Twitter
Visit Us
YOUTUBE
YOUTUBE
LINKEDIN
Share

EVDEN ÇALIŞMA MODELİ – İŞ DÜNYASI VE ÇALIŞANLAR NASIL ETKİLENECEKLER?

Fırat ÇETİNER

Tarih 11.02.2021: Koç Holding’den Sonra Sabancı Holding’e bağlı olan Akbank da, Covid-19 salgını ile ortaya çıkan evden çalışma modelini kalıcı hale getirdiğini açıkladı. Akbank Genel Müdürü Hakan BİNBAŞGİL, açıklamalarında Covid-19 salgını ile beraber dünyanın yepyeni bir döneme gireceğini ve Akbank olarak bu yeni döneme adapte olmaları amacıyla evden çalışma modelini kalıcı hale getirdiklerini belirtti (NTV, 1).

Tıpkı Sayın Binbaşgil’in belirttiği gibi, Koronavirüs salgını dünyada köklü değişiklikler yarattı ve bu değişikliklerin uzun vadeli değişiklikler olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. “Evden Çalışma” konusu da bilakis bu değişiklikler arasında yer almakta. Birçok insan, salgının kontrol altına alınması ve normal hayatlarımıza dönmemiz durumunda eski çalışma sisteminin geri geleceğini düşünse de; Koç Holding ve Akbank’ın kararları bize gösteriyor ki, istihdam edilen birçok bireyin salgından sonra dahi evden çalışmaya devam etmesi hayli olası. Peki, bu değişim hayatımızda ne gibi değişiklikler yaratacak? İstihdam edilen ve istihdam edenler bu düzen aracılığı ile ne gibi olumlu ve olumsuz sonuçlar ile karşılaşacaklar? Bu araştırma yazısı bu gibi sorulara cevap ararken, çeşitli araştırmalardan faydalanarak evden çalışma sistemini değerlendirecektir.

Çalışma ve Evden Çalışma Kavramları, Bu Kavramların Tarihi

İlk Çağ toplumlarında, Roma’da, Antik Yunan Uygarlığında ve Orta Çağ Derebeyliklerinde; “çalışma” kavramı kölelik ile özdeşmiş, küçümsenerek bakılan bir kavram olarak karşımıza çıkmıştır. Çalışmanın insanlar için değerlendiği ve toplumu şekillendiren bir nitelik kazandığı dönem, Sanayi Devrimi sonrasına denk gelmiştir. Endüstriyel kapitalizmin çalışmayı kar elde etmek amacıyla bir araç haline getirdiği bu dönemde “Çalışmaya Dayalı Toplum” kavramı ortaya çıkmıştır (Kıcır, 15). 2000’li yıllar itibari ile gelişen teknoloji ve sanal platformların kat ettiği yol, çalışma kavramını bambaşka bir boyuta taşımıştır. Bu durum, evden çalışmayı mümkün kılan durumdur (Serinikli, 281). Evde işçisi kavramı, Uluslararası Çalışma Örgütü tarafından şu şekilde tanımlanmaktadır:

Ulusal kanunlar, yönetmelik ve mahkeme kararları uyarınca
bağımsız çalışma için gerekli olan özerklik ve bağımsızlığa
sahip olmayan kişinin, kendi evinde veya işverenin işyeri dışında
kendi seçtiği diğer yerde, bir ücret karşılığında malzeme, donanım
ve kullanılan diğer girdilerin, kendisi, işveren veya aracı tarafından
temin edilmesine bakılmaksızın, işveren tarafından belirlenen
mal veya hizmetlerin üretimi için iş görmeyi üstlendiği
sözleşmedir.” (Bayrakçı, 106).

