Twitter
Visit Us
YOUTUBE
YOUTUBE
LINKEDIN
Share

Sezonun en iyi komedyalarından biri… Fitch komedyası… Kaçırmamanızı tavsiye ederim. Üç perde halinde sahnelenen bir oyun. Fakat ilk iki perdeyi kaçırdıysanız ve geç kalmış bir seyirci olarak son perdeye yetiştiyseniz hiçbir şey anlamanız mümkün değil.

İlk perdede Türkiye’ye gelişmekte olan tüm ülkeler gibi sıcak para yağıyor. Ekonomi kalkınmak yerine şişiyor. Görece büyüme rakamlarıyla tutturulan istatistikler, siyasi beklentilerle bezenerek yükselen ülke notları ile sahneye konuluyor.

Bu perdede herkes halinden memnun. Notu arttıran da arttırılan da… Büyük bir saadet içinde bir taraf ne kadar güçlü olduğuyla övünüyor, öteki taraf da bu fotoğraf içerisinde kazandığı paranın tadını çıkarıyor.

Oyunun ikinci perdesinde hırsızlar dünyadaki parayı çalıyorlar. Artık eskisi kadar para gelmeyen ülkede işler tersine dönmeye başlıyor. Aşırı borçlanmış, finans ihtiyacı karşısında çaresizlik içerisinde göstergeleri bozuluyor. Şişen balonun havası kaçıyor ve gerçeğiyle yüzleşmeye başlıyor.

İşte dünün saadet ortakları bu perdede karşı karşıya geliyor. Fitch ülkenin notunu düşürüyor. Hemen iktidarda bulunanlar ‘sen kimsin’ tadında çıkışlara başlıyorlar. Bu perde biraz da telaş ve panik içerisinde vodvil tiyatrosunun örnekleriyle sergileniyor.

Ülkeyi yönetenler ‘biz bunların ciğerini biliriz’ diyerek çıkışlarını sürdürüyorlar; rüşvetle not dağıtmaktan bahsediyorlar; diğer taraf da artan riskler nedeniyle notun düştüğünü anlatıyor. Büyük bir çıkar çatışması oluşuyor. Hatta notu düşürülen ‘sizi tanımıyoruz’ diyerek, kendi derecelendirme kuruluşunu kurmaktan bile bahsediyor.

Üçüncü perdeye gelindiğinde Fitch ülkeyle ilgili büyüme tahminlerinin yükselebileceğine dair fikir ortaya atıyor. Ardından ikinci perdede ‘siz kimsiniz, sizi tanımıyoruz’ diyenler, ‘gördünüz mü bak’ cinsinden açıklamalarla oyuna katkıda bulunuyorlar. Hatta umursamadıkları kuruluşun not arttırmasının zorunlu olduğundan bahsediyorlar.

İzleyici büyük bir merak içerisinde notun artıp artmayacağını düşünmeye başlıyor. Fakat bu arada sahnede gün yüzüne çıkan büyük ağabey, dünyadan 4,5 trilyon dolar çekeceğini açıklıyor. İşler tamamen karışıyor, fakat beklenti sarhoşluğuna kapılan ülkenin yöneticileri bunu bile görmezden gelip ‘not not’ diye ortalarda dolaşmaya başlıyor.

Hem de umursamadıkları kurumun, umursamadıkları notunun artmasını talep ederek, komedyaya büyük bir katkıda bulunarak, durum komedisi haline dönüşen bu perdeyi bilinmezliklerle tamamlıyorlar. Sonra oyun sezon finali yapıyor.

Bir sonraki oyun sonbaharda. Fakat onun türü şimdilik bilinmiyor. Komedya olarak mı sahnelenecek, yoksa yeni sezonda tragedya olarak yeni bir solukla mı yaşanacak? Tiyatro yönetmenleri sıkıştırılıyor; onlar da ser veriyor; sır vermiyor.

Oysa iktisat tarihine şöyle bir göz atsalar, oyunun defaten sergilendiğini ve oyunun sonunu görecekler. Ne diyor Albert Einstein? “Delilik: Aynı şeyleri tekrar tekrar yapıp, farklı sonuçlar beklemek.”