Twitter
Visit Us
YOUTUBE
YOUTUBE
LINKEDIN
Share

KKTC CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ

Giriş

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde 26 Nisan 2020 de Cumhurbaşkanlığı seçimi var. Adanın kuzeyinde Türkler tarafından Cumhuriyetin kurulduğu 1983 den sonra, yapılacak 5’inci Cumhurbaşkanlığı seçimi.

Açık kaynaklara yansıyan bilgilere göre bu seçimde 6 aday yarışacak. Yaklaşık 300 bin nüfuslu bir ada da ve kayıtlı seçmen sayısının 190 ile 200 bin civarında olan bir seçim bölgesi için bu kadar çaok adayın ortaya çıkması, ada da ki siyasi mücadelenin, ihtirasın, heyecanın üst düzeyde olduğunu gösteriyor.

Adaylar ve Savundukları Tezler

Adaylardan biri şimdiki Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, diğerleri, UBP Başkanı ve Başbakan Ersin Tatar, CTP Başkanı Tufan Erhürman, HP Başkanı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay, YDP Başkanı Erhan Arıklı ve Bağımsız aday Sibel Siber.[1] Yaklaşık 3250 km. karelik bir toprağa sahip KKTC’de, bu kadar fazla aday çıkması, söz konusu seçimin ikinci tura kalacağına işaret ediyor.

Halihazır seçim atmosferinde birbirinin zıttı iki görüş taraftar bulma gayreti içinde. Ada iki gruba bölünmüş durumda. İlk grubu, Birinci Cumhurbaşkanı merhum Rauf Denktaş’ın öngördüğü tezi, yani iki ayrı kesimliliği ve iki ayrı devleti savunan, bağımsız, egemen, Türkiye’ye bağlı ve Türkiye’nin garantörlüğünü isteyen grup oluşturuyor. Bu grubu, ”adanın kuzey kesiminin omurgasını oluşturan grup” diye tanımlamak uygun olur.

Diğer grubu ise federasyonu savunan Türkiye karşıtı topluluk oluşturuyor ki, bu grubun başını Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ve türevleri çekiyor. Savundukları tezin özü ve esasını, Rum tarafı ile ortak federasyon kurulması ve Rumlarla Kıbrıslı Türklerin aynı çatı altında yaşaması teşkil ediyor.

Türkiye’ye bağlı grubun, bağımsız ve egemenlikten yana tavır koyarak, iki ayrı devlet olarak yaşamını sürdürmek istemesi, diğer grubun bunu istememesi, seçimlerin adeta referandum havasına bürünmesine sebep oluyor.

Federasyonu savunanlarla yani Türkiye karşıtı olan adayla ki, bu aday şimdi ki Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ile, İki kesimli çözümü tercih eden Denktaş çizgisindeki adayın yani Başbakan Ersin Tatar’ın ikinci tura kalacağına kesin gözüyle bakılıyor. Yarışın söz konusu bu iki aday arasında geçeceği tahmin ediliyor. Bununla birlikte ada da ki bu bölünmüşlüğün, ikinci turda ilginç ittifaklara yol açabileceği öngörülüyor.

Mustafa Akıncı’nın Akılalmaz Tutumu

Nisan ayında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin bu denli öne çıkmasının ve önem kazanmasının ana nedeni, halen merhum Denktaş’ın koltuğununda oturan Mustafa Akıncı’nın son zamanlarda İngiliz basınına yaptığı bazı provokatif açıklamalarının etkisi büyük. Söz konusu akıl dışı beyan ve açıklamalar, Kuzey Kıbrıs’ta seçim öncesi tansiyonun yükselmesine sebep olmakla birlikte, Denktaş ekolünden gelenlerin bir hayli canını sıkmışa ve tepkisini çekmişe benziyor. Yani bir bakıma Takkenin düştüğü kelin gözüktüğü anlaşılıyor. Oysa aynı Akıncı, 2015 seçimlerinden önce bu tür talihsiz ve kışkırtıcı açıklamalarda bulunmamıştı, haddini aşan cümleler sarfetmemişti. Hatta aynı Akıncı, 28 Eylül 2016 da “Türkiye, sığınacağımız tek limandır” diyordu.[2] Peki ne oldu da, bugün ağız değiştirdi?

Akıncı’yı Rum tezleriyle örtüşen, ya da Rum-Yunan ağzı ile yaptığı böylesine talihsiz açıklamalara iten sebeplerin başında, Rumlara verdiği bir takım gereksiz ve lüzumsuz tavizlerin yanı sıra, Denktaş’tan sonra, Türkiye’nin millî davası olan Kıbrıs davasının millîliğinin zayıflaması, ya da zayıflatılması, bunun sonucu olarak Türkiye’nin Kıbrıs politikasının yara alması, bunun üstüne ayrıca Türkiye’de hükümet edenlerin izledikleri yanlış politikalar neticesinde, Denktaş’ın çizdiği ve belirlediği çizgiye fazla itibar edilmemesi, yeterli ilgi ve hassasiyetin gösterilmemesi de eklenince, Akıncı’nın, 2004 yılında Kofi Annan Planı’na, yani Ada’nın sözde Rumlaşmasına ”Yes, be annem” sloganıyla ”evet” diyen %65’lik kesime dayanarak ve bundan cesaret alarak bu tür beyanlarda bulunduğunu ve ortaya böyle bir tablo çıktığını söylemek mümkün.

