Twitter
Visit Us
YOUTUBE
YOUTUBE
LINKEDIN
Share

ABD’nin yaptırımlarla yoğunlaşacağı anlaşılan İran taarruzu artık neredeyse bölge gündemimizin birinci sırasında yer alıyor. ABD’nin amacı, boğucu bir ekonomik ambargo sonrasında MOSSAD ve CIA’nın emri ile hareket eden birtakım İranlı unsurları harekete geçirerek, 1953 yılında Muhammed Musaddık yönetiminin devrildiği gibi bir rejim değişikliği yapılması. Bir anlamda Suriye’deki iç karışıklığın farklı bir versiyonu denenecek.

Bu yaptırımların en önemlilerinden biri, İran’ın günlük 2 milyon 800 bin varili bulan petrol ihracatını tamamen kesmek. Washington yönetimi bu çerçevede dünyaya “İran’dan petrol almayın” çağrılarını sıklaştırdı. İran ise en üst düzeyden bu hamleye tepki gösterdi. Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, ABD’nin hamlelerine karşı “Hürmüz Boğazı’nın kapatılması” da dahil olmak üzere bütün kozlarını masaya koyacaklarını vurguladı. Ruhani’nin açıklamasındaki “Eğer İran’ın petrolü ihraç olmazsa, tüm bölgenin petrolü ihraç edilmeyecektir” sözü dikkat çekiciydi. Tahran’ın böyle bir karar alması durumunda en çok, günlük 10 milyon varili bulan petrol ihracı olan ve ABD’nin bölgedeki en önemli müttefiklerinden Suudi Arabistan etkilenecektir.

Gelecek günlerin daha sıcak gelişmelere gebe olduğunu ek olarak söylememize sanırım gerek yok. Herkes gözünü Batı dünyasına çevirmişken, bende İran’da neler olup bittiğini anlamaya çalıştım.

Ekonomik Kıskaç

ABD’nin ekonomik saldırılarına karşı sıkıntılı bir dönem geçiren İran’da ekonomi adeta bıçak sırtı ilerlemeye başladı. Edindiğim bilgilere göre, yoğun bir zam dalgası İran halkını bunaltıyor. Yerli ürünlere yaklaşık yüzde 40, ithal mallara da dolardaki oynama nedeniyle yüzde 100’e yakın zamlar yapıldı.

Ayrıca İran’da esnaf artık yabancı beyaz eşya, cep telefonu ve elektronik eşya olmak üzere çok sayıda malı satmamaya başladı. Bunun nedeni dolardaki oynamadan dolayı zarar etme endişesi. Bu endişeyle esnafın deposunda bulunan yabancı malı bile satışa sunmadığı belirtiliyor.

İran halkının tavrını soruşturduğumda ise karşıma şu sonuç çıktı: Evet, İran halkı ekonominin durumundan olumsuz etkileniyor ve küçük de olsa bazı homurdanmalar var. Ancak büyük çoğunluğun, ekonomideki bu durumun nedeninin, İran’ın toprak bütünlüğünü hedef alan bir saldırganlık olduğu konusunda bilinç sahibi olduğu belirtiliyor.

Bu arada ekonomik kıskaca karşı bazı adımlar atılmaya başladığını görebiliyoruz. Örneğin Irak’a verilen elektrik, borç ödenmediği gerekçesiyle kesildi. Bu kesintiden Irak’ın genelinde çok sayıda kent olumsuz etkilenecek. Bu türden adımların, bölge ülkelerini siyasi olarak yanına çekme amacı taşıdığını kestirebiliriz.

Süleymani’den Ruhani’ye Destek Mektubu: Ellerinizden Öpüyorum

İran’ın bu saldırıya karşı birlik içinde hareket etmeye başlaması da dikkat çekici. Bilindiği üzere çok sayıda siyasi grubun olduğu İran’da en kıyasıya rekabet içinde olanlar Dini lider Ali Hamaney’in başını çektiği Muhafazakarlar ile Cumhurbaşkanı Ruhani’nin de aralarında bulunduğu Ilımlılar. İran rejiminin sigortası olarak görülen Devrim Muhafızları da Muhafazakâr yapıya yakın duruyor. Bölgede yaptığı operasyonlarla Türkiye ve bölge ülkelerinde olumsuz bir imaja sahip olan, ancak muhafazakârlar başta olmak üzere İran halkı tarafından efsane olarak görülen General Kasım Süleymani’nin son tavrı ise İran’da birlik eğiliminin yüksek olduğunu gösteriyor. Bilindiği üzere Süleymani, Devrim Muhafızları’nın Ortadoğu’daki operasyonlarını yürüten Kudüs Gücü’nün Komutanı. İşte bu gücü komuta eden Kasım Süleymani, Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’ye bir mektup yazarak desteğini açıkladı. Tahran kaynaklarından edindiğim bilgilere göre Süleymani, Cumhurbaşkanı Ruhani’ye hitaben yazdığı mektubunda “ABD’nin İran’ın petrol ihracatını engellemesi halinde bölge ülkelerinin de petrol ihraç etmesinin mümkün olmayacağı” yönündeki açıklamaları övdü.

Süleymani, “Büyük Kardeşim” hitabıyla kaleme aldığı mektubunda, Ruhani’nin “Eğer İran’ın petrolü ihraç olmazsa, tüm bölgenin petrolü ihraç edilmeyecektir” sözüne övgüler yağdırdı. Ruhani’nin sözlerini “Tanıdığımız Ruhani’ye yakışır bir açıklamaydı” şeklinde değerlendiren Süleymani, “Yerinde açıklamalarınız nedeniyle ellerinizden öpüyorum. İran’ın çıkarına olan her siyasette hizmetinizdeyim” ifadelerini kullandı.

Süleymani’nin bu mektubu Tahran’da “Muhafazakâr kanat, bu süreçte iç siyasi çekişmeleri bir kenara bırakarak Ruhani’ye büyük destek verecek” şekilde yorumlandı.

İran’ın Türkiye’yi Olumsuz Etkileyecek Kozu

Tahran yönetimi, ekonomik kıskaca ve siyasi/askeri saldırganlığa karşı bütün kozlarını sahaya süreceğini, “Hürmüz Boğazı’nı kapatma” tehdidiyle dünyaya ilan etmişti. Ancak İran’ın tek kozu bu değil. Bu kozlardan biri Türkiye’yi de olumsuz etkileyecek olan İran’daki mülteciler. Afganistan’daki işgal ve sonrasındaki gelişmeler nedeniyle çok sayıda Afgan, sınırı geçerek İran’a sığınmak zorunda kalmıştı. Resmi rakamlara göre bu sayı yaklaşık 3 milyon civarında. Yetkililer “gözümüzü kapatsak sadece 24 saatte 1 milyon mülteci Türkiye üzerinden Avrupa’ya akmaya başlar” açıklamasını yapıyor. Yani İran, gayri resmi olarak 4 milyon olduğu söylenen mülteciler konusunu sahaya sürmekten çekinmeyecek. Böyle bir olay gerçekleşirse, en çok olumsuz etkiyi zaten 4 milyon civarı mülteciyi ağırlayan Türkiye’nin yaşayacağını söylemek zor değil.

Bir sonraki yazımda İran konusunu özel bilgilerle işlemeye devam edeceğiz…