sabit olan kukla Kürt oluşumları bir kez daha aynı kadere maruz kalabilir mi?

Öte yandan ABD’nin PKK/PYD’ye sunduğu silah sistemleri bir devletin silahlı kuvvet hazırlığı olsa, Barzani’nin peşmergeleri iç güvenlik teşkilatına evrilse bile devlet kurma ve idame ettirme geleneğine sahip olmayan aşiret yapıları bir süre sonra kendi iç mücadelelerine dönerek kurdukları yapıyı ortadan kaldırabilirler.

        İsrail ve Suudi Arabistan niyet ortaklığı IKBY’nin özerklik ya da bağımsızlık fikrini siyasal, askeri ve finansal yönden ne oranda destekler?

İsrail Orta Doğu’da şekillendiricilerden ya da etkileyen aktörlerden biri olabilir. Bir yandan çevresindeki Arap devlet yapılarını zayıflatıp çökerterek kendisine güvenli bölgeler yaratmaya çalışmakta ve öte yandan kendisine eğimli yapılanmalar oluşturarak yayılmayı hedeflemektedir. Her zaman olduğu gibi tüm girişimlerinde ABD Yahudi lobisi üzerinden siyasi askeri ve lojistik destek sağlamak isteyecektir. Bu açılardan bakıldığında İsrail’in IKBY’nin görünen destekçisi olacağı söylenebilir.

Arabistan için ise zorlu süreç başlamıştır. Petrol fiyatlarındaki dönemsel artışa rağmen uzun süredir devam eden düşük fiyatların oluşturduğu baskı ve artan bölünme endişesi Suudiler açısından önemli hassasiyetler yaratmıştır. Ancak hasım olarak gördükleri İran’ı sınırlamak adına her oluşumda yer alabilirler.

         İngiltere’nin tavrı nedir? Kısa, orta ve uzun vadede neyi öngörür?

İngiltere bir asır önce sınırlarını çizdiği Orta Doğu’da salt ABD öncelikli yeni haritaların çizilmesine ve zeminin kaymasına engel olmaya çalışacaktır. Brexit sonrası yeniden bağımsız politikalara niyetlenirken durumun kontrolden çıkacak kadar karışmasını istemez. Fayda sağlayabileceği kontrollü süreçler ister. İsrail tarafından desteklenen planlara ikincil ortak olmayı tercih etmeyecektir.

İngiltere 2’nci Körfez Harekâtıyla Basra bölgesinde önemli kazanımlar sağlamıştır. Öncelikle kısa vadede kazanımlarını garanti altında bulundurmak, orta ve uzun vadede Orta Doğu ve Afrika uzanımında ve Türkiye’nin de bulunduğu Dünya merkez kalpgâhında etki alanı oluşturmak isteyecektir. İngiltere hedefine ulaşmak adına daha aktif politikalar izleyerek yeni açılımlar ve ittifaklar yapmak isteyebilir. Örneğin Rusya ve Çin ile ilişkilerini geliştirebilir.

        Bölgedeki gelişmeler üzerinde Almanya ve Fransa başta olmak üzere Avrupa’nın tavrında yeknesaklık var mı?

Avrupa cephesinde referanduma yönelik küçük nüanslar ile birlikte görülen mesafeli bakış bir derece daha yükselerek ve şimdilik de olsa Barzani’ye sırt çevirmeye kadar varabilir. Önde gelen ekonomilere sahip bazı Avrupa ülkelerinde ayrılıkçılık söylemlerinin artış gösterdiği düşünüldüğünde emsal bir uygulamaya açık destek vermek mümkün görülmemektedir.

        Çin Halk Cumhuriyeti’nin “Bir Kuşak Bir Yol” Projesi bağımsız bir Kürdistan ister mi?