Ne var ki, KKTC’li yorumcuların yaptığı yorum ve değerlendirmeler, AB ve özellikle de İngiltere’nin arkasına sığınmış izlenimini veren Akıncı’nın bu seçim stratejisinin tutmayacağı yönünde.

Ayrıca, Akıncı’nın bilinçli ve kasıtlı olarak İngiliz basınına akıl dışı demeçler vermesi, Türk ve Türkiye düşmanlarının iştahını kabartması, Kıbrıs’ı Türkiye’den koparmaya yönelik duruş göstermesi, kendi özü ve esasını, tarihini ve coğrafyasını inkar eden bir tavır sergilemesi, iyi niyetli tutum ve davranışlar içinde olmaması nedeniyle, konunun uzmanları tarafından yapılan değerlendirmelere göre, bu durumun Akıncın’ın aleyhine olacağı, oy potansiyelini düşüreceği ve bu seçimlerde hüsrana uğrayacağı yönünde.[3]

Söz buraya gelmişken, birilerinin Akıncı’ya ”şayet Türkiye isteseydi Kıbrıs’ı çoktan kendisine bağlardı” gerçeğini kendisine hatırlatması lazım.

Türkiyenin Tutumu

Kıbrıs’ta, Kıbrıs Türk Halkının bağımsız ve egemen bir halk olarak yaşamını sürdürmesinin yanı sıra, öncelikli ve esas olarak T.C.’nin stratejik menfaatleri vardır ve bunun muhafazası mutlaka sağlanmalıdır.

Ada da Türkiye’nin hiç arzu etmediği bir çözüm olsa bile, Türkiye millî davası olma niteliğini halen devam eden Kıbrıs’tan asla vazgeçemez, vazgeçmemelidir. Zira Türkiye’nin stratejik bakımdan millî menfaatleri buna izin vermez.

Kuzey Kıbrıs kendi bekası için, stratejik bakımdan her ne pahasına olursa olsun, Türkiye’ye bağlı olmak zorundadır. KKTC’nin bekası ve TC’nin stratejik menfaatlerinin idamesi için, Denktaş ekolünün devam etmesi elzemdir.

Sonuç

Kıbrıs davası, geçmişten bugüne, Anavatan Türkiye ile birlikte yürütülen millî bir davadır. Türkiye’nin stratejik menfaatlerini göz ardı ederek, onayı alınmadan, onun iradesi dışında, bir takım vaadlerle kandırılarak, KKTC Halkı böyle istiyor bahanesiyle meseleyi bir oldu bittiye getirerek, Rumlara Türk topraklarında serbest dolaşma, çalışma, mülk edinme ve yerleşme gibi çeşitli tavizler vererek, federasyon seçeneğini dayatmak kabul edilemez. Ne Türkiye, ne de bağımsız ve egemen bir halk olarak ada da yaşamaya devam etmek isteyen Kuzey Kıbrıs Türk Halkı bu duruma onay vermez, vermemelidir. Bugün 37 yaşına adım atmış KKTC, kendi toprakları üzerinde egemen bir devlettir. Kıbrıs Türk Halkı’nın bağımsız egemen eşitliğini gözetecek en iyi seçenek iki devletli çözümdür.

2016’da, ”tek sığınacağımız liman Türkiye’dir” deyip, akasından çark eden, zikzak çizen Akıncı’ya Kuzey Kıbrıs Türk Halkı prim vermez, saygı duymaz, itibar etmez, nitekim böyle olacağı 26 Nisan’da görülecektir. Diğer yandan, Rum basınından Afrika isimli gazete tarafından Akıncı’ya övgüler düzülerek bu kez omurgalı siyaset, dik duruş” manşetleriyle alkışlanması, Türkiye ve KKTC düşmanları tarafından sosyal medyada pohpohlanması, federasyon karşıtlarının saflarını sıklaştırmalarına, davalarına sahip çıkmalarına ve toparlanmalarına yarıyor.[4]

Federasyon arayışları ve bunun çözüm tarzı olarak öne sürülmesi, aslında Annan Planının 2004 de, üstelik Rum tarafının ”hayır” demesiyle redddedilmiştir. Bunda ısrarcı olmak iyi niyetli bir yaklaşım değildir. Bu saatten sonra Kuzey Kıbrıs Türk Halkı, ada da ki Rumlarla aynı yatağı paylaşamaz, Rumlara teslim olamaz, anavatanı Türkiye’ye gönülden bağlıdır, devleti KKTC’yi sonsuza dek yaşatmaya kararlıdır.

Kuzey Kıbrıslılar, 88 yıllık ömrünü Kıbrıs davasına adamış, Kıbrıs Türkünün hür ve bağımsız yaşaması için hayatını ortaya koymuş merhum Rauf Denkataş’ın mirasına sahip çıkacaktır.

KAYNAKÇA:

[1]https://www.gazeteduvar.com.tr/dunya/2019/12/18/kktcde-cumhurbaskanligi-secim-sureci-basladi-ilk-aday-merkez-soldan/

[2]https://www.ulusal.com.tr/turkiye-ile-kavga-eden-akinci-kibris-turk-halkinin-haklarini-koruyamaz-makale,8210.html

[3]https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/uzmanlar-kktc-cumhurbaskani-akincinin-the-guardiana-verdigi-demeci-degerlendirdi

[4]https://www.ulusal.com.tr/turkiye-ile-kavga-eden-akinci-kibris-turk-halkinin-haklarini-koruyamaz-makale,8210.html