Ev işçilerinin yaptıkları iş, iki farklı şekilde karşımıza çıkmaktadır. Bunlardan birincisi “Evde Çalışma”, ikincisi ise Covid-19 salgını ile beraber yaygınlaşan ve bizim de konumuz olan “Evden Çalışma (bir diğer deyişe Tele Çalışma)’ dır”. Evde çalışma kavramı yüksek derecede emek gerektiren ve niteliği düşük olarak tanımlanan işler için kullanılmaktadır. Ülkemizden örnek vermek gerekirse köyden kente göç eden kadınların, geçimlerini sağlamak adına çalıştıkları ev işleri, bu kavram altında giren faaliyetler arasındadır (Bayrakçı, 106). Evden Çalışma/Tele Çalışma ise gelişen teknoloji ile 1970’li yıllarda ortaya çıkmıştır. Gelişmiş teknolojiler ve bilgisayarlar aracılığıyla, normal koşullarda iş yerlerinde yapılan işlerin evden yapılması anlamına gelmektedir. Özellikle bilgi ve iletişim teknolojilerine ihtiyaç duyan işletmeler için cazip bir çalışma modelidir. 1990’lı yıllarda Tele Çalışma modeli geleceğin çalışma modeli olarak tanımlanmış (Serinikli, 282), Koronavirüs salgını ile popülerleşen bir istihdam türü halini almıştır.

İşverenler Açısından Değerlendirme

Evden çalışma sisteminde, her ne kadar iş görenler herhangi bir işverene bağlı değillermiş gibi gözükseler de, işverenleri ile aralarında yapılmış olan iş sözleşmesi mevcudiyetini korumaktadır (Bayrakçı, 106). Bu, işçinin işverene ekonomik olarak bağlılığının devam etmesi anlamına gelecektir (Bayrakçı, 114). Evden Çalışma modeli, işverenler adına büyük bir olumsuzluk yaratmamakla birlikte, ciddi ekonomik avantajları da beraberinde getirmektedir.

Evden çalışma modelinin işverenler açısından getirdiği ilk olanak; sağlık sigortası, işsizlik sigortası vb. gibi bazı mali sorumluluklardan sorumlu tutulmamalarıdır. Bununla bağlantılı olarak, evden çalışmanın sendikalaşmayı kalıcı olarak ortadan kaldıracağı ve maliyetsiz işten çıkarmaların bir hayli artacağı da araştırmacılar tarafından dile getirilmektedir (Kavi ve Koçak, 82). Her ne kadar konunun ahlaki boyutu son derece tartışmalı olup çoğumuz için etik dışı görünse de, mevcut durumda bu gibi sorumluluktan kaçma imkânı, işverenler adına çok ciddi ekonomik avantajları beraberinde getirecektir (Bayrakçı, 113). Ancak evden çalışma modelinin daha da yaygınlaşması, Akbank ve Koç Holding’in aldığı kararların başkaca kurumlar tarafından da hayata geçirilmesi, konu ile ilgili gerekli hukuki düzenlemelerin zaman içerisinde yürürlüğe gireceğini tahmin edilebilir kılacaktır.

İkinci olarak evden çalışma, işverenlerin ofis için yapılan masraflardan kaçmalarını sağlamaktadır. Ofis masrafları, her işveren için ekonomik bir yükümlülük yaratacaktır. Ofis için yapılacak olan su ve elektrik giderleri, iş görenlerin işlerini görebilmesi için sahip olmaları gereken araçların yarattığı masraflar (bilgisayar, çalışma masası gibi) yahut ofisin kurumsal, şık ve estetik gözükmesi adına yapılan masraflar bu tür giderlere örnek gösterilebilirler. Evden çalışma, işverenlerin bütün bu masraflardan kurtulmaları anlamına gelecektir. Bu noktada evden çalışmanın işverenler açısından maliyetleri yükselteceğine dair iddialar da bulunmaktadır. Nitekim birçok kurumun birçok çalışanının ev ortamları, işlerini devam ettirebilmeleri için yeterli değildir. Bu anlamda işverenlerin, gerekli ev ortamını bu çalışanlarına sağlamaları gerekecek (örneğin işlerini bilgisayarla gören çalışanlar için bilgisayar temin etmesi gerekecek), bu da ek giderleri beraberinde getirecektir (Kavi ve Koçak, 76).

Üzerinde durulması gereken bir diğer nokta ise evden çalışma sayesinde işverenlerin çok daha fazla işi, çok daha kısa sürede sonuçlandırabildikleri, buna bağlı olarak çalışanların şirketlerine olan bağlılığının ve üretkenliklerinin artmasıdır. Covid-19 salgını sırasında Endonezya’nın Tangerang şehrinde öğretmenler üzerinde yapılan bir araştırma bunu göstermiştir. Katılımcılar evden çalışma sırasında yaptıkları işlerden çok daha fazla tatmin olduklarını ve bunun üretkenliklerini ve kurumlarına olan bağlılıklarını arttırdığını belirtmişlerdir (Agus ve Diğerleri, 6239). Nitekim sadakatin de liyakatle birlikte artıyor olması her işverenin arzuladığı bir çalışma ortamını da beraberinde getirecektir.

