Twitter
Visit Us
YOUTUBE
YOUTUBE
LINKEDIN
Share

BÖLÜM 1. DOLAR BAZLI KÜRESEL FİNANS SİSTEMİ

Bir ülkenin varlığı her şeyden önce ekonomik varlığına bağlıdır. Bu nedenle tarih boyu, ticaret hatlarına hâkim olma, doğal kaynakları ele geçirme, ihracat yaparak para kazanma imkânlarını yaratma ve bunları koruma mücadelesi, ülkelerin varlıklarını koruyabilmeleri adına oldukça önemlidir.

İçinde bulunduğumuz dönemde, yaklaşan büyük bir fırtınanın ilk esintilerinin hissetmekteyiz. Bu esintiler pek çok ekonomist için, 2008 döneminden daha büyük bir finansal fırtınanın geleceğini gösteren esintilerdir. İlerleyen dönemlerde küresel finans düzeninde köklü değişimlerin olacağına pek çok uzman kesin gözüyle bakmaktadır. Böyle bir değişimin sarsıcı olacağına şüphe yoktur.

2008 finansal krizinin etkilerinden kurtulabilmek adına Merkez Bankaları tarafından basılan paralarla yaratılan sahte zenginlik döneminin sonu kendisini göstermektedir. Her kriz döneminden sonra olduğu gibi rezerv paraların statüleri tartışılmakta, özellikle dolar bazlı küresel ekonomik düzen ülkelerce sorgulanmaktadır.

Bu dönemin ayak sesleri de son zamanlarda yaşanan belli başlı gelişmelerle iyice kendini duyurmaktadır. Geçtiğimiz yüzyılda küresel ölçekte ticaretin önündeki bütün engelleri kaldırabilmek adına dünyaya baskı uygulayan ABD, Trump’ın politikalarıyla birlikte bunca yıllık ekonomi politikasına zıt bir pozisyona yerleşerek ekonomide korumacı duvarları örmeye başlamakta, büyük ve önemli ticari anlaşmalarda değişikliğe gitmekte, en önemlisi de açıktan açığa kur ve ticaret savaşlarının başladığını ilan etmektedir. Buna karşın başta Çin ve Rusya olmak üzere ABD’nin hedefinde olan pek çok ülke de ticaret ve kur savaşlarına karşı hamlelerini yapmaya başlamıştır.

Medyada ticaret savaşlarında neler olduğuna, hangi adımların atıldığına dair bütün bilgiler bulunmaktadır. Ancak durum yalnızca karşılıklı olarak atılan ticari kısıtlamalar ve artırılan gümrük vergilerinden oldukça fazlasıdır. Bu savaşın içerisinde “kur” savaşı da bulunmaktadır. Kur savaşları ile ticaret savaşları birbirlerinin tamamlayıcısıdır. Bu kulvarların birinde savaşmadan diğerinde savaş vermek verimsiz olmaktadır. Büyük ekonomiler arasındaki kur savaşının en önemli kısmı da “dolar” bazlı küresel finans sisteminin ayakta kalma mücadelesi ile ilgilidir.

Ticaret savaşlarını anlayabilmek adına medyada daha az bahsedilen kur savaşlarının nedenlerini ve gidişatını anlayabilmek faydalı olacaktır. Fakat kur savaşlarının da temelinde dünyanın en çok rağbet gören rezerv parası olan doların durumu yer almaktadır. Dolar dünyaca kabul görmüş bir para birimidir ve arkasında yatan güven tamamen ABD’nin ekonomik gücüne karşı duyulan güvenden ibarettir. Bu gücün çatırdamaya başlaması, doların kabul gücünün çatırdamaya başlamasına yol açacaktır. Doların günümüzdeki durumunu anlayabilmek adına doların nasıl bu güce kavuştuğunu anlamak gereklidir.

Dolar Nasıl Dünyanın Rezerv Parası Oldu?