Çin sorunsuz bölgeler ister. Pragmatiktir. Orta Doğu, Akdeniz ve hedeflediği diğer havzaların yatırımlar için cazip hale gelmesini ister. Kargaşa ve kaos Çin’in politikalarını sekteye uğratır. Bu açıdan bakıldığında kaynaksız, dayanaksız ve zamansız oldubittilere destek olmaz. Şartlar oluşursa faydalanmaya bakar.

Sorularımıza kısa da olsa yanıtlar bulmaya çalıştık.

Kürtlerin istismara uygun en büyük hassasiyetleri aşiret yapılanmalarının yaşam alışkanlıklarıdır. Çıkar mücadeleleri nedeniyle ilk günden bu yana birçok kez tabi oldukları devlete başkaldırmışlar, ayrılmaya çalışmışlar, ancak bunu her zaman başka devletlerin desteği ve gücüyle yapmak istemişlerdir.

Siyasi tarih ise her zaman devletlerin devletlerle birlikte yaşamlarına, savaşlarına ve anlaşmalarına tanıklık etmiştir. Neticede devlet devletle muhatap olur. En zor koşullarda bile kazanarak, kaybederek, elde ederek ya da ödün vererek anlaşırlar. Öncesinde fayda sağlanan enstrümanlar her zaman terk edilebilir. Bir de o enstrümanın iç yapısında çekişmeler varsa mutlaka kullanılır. İstihbarat bir bilimdir. Bu da bilimsel bir doğrudur.

Bu bağlamda Irak kuzeyinde ve olasıdır ki Suriye kuzeyinde Kürtler ilk gün heyecanını uzun süre sürdüremeyeceklerdir. Küresel destek sürse de aşiret yapıları, mezhep çekişmeleri, kaynakların, yeteneklerin ve paranın sahipliği üzerine yürütülen mücadele hep sürecektir.

Irak’ta KDP, KYB, PKK, Goran Hareketi, İslami Toplum Partisi (Komel İslam), İslami Birlik Partisi (Yekgirtu) ve diğerleri her konuda sürekli anlaşamayacaklardır.

Kuzey Suriye’de bile şimdiden beş Kürt partisinden söz edilmektedir. Bu bir Orta Doğu klasiğidir. Orta Doğu’da görünen her şeye inanmamak lazımdır.

Bu açıdan bakıldığında önümüzdeki dönemde ilk mücadeleyi ve pazarlıkları IKBY ile Irak Merkezi devleti arasında gözleyeceğiz.

Müteakiben bölgede etki ve ilgi alanları olan ve bunu geliştirmeyi ya da kaybetmemeyi arzulayan devletlerin girdilerini göreceğiz.

Genel belirleyici ise küresel aktörler olacaktır. Haritaların yeniden çizilmesi, yeni nüfuz alanları yaratma çabaları devam edecektir.

Bölge devletleri ise yakın gelecekte kendilerine yönelebilecek tehdit beklentisi üzerinden tutum belirleyecektir.

Yalancı havuçlara ve büyüyerek küçülme tuzağına dikkat!

 


[1] https://tr.sputniknews.com/ortadogu/201710071030480570-erbil-bagdat-sorunlarin-cozumu-icin-4maddede-anlasti/

 

 

[2] http://www.dw.com/tr/ba%C4%9Fdattan-pe%C5%9Fmergeye-48-saat-s%C3%BCre/a-40952818

 

 

[3] https://tr.sputniknews.com/ortadogu/201709201030228800-barzani-referandum-sonrasi-bagdat/

 

 

[5] http://bianet.org/bianet/siyaset/190136-ikby-referandumunun-ardindan-tepkiler

 

 

[6] http://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-41399193

 

 

[7] http://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-41350839

 

 

[8] http://www.sepahnews.com/index.php/component/k2/item/4478

 

 

[9] http://www.dw.com/tr/t%C3%BCrkiyeden-ibadiye-petrol-g%C3%BCvencesi/a-40720961

 

 

[11] http://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-41493827

 

 

[12] https://english.aawsat.com/ibrahim-hamidi/interviews/ford-asharq-al-awsat-gave-syrians-false-hope