Twitter
Visit Us
YOUTUBE
YOUTUBE
LINKEDIN
Share

Kuvayı Milliye Efesi, Aydın Mesutlulu Mestan Efe, 1891 yılında Yağcılar’da dünyaya gelmiştir. Daha sonra ailesi Mesutlu Köyü’ne yerleşmiştir. Çobanlık yapan bir ailenin on iki çocuğundan birisidir. Askerliğini yaptıktan sonra, kardeşlerinin haksız yere öldürülmesinden ve yerel idarecilerin sorumsuzluğu yüzünden dağa çıkmış Çakırcalı’nın yanında yetişen Hacı Hüseyin Efe’ye kızan olmuştur. Onun ölümünden sonra Efe olmuş, yıllarca dağda gezdikten sonra düze inip, köyüne yerleşmiştir. İşgal ile tekrar silah kuşanmış ve kızanları ile birlikte Kuvayı Milliye’ye katılmıştır. Yörük Ali Efe’nin Malgaç baskını hariç bütün savaşlarına katılmıştır. Kardeşi Süleyman Efe de yanında olmuştur. Mesutlulu Mestan Efe, ismi unutulmuş, hatırası yaşatılmamış pek çok Kuvayı Milliye Efelerinden birisidir… [1]

Mesutlulu Mestan Efe 2

İsimsiz kahramanlarımızdan bir zeybek, Kuvayı Milliye Efesi, Mesutlulu Mestan Efe’nin Milli Mücadele günlerindeki hatıralarını, ders almak, o günleri daha iyi kavramak ve yaşananları iyi anlamak için Efe’nin kendi sözlerinden inceleyelim…

 ‘’Milli Mukavemete nasıl katıldın Efe?

-Zannedersem Yunan’ın İzmir’e asker çıkarışından bir buçuk ay önce idi. Aydın’da Köprülüzade Şefik Bey merhum beni çağırdı.

-57. Tümen Komutanı Şefik Bey mi?

-Hayır, şu Aydınlı, Tepecik Çiftliği sahibi Asım ve Fazıl Bey’ler yok mu? İşte onların kardeşi Şefik Bey… Bu zat çok faziletli, bilgili bir adamdı. Avrupa’da tahsil görmüştü. Yüksek bir vatanseverdi. Bana: ‘Biz artık yenildik fakat mahvolmadık. Kurtulabiliriz. Düşman bizi bu kadarla bırakmaz. Bir müddet sonra İzmir’e Yunanlılar asker çıkaracaklar. Mukavemet edelim. Etmesek mahvolacağız!’ Dedi.

-Bunu nereden anladın diye sormadın mı Efe?

-Sordum. O yabancı gazetelerini de ele geçirir okurdu. Bunu Avrupalı cerideler yazmış. Bu sırada cüzdanından bir kaç resim ve harita da çıkardı. Haberin doğruluğunu ispatlayan vesikalar olarak bana gösterdi. Bu konuşmadan sonra buz kesildim, terlemiş gibi oldum. Hakikaten Şefik Bey’in söylediği gibi otuz, otuz beş gün sonra kara haber ulaştı. Bey’in kâhyası Mesutlu’ya geldi beraberce Aydın’a indik. Aydın, yaman bir kararsızlık içinde çalkalanıyordu. Mukavemet etmek isteyenlerin yanında cesaretsiz ve korkaklar da vardı. Gümrük önü kahvelerinde kayıtsız tavla oynayanların yanı başında düşünceli başların toplandığı görülüyordu. Öğleye doğru zeybeklerin mukavemete karar verdikleri haberi çıktı. Maruf birisi bana yaklaştı: ‘Mestan deliliğin sırası değil. Çoluğun çocuğun lafına bakıp bir şeyler yaparsanız memleketi harap edersiniz. Fakir fukaranın ocağını söndürürsünüz!’ Dedi.

Ben: ‘Başımız sağ, elimiz, ayağımız tutarken düşmana şu güzelim vatanı nasıl bırakırız!’ Dedim. Bu adam çoluk çocuk sözünden Şefik Bey’i kastediyordu. Bu konuşmayı hala nefretle hatırlarım. Kardeşimle Umurlulu İbrahim Bey’de beni müdafaa ettiler. Akıl hocasının suratına oda kapısını şiddetle vurduk ve Aydın’ı terk ettik. Bu sırada düşman da Aydın’a gelmiş bulunuyordu. Bir müddet sonra Yörük Ali Malgaç’ı bastı.

-Yörük Ali kimlerle beraberdi?

-Yörük, Kıllıoğlu ile beraber dolaşıyordu. Ben Gölhisar’a geldiğim zaman seni Yörük Ali istiyor dediler. Tavaslıoğlu’nun evinde buluştuk. Müzakere ettik. Yörük o gün çok heyecanlı idi. İşlerin karıştığı bir sırada Dalama Nahiye Müdürü Köşk’ten imdat kuvveti istemişti. Bu bize düşman kuvveti istedi şeklinde aksetti. Ben müdürün vatanperver adam olduğunu bildiğim için buna ihtimal vermedim. Ne ise onu teskin ettim. Ölmek var dönmek yok dedik o geceyi Mesutlu’da fakirhanede geçirdik.

-Mukavemet teşkilatının başlığı için aranızda ihtilaf çıktığını söylüyorlar öyle mi Efe?

-Göderen’li mıntıkasına kadar halkı çağırdık,  konuştuk.  Ertesi gün de Alan’lı köyüne geldik. 70-80 kişi kadar olmuştuk. Habibin Ali Efe’de bize katılınca kuvvetlerimizi onar onar ayırdık. Mangalar yaptık. Bunların arasında zeybek, asker, hırkalı, abalı, genç, ihtiyar her çeşit ve her zümre halktan gönüllüler vardı. Yörük Ali Efe bana burada on kişilik bir kuvvet ayırdı. Sen de bunların başısın dedi, adeta inme indi dizlerime. Hemen zeybeklerime ünledim. Allah’a ısmarladığı çektim. Nasıl olsa mukavemete karar vermiştim. Yörük Ali olsa da olmasa da cavura saldıracaktım. Soluğu Dalama’ da aldım. Bir mektup daha yazarak arkadaşları vazife başına çağırdım.

-Yörük Ali Malgaç’ı bastı. Sen böyle bir şey düşünmedin mi Mestan Efe?

-Düşündüm. Bana da Koçak Köprüsünü atmak vazifesi düşmüştü. Ama dinamit vaktinde patlamadı. Daha doğrusu cahillik… Yanlış hesaplamışız, teşebbüs boşuna gitti.

Sonra Yörük Ali ile barışmadın mı?

-Barıştık. Karahayıt’a geldik. Oradan da köprüye gittik. Miralay Şefik Bey’e mülaki olduk. Beş gün mühletli bir kesin uyarı yazarak düşmana gönderdik. Aydın baskınına Hacı Şükrü Bey taraftar değildi. Biz ısrar ettik. O, apoletleri öfkesinden söktü yerlere attı.

-Efe, Aydın baskını bilinen bir hikâye olduğu için uzatmayacağını söyledi ve sözlerine şöyle devam etti:

-Aydın’ı bastık, arkadaşlar çok büyük gayret ve fedakârlık gösterdiler. Takip etmeğe cesaret ettik ise de taraftar az bulduk. O gün Aydın hem sevinçli hem de kaygılı idi. Miralayımız Şefik Bey muharebeden ziyade politika ile meşguldü. Sivil Rumların durumu emniyet verici değildi. Kararsızlık, kargaşa hüküm sürüyordu. Bu sırada düşman toparlandı, geriye döndü. Ben bir gün için Mesutlu’ya gitmiştim. Daha yolda iken geri dönen düşmanın silah seslerini işittim. Aydın halkı yeniden muhacir olmuştu. Bu sefer bir katliam ihtimali vardı. Tepecik çeşmesinden geriye döndüm. Gemiciye, silahla geçenlerin silahlarını alıkoymasını söyledim. Bu suretle yeniden elli, altmış tüfek tedarik ettim. Yörük Ali ile tekrar buluştuk.  Çine Köprüsü’ne geldik. Düşman bu kımıldanıştan, bu toparlanmadan haberdar olmuştu. Ertesi gün bir topçu ateşi başladı. Balta köydeki sırtlara çekildik. Cavur yanaşmıştı. Sert ve çetin mukabelede bulunduk. Geriye attık. Yörük Ali Efe bu sırada Çine’ye gitti. Ben de köye geldim. Bu arada köprüde bir bayrağın dalgalandığını, yamaçların beyaz çadırlarla dolduğu rivayetini işittik. Tekrar sarsıldık. Köprüyü yakmak için tedbirler tertipler almağa başladık. Fakat bu tahakkuk etmedi. Karşıya geçtim. Oraya yeni gelen Demirci Mehmet Efe’ye kavuştum.