ABD Birinci Dünya Savaşı’ndan önce sahip olduğu petrol ve altın gibi doğal kaynakları sayesinde başta Avrupa olmak üzere dünyanın her tarafından yıldan yıla artan bir biçimde göç ve yatırım almaktaydı. O dönemlerde dünyada “güneşin batmadığı imparatorluk” olarak anılan İngiliz imparatorluğu ise dünyada ticaretin yönünü belirleyen ve parası dünyanın her tarafında kabul gören yegâne devlet konumundaydı. Zamanla Avrupa ülkeleri arasındaki ticaret ve güç savaşları en sonunda Birinci Dünya Savaşı’na dönüştü ve dünyanın bütün büyük devletlerinin sarsılmasına neden oldu. Birinci Dünya Savaşı’ndan önce Avrupa devletlerinin yerel paralarının altın karşılığı bulunmaktaydı. Ancak savaşla beraber artan maliyetlerini para basarak karşılayabilmek adına, paraların altın standardından vazgeçilmiş oldu. Bu dönemde savaşa dâhil olan devletlerin aksayan üretim imkânlarına ve ekonomik sıkıntılarına rağmen coğrafi olarak savaşın tehlikelerinden oldukça uzakta bulunan ABD’de savaş esnasında bile tam kapasiteyle üretim mümkündü. Bu sayede savaşta olan müttefiklerine silah ve malzeme satması mümkün olan ABD, savaş süresince sattığı silah ve malzemelerle bol miktarda altın rezervini ülkesine çekmeyi başardı. Diğer taraftan da savaşta olan İngiltere ve Fransa gibi ülkelere dolar üzerinden verdiği borçlar sayesinde kısa zaman içerisinde kendi parasının ağırlığını kabul ettirmiş oldu.

Savaştan sonra İngiltere, sterlin için tekrardan altın karşılığı belirledi. Bu sayede sterlinin değerini yükselterek ABD’ye olan borçlarını daha kolay ödeyebilmeye umuyordu ancak güçlü sterlin İngiltere’nin ihracat gücünü zayıflattı ve azalan altın stokları parasal karşılık ayırmayı güç hale getirdi. Bu durum da İngiltere’nin ekonomik açıdan iyice gerilemesine yol açtı ve sterlinin altın karşılığı kaldırıldı. 1929 krizinin de etkisiyle Avrupa ülkeleri paralarının değerini düşürmek suretiyle ihracatlarını arttırabilmeyi hedeflediler. Bu dönemdeki ekonomik durgunluk ve yaşanan değer kayıpları ülkelerin altın standardına dönmesine engel oldu.

İki dünya savaşı arasındaki dönemde, ABD’de oluşan sermaye piyasalarının cazibesi de dünyanın her tarafından kaynağı ABD’ye çekmeyi başardı. Kasaları altınla dolmaya başlayan ABD, bu sefer İkinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla nüfuzunu arttırabilmek adına önemli bir fırsat elde etti. Bu savaşta bir cephede İngiltere ve Fransa gibi dünya ticaretine hâkim Avrupa devletleri hayatta kalma mücadelesi vermekteydi. Doğuda ve batıda siyasi ve ekonomik varlığına karşı durabilecek bütün düşmanlarını kontrol altına alan ABD, müttefiklerini de tıpkı Birinci Dünya Savaşı’nda olduğu gibi yüklü miktarda malzeme ve silah satışı yaparak kendisine borçlandırmış oldu. Savaş süresince büyük yıkım yaşayan İngiltere ve Fransa o döneme kadar sahip oldukları bütün siyasi ve ekonomik üstünlükleri kaybettiler, artık bu üstünlüklerin hepsi ABD’ye aitti.