İşverenler her daim yapılan işlerin maliyetini düşürmeyi ve ekstra masraflardan kurtulabilmeyi hedeflemekte, bu doğrultuda çözümler aramaktadırlar. Yukarıda saydığımız nedenlerden de anlayabileceğimiz üzere, işverenlerin evden çalışma modeline geçmek istemelerinin başlıca sebepleri söz konusu mali avantajlardır. Bununla birlikte, piyasadaki nitelikli iş gücünden yararlanma amacı da, bu isteğin altında yatan önemli bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır.

İstihdam Edilenler Açısından Değerlendirme

Evden Çalışma modelinin iş görenler açısından değerlendirilmesinin önemi, “İş-Yaşam Dengesi” kavramında yatmaktadır. İş-yaşam dengesi, bireyin işi ile işinin dışındaki yaşamı arasında kurduğu düzen olarak karşımıza çıkmaktadır. İş ve iş dışı yaşama ayırılan zaman (Zaman Dengesi), bu zamana verilen önem (Katılım Dengesi) ve verilen zaman ve önemin bireyi ne kadar tatmin ettiği (Doyum Dengesi) iş-yaşam dengesinin ne kadar verimli kurulduğunu belirleyen unsurlardır (Kıcır, 31). İş görenin cinsiyeti, yaşı, medeni durumu, ekonomik durumu vb. unsurlar ise iş-yaşam dengesini etkileyen diğer faktörler olarak karşımıza çıkar.

Evden Çalışma kavramının, bireylerin iş-yaşam dengesini bir hayli etkileyeceği ve iş görenlerin hayatlarında olumlu ve olumsuz değişimler yaratacağı aşikârdır. Bu bölümde, bütün bu değişimlerin getireceği, olumlu ve olumsuz yönleri ile değerlendireceğiz.

Özerk Bir Çalışma Hayatına Doğru

Evden Çalışma modelinin iş görenler adına getireceği avantajların bütünü, çalışma hayatına getirilen özerklik başlığı altında toplanabilecektir. İşin yapılacağı zaman, mekân, yapılacak işin konusu, çalışma arkadaşları… Neredeyse çalışma hayatı içerisinde yer alan her etken açısından iş görene getirilmiş özgürlükler evden çalışma ile hayata geçirilebilir.

Değinilmesi gereken ilk özgürlük, iş görenlerin iş yerlerinde yer alan olumsuz çalışma ortamından etkilenmeyecek olmalarıdır (Kavi ve Koçak, 80). Türkiye’deki çevirmenler üzerinde yapılan bir araştırmada, araştırmaya katılan katılımcılardan bazıları, zorunlu iş ilişkilerinden evden çalışma sayesinde kurtulabildiklerini (Kıcır, 99); hastalık, hamilelik gibi ofis koşullarında çalışma imkanının önünü tıkayan durumlarda işlerini evden götürebilmenin evden çalışma sayesinde mümkün olduğunu dile getirmişlerdir (Kıcır, 99). Bazı katılımcılar ise, dış dünyadan izole olmanın onları daha konsantre hale getirdiğini ve üzerinde çalıştıkları işe daha kolay yoğunlaşabildiklerini söylemişlerdir (Kıcır, 101). Mobbing yahut dışlanma gibi kötü niyetli davranışlardan uzakta kalabilmek de bu avantajlar arasında sayılabilecektir (Kavi ve Koçak, 80). Aslında bu durumlar bize göstermektedir ki, ofiste çalışmak işe konsantre ve motive olmanın önünde ciddi engeller çıkarmaktadır. Bu anlamda evden çalışma, iş görenler açısından çok daha sağlıklı bir çalışma şekli olacaktır.

İkinci avantaj, işin yapılacağı zaman ve mekân konusunda iş görenlere tanınmış sınırsız bir özgürlüğün olmasıdır. Aslında bu unsurun, kişileri evden çalışma konusunda en çok motive eden unsur olduğu da söylenebilir. Endonezya’daki öğretmenler üzerinde yapılan araştırma, iş görenlere özgürlük tanıyan mekân ve zaman koşullarının ne gibi kolaylıklar sağladığını bize göstermektedir. Bu öğretmenler evden çalışırlarken, evlerinin istedikleri köşesinden istedikleri gibi ders yapabildiklerini belirtmişler (Agus ve Diğerleri, 6238), bununla beraber aileleri ile daha çok zaman geçirebildiklerini dile getirmişlerdir (Agus ve Diğerleri, 6239). Türkiye’deki çevirmenler ise tıpkı Endonezya’daki öğretmenler gibi evden çalışma sayesinde aileleriyle daha çok vakit geçirmekten memnun olduklarını söylemekle beraber (Kıcır, 104); çalışma saatlerine kendilerinin karar verebildiklerini dile getirmişlerdir. Örneğin, sağlık sorunları yahut tatil yapılmak istenen günler nedeniyle yapılamayan işler, bu esneklik sayesinde kolayca telafi edilebilmektedir (Kıcır, 106). Tüm bunlar ofis ortamlarının sağlayamadığı özgürlükler olarak karşımıza çıkmaktadırlar.

Son olarak kısaca değinilmesi gereken avantaj ise, yolda geçirilen zamanın ve ulaşım için yapılan masrafların, evden çalışma sayesinde iş görenin kendisine kalabilmesidir (Kavi, Koçak, 81). Endonezya’daki öğretmenlerin bir hayli memnun olduğu unsurlardan biri de budur (Agus ve Diğerleri, 6238). Bu durum aynı zamanda çevre için de yararlı bir durumdur. Nitekim artan küresel ısınma ve iklim değişikliği tehlikelerine karşın, yollarda daha az aracın olması karbon salınımını azaltacaktır.

Özetlemek gerekirse kalıcı evden çalışma sistemine geçiş, işin yapılacağı mekânın ve zamanın iş görenin kendisi tarafından belirlenme özgürlüğünü getirdiği gibi, bireyleri ofis ortamının stresinden ve ulaşım sırasında harcanan enerjiden uzak tutacaktır.

Eve İş Getirmek

İş-yaşam dengesini yararlı şekilde kurmak, iş yaşamı ile kişisel yaşamın kesin sınırlar ile ayrılmasıyla sağlanabilir. Ancak nasıl ki getirilen özerklik ve özgürlük, evden çalışmanın iş gören açısından temel getirisi olarak karşımıza çıkmaktaysa; aynı şekilde iş yaşamı ile özel yaşamın bir hayli iç içe geçmesi de hayatımıza girecek olan temel dezavantajdır. Öyle ki, hem Türkiye’deki çevirmenler hem de Endonezya’daki öğretmenler üzerinde yapılan araştırma, evden çalışma nedeniyle iş görenlerdeki iş-yaşam dengesinin tamamen düzensizleştiğini, özel yaşam ile iş yaşamı arasındaki sınırın bütünüyle kaybolduğunu gözler önüne sermektedir.

Özel yaşam ve iş yaşamı arasındaki sınırları kaldıran ilk temel etken, işverenlerin çalışanlarına ofis ortamında yükleyemeyecekleri kadar işi ev ortamında yüklemeleridir. Nitekim pandemi döneminde sıkça karşılaşılan durumlardan biridir bu; işverenlerin çalışanlarına daha fazla iş yaptırması. Çevirmenler üzerinde yapılan araştırmaya katılan bir katılımcı, “Nasıl olsa evdesiniz. Bu işleri yapabilecek bolca vaktiniz var” gerekçesi ile işvereninin kendisini adeta hor kullandığını ve normal mesai saatlerinde asla kendisine verilmeyecek olan işlerin kendisine yüklendiğini dile getirmiştir (Kıcır, 102).

İkinci etken ofis ortamının eve taşınması nedeniyle, bireylerin iş yapma psikolojisinden bir türlü kurtulamamalarıdır. Aynı araştırmaya katılan katılımcılardan biri 1200 sayfalık bir kitap çevirisi yaparken 3-4 ay kimseyle görüşmeyip sadece işinin başında kaldığını ve işin bitmesini takip eden bir ayda özel hayatının devam ettirilemez bir hal aldığını dile getirmiştir. Bir diğer katılımcı ise gece geç saatlere kadar çalıştığı için sabah uyanamadığını ve bu nedenden dolayı çocuğunu okula bırakma görevini sık sık aksattığını söylemektedir (Kıcır, 112).  Bu katılımcıların durumu, evden çalışma nedeniyle bireylerin iş yapma psikolojisinden kurtulamamaları nedeniyle aile yaşamlarının ve sosyal hayatlarının çok ciddi zarar gördüğünü bize göstermektedir.

Dile getirilmesi gereken son olumsuz etken ise bireylere yüklenen domestik masrafların bir hayli artıyor olmasıdır. Evden çalışmak fiziksel olarak var olan ofisin bizzat eve taşınması ve bireylerin mülkiyetine geçmesi demektir. Bu, yapılacak ofis masraflarının da bireylere yükleneceği anlamına gelmektedir. Başka bir deyişle evden çalışma nedeniyle, işverenlerin kaçındığı ofis masraflarının maliyeti doğrudan iş görenlerin sırtına yüklenmektedir. Endonezya’daki öğretmenlerin belirttiği olumsuzlukların başında bu domestik harcamalar gelmiştir. Özellikle iyi bir internet bağlantısı için yapılan harcamaların ve elektrik faturalarının artması, Endonezyalı öğretmenlerin evden çalışmayla ilgili şikâyet ettikleri konular arasında yer almaktadır (Agus ve Diğerleri, 6239).

Sonuç olarak, tele çalışmanın özel hayat ile iş hayatını bir hayli iç içe geçirdiği, kişilerin kendi kendilerine zaman geçirmeleri ve hayatlarına zaman ayırmalarını zorlaştırdığı söylenebilir. Bu durumun, çalışma hayatına getirilecek olan özerklik ve özgürlüğü ne kadar uygulanabilir kılacağı ise bambaşka bir tartışma konusudur. İş ve özel yaşamın bu kadar iç içe geçtiği bir çalışma şeklinde kişilerin ne kadar özgür olduğu büyük bir soru işareti olarak karşımıza çıkacaktır.

Türkiye’nin Evden Çalışması Mümkün Mü?

Covid-19 salgınının kimi sektörler üzerinde ölümcül krizler yarattığı aşikardır. Bu sektörlerin başında konaklama, perakende ticaret, imalat ve yiyecek hizmetleri gelmektedir (Kara, 270). Bununla birlikte sanat, ulaşım ve inşaat sektörleri de, söz konusu sektörler kadar olmasa da bu salgından ciddi anlamda etkilenmişlerdir (Kara, 271). Nitekim saydığımız bu işlerin çoğu, evlerde oturularak yürütmenin neredeyse imkânsız olduğu meslek gruplarıdır. Aşağıdaki grafik, evden yapılabilecek olan işlerin sektörlere göre dağılımını detaylı şekilde göstermektedir (Aytun, 2).

firat 1

“Bilimsel ve Teknik Faaliyetlerin”, “Kültür, Sanat ve Eğlence Faaliyetlerinin” ve bunun gibi  yüksek nitelikli iş olarak tanımlanan işlerin Türkiye’de genel olarak Marmara Bölgesi’nde görüldüğü bilinmektedir. Bununla birlikte “Madencilik ve Taş Ocağı Faaliyetleri”, “Tarım, Ormancılık, Balıkçılık Faaliyetleri” gibi düşük nitelikli faaliyetlerin ise daha çok Anadolu şehirlerinde görüldüğünü tahmin etmek hiç zor değildir. Düşük nitelikteki iş gücünün, yüksek nitelikteki iş gücüne oranla daha fazla kişiyi istihdam ettiği ülkemizde, şu anda çoğu insanın evden çalışma sistemine kalıcı olarak geçmesi mümkün görünmemektedir (Aytun, 4). Bu sebepten ötürü ülkemizde, evden çalışma sistemine geçiş süreci çoğu gelişmiş ülkeye göre daha yavaş seyredecektir.