-Efe sana yeni bir vazife mi verecekti?

-Evet, burada kurulan cephede muayyen bir bölgeyi tutmak vazifesi. Fakat kuvvetim azdı. Hemen Karahayıt’a döndüm. Bir tamim yazdım. Beş yüz kızan toplandı. Ben Menderes’ten demir yoluna kadar olan sahayı tuttum. Demirci’de demir yolundan dağa kadar olan bölgeyi… Buradan yaptığımız taarruz netice vermedi. Bir yıl kadar bekledik. Bu sırada İç Anadolu’dan gelmeye başlayan mukavemet cereyanı bizi sevindiriyordu. Zeybekler, yavaş yavaş subaylarımız sayesinde kıtalara iltihak ediyor daha derli toplu ve askerce terbiye alıyorlardı. Demirci de bir müddet sonra Anadolu’da başka vazifeler alıp ayrıldı. Biz Yörük Ali ile Sarayköy taraflarına geçtik. Akıncı olduk, Jandarma’da görev aldık.

-Son taarruz esnasında nerede idin Efe?

-Yenipazar’da idim. Şube reisi Fettah Bey bize hazır ol emri verdi. Malgaç’tan Avra’ya geçip üçüncü tümeni bulduk. Onlar Alaşehir köprüsünü atarak cavurun yolunu kesmiş. Biz Çavuş’tan Bozdağ’a sıçradık. Düşman bozulmuş ovaya düşmüş, perişan bir halde kaçıyordu. Biz Ödemiş’e doğru aktık. Fakat bana dur daha sonra da geriye dön emri verdiler. Kuvvetlerimiz İzmir’e indiği gün hayatımın en tatlı uykusunu uyudum. O gece mukaddes İstiklal Savaşı’nın sevabı ile tekmil benliğimi yıkadım, arındım. Ben İstiklal Savaşı’nın yiğitlerinden Kuşadalı Mahmud Esad’ı bu köyde muhafaza ettim. Ödemişli Şükrü Şaraçoğlu’nu Baltaköy’den ben getirdim. Onların heyecan ve iman dolu telkinleri hala yüreğimde yazılıdır. Hele sizi ancak Mustafa Kemal kurtarabilir diyen İtalyan General’inin sözünü asla unutmuyorum.’’ [2]

İsimsiz kahramanlardan Mesutlulu Mestan Efe, zaferden sonra köyüne çekilmiş, 7 Şubat 1957 yılında köyünde vefat etmiş ve cenazesi askeri törenle defnedilmiştir… Mestan Efe’nin oğlu merhum İrfan Özkan ile yaptığım sohbet esnasında, babasının fotoğrafını, Şükrü Saraçoğlu’nun Başbakan olduğu dönemde Ankara’da, Başbakan’ın kendisine armağan ettiğini söylemişti. [3]

Milli Mücadele günlerinde milletimiz için bin türlü yokluk ve yoksulluk içerisinde fedakârca savaşmış isimsiz kahramanlarımızdan, Aydın Mesutlulu Mestan Efe’mizin hatırasının yaşatılması ümit ediyoruz…

[1] Mestan Efe’nin oğlu İrfan Özkan ile röportaj/Şahin Efe Yılmaz/2013

[2] Efelerden Haber-Kemal Özkaynak. 30/9/1945

[3] Kuvayı Milliye Efeleri-Şahin Efe Yılmaz