Savaşın bitmeye yakın olduğu dönemlerde diğer ülkelerin hazinelerindeki altın stokları dramatik ölçüde azalmışken, ABD’nin kasasında dünyadaki bütün altın stoklarının 3’te 2’si bulunmaktaydı. Dünyada parasına altın karşılığı verebilme imkânına sahip yegâne ülke olan ABD, Breton Woods’da yapılan anlaşma gereği dünyaya 35 dolar karşılığı bir ons altın vermeyi taahhüt etti. Diğer ülkeler de para birimlerini ABD dolarına endekslemeyi bu şekilde kabul ettiler. Bu, doların uluslararası düzende hâkimiyetini kabul ettirdiği en önemli olay oldu.

ABD’nin savaş sonrası dönemde Avrupa bölgesini yeniden kalkındırabilmek adına yaptığı 50 milyar dolarlık Marshall yardımları, ABD’ye yeni ekonomik düzenin nasıl işleyeceğini istediği şekilde belirleme imkânını sağladı. Bu sayede ABD ve dolar dünya ekonomik düzeninde üstün güç konumuna yerleşti. Oyunun kurallarını dilediği gibi belirlemeye başladı.

İlk Sancılar ve Doların Altın Karşılığının Kaldırılması

ABD kendisine 35 dolar getiren herkese 1 ons altın vermeyi taahhüt etmişti. Ancak şöyle bir sorun vardı,  ABD hem büyük sosyal yardım projelerini finanse edebilmek amacıyla, hem de Vietnam Savaşı’nın aşırı maliyetlerini karşılayabilmek için sürekli dolar basmaya başladı. Ancak hızla basılan dolarların karşılığı olabilecek miktarda altın ABD’nin rezervlerinde bulunmamaktaydı. Başta Fransa olmak üzere pek çok devlet bu nedenle dolara karşı olan güvenlerini kaybettiler. Ellerindeki dolarları uçaklarla ABD’ye gönderip karşılığı olan altını almaya çalıştılar. Neticede ABD ülkelerden gelen bu altın talebini karşılamakta zorlanacağını anladığı için, elinde kalan altınları korumak adına 1971 yılında doların artık altın karşılığı olmadığını ilan etti. Bu, yeni oluşturulan küresel finans düzeninde ABD’nin dünya ekonomisine attığı ilk kazıktı. Ancak dolar her yere yayılmış ve çoktan yerini sağlama almıştı. Bu karara karşı yapılabilecek bir şey kalmamıştı. Tarihte ilk defa hiçbir rezerv paranın altın karşılığı kalmamıştı. Paraların teminatı artık yalnızca ülkelere ve ülkelerin ekonomisine duyulan güvenden ibaretti.

Dolar Bazlı Düzenin Üstünlük Mücadelesi

Doların altın karşılığı kaldırıldıktan sonra esas mücadele başlamış oldu. Doların dünyanın finansal düzeninde hâkim bir para birimi olarak kalabilmesi için ABD’nin güvencesi ve rakipsiz olması gerekmekteydi. Bu dönemlerde petrol talebi giderek artmaktaydı. ABD ise yeni dünya düzeninde hâkimiyet sağlayabilmek adına petrol üzerinde söz sahibi olmaya çalıştı. Bunun en önemli adımı olarak da Suudi Arabistan ile yapılan petrol anlaşması gerçekleştirildi. Bu anlaşmaya göre Suudi Arabistan bütün petrol satışlarını dolar karşılığında yapmak zorundaydı. ABD bu anlaşma karşılığında Suudi Arabistan’da iktidarın Suudi ailesinde kalmasını garanti etti. Bu anlaşmaya zamanla petrol üreticilerinin çoğu katılmış oldu. Bu sayede dünyanın en önemli enerji kaynağı kendisine dolar cinsinden bir karşılık bulmuş oldu. Doların altın karşılığı olmasa bile artık petrol karşılığı bulunmaktaydı ve bu sayede küresel düzeyde dolar hâkimiyeti güçlü bir biçimde devam etme imkânı buldu. Petrolün dolar dışında bir değerle alınmasını teklif eden ülkelerde de iç karışıklıklar ve iktidar değişimleri yaşandı.

