Twitter
Visit Us
YOUTUBE
YOUTUBE
LINKEDIN
Share

Radyasyon bir enerji ve bu enerjinin bir yerden bir yere taşınmasıdır: Alfa, beta gibi parçacık veya x ışını, gama ve nötron gibi elektro manyetik dalga olarak. Radyoaktif elementler kendiliğinden radyasyon yayar veya bir reaksiyon sonucu atomun parçalanması (fisyon) veya güneşte olduğu gibi çok sıcak bir ortamda atomların birleşmesi (füzyon) sonucu ortama radyasyon yayılır.

Radyasyonun kaynağı doğal veya suni (tıbbi cihazlar, nükleer santraller vb)  olabileceği gibi bir kısmı doku değişimine sebep olduğundan iyonlaştırıcı veya iyonlaştırıcı olmayan şeklinde adlandırılmaktadır (‘’İyonlatırıcı Olmayan Radyasyon’’la ilgili detaylı bilgi için daha önce bu konuda yazdığımız makaleye bakılabilir).

Tüm canlılar, milyonlarca yıldan beri evrenden gelen kozmik ışınlar ve yerkürede bulunan doğal radyoaktif maddelerden yayılan radyasyona maruz kalmakta; varoluşlarından bu yana sürekli olarak doğal radyasyonla iç içe yaşamaktadırlar. Dünyanın oluşumuyla birlikte doğada yerini alan çok milyarlarca yıl uzun ömürlü radyoaktif elementler yaşadığımız çevrede normal ve kaçınılmaz olarak kabul edilen doğal bir radyasyon düzeyi oluşturmuşlardır.

Maruz kalınan doğal radyasyon seviyesinin büyüklüğünü belirleyen birçok neden vardır. Yaşanılan yer, bu yerin toprak yapısı, barınılan binalarda kullanılan malzemeler, mevsimler, kutuplara olan uzaklık ve hava şartları bu nedenlerden bazılarıdır. Yağmur, kar, alçak basınç, yüksek basınç ve rüzgâr yönü gibi etkenler de doğal radyasyon seviyesinin büyüklüğünü belirler.

Vücudumuza solunum ve sindirim yollarıyla, hava, su, tüm bitkisel ve hayvansal besinlerde az da olsa bulunan radyoaktif maddeler alınmakta, bunlarda zamanla çeşitli organlarda birikmektedir. Buna ek olarak kozmik ışınlardan ve yerkürede bulunan doğal radyoaktif maddelerden etkilendiğimiz de düşünüldüğünde, insan vücudu hem iç hem de dış radyasyon ışınlanmasına doğal olarak maruz kalmaktadır.

Doğal Radyasyon Kaynakları Nelerdir?

Doğal radyasyonun bir kısmını uzaydan gelen kozmik ışınlar oluşturur. Bu ışınların büyük bir kısmı dünya atmosferinden geçmeye çalışırken tutulurlar. Sadece küçük bir miktarı yerküreye ulaşır. Bir dağın tepesinde veya havada yol alan bir uçakta bulunan bir kişi, deniz seviyesinde bulunan bir kişiden çok daha fazla kozmik ışına maruz kalır. Bu yüzden bir pilot, uçuş süresi boyunca, deniz seviyesinde çalışan bir kişinin maruz kaldığı doğal radyasyon düzeyinden yaklaşık 20 kat daha fazla bir radyasyon dozuna maruz kalır. Günlük yaşantımızda, kozmik ışınlar nedeniyle maruz kaldığımız radyasyonun dünya ortalaması 0.39 mSv / yıl’dır.

doğal radyasyon ile ilgili görsel sonucu

Fosil yakıtlar doğal ve uzun ömürlü radyoaktif elementler içerirler. Bu tür elementler yakıt içinde iken bir radyasyon tehlikesi yaratmazlar. Ancak fosil yakıtlar yakıldıklarında bