Twitter
Visit Us
YOUTUBE
YOUTUBE
LINKEDIN
Share

Sur, Hendek, Dehliz

Türkistan Batıniliğinin ve Pamir Aleviliğinin kurucusu olarak gösterilen Horasanlı Nasır-ı Hüsrev, 1061 yılında Diyarbakır Kalesi için şunları söylemiştir: “Ben; dünyanın dört bucağında Arap, Acem, Hind ve Türk memleketlerinde birçok şehirler ve kaleler gördüm, fakat yeryüzünde hiçbir ülkede Amid şehrinin kalesine benzer bir kale ne gördüm, ne de başka bir yerde bunun gibi bir kale gördüm diyeni duydum.” (M. Şefik Korkusuz, “Seyahatnamelerde Diyarbekir”, Kent Yayınları, Birinci Basım, Ekim 2003, s.11)

1700’lü yılların başında Osmanlı topraklarına gelen ve gördüğü Türk şehirleri içinde en düzenli ve en iyi durumda olanın Diyarbakır olduğunu söyleyen Fransız gezgin Paul Lucas da kalenin sağlamlığını “Şehir, kayaların üzerine inşa edilmiş çift surla çevriliydi; bu surlara top atışıyla dahi ulaşmak mümkün değildi” sözleriyle anlatıyor. (Age., s. 43)

Bütün seyyahların anlatımı Diyarbakır’ın güzelliği üzerinedir.

Kalenin tarihi tam olarak bilinmiyor. Ancak bir rivayete göre tamı tamına 9 bin yıllık bir geçmişi var. 5 bin 700 metre uzunluğundaki Diyarbakır kalesi için Çin Seddi’nden sonra en uzun sur olduğu da söylenir.

Sur ilçesi de buradan alır adını. Bu ilçe aylardır Türkiye gündeminin ilk sıralarında yer alıyor. Baro Başkanı Tahir Elçi’nin öldürülmesinin ardından önce sokağa çıkma yasağı ardından terör örgütü PKK’ya yönelik başlatılan operasyonlar gözlerimizi bu dünyanın en güzel şehirlerinden biri olan Diyarbakır’a çevirdi. Cizre ve Silopi ile birlikte yaklaşık 1,5 aydır kentte süren operasyonlarda çok sayıda terörist ölü veya sağ ele geçirildi. Ancak sokağa çıkma yasağının uzun sürdüğü iddiaları, terörden kaçan vatandaşların kameraya takılan üzücü görüntüleri terör örgütünün ve arkasındaki gücün psikolojik savaş yürütmesine olanak tanımaktadır.

İyi niyetinden şüphe edilmeyecek bazı kesimlerin bile terörle mücadeleye, bakış açısındaki çarpıklık siyasi çekişmeyle izah edilebilir. Ancak salt siyasi çekişme, iktidar mücadelesi vermek için terörle mücadele eden güvenlik güçlerinin moralini bozmak ne kadar doğrudur, bunu sorgulamak gerekir?

Gelelim esas konumuza: Meskun mahalde muharebe, yani şehir savaşları. Bu savaş ülkemizin gündemine malum Irak işgali ve ardından Suriye iç savaşıyla giriş yaptı. PKK da özellikle Suriye’de Ayn el Arap (Kobani)’ta ABD’lilerden aldıkları eğitimle şehir savaşında tecrübe kazandı. Terör örgütü mensuplarına bu eğitimler, Suriye’nin kuzeyindeki 3 kampta bizzat Amerikan ve İsrail özel unsurlarınca verildiği istihbarat raporlarına yansıdı.

Arazi-Meskun Mahal farkı

Bir ordunun en fazla kaçındığı çatışma olan meskun mahal, arazideki operasyona kıyasla çok sayıda farklılık ve zorluklar içeriyor. Arazide uzaktan keskin nişancılara hedef olabilirisiniz, önceden döşenmiş mayına basarsınız ki bunun arazide fark edilmesi daha kolaydır veya ilk ateşi yeseniz ve kayıp verseniz dahi ardından inisiyatifi ele alabilirsiniz.  Arazi her ne kadar engebeli olsa da teknolojik üstünlüğü arazide lehinize kullanabilirsiniz. Arazide TSK her zaman teröriste karşı üstündür. Ancak meskun mahalde terör örgütleri çok sayıda avantaja sahiptir. Uzmanların aktardıkları bu zorlukları özetlemektedir. Meskun mahalde;

–  Sivil insanların yaşadığı daracık sokaklar vardır,

– Yan yana yapışık binlerce ev bulunmaktadır,

– PKK’lılar küçük bir sokakta yüzün üzerinde El Yapımı Patlayıcı(EYP) tuzaklamıştır,

