Irak’ın Erbil kentinde Türk Başkonsolosluğunun bir görevlisi 17 Temmuz’da gerçekleştirilen silahlı saldırı sonucu şehit olurken 2 Irak vatandaşı yaralandı. Şehit diplomat Osman Köse’ye Allah’tan rahmet, acılı ailesine sabır ve metanet diliyoruz.
Meydana gelen olayın zamanlaması dikkat çekicidir. Zira Türk diplomatlara dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti’ne yönelik söz konusu saldırı; bölgede gerilimin yüksek olduğu, Türkiye’nin Irak’ın kuzeyindeki Metina bölgesinde PKK’ya yönelik askeri harekât düzenlediği, Ankara-Erbil ilişkilerinin yükselişte olduğu bir dönemde gerçekleştirilmiştir.
Bu dönemde hatırlayacak olursak, bölgede şu önemli gelişmeler meydana gelmekteydi:
– Ankara, ABD ve NATO ile S-400 hava savunma sistemlerinin alımı konusunda gerilim yaşıyor, hükümetin ABD ile Suriye’nin kuzeyindeki “kırmızı çizgiler” üzerinden sıkıntıları bulunuyordu.
– Pençe-1 ve Pençe-2 harekâtlarıyla, PKK’nın Suriye bağlantısı kesilmeye çalışılıyordu.
– İkili ilişkiler kapsamında Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi ile arasındaki soğukluk giderilmiş ve Türkiye’nin Irak merkezi hükümetiyle de arası iyileşmişti.
– İran ile Suriye Devlet Başkanı Esad konusunda, Avrupa Birliği ile Doğu Akdeniz’deki enerji kaynakları üzerinde ciddi tartışmalar vardı.
– Irak’taki merkezi Bağdat hükümeti ile ise Başika üssü krizinde bir nevi “bekleme” durumu muhafaza ediliyordu.
Gelişen olayların seyrine bakıldığında, istihbarat örgütlerinin profesyonelliği hemen göze çarpıyor. Dolayısıyla Amerika Birleşik Devletleri (ABD)/İsrail olmadan bu türde son derece profesyonelce işlenen cinayetin, tek başına paravan örgütler tarafından gerçekleştirilmesinin düşünülmesi olanaksız gibi gözüküyor.
Olay ile ilgili değişik kaynaklardan alınan bilgiler çarpıcı. Bu bilgilere göre; konsolosluk görevlisi, muhtemelen Türkiye’ye dost bir ailenin cenazesine katılıyor, taziyesine gidiyor. Buradan çıkıyor ve restorana geçiyor. Yani restorana gidiş planlı ve rutin bir eylem değil, kendiliğinden gelişen bir yemek. Saldırı diplomatların restoranın cam kenarına yakın masaya oturdukları anda, içeri giren 2 sivil giyimli kişinin susturucu silahla saldırıda bulunmaları ile gerçekleştiriliyor.
Şimdi ayrıntılı olarak saldırının şifrelerini çözmeye çalışalım:
– Saldırgan ve kullanıldığı yöntem: Saldırıyı düzenleyen terör örgütü mensubu Mazlum Dağ’ın gerçekleştirdiği (Bahse konu terörist ve ona yardım eden üç kişi, 20 Temmuz’da anti terör birimi ile Erbil asayiş biriminin ortak operasyonuyla yakalandı) ortaya çıktı. Alınan bilgilere göre: Saldırı, susturuculu bir silahla yapılıyor. Silahlı üç saldırgan konsolosluk görevlimizi şehit ettikten sonra orada bulunan 2 Iraklıyı da öldürdükten sonra kaçıyor. Susturuculu silah kullanılması, özellikle PKK terör örgütünün şimdiye kadar gerçekleştirdiği eylemlerde kullandığı yöntemden çok hepimize profesyonel kiralık katil ve istihbarat servislerince kullanılan yöntemi hatırlatıyor. Ayrıca, bu olay geçmiş yıllarda Ermeni terör örgütü ASALA’nın diplomatlarımıza karşı uyguladığı alçakça cinayetleri aklımıza getiriyor.
– Bölgedeki ABD menşeli özel askeri şirketler ile PYD/YPG bağlantısı: Saldırının gerçekleştirilebilmesi için konsolosumuzun takip altında olması gerekiyor. ABD, Türkiye-Rusya, Türkiye-İran, Türkiye-Irak, Türkiye-IKBY arasına kama sokmak ve yükselen ilişkileri sekteye uğratmak için her yolu deneyebilecek olanak ve yeteneklere sahip bulunuyor. Bu kapsamda bölgede bunu ancak ABD’nin bir kazanç karşılığı savaşan ya da savaşçı becerilerini satan kişilerden (paralı askerlerden) oluşan özel askeri (istihbarat, güvenlik) şirketlerinin yapabileceği akla geliyor. Bunlardan da en çok bilineni, kurucusu Amerikalı Erik Dean Prince olan Blackwater (hâlihazırdaki ismi Academi’dir. Blackwater projesinin fikir babası 2001-2009 yılları arasında ABD Başkan Yardımcılığı görevi yürütmüş olan Dick Cheney’di). Başta Afganistan, Yemen, Irak, Birleşik Arap Emirlikleri olmak üzere birçok yerde görev almış olan Blackwater, Irak’ta gerçekleştirdiği katliamlarla ünlendi. Bu katliamların en meşhuru da, Nisur Meydanı Olayı idi. [1]
Bu yapı, Irak ve Suriye’de yıllardır PKK/PYD militanlarını eğitiyor. Tıbbi yardım ve tahliye operasyonları da yürüten şirketin ağır silahlı komandoları Suriye ve Irak’ta PKK/YPG’li teröristlerle birlikte savaşıyor. [2] Dünyanın en büyük özel güvenlik şirketlerinden biri olan Blackwater, ABD Dışişleri Bakanlığı, Pentagon ve CIA’in yüz milyonlarca dolar değerindeki ihalelerini alarak Afganistan ve Irak başta olmak üzere Amerikan ordusunun operasyonlarına destek kuvveti sağlıyor. 1997’de kurulan ve bünyesinde binlerce paralı asker bulunan şirket, 2006’dan beri Amerikalı diplomatlara da koruma sağlıyor. Son olarak Blackwater’ın kurucusu, Frontier Services Group’un (FSG) bir iştiraki olan Frontier Logistics Consultancy DMCC isimli bir oluşum kurdu ve Irak’ta çalışmalara başladı. Şirketin yayınladığı fotoğraflara bakıldığında Afrika ve Ortadoğu’daki başka bölgelerde de Pentagon’un güdümünde çalıştıkları değerlendiriliyor. Öte yandan 3 Haziran 2018’de yayınlanan fotoğraflarda Irak’taki Sincar sınırında CISPG askerlerinin PKK’lılarla devriyeye çıktığı anlaşılıyor. Şirket bölgede IŞİD’e karşı savaşan gruplara destek verdiğini söylüyor.
– İsrail Gizli Servisi MOSSAD tarafından PYD/YPG’lilerin eğitilmesi: İsrail Ulusal İstihbarat Teşkilatı MOSSAD’ın (CIA ile işbirliği içinde olduğu bilinen bir gerçek), uzun zamandır Suriye içindeki rejim karşıtı Kürt gruplarla yakından ilgilendiği, bu yakın ilişkinin boyutunun her geçen gün büyüdüğü, çok sayıda YPG-DSG’li teröristin İsrail tarafından eğitildiğine (suikast, iç kaos yaratma, tedhiş ve istihbarat alanında) ilişkin iddialar var.
Yerel bir kaynağın, “20 personel işgal altındaki Filistin’e transfer için hazırlık amacıyla Irak’ın kuzeyindeki Erbil şehrine transfer edildi.” şeklindeki sözlerine yer verilen haberde, iddia edilen işbirliği programının amacının, “İsrail’in YPG’nin kontrolü altında bulunan bölgelerde dostane bir istihbarat servisi kurmak isteği” olduğu ileri sürüldü. [3] Diğer ifadeyle, 20’şer kişilik gruplar halinde eğitimden geçirilenlerin İran-Irak-Suriye ve Türkiye’de İsrail için istihbarat toplamaları şartıyla eğitildikleri biliniyor. Bilgi toplama ve İsrail’in güvenliğini tehlikeye sokacak girişimleri önceden öğrenme açısından eğitilenler önemli bir görevi yerine getirmiş oluyor.
Şu anda PKK/PYD’nin örgütlü olduğu ve kontrolü olan her yerde CIA/MOSSAD ajanları ile aktif olarak görev yapıyorlar. Bu nedenle, “PKK’yı PKK’lılar yönetmiyor” denilmesinin nedenlerinden birisi de bu olgu. PKK’nın kongreleri dâhil attıkları her adım, ABD/İsrail tarafından yakinen takip ediliyor.
– PKK terör örgütüne yönelik harekâtlar: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından yapılan açıklamayla, Türkiye Afrin’den İran sınırına kadar olan sınır hattını terörden arındırılması politikası uygulanmaya başlandı. [4] Bu çerçevede, Türk Silahlı Kuvvetlerince (TSK) Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekâtları gerçekleştirildi. PYD/PKK unsurları, Suriye’nin kuzeyindeki sözde “Kobani”, “Cizire” kanton yapılarını Afrin’le birleştirmek için güneyde Menbiç, El Bab’ın kuzeyi, Mare ve Tel Rıfat hattını, kuzeyde ise Cerablus ve Azez hattını kullanmak istiyorlardı. İşte bu plana birinci darbe Fırat Kalkanı Harekâtı ile ardından Zeytin Dalı Harekâtı ile de ikinci darbe vuruldu. Ayrıca TSK yaklaşık 1,5 yıldır Irak’ın kuzeyinde Kandil’e inen hattaki teröristleri temizleyen sınır ötesi bir harekât gerçekleştiriyor. Bunun devamında Barzani bölgesine yapılan Pençe-1 (27 Mayıs 2019) ve Pençe-2 (12 Temmuz 2019) harekâtları ile terör örgütünün militan yuvaları (kampları) ele geçirilerek bölgeler emniyete alınıyor ve buralarda ileri karakollar (üs bölgeleri) oluşturuluyor. Böylece, PKK terör örgütünden temizlenen bölgelere Mehmetçik konuşlanarak, teröristlerin söz konusu kamplara geri dönmesi engelleniyor.
– Örgüte yönelik yapılan diğer operasyonlar: Bu harekâtlara ilave olarak, TSK ve MİT’in koordineli nokta operasyonları ile terör örgütünün elebaşları etkisiz hale getirildi ve getirilmeye devam ediyor. Bu kapsamda;
* 11 Ağustos 2018 tarihinde terör örgütünün Türkiye sınırları içindeki bir numaralı elebaşı İbrahim Çoban,
* 15 Ağustos 2018 tarihinde terör örgütünün sözde Sincar Sorumlusu İsmail Özden,
* 21 Mart 2019 tarihinde örgütün en üstteki elebaşılarından Rıza Altun, Mikail Özdemir, Emrullah Dursun ve Ali Aktaş,
* 18 Haziran’da kırmızı kategoride yer alan sözde orta saha sorumlusu Şerif Yakut,
* 27 Haziran’da KCK terör örgütünün sözde Başkanlık Divanı ve Yürütme Konseyi üyesi Diyar Garip Muhammed,
* 7 Temmuz’da da örgütün sözde Gabar Maliye ve Lojistik sorumlusu Mehmet Şirin Arslan operasyonların hedefi oldu. Altun dışındaki elebaşıları etkisiz hale getirilirken, Rıza Altun ağır yaralandı.
– İran ve PKK’nın İran kolu PJAK faktörü: Türkiye’nin gerçekleştirdiği operasyonların bir boyutu da İran ile ilgisi bulunuyor. Yapılan operasyonlar sonucu PKK’nın İran kolu olan PJAK’ın bölgedeki hareketleri kısıtlanmış/engellenmiş, ancak bu durum terör örgütünü destekleyen ABD/İsrail güçlerini rahatsız etmiştir. ABD/İsrail güçleri tarafından her zaman PKK ve kollarının Erbil’de ve Irak’ın kuzeyindeki bölgelerde rahat hareket etmesi istendiği ve buna zemin hazırlandığı gözden kaçmamalıdır.
2003 yılında eylül ortasında Bağdat Büyükelçiliğimize, ardından bir ay sonra İstanbul’da yapılan intihar saldırıları; 2004 Aralık ayında beş Emniyet Özel Harekat mensubunun Musul’da pusuya düşürülüp şehit edilmesi, ondan bir yıl sonra 2006 Ocak ayı başında keza Bağdat’ta Büyükelçi Çeviköz’e (şimdi milletvekili ve CHP Gn.Bşk.Yrd.) yapılan suikast girişimi ve en yakın zamanda da IKB’nin KYB yarısında Dukan’da 2017 Ağustos ayı başında PKK’nin oyuna getirerek Kandil’e kaçırdığı iki üst düzey MİT yetkilisi olayları, aynı kategoride olduğu kıymetlendirilmektedir.
– Türkiye ile Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi arasındaki ilişkiler: Türkiye, özellikle İran ve Irak’taki merkezi yönetim ile koordineli bir şekilde çalışarak gayrimeşru referandumu engelledi. Bu da Irak’ın kuzeyindeki bölgesel yönetimin yeniden gözünü Ankara’ya çevirmesine neden oldu. Neçirvan Barzani’nin Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin yeni başkanı sıfatıyla ilk dış ziyaretini Haziran ayı sonunda Ankara’ya yapması bunun göstergesiydi. Türkiye’nin ağırlığının olduğu bu iletişim, PKK’ya Irak’ın kuzeyinde manevra alanı bırakmama anlamında etkili oldu. Bu saldırı bir anlamda bu ilişkiyi de hedef aldı. Ancak, bu gelişmeler PKK terör örgütünü olduğu kadar, onun arkasındaki gücü de rahatsız etti. Çünkü malum, PKK terör örgütü için “kara gücüm” tanımını yapan bir güç (ABD/İsrail) idi. Yani adeta resmi kuvveti olarak tanımladı. Bu yüzden PKK’nın yediği her darbe, aslında bu gücün yediği darbe oluyor.
Büyük Resimden Saldırı Olayına Bakmak
PKK’nın temel amacı Türkiye, Suriye, Irak ve İran’da önce özerk Kürt bölgeleri yaratmak daha sonra da bunları birleştirerek büyük ve birleşik “Kürdistan” kurmaktır. Aslında bu hedef emperyalist ülkelerin hedefiydi şimdi de ABD/İsrail’in stratejik hedefidir. Görünen adı “Kürdistan” olmakla birlikte, bölgedeki işlevi ikinci İsrail’dir. Yani İsrail’in güvenliği için bölgedeki ulus devletlerin parçalanması, sınırlarının değiştirilmesi gerekmektedir. ABD ve Batı bunu sağlamak için PKK’yı ve değişik kollarını “Kürdistan” ile motive ederek kullanmaktadır.
PKK’nın ve onun Suriye kolu olan PYD/YPG, Suriye ve Irak’ın kuzeyinde, Fırat’ın doğusunda istediklerini yani Suriye içinde özerk bir bölge tesisi ve Irak’ta üslendiği bölgelerde kalmayı tek başına sürdürmesi mümkün gözükmemektedir. PKK ve onun kolları ABD’nin verdiği silahlarla güçlenmiştir, ancak küresel ve bölgesel aktörlerin desteği olmadan bunları yapabilme imkân ve kabiliyeti yoktur.
Sözde devlet kurmak amacından hiçbir zaman vazgeçmeyen PKK terör örgütü Suriye kuzeyinde batılı ülkelerin de desteği ile elde ettiği kazanımlarıyla, maalesef ki bu hayaline hiç olmadığı kadar fazla yaklaşmıştır. Bu nedenle PKK terör örgütü ağırlık merkezini Irak kuzeyi ve Türkiye’den Suriye’ye kaydırmıştır denilebilir. Önümüzdeki dönemde de PKK terör örgütü Suriye’de elde ettiği alanları elde bulundurmaya, bu bölgede yönetimi tamamen ele geçirmeye, yeni anayasa ile belirlenecek Suriye’nin geleceğinde daha fazla söz sahibi olmaya yönelik hedeflerini tahkim edeceği değerlendirilmektedir. Bu çerçevede PKK’nın, kollarının veya ardıllarının temel hedeflerinden vazgeçmeyecekleri her zaman dikkate alınmalıdır. Türkiye, Suriye, İran ve Irak özellikle bu konuda bölgesel işbirliği yapmalıdır.
Sonuç olarak Erbil’de gerçekleştirilen terör eyleminin sıra dışı, alışılmadık özellikte olduğunu belirtmek gerekir. Bu saldırı, Ermeni terör örgütü ASALA’nın diplomatlarımıza karşı uyguladığı alçakça cinayetlerle eşdeğerdir. Olayın ABD/İsrail’in PKK/PYD üzerinden, Suriye’nin kuzeyinde kurmaya çalıştığı Kürt devletçiği (PKKistan olarak ta adlandırılabilir) ile ilgili Türkiye’nin ve Irak bölgesel yönetiminin ikaz edilmesi anlamını taşıdığı, son harekât ve operasyonlarla büyük darbe yiyen örgütün önümüzdeki dönemde bölgedeki yabancı askeri şirketler ve istihbarat örgütlerinden de destek alarak bu tür eylemler gerçekleştirebileceği değerlendirilmektedir.
KAYNAKLAR:
- Yrd.Doç.Dr. Filiz Çulha ZABCI, A. . SBF Yeni Savaşları Gizli Yüzü: Özel Askeri Şirketler. http://www.tasam.org/files/pdf/raporlar/yeni_savaslarin_gizli_yuzu_ozel_askeri_sirketler_d3ad2e36-9fa4- 4222-a919-a4d2177e86c3.pdf
- Ceyhun Bozkurt, Erbil saldırısı hangi mesajı içeriyor? 18 Temmuz 2019 (https://www.superhaber.tv/erbil-saldirisi-hangi-mesaji-iceriyor-makale-212444)
- Aydın Selcan, Erbil Suikastinin düşündürdükleri, 21 Temmuz 2019.
- Günlük gazeteler ve internet haber siteleri (17-22 Temmuz 2019).
DİPNOTLAR:
[1] ABD’nin Ortadoğu’daki lejyoner yapısı: Blackwater (https://www.fikriyat.com/gundem/2018/04/02/abdnin-ortadogudaki-lejyoner-yapisi-blackwater )
[2] ABD’li Özel Güvenlik Şirketi, PYD/PKK İçin Komando Temin Ediyor. (https://asyaninsesi.com/abdli-ozel-guvenlik-sirketi-pyd-pkk-icin-komando-temin-ediyor/)
[3] ‘PYD/DSG’li teröristleri Mossad eğitiyor’ (https://www.timeturk.com/pyd-dsg-li-teroristleri-mossad-egitiyor/haber-1101084)
[4] Terörle Mücadelede Yeni Safha Zeytin Dalı Harekâtı (https://setav.org/assets/uploads/2018/04/Rapor_TEM.pdf)
- COVİD-19 SALGININDA TÜRKİYE TARIMININ SORUNLARI İLE YÜZLEŞMEK - 30 Nisan 2020
- KORONAVİRÜS SALGINI SONRASI TÜRKİYE - 9 Nisan 2020
- ERBİL SALDIRISININ ŞİFRELERİ - 24 Temmuz 2019
- DARBE GİRİŞİMİ VE TÜRK ORDUSU’NUN TARİHİ DEĞERLERİ - 16 Temmuz 2019
- BATI DESTEKLİ MEGALİ İDEA POLİTİKALARI İLE TÜRKİYE’Yİ KUŞATMA - 2 Mayıs 2019
- TÜRKİYE’YE YÖNELİK PSİKOLOJİK OPERASYONLAR - 13 Mart 2019
- HEYBELİADA RUHBAN OKULU YENİDEN AÇILABİLİR Mİ? - 8 Şubat 2019
- FENER RUM PATRİKHANESİ VE BÜYÜK ORTADOĞU’DAN YENİ BİZANS’A GİDEN YOL - 27 Ocak 2019
- ELENİZM’İN EMELLERİ VE BİZANS’IN YENİDEN İHYASI [EGE’DE “AÇIK ŞEHİR”LERE DOĞRU (AYVALIK ÖRNEĞİ)] - 16 Ocak 2019