Sonuç

Kendinizi İstanbul’da yaşayan ve tele çalışma sistemi ile istihdam edilmiş bir çalışan olarak hayal edin. Saat 9:00’da başlayacak mesainiz için 5:00’da uyanmak zorunda olmadığınızı, resmi şekilde giyinme yükümlülüğünüzün bulunmadığını ve İstanbul’un simgelerinden biri haline gelmiş sabah trafiğini çekmek zorunda olmadığınızı… Haftanın istediğiniz gününü tatil yapmak amacıyla, istediğiniz gününü ise işlerinizi halletmek amacıyla kullandığınızı… Online platformlar üzerinde tanıştığınız çalışma arkadaşlarınızla tatil günlerinde de bir araya gelebiliyorsunuz ve herhangi bir sosyalleşme probleminiz olmuyor. Sevmediğiniz çalışanlar ile hiçbir şekilde bir araya gelmiyorsunuz ve üzerinizde ofiste olmanın verdiği patron baskısı yok.

Bir de şöyle hayal edelim: yine İstanbul’da yaşayan ve evden çalışma modeli ile istihdam edilmiş biri olduğunuzu düşünün. Bu şekilde istihdam edilmiş olduğunuz için işinizi yürütmek adına ofiste ihtiyacınız olan bütün ihtiyaçları kendi cebinizden karşılamak zorunda kalmışsınız. Mesainiz bitmesine rağmen yarına yetiştirmeniz gereken işiniz bitmiyor ve bunun için, aslında ofis dışında size ait olması gereken akşamınızı da yetiştirilmesi gereken iş için harcıyorsunuz. Patronunuz zaten evde olduğunuzu bahane ederek size ofis ortamında kaldırabileceğinizden çok daha fazla iş yüklüyor. Gerekirse aylar boyunca geceleriniz uykusuz geçiyor. Hatta bütün işlerinizin bitmiş olmasına rağmen gece iş yapma psikolojisiyle gözünüze uyku girmiyor ve kalkıp yeniden çalışmaya başlıyorsunuz. Zamanla özel hayatınız ve sosyal çevreniz tamamen ortadan kalkıyor ve birkaç odalı bir evin içine, işinizle birlikte kalıcı olarak hapsoluyorsunuz.

Kalıcı evden çalışma sisteminin getireceği avantajları göz ardı etmek imkansızdır. Ancak göz ardı etmenin bir o kadar imkânsız olduğu durum ise, bu çalışma modelinin kişilerin hayatlarının merkezine işlerini koymalarına neden olacağıdır. Hem işverenler hem de iş görenler, evden çalışmayı pandemi sonrasında da kalıcı hale getirirlerken, yukarıdaki iki olasılığı da hesaplamalıdırlar. Bu çalışma modelinin hayatımızı nasıl etkileyeceğini önümüzdeki süreçte hep beraber göreceğiz.

Kaynakça

Aytun, Uğur, and Cem Özgüzel. “Türkiye’nin Evden Çalışması Mümkün Mü?.” (2020).

KOÇAK, Orhan, and K. A. V. İ. Ersin. “BİLGİ TOPLUMUNDA EVDEN ÇALIŞMANIN ETİK BOYUTU.” Journal of Social Policy Conferences. No. 59. 2011.

SERİNİKLİ, Nilüfer. “COVİD 19 SALGIN SÜRECİNDE ÖRGÜTSEL DEĞİŞİM: Uzaktan/Evden Çalışma Modeli.” Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 31.1 (2021): 277-288.

Elif, K. A. R. A. “COVID-19 pandemisi: İşgücü üzerindeki etkileri ve istihdam tedbirleri.” Avrasya Sosyal ve Ekonomi Araştırmaları Dergisi 7.5 (2020): 269-282.

Kıcır, Başak. “Evden çalışmanın iş-yaşam dengesine etkisi: Çevirmenler üzerinde bir araştırma.” (2015).

Purwanto, Agus, et al. “Impact of work from home (WFH) on Indonesian teachers performance during the Covid-19 pandemic: An exploratory study.” International Journal of Advanced Science and Technology 29.5 (2020): 6235-6244.

BAYRAKCI, Onur. “‘İŞ’İN İŞ MEKANINDAN KOPARILMASI EVE TAŞINMASI: EVDE (N) ÇALIŞMA.

NTV. AKBANK EVDEN ÇALIŞMAYI KALICI HALE GETİRİYOR. Online Haber. Şubat 2021