– HDP/DBP’li belediyelerin desteğiyle açılmış ve içlerine EYP ile tuzaklanmış yüzlerce hendek (hepsi kum torbalarıyla takviye edilmiş) bulunan sokaklar vardır,

– PKK’lılar, Çözüm Süreci’nden faydalanarak, çok sayıda eve ateş mazgalları açılmıştır ve güvenlik güçleri nereden ve ne zaman geleceği belli olmayan kurşunların hedefindedir,

– Basına yansıdığına göre, İsrail istihbarat örgütü MOSSAD’ın tarzı olduğu belirtilen, rulo edilmiş halıların, battaniyelerin, yorganların içine, hatta oyuncak bebeklerin, oyuncak kamyonların içine  sinsice yerleştirilmiş EYP’ler de vardır.

Şimdi bu açıdan bakıldığında meskun mahalde terörle mücadelenin zorluğu daha iyi anlaşılmaktadır.

PKK’nın (aslında perde arkasındaki gücün) psikolojik savaş yeteneğine ve Türkiye’nin bu konudaki eksikliklerine bir sonraki yazımızda gireceğiz ama yapılan yayınların acımasızlığını da hatırlamamız gerekiyor.

Bölgeden aldığımız bilgilere göre 50-60 yaşındaki kişilerin, güvenlik güçlerine “16-17 yaşında PKK’nın silah verdiği çocuklar bizi tokatlıyordu” sözleriyle dertleştiği bir coğrafyada mücadele yürütülüyor. Çocuklar siviller ölmesin diye, yoğun bir istihbarat mücadelesi de yürüyor. Türk Silahlı Kuvvetleri, özellikle terörist ile vatandaşı ayırmak için elinden geleni yapıyor, bunun istihbaratını almaya önem verilmesi yönünde talimatlar gönderiliyor. Evet mücadele ağır ilerliyor. Saydığımız hassasiyetler nedeniyle mücadele ağır ilerledikçe birileri halkın sabrını zorlamaya çalışıyor.

Teröristten temizlenen yerlerde EYP tehlikesi

Silopi ve Cizre’de mücadelede önemli başarılar da elde edilmiş. Ancak bir uyarı da yapılıyor. Yukarıda aktardığımız EYP konusunda önemli bazı noktalar var. Görüştüğümüz güvenlik güçleri, bu merkezlerin teröristlerden temizlendikten sonra güvenlik güçlerinin bir süre daha çalışması gerektiğini vurguluyorlar. Bizim da yaptığımız araştırmalardan çıkan sonuç şu:

– Teröristler bu merkezlerden kaçarken, bulundukları çok sayıda yere EYP yerleştiriyor,

– Yasağın kalkmasından sonra evlerine gidecek vatandaşlar bu EYP’lerin hedefinde yer alacak,

– Örgüt, kendi yerleştirdiği EYP’lerin sivilleri katletmesi durumunda “Devlet sivil katliamı yapıyor” propagandası yapacak.

İşte bu nedenle, teröristlerden temizlenin merkezlerin bir de EYP temizliğine ihtiyacı olacak. Yani biraz daha sabır gösterilmesi zorunlu gözüküyor.

Ancak sabır derken, Hükümet bütün yükü güvenlik güçlerine bırakmayacak. Örneğin evlerinden olan insanlarımız için Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı gibi yapılar hemen harekete geçip, mağduriyetleri en aza indirmeli. Yoksa terörden kurtulalım derken vatandaşlarımızı kaybetme riskiyle karşı karşıya kalmayalım. Unutmayalım ki, bu mücadelenin başarısındaki en büyük anahtar, PKK’nın çok güvendiği bölgelerdeki vatandaşların örgütü yapayalnız bırakması olmuştu.

Sur’un dehlizleri

Son olarak başta güzelliklerini aktardığımız Sur’daki durumu aktaralım. Kulağımıza gelen bilgilere göre, terör örgütünün dağ kadrosundan 40 terörist, bu ilçedeki teröristlere destek vermek için ilçeye sızmış durumda. Güvenlik güçleri bu sızıntıyı tespit etmiş. Ancak bu ilçede mücadele Silopi ve Cizre’ye göre biraz daha zor yürüyor. Bunun nedeni, tarihi bir bölge olan Sur’un üstündeki hendekler değil, altındaki dehlizler. Bu dehlizler, yüzlerce yıl öncesine ait. Geçmişte kentte yaşayan Ermeniler ve Yahudilerin evlerinin altında yaptırdıkları dehlizler, şimdi PKK’lıların sığınağı olmuş durumda. Terör örgütü, Çözüm Süreci boyunca bu dehlizlere cephanelik yığmış. Bu nedenle örgütün buradaki direnişinin biraz daha süreceği söyleniyor.