Twitter
Visit Us
YOUTUBE
YOUTUBE
LINKEDIN
Share

KÜRESEL KAVGA VE TÜRKİYE

 

Milli Devlet Yapıları İle Ailesel/Küresel Sermaye Arasında Mücadele mi Başlıyor?

Hep dediğimiz gibi büyük resmi ve üst kurguyu kavrayabilirsek stratejide, operatifte ve taktikte derin yanlışlar yapmayız ve önümüzü görebiliriz. Bir de duru akılla düşünürsek.

İçeride referandumla oyalanırken küresel ölçekte olup bitenlere özetle ve başat aktörler açısından bir bakalım: İngiltere, 2013’den itibaren AB’nin ve küresel sermayenin sınırlamalarından kurtulup geleneksel politikasına dönmeye başladı ve Brexit Kararı ile bunun ilk adımını attı.

ABD’de küresel ve aynı zamanda ailesel sermaye güçlerinin iradesine karşı görünürde milli odaklı bir irade oluşturuldu ve 8 Kasım 2016 Başkanlık seçimiyle ilk adım atıldı. Böylece İngiltere-ABD cephesi oluşturulmuş oldu. Hatırlarsınız İngiltere Başbakanı Theresa MAY süratle ABD’ye Tump’la görüşmeye gitti. Ardından da soluğu Türkiye’de aldı. Ziyaret sonrasında ortak savaş uçağı üretimi gibi sıra dışı ve sürpriz bir açıklama da yapılmıştı. İngiltere önümüzdeki süreci planlamaya başlamıştı bile.

Rusya kırılgan ekonomisine rağmen Suriye’de ve Doğu Akdeniz’de askeri ve siyasi açıdan sağladığı durum üstünlüğünü Türkiye ile geliştirmekte olduğu ilişkileri sayesinde daha da sağlamlaştırmaya başladı. Gün geçtikçe eski gücüne de yaklaşıyor. Hatta daha efektif görünüyor. Baltık’tan Karadeniz’e, Karadeniz’den Akdeniz’e etki alanları oluşturuyor.

Çin Halk Cumhuriyeti en büyük hassasiyeti olan iç yapıdaki kırılganlıklarına karşı aldığı ekonomik ve sosyal tedbirleri kararlılıkla yürütmeye gayret ediyor.  Diğer yandan ekonomik ve siyasi ilgi alanını sabırlı ve emin adımlarla Dünya’nın diğer kıtalarına/bölgelerine taşımaya devam etmekte. Ayrıca küreselleşmeyi savunduğunu tüm Dünyaya ilan etti.

İngilteresiz kalan AB’nin lokomotifi Almanya ve Fransa ise küreselleşmenin nimetlerinden fazlasıyla yararlanmaktalar. Avrupa ülkelerinin önemli bir bölümü bir yandan seçim süreçleri yaşadığı bir dönemin taktik zorlukları ile boğuşurken diğer yandan yarım asırlık projesi olan Avrupa Birliği’nin geleceğini düşünmeye başladı. AB içinde zenginlerle orta direk devletler arasında duygusal farklılaşma başladı.

Şimdi tekrar İngiltere ve ABD’nin hamlelerinin anlamına bakalım. İngiltere’nin Brexit kararı ve ABD seçimlerinin tamamlanması ile küreselleşme karşıtı cephede beyin ve omurga büyük oranda tamamlandı. İsrail gelişmelere göre ve zamanla buraya oturtulabilir. Sırada kanatları oluşturma çalışmaları olacak. Kanatlar jeopolitik doğrulara göre oluşturulacak. Merkez bölgede Rusya, Mısır ve Türkiye kanat adayları. Doğuda G.Kore ve Japonya. Avrupa cephesinde Almanya ve Fransa’ya çok yönlü baskı yapılıyor. Yeni yapıda ekonomik ve siyasi açıdan yeniden şekillendirilebilecek Balkanlar ve Avrupa’dan başka partnerler de olabilir. Zamanla yeni bir ittifak şemsiyesi oluşturulabilir. Zaten Trump seçimi müteakip yaptığı konuşmada yeni ittifaklardan da bahsetmişti. Peki hedef kim olacak? İlk belirtilere göre hedef öncelikle küreselleşmenin sahibi ailesel yapılar ve şu an küreselleşmeyi savunmaya devam eden Çin başta olmak üzere diğer bazı devletler. Çok çetin bir süreç olacak.

