Twitter
Visit Us
YOUTUBE
YOUTUBE
LINKEDIN
Share

VEFATININ 82. YILINDA ATATÜRK’ÜN LİDERLİK ÖRNEKLERİ

Giriş

Liderliğin doğuştan gelen ve kişisel özellikler içeren bir dizi değerler manzumesi olduğu bilinse de, öncesinde aileden gelen şahsiyet/kişilik oluşumunun önemli olduğu yadsınamaz bir gerçektir.

Şahsiyet ve kişilik, ‘’İnsanın bilgileri ve tecrübeleri yoluyla kazandığı değerlerin ve birikim zenginliğinin, davranışa dönüştürülmesidir’’ diye tarif ediliyor.[1]

Liderlerin konumlarındaki farklılıklar, oldukça fazla sayıda liderlik tanımına yol açmaktadır. Lider, sözlükteki anlamıyla başkan, komutan, kılavuz, önder, rehber, şef, yardımcı, yol gösteren kişidir. Liderler, grubu yönetme ve yol gösterme eylemi yüklenirler. Diğer bir ifade ile liderlik, insanları harekete geçirme etkisidir.  Liderlikte işin içine karizma girer, fedakârlık, alçakgönüllülük liderliğin temelinde yatan özelliklerdir. Liderliğin temeli, güven uyandırmaktır. Lider aynı zamanda, ”Aynı toplum veya grup içerisindeki kişileri belirli amaçlar doğrultusunda etkileyen, yönlendiren ve değiştiren; özellikle de insan ilişkilerine dayanan sosyal yetkiyi kullanan kişidir”  diye tanımlanmaktadır.[2]

Lider ve Liderlik ile ilgili bir başka tanımlamada, ”Lider, bulunduğu çevreye yarar sağlayan, çevreyi yönetebilmek için sorumluluğunu zekâ ve bilgi ile harmanlayan kişilere denir.” denilmektedir. Bununla birlikte, İngilizce kökenli ”Liderlik” sözcüğü, kavram olarak en geniş anlamı ile “toplumları sevk ve idare sanatı” olarak tarif ediliyor. [3]

Şahsiyet-Kişilik-Liderlik

Şahsiyet sahipleri, toplum içinde, her zaman belirgindir; fakat her zaman lider değildirler. Şahsiyet/kişilik sahibi kimselerden pek azı, lider nitelemesini kazanır. Liderlik, şahsiyetin üst boyutudur. Liderleşen insanlar, peşinde sürükledikleri toplumu, insanları, kendisine inananları, maddî ve manevi bakımdan tatmin eder,  güven verir, toplumu hedefe ulaştıracağından emindir.[4]

Lider insan, kendinden bekleneni elinden geldiği ölçüde yapan, kendinden beklenmeyeni hiçbir şart altında yapmayan kimsedir. Tarihsel süreç içerisinde Adolf Hitler ve Mussolini gibi kendi toplumunu sömüren, özgücünü kötüye kullanarak yanlış yola sokup felakete sürükleyen sözde lider görünümlü şahsiyetlere de rastlanmıştır.

Liderliğin ortaya çıkışında sosyoloji biliminde önemli bir tespiti ve öngörüsü vardır; “Liderler kendi kendilerine ortaya çıkmazlar. Kendi toplumları ve o toplumların istekleri, beklentileri doğrultusunda, durum ve şartların icap ettirdiği zamanlarda ortaya çıkarlar.” [5]

Mustafa Kemal Atatürk’ün Liderliği

Atatürk’ün lider olma özelliği ve önderlik vasıfları yetiştiği siyasi, sosyal, askeri ve politik ortamla doğrudan ilgilidir. Sosyoloji bilimin yukarda değinilen tespit ve öngörüsüne dayanarak, bir kişinin liderlik karakteri ve vasfı, bulundukları konum ve ortama göre değişiklik göstermekle birlikte, genellikle en zor ve en meşakkatli durum ve zamanlarda ortaya çıktığı söylenebilir. Bunun için en uygun ortam muharebe meydanlarıdır. Lider ve liderlik kavramı bu çerçevede değerlendirilecek olursa, ”Mustafa Kemal Atatürk’ün, Türk Toplumunun bağımsızlık ve özgürlük beklentilerine paralel olarak ortaya çıkmış bir lider olduğu” şeklinde değerlendirme yapmak mümkündür.

Yukardaki tanımlama ve tariflerden yola çıktığımızda, yakın tarihimizdeki yüzlerce, belki de binlerce tarihi şahsiyetin içinden sadece birinin ‘‘Lider / Önder’’ olma vasfını kazandığını görürüz. İşte Mustafa Kemal Atatürk, asırlar geçse de adından söz ettiren ve ettirecek olan çok önemli bir tarihi şahsiyettir.

Ülkenin içinde bulunduğu en zor şartlarda en doğru karara varmak, bilahare bunu aksiyon ve emir haline dönüştürmek, öncelikle doğru, zamanında karar verebilmeyi ve sonuçtan doğacak sorumluluğun üstlenilmesini gerektirir. Bu kapsamda,  Libya çöllerinden başlayarak 57 yıllık yaşantısının büyük bir bölümünü muharebe meydanlarında ve savaşlarda geçiren Mustafa Kemal’in askerlik ve devlet adamlığı dönemlerinin her safhasında hitap ettiği toplulukları başarıyla yönlendirebilmesinin sırrı, stratejik ve politik düzeyde sergilediği liderlik karakter ve vasıflarıdır. Söz konusu bu vasıf ve karakter, aşağıda da görüleceği gibi tüm dünyada örnek teşkil edecek niteliktedir.

Çanakkale Savaşı Sırasındaki Liderlik Örnekleri

Mustafa Kemal, Çanakkale’de konuşlu 19.Tümen Komutanlığı’na atandığında 33 yaşındaydı. 5 Şubat 1915’de Gelibolu’ya geldi. 10 Aralık 1915′ e kadar 9 ay 13 gün Gelibolu Muharebe Alanında kaldı. Arıburnu, Conkbayırı, Anafartalar, Kemalyeri, Çamlıtekke’de, dünya harp tarihine eşi ve benzeri görülmeyen bir emir verdi: ”Ben size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum” dedi. Muharebeler durağan hale gelince, başka cephelerde savaşmak üzere 10 Aralık 1915’de Gelibolu’dan ayrıldı.[6]

Çanakkale’de tarihe geçen liderlik örneklerinden biri de 25 Nisan 1915’de başlayan ve 8.5 ay sürecek olan Çanakkale Kara Savaşlarından önce görüldü.

Yarbay Mustafa Kemal’in Komutanı olduğu 19.Tümen, Alman General Liman von SANDERS’in başında olduğu Çanakkale Cephe Komutanlığı’nın ihtiyat görevini üstlenmişti. 19.Tümenin ilgi ve etki alanı tüm Gelibolu yarımadasıydı.

Bu nedenle Mustafa Kemal, bütün cepheyi kapsayan değerlendirmeler yapıyor ve buna göre harekât planları hazırlıyordu. Bu kapsamda düşmanın asıl çıkarmayı, yarımadanın güneyinden yani Seddülbahir,  Arıburnu Sahilleri ve Kabatepe Limanından yapmasını bekliyordu. Ne var ki, Cephe Komutanı General Sanders ise çok farklı düşünüyor, asıl çıkarmanın yarımadanın kuzeyinden, yani Saroz Körfezine yapılacağını öngörüyordu.

Nitekim Müttefikler 25 Nisan 1915 sabahı asıl çıkarmayı yarımadanın güney ucuna (Seddülbahir-Arıburnu-Kabatepe) yani Mustafa Kemal’in beklediği ve öngördüğü bölgeden yaptılar. Saroz Körfezinde ise bir kaç gemiyle aldatma amaçlı gösteri hareketlerinde bulundular. Sonuç olarak,  Mustafa Kemal kendi inisiyatifini kullanarak Cephe Komutanlığından habersiz sorumluluk üstlenerek, kendi komutası altındaki 57. Alay ile Kabatepe ve Arıburnu’na çıkarma yapan düşmana doğrudan taarruz etmek suretiyle savaşın kaderini değiştirecek saldırıyı yapar. Şayet bu tarihi ve hayati müdahale olmasaydı Çanakkale savaşı daha ilk gününden kaybedilebilirdi. Böylelikle Mustafa Kemal Çanakkale Savaşı’nın ilk gününde savaşın kaderini değiştiren bir liderlik örneği göstermiştir.[7]

Sakarya Savaşı Öncesi Ve Sonrasındaki Liderlik Örnekleri

Gazi Mustafa Kemal, Yunanlıların Anadolu içlerine doğru hareket ederek Ankara istikametinde ilerlemeleri neticesinde, Gazi Meclisin teveccüh, güven ve onayına mazhar olarak, 5 Ağustos 1921’de Başkomutan seçildi. Gazi Meclisin Başkanı ve Başkomutan sıfatıyla tam bir liderlik örneği göstererek tüm sorumluluğu üzerine aldı ve ardından kürsüye gelerek şu konuşmayı yaptı: ”Efendiler, zavallı milletimizi esir etmek isteyen düşmanları mutlaka yeneceğimize olan güven ve inancım bir an olsun sarsılmamıştır. Şu dakikada, bu kesin inancımı yüksek heyetinize karşı, bütün millete karşı, bütün dünyaya karşı ilân ederim.” [8]

Sakarya Savaşı başlamadan gösterdiği bir başka liderlik örneği; 12 Ağustos 1921’de savunma mevzilerini görmek, asıl savunmanın yapılacağı araziyi incelemek maksadıyla Polatlı güneyine gider. Karadağ bölgesinde gerekli incelemeyi yapmayı müteakip, dönüş için atına binerken at ürkerek ileri fırlar bu esnada yere düşen Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın kaburga kemiği kırılır ve Ankara’ya dönmek zorunda kalır.

Doktorlar en az iki hafta istirahat etmesi gerektiğini söylerler, fakat dinlemez. Göğüs kafesi sarılı olduğu halde olaydan sadece dört gün sonra yaveri Salih BOZOK’a  ”Böyle bir günde yatılır mı çocuk? Hazırlanın bir saat sonra cepheye hareket edeceğiz” der ve 17 Ağustos tarihinde tekrar cepheye birliklerin başına döner.[9]

Bir diğer önemli liderlik örneğini Sakarya Savaşı öncesi kaybedilen Kütahya-Eskişehir muharebelerinden sonra gösterir. Orduyu cepheden 150 km. geriye, Sakarya Nehri doğusuna çekme emri, onun gösterdiği liderlik vasfının en önemlilerinden biridir. Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam isimli eserinin 2. Cildinde bu konuyla ilgili şunları anlatır:

”10-25 Temmuz 1921 tarihleri arasında yapılan Kütahya-Eskişehir Muharebeleri tam bir bozgunla sonuçlandı. Ordu da Tam bir panik havası yaşanıyordu. Durumu yakından takip eden Mustafa Kemal 17 Temmuz 1921 de derhal Batı Cephesi Karargâhına gitti Cephe Kumandanı İsmet Paşa’yı telâş içinde gördü. Fakat Mustafa Kemal bir hesap adamıydı,  bozgun ve belirsizlikler onun başını döndüremezdi. Ortada madem ki bir mesele vardı, o halde bu meselenin mutlaka bir çözümü de vardı. Mustafa Kemal sanki bir bozgunun ortasında değil, bir zafer arifesindeymiş gibi davrandı. Önce İsmet Paşa’yı tebrik etti. Bu tavır, oradaki herkese cesaret verdi, itimat telkin etti. Çünkü mevcut durumun telâş ve ümitsizliğe tahammülü yoktu. Bu durumu ancak uzun vadeli, büyük stratejik kararlar kurtarabilecekti. O stratejik tarihi karar; Ordunun düşmanla arasın büyük bir mesafe koyarak düşmanın peşimizden gelmesini ve takibini sağlamak, onu esas mevzilerinden ve hareket üslerinden uzaklaştırmak, yormak, yıpratmak, Ordunun yeniden tertip ve düzenlenmesinden sonra, müteakip harekâta hazır olmak maksadıyla, 100-150 km. geriye Sakarya’nın doğusuna çekilme” kararıydı.

Yine, 23 Ağustos-13 Eylül 1921 tarihleri arasında 22 gün 22 gece sürecek Sakarya Meydan Muharebesi sırasında verdiği, ‘‘Hattı Müdafaa Yoktur. Sathı Müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaş kanı ile sulanmadıkça terk edilemez!” emri, dünya harp tarihine geçecek ve savunma stratejisinde yeni ufukların açılmasına sebep olacak nitelikte stratejik bir emirdi. Yine dünya harp tarihi, neferlerine böyle bir emir veren komutan görmedi, yazmadı. Bu sözler, yeni ve çok farklı bir stratejiyi harp tarihinin sayfalarına geçirdi, yazdırdı.

Yine Sakarya Muharebeleri esnasında, muharebenin 3. günü Mangal Dağı’nın bazı bölümlerinin düşmanın eline geçmesi üzerine, ihtiyat birliklerine süngü hücumu yapılmasını emreder. Ancak gönüllülerden oluşan ihtiyat 47. Alayın süngüleri bulunmamaktadır. Bunun üzerine Mustafa Kemal Paşa süngüsü olmayan Alaya şu emri verir: ”Osman Ağa’nın askerleri bellerindeki Sürmene bıçaklarıyla düşman askerlerinin üzerlerine atılacaklar ve onları eski mevzilerine geri atacaklardır.” [10]

11 Eylül 1921 Pazar günü (Sakarya Savaşının 20. günü) kritik arazi kesimi olan Dua Tepe düşmandan geri alınır. Yunan Birliği tepede yüzlerce ölü ve yaralı bırakarak tepeyi terk etmiştir. Bu durumu komutanlar gözyaşlarıyla kutlarlar.  Aynı gün,  Kolordu Kurmay Başkanı komutanlar için akşam yemeği hazırlatır. Sofrada cılız bir tavuk ile dört beş dilim siyah ekmekten başka bir şey yoktur. Dünden beri bir lokma yemek yenmemiştir. Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa, Mürettep Kolordu Komutanı Albay Kazım (Özalp),  Batı Cephesi K.lığı Kurmay Başkanı Albay Asım Gündüz sofraya bağdaş kurarlar.

Mustafa Kemal Paşa Albay Kazım’a sorar: ”Erlere ne yiyecek verdiniz?”

Albay Kazım: ”Efendim, dün sabah tedarik ettiğimiz buğdayı kavurmaları için birliklere dağıtmıştık.”

Mustafa Kemal Paşa bunun üzerine tavuğa elini sürmeden ayağa kalkar, yürümeye başlar, diğerleri de onu takip eder. O akşam komutanlar aç yatarlar. Mehmetçik kavrulmuş buğday yiyerek zafere koşarken, Başkomutan güçlükle bulunan cılız tavuğu yemeği içine sindirememiştir.[11]

Büyük Taarruzda Liderlik Örnekleri

Mustafa Kemal Atatürk’ün liderlik örnekleri ile dolu eserlerden biri de, merhum Turgut ÖZAKMAN’ın ”Şu Çılgın Türkler” adlı kitabıdır.

Büyük Taarruza iştirak eden komutanlardan biri de,  2.Ordu Komutanı Yakup Şevki Paşa idi.  Yakup Şevket Paşa büyük taarruz başlamadan önce taarruz plânına itiraz eder, bu plânın bu haliyle başarıya ulaşma şansının zayıf olduğunu söyler. 2.Ordu’ya cephede birinci hatta düşmanla direkt temas ve taarruz görevi verilmez. Afyon’un kuzeyinde düşmanı tespit görevi verilir. 26 Ağustos 1922 sabahı büyük taarruz başladıktan birkaç gün sonra düşman panikleyerek geri çekilmeye başlar. 2.Ordu karşısındaki Yunan Cephesinin sağ tarafı çökmek üzeredir.  Batı Cephesi Komutanlığı’nca 2.Ordu’nun düşmanın üzerine gitmesi kararı verilir. Durum telefonla 2.Ordu’ya bildirilir. Yakup Şevki Paşa buna derhal itiraz eder ve  ‘‘sorumlu olduğum cephede çekilen düşman yok, düşman yerinde duruyor. Harekete geçemem” der. Yakup Şevki Paşa’nın bu cevabı İsmet Paşayı kızdırır. Başkomutan Mustafa Kemal Paşa: ”kolayı var, harekât emrini doğrudan ast birlik komutanlarına ver, Yakup Şevki Paşa Ordusunun peşine takılsın’‘ der.

Fevzi Paşa gevrek bir kahkaha atar: ”İşte bu kadar” [12]

Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın büyük taarruza devam edilirken verdiği tarihi ve stratejik nitelik taşıyan emirlerden biri de, 30 Ağustos Başkumandanlık Meydan Muharebesinden sonra verdiği, ‘‘Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!” emridir.

İstiklal Savaşı Gazilerinin hayattayken Mustafa Kemal Atatürk hakkında söyledikleri sözler, onun nasıl bir lider olduğunu gözler önüne serer. Çorum-İskilipli Nişancı Ömer KÜYÜK:  ”Atatürk’ün başımızda olduğunu bilmek, askere moral veriyordu” demiştir.[13]

Yine Eskişehirli Süvari Yakup Çavuş’un, verdiği röportajda şu sözleri çok anlamlıdır: ”Düşman sadece Yunan gâvuru değildi ki yavrum… İngiliz’i vardı, Fransız’ı vardı, bir de bunlara yardım eden bizim hocalar vardı… Vardı da vardı… Çok şükür bizim bir Allah’ımız, bir de Mustafa Kemal Paşa’mız vardı” [14]

Dünya harp tarihinde, muharebe meydanlarında yukarıda bahsi geçen böylesine etkili ve kayıtsız şartsız mutlak itaati gerektirecek ağırlıktaki stratejik emirleri verebilecek, askerlerinin gönlünde taht kurmuş başka bir lider var mıdır? Bu cesareti, özgüveni ve kararlılığı ancak Mustafa Kemal Atatürk gibi,  bir ülkenin kaderini belirleyen, toplumun kaderine tesir eden, damgasını vuran ve tarihin akışına yön veren bir liderin gösterdiği aşikârdır.

Mustafa Kemal’in Liderlik Örneklerinin Dünyadaki Yankıları

Birinci Dünya Savaşı sonrasında dünyada,  Mustafa Kemal Paşa önderliğinde Anadolu’da bir ulusun bu uyanışı, birçok mazlum ve özgürlük ve bağımsızlık aşkıyla yanıp tutuşan topluluklara örnek teşkil etmiştir. Türk kurtuluş hareketi İrlandalı Ulusçuların ve Rus Bolşeviklerin ihtilâline benzetilerek bunlarla eş değerde olduğu vurgulanmış, çok yönlü bir dış politika ile farklı devletlerin kamuoyları ve sömürgeleri üzerinde etkili olmuştur.

Batılı Emperyalistleri Türk topraklarından kovularak onlara karşı zafer kazanıldığından Mustafa Kemal Atatürk, bir zamanların masum ve tutsak Asya milletleri (Hindistan, Pakistan, Afganistan ve Çin), Orta Doğu ülkeleri (Mısır ve Tunus) ve Güney Amerika ülkeleri tarafından (Küba ve Bolivya) da büyük bir devrimci ve kurtarıcı olarak görülür. Bu milletler anti-emperyalist bağımsızlık savaşlarında ve devrimlerinde onu bir rol model olarak görmektedirler.

Anadolu’daki mücadele Batı dışındaki devlet ve topluluklarda ise, çok farklı yaklaşım ve çağrıştırmaları ortaya çıkarmıştır. Hintli Müslümanların gözünde 1920’li yıllarda Mustafa Kemal Paşa, Batıya karşı savaşan bir kahraman olarak görülmüştür.

Diğer yandan, Mustafa Kemal Paşa’nın millî egemenlik ilkesine bağlı millî bir devlet kurmak için Birinci Dünya Savaşı’nın galiplerine karşı yürüttüğü bağımsızlık savaşı ve neticesinde kazandığı zafer, şüphesiz Batılı büyük güçlerin sömürgelerindeki prestijlerinin sarsılmasına neden olmuştur. Bununla birlikte, Doğulu Müslüman bir ülkenin ve onun liderinin bu zaferi, doğulu diğer mazlum Müslüman uluslara örnek teşkil etmiştir. Doğulu ülke liderlerinin ve aydınlarının ortak değerlendirmesi, Anadolu’da Türklerin verdiği mücadelenin onlar için model alınması gerektiği yönündedir. Mustafa Kemal Atatürk’ün üstün liderlik vasıflarına yapılan vurgu ise, kendilerinin de aynı yolda yürümeleri ve yeni Türkiye Cumhuriyeti’ni rehber edinmeleri gerektiği şeklindedir.