Bir diğer taraftan ise doların diğer alternatif değerlere karşı olan mücadelesi yatmaktaydı. Bu alternatif değerler başka ülkelere ait para birimi olduğu gibi altın-gümüş-paladyum-uranyum gibi değerli madenler de olabilmekteydi. Hepsinde de aynı senaryo gerçekleşti. Bu madenlerin yüksek taleple spot piyasalarda aşırı değerlenmesiyle ve fiyatlarının hızla yükselmesiyle birlikte türev araçlarla fiyatları baskılandı. Özellikle altın üzerinden değerlendirmemiz gerekirse, 1970li yıllarda altın fiyatları dolar-altın bağının koparılması ile birlikte uçuşa geçmişti. Altının ons fiyatı bu dönemde 35 dolardan 850 dolara kadar yükseldi. Altın, gümüş veya diğer madenlerde her defasında aynı senaryo gerçekleşti. Değeri aşırı artan bir emtia, talebin zirvesinde olduğu esnada vadeli işlemler piyasasına dâhil edildi ve fiyatı çeşitli oyunlarla kasti olarak düşürüldü. Gerçekten altın sahibi olmadan, altın fiyatı üzerine spekülasyon yapmak mümkün hale geldi. Günümüzde ise, sermaye piyasalarında dünyadaki mevcut altın stoğunun 10 katı kadar altın varmışçasına işlem yapılmaktadır. Bankalarda tutulan altın hesaplarının pek çoğu kaydi hesaptır. Hem sermaye piyasalarında, hem de bankalarda gerçekte olmayan bir altın miktarı kadar altın varmışçasına işlem yapıldığı için, altının fiyatı normalde olması gerektiğinden yaklaşık 10 kat daha ucuzdur. Bu durum dolar bazlı finans düzeninde doların hâkimiyetini koruyabilmek adına kurulmuş bir sistemin sonucudur.

Bu senaryoda en son adım da bitcoin üzerinde uygulandı ve bitcoin 2017 yılı Aralık ayında ulaştığı zirve fiyatından sonra hızla vadeli işlemler piyasasına dahil edilerek fiyatı aşağı yönlü baskılandı. Dolara rakip olarak görülebilecek her türlü araç, türev piyasalarda manipülasyona kurban gitmektedir.

Dolara olan güvenin kriz derecesinde sarsılması durumunda bu tür araçlar gerçek değerlerini bulacaklardır.

2008 Krizi ve Dolar Bazlı Küresel Finans Düzeninin Sorgulanmaya Başlaması

Küresel ekonomik düzende, bir rezerv paranın kabulü o paranın talep halinde kolaylıkla ulaşılabilmesine bağlıdır. ABD’nin, kurduğu dolar bazlı küresel ekonomik sistemin yaşayabilmesi için de dünyaya sürekli dolar ihraç etmesi gerekmektedir. Eğer Amerika cari açık değil de cari fazla verseydi, dünyadaki doları kendisinde toplamış olacaktı, bu da dünyada doların bulunmasını zorlaştıracağı için rezerv para olarak kabulünü zorlaştıracaktı. Aslında ABD’nin cari açıkları ve borçları, dünyaya dolar ihraç edebilmek, küresel ekonomiye likidite sağlayabilmek adına oluşturulmuş bu sistemin en gerekli unsurlarıdır. Bir anlamda, ABD’nin dünyaya sürekli borçlanması gerekmektedir. Bu gerçek bir borç olarak görünse bile sonuç itibariyle karşılıksız olarak kendi bastığı para ile borçlarını ödediği için esasta bir borç bulunmamaktadır. ABD’nin devasa miktarlara ulaşan borç yükümlülüğü olması ancak borçlarını karşılıksız bir şekilde ödeme imkânına sahip olması da günümüzde dolara karşı duyulan güvensizliğin ve tepkinin unsurlarından birisidir.

2008 yılında yaşanan büyük ekonomik krizde, ABD batan bankalarını kurtarmak ve küresel ekonomiye can verebilmek adına karşılıksız olarak yaklaşık 4 trilyon dolar bastı. 2008 yılına kadar basılan paranın yaklaşık 4 katıdır bu miktar. Yani ABD bir kriz anında, kendi hatalarından dolayı milyarlarca doları batırabilen bankalarını kurtarabilmek adına tarih boyu bastığı paranın 4 katını bir sene içerisinde basmıştır.

Çin ve Rusya gibi devletlerin dolara karşı olan mücadelesi de bu nedenlerle alevlenmeye başladı. Çünkü Çin’in 40 yıl boyunca kazandığı 2 trilyon doların iki katını ABD bir anda basmış oldu. Bu durum ABD’nin rakiplerince hoş karşılanmadı. Dolar bazlı küresel ekonomik düzene alternatif arayışları başlamış oldu. Başta Çin ve Rusya olmak üzere pek çok devlet dolara karşı olan güvenlerini kaybetmeye başladıkları için altın stoklarını hızla arttırmaya başlamıştır. ABD’nin karşılıksız olarak dolar basarak elde ettiği bu güce karşı tepkiler çoğalmaktadır. Yaklaşan fırtınaya karşı Türkiye de dünyadaki altın stoklarını arttırarak tedbir almaktadır.

Dünya ekonomisini canlandırması adına basılan bu paraların büyük çoğunluğu tekrardan bankaların kasalarına ve sermaye piyasalarına akmıştır. Sonuç olarak 10 yıllık bir sahte refah dönemi yaratılmış oldu. Şimdi ise sistemin devamlılığının sağlanabilmesi adına FED dünyaya dağıttığı dolarları çekmeye başlamıştır. Pek çok dünya ülkesi bu nedenle durgunluk yaşayacaktır ki bu durgunluk başta ABD olmak üzere bütün devletleri etkileyecektir.

Ticaret ülke ekonomilerine can vermekte ancak yaklaşan durgunluk günlerine karşı bir yandan da ticaret savaşları alevlenmektedir. Ülkeler arasında gitgide daralacak olan ticaret hacimleri, küresel ekonomik durgunluğa yol açacaktır. Bu aşamada da ülkeler en önemli silah olarak kur savaşlarını devreye sokacak ve yerel paraların değeri düşürülerek ihracat hacimleri artırılmaya çalışılacaktır. Yine bu dönemde küresel ticaretin devamlılığı için herkesin kullanabileceği ve güven duyulan bir rezerv para arayışı olacaktır. Bu paranın bulunamaması durumunda ise altına olan talep artacaktır.

Sonuç olarak dolar bazlı ekonomik düzen sorgulanmaktadır ve ABD’nin karşılıksız bastığı dolarlarla elde ettiği imkânlar para bolluğunun olduğu dönemlerde görmezden gelinse bile bu paraların küresel ekonomiden çekilmeye başlamasıyla göze batacaktır. Bir taraftan ticaret savaşları, diğer taraftan kur savaşları önümüzdeki yıllarda ekonomik anlamda sarsıcı günlerin yaklaşacağını göstermektedir.

Bu yazımda kur ve ticaret savaşlarının detaylarına değinmeden önce dolar bazlı küresel ekonomik düzenin nasıl işlediğine dair bir giriş yapmayı amaçladım. Bu yazının gelecek bölümlerinde ise kur ve ticaret savaşlarının detaylarına değinerek, gelecek öngörülerinden bahsetmeyi planlamaktayım.

Kaynak olarak kullanılan ve tavsiye edilen kitaplar

Yusuf A. KALYONCUOĞLU – Mayıs Çiçeği ve Hazine Yelkenlileri

Erkan ÖZ – Büyük Finansal Tufan

James RICHARDS – Kur Savaşları