Bu irade sürdürülürse milli devletlerle küresel ve ailesel sermaye güçleri arasında başlayan mücadele kızışacak. Çok görülmüş bir durum değil. Bugüne kadar ortak çıkar politikalarla birlikte hareket eden iki unsur karşı karşıya. Sanayi devriminden bu yana siyaseti, ideolojileri, para politikalarını domine eden büyük devletler ve güçlü ailesel sermaye blokları şimdi birbirine meydan okumaya mı hazırlanıyor? Bu belirsizlik nereye kadar gider? Bugünden bakarsak sürdürülebilir gibi görünmüyor. Eninde sonunda ‘Dünya ekonomisi ve siyasetinin belirleyicisi olan devletler ile küresel ve ailesel yapılar anlaşmak durumunda kalacak’ denebilir. Üstelik Dünya’daki tek mücadele bu değil. Klasik Atlantik-Şanghay + Brics Mücadelesi devam ediyor. Bu eksende Rus-Çin ittifakının temeli daha sağlam.   Yine de önümüzdeki dönemin küresel, bölgesel ve Türkiye ile ilgili tüm değişkenlerine bu pencereden bakmak gerektiğni düşünüyorum. Hiçbir şey tesadüfen olmadı, olmayacak da.

AB’nin Zayıflatılması ve Parçalanması Projesi/Trump-Merkel Görüşmesi:

ABD uzun bir süredir Almanya ve Fransa üzerinde hissedilir baskı uyguluyor. Her iki ülkede son yıllarda yaşanan terör eylemlerine ve saldırılara bir de buradan bakmak gerek. Almanya son dönemde Rusya ile özellikle enerji tabanlı ilişkilerini geliştirme konusunda son derece istekli. 30 milyar m3’e yakın kapasiteli direk doğalgaz hattına paralel ikinci bir hattın daha inşa edilmesi yönünde kararlı. Sanayisinin enerji gereksinimini karşılaması gerek. Bu durum Alman-Rus ilişkilerini daha da önemli bir duruma getiriyor. İki Dünya Savaşı’nın da yenileni olarak taşıdığı manevi yükü eninde sonunda atmaya çalışacaklardır. Almanya AB patronluğunun sağladığı avantajla bölgesindeki durum üstünlüğünü sürdürmek niyetinde. İngiltere’nin AB’den ayrılması aslında Almanya’nın elini rahatlattı. Ama yeni dönem yeni risk analizlerini gerektiriyor. Karşısında ABD-İngiltere cephesini bulabilir. Trump-Merkel görüşmesinin objektiflere yansıyan beden dili görüntüleri çok da iç açıcı bir muhabbeti yansıtmıyordu. Trump Almanya’yı diğer birçok konunun yanı sıra ‘NATO’ya maddi katkı ve Almanya’nın Göçmen Politikası’ nedeniyle de sıkıştırmaya çalışıyor. Almanya’nın hassasiyetlerini kaşıyor. Bu noktada Türkiye maşa olarak mı görülüyor? Yeni ABD-İngiliz cephesi Avrupa’nın zayıflatılması hamlesini Türkiye’yi de kullanarak yapmaya mı çalışacak? Ne dersiniz?

Türkiye’ye Biçilen Rol ve Rol Modellik

Referandum öncesi yaşanan Avusturya, Almanya, Hollanda krizinin yaratılması ve gereksiz abartılması manidar değil mi? Atlar tepişmeye başladı. Yazıktır ki 20. yüzyılın en büyük eserlerinden biri olan Türkiye Cumhuriyeti’nin saygınlığı bu oyuna ve iç politikaya tutsak edilmeye başlandı. Bu oyunun gövde değil kanat oyuncusu olsak bile milli itibarımızı silah olarak sunmamalıyız. Güçlü oyuncu olmak kolay değil. Bağırıp çağırarak olunmaz. Şöyle olunur:

–  Sürdürülebilir dengeli iç ve dış politikalarınız olmalı.

–  Ulusal şuura sahip ekipleriniz olmalı.

–  Politika ve strateji üretme yeteneği olan arka planlarınız, düşünce kuruluşlarınız olmalı.

–  Jeopolitik gücünüzün yanı sıra dolu dolu milli güç unsurlarınız olmalı.

–  Bilim ve teknolojinizi yansıttığınız sanayiiniz olmalı.

Bunlar yoksa çok dikkatli olmalısınız. Acımazlar.

Podyumlardan inemeyen rol modelliği yapmayalım. Bizim modelimiz bellidir. Nutukta, marşlarımızda ayrıntılarıyla izah edilmiştir. Körebe oynamanın gereği yok. Bundan sonra daha sık görüşmek üzere Binbaşı Cevdet sabrıyla kalın.

     

Rafet ASLANTAŞ

ANKA Enstitüsü Başkanı