Öbür taraftan, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasından sonra Bulgaristan, Tunus, Kuzey Afrika ve Libya’nın, hem bağımsızlık hem de devlet kuruculuğu aşamalarında bir dönüşüm projesi olarak Atatürk Türkiye’sini örnek aldıkları görülür.  Bu tür etkinin yine canlı yaşandığı bir başka ülke ise Bangladeş’tir. Bangladeş’te Mustafa Kemal Paşa sosyal, siyasal ve kültürel açıdan bir örnektir, o bir kahramandır, o bir devlet kurucusu ve o bir devrimcidir.

Zaferden sonra imzalanan Lozan Barış Antlaşmasının ardından, yeni Türk Devletinin tüm dünyaya ilân edilmesiyle birlikte, başta mağrur İngilizler olmak üzere İtilaf Devletleri yayımladıkları mesajlarda, Türkiye’nin diğer Müslüman Ülkeler arasındaki saygınlığını artırdığı ve pekiştirdiği vurgusu yaparak, başlangıçtaki değerlendirmeleriyle kıyaslanmayacak ölçüde bir değişim yaşamak zorunda kalmışlardır.

Atatürk Türkiye’sinde yaşanan değişimden çok etkilenen Batı dünyası, yapılan onlarca inkılâbın yanı sıra en çok etkilendikleri alanlardan biri de, Türk kadınının elde ettiği haklar ve Türk kadınının toplumsal hayatta edindiği yeni konumudur.[15]

Yabancı Devlet Liderlerinin Gözünde Lider Atatürk (*)

ABD’li asker-diplomat, 1920’li yıllarda ülkemizde Amerika Birleşik Devletleri temsilcisi olarak bulunmuş olan General Sherrill (Charles H.), “Gazi Mustafa Kemal” adlı eserinde şöyle diyor: “Bir milleti anlamak için, onun liderlerini incelemekten daha iyi bir yol yoktur. Türkler, Mustafa Kemal gibi, çağımızda henüz hiç kimsenin aşamadığı büyüklük ve yetenekte çok nadir bir insan yetiştirmiştir.”

Yine ABD Başkanlarından Franklin D. ROOSEVELT,  Atatürk’ün Amerika’da sempati ile izlendiğini ve yapılan reformların harikulâde önemli olduğunu söylemiştir.

Aynı türden değerlendirmelere Alman Başbakan Yardımcısı Von Papen de katılmış, Papen, bu yeniden varoluşta Mustafa Kemal Paşa’nın enerjisine duyduğu hayranlığı dile getirmiştir.

Küba devriminin önderi Fidel Castro’nun, 12 Mayıs 1961 tarihinde Havana’da görevli genç Türkiye Cumhuriyeti diplomatından Atatürk’ün Büyük Nutuk Kitabını istemiş ve “Devrimci M .Kemal ATATÜRK varken, Türk gençleri neden kendilerine başka önder arıyorlar?” demiştir.

1935’teki uzun yürüyüş öncesinde Şanghay Meydanı’nda toplanan binlerce Çinliye seslenen Mao’nun ilk sözleri, “Ben, Çin’in Atatürk’üyüm” olmuştur.

1938’de, General McArthur’un en zor, en problemli, en buhranlı döneminde, danışman, senatör ve bakanlarından oluşan 120’den fazla kişiye; “Şu anda hiçbirinizi değil, büyük istidadı ile Mustafa Kemal’i görmek için neler vermezdim” demiştir.

Amerika’nın eski bir Genelkurmay Başkanı: ‘‘Savaşın tozu dumanı ardında, belirgin olmayan çok şey vardır. Ben, Kemal Atatürk hayranıyım. Muazzam ve üretim yeteneği ile desteklenen generallerin kazanması olağandır. Ancak çok az kaynağa sahip olmasına karşılık Atatürk, hem Türkiye’nin kontrolünü padişahlardan söküp almış ve hem de Yunanlıları memleketinden atmıştır. Yüzyılın en büyük askeri adayım Atatürk’tür.’’ sözleri ile son askeri harekâtından 67 yıl sonra bir lideri bu şekilde anmıştır. 26 Aralık 1988’de Time Dergisinde yayımlanan bir röportajda, dönemin ABD Gnkur.Bşk. Amiral William GROW’un yukardaki tespiti çok ilginç ve değerlidir. Söz konusu röportaj 23.12.1988 tarihli Milliyet Gazetesinde de yayımlanmıştır.[16]

Dünyanın gözünde daha birçok yabancı lider tarafından ne olduğu, nasıl bir lider olduğu yukarda anlatılan Atatürk, 10 Kasım 1938’de ebediyete intikal etti. Çanakkale’de savaştığı Anzak Kolordu komutanı İngiliz General Birdwood, savaş sonrası İngiltere’de Mareşal yapılmıştı. General Birdwood, 21 Kasım 1938’de Atatürk’ün Ankara’da yapılan cenaze töreninde, ayağı şiş olduğu halde, üniformasıyla ayakta Mustafa Kemal Atatürk’ü selamlayarak son yolculuğuna uğurlamıştır.

Esir alınan Yunan General Trikopis, Atatürk’ün ebediyete intikal edişinden sonra, her yıl 29 Ekim’de Selanik’teki Türk Büyükelçiliğinde Atatürk büstü önünde, ölünceye kadar her yıl saygı duruşunda bulunmuştur.

Bir İtalyan profesörü, 10 Kasım 1938’de Atatürk’le ilgili yazdığı bir yazıda şöyle der: “Sezar, İskender, Napolyon ayağa kalkınız, büyüğünüz geliyor!” [17]

Sonuç Ve Değerlendirme

Genellikle benimsenmiş olan ortak bir görüşe göre, “Büyük adamları büyük milletler yetiştirir.” Büyük Türk Milleti de, Türkiye Cumhuriyeti ismi ile özdeşleşen ve birlikte anılan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü yetiştirmiş ve millî egemenlik ilkesine dayalı olarak yürüttüğü bağımsızlık savaşı ile tüm dünyaya örnek olmuştur.

Atatürk devraldığı mirasın kötü olmasına karşılık, yeni Türkiye Cumhuriyetini bir ulus devlet yapmak ve yeniden millet ve devlet inşa etmek adına gerçekleştirdiği inkılâplar ile dünyada örnek alınan bir model ortaya çıkarmıştır. O’nun Türk milletine kazandırdığı özgüven ile tüm dünyada ”sömürgeleştirme” sürecine dur denilmiştir.

Bununla birlikte, mazlum milletlerin geleceğine inanç ve güven duymasında Doğulu ulusların ona ilgisi şüphesiz büyük olmuştur. Asya’nın Avrupa’ya karşı kazandığı zaferin komutanı olarak üçüncü dünya ülkelerinin bağımsızlık hareketlerine örnek teşkil etmiştir. Özellikle Hindistan’da bunun etkili olduğunu söyleyen Hint kökenli Amerikalı ve Türk tarihçi Prof. Dr. Feroz AHMAD, ”Hindistan’da birçok çocuğa Mustafa Kemal adı verildi” diyerek İkinci Dünya Savaşı sonrası kazanılan bağımsızlıklarda da hep Türkiye’nin model alındığını söylemiştir.[18]

Diğer yandan Atatürk, dünyadaki çağdaşı olan diğer liderlerle karşılaştırılmış ve o döneminin en büyüğü olarak görülmüştür. Atatürk, döneminin daha yapıcı ve üstün vasıflara sahip bir lider olarak değerlendirilmiştir. Askerlikteki başarısı, ülkesini yabancı işgalden kurtarması, yılmadan ve yorulmadan ülkesinde başarılı bir değişimi uygulaması ve diplomaside Türkiye’yi Avrupa’da saygın bir konuma getirmesi, onu emsalleri içinde daha üstün bir lider olarak sayılmasına vesile olmuştur. Böylece Türkiye Orta Doğu’da, Asya’nın batısında ve Balkan yarımadasında güvenliğin ve barışın sürekliliğinin temel taşı olan bir ülke olarak anılmaya başlanmıştır.

Atatürk ve Cumhuriyet sevdalısı merhum Turgut ÖZAKMAN, Cumhuriyet-Türk Mucizesi adlı Birinci Kitabında, ”Dünyada ülkesini savaşta zafere kavuşturan birçok komutan ve lider var. Milletini daha ileri bir toplum yapmak için çalışmış birçok önder de var. Ama yokluk ve yoksulluk içinde her ikisini birden başarmış bir kişi var.” demektedir.

Yukarıda verilen liderlik örnekleri, Mustafa Kemal ATATÜRK’ün kısa yaşamındaki liderlik kesitlerinden sadece birkaçıdır. Atatürk’ün her yeni araştırılmasında üstün özelliklere sahip yeni değerlerle, yeni liderlik örnekleri ile karşılaşılacağı ve bu özelliklerin yıllar geçse de korunduğu/korunacağı muhakkaktır.

Hakkında söylenen sözler, yapılan tüm değerlendirmeler, verilen örnekler ve yapılan yorumlar şüphesiz Mustafa Kemal ATATÜRK’ün liderlik vasfının ve liyakatli örnek bir lider niteliklerine sahip olmasının verdiği akılcı, kararlı, dengeli ve barışçı dış politikaların bir sonucudur. Şimdi bize düşen veya yapılması gereken tek şey, onun koyduğu ilke, usul, esas ve prensiplere sahip çıkılması, daha da geliştirilmesi, içte ve dışta O’nun öngördüğü ve uyguladığı tarzda politikaların sürdürülmesi ve bundan asla taviz verilmemesidir.

Yazımızı onun liderlik niteliğiyle ilgili şu veciz sözü ile bitirelim: “Büyük kararlar vermek kâfi değildir, bu kararları cesaret ve kesinlikle tatbik etmek de lâzımdır.” [19]

 (*) Dünyanın Gözünde Atatürk-ANKA Dergisi 10.Sayı

KAYNAKÇA:

[1] Prof.Dr.Sadık TURAL’ın 10 Kasım 2014 tarihli Konferansından

[2] https://www.hurriyet.com.tr/lider-nedir-23466470

https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/151071

[3] https://www.manpower.com.tr/blog/lider-nedir-lider-ile-yonetici-arasindeki-fark-nedir

[4] Prof.Dr.Sadık TURAL’ın 10 Kasım 2014 tarihli Konferansından

[5] https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/265374

[6] Kemalyeri-Naim Babüroğlu-Asi Kitap-2017

[7] 1915 Çanakkale Savaşı-İbrahim Artuç- Kastaş Yayınları

[8] 22 Gün 22 Gece SAKARYA-N.Babüroğlu- İnkılâp yayınları-2020

[9] A.g.e., S.136

[10] A.g.e., S.179

[11] A.g.e., S.291

[12] Turgut ÖZAKMAN- Şu Çılgın Türkler- Bilgi Yayınevi 365.Basım, Ekim-2008, S.627

[13] https://www.facebook.com/Dusmani.Tani/photos/atat%C3%BCrk%C3%BCn-ba%C5%9F%C4%B1m%C4%B1zda-oldu%C4%9Funu-bilmek-askere-moral-veriyorduni%C5%9Fanc%C4%B1-%C3%B6mer-k%C3%BCy%C3%BCk-ist/781909411911886/

[14] https://www.facebook.com/YIL1912/photos/d%C3%BC%C5%9Fman-sadece-yunan-gavuru-de%C4%9Fildi-ki-yavrum-ingilizi-vard%C4%B1-frans%C4%B1z%C4%B1-vard%C4%B1-italy/2012537008804895/

[15] Dünyanın Gözünde Atatürk- Osman Nuri ARARAT-ANKA Dergisi 10.Sayı

[16] Suat İLHAN, EVRİMLEŞEN TÜRK DEVRİMİ-Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Atatürk Araştırma Merkezi, Geliştirilmiş 2.Baskı

[17] Dünyanın Gözünde Atatürk- Osman Nuri ARARAT-ANKA Dergisi 10.Sayı

[18] Dünyanın Gözünde Atatürk- Osman Nuri ARARAT-ANKA Dergisi 10.Sayı

[19] https://www.yenicaggazetesi.com.tr/ataturkun-vasiflari-1-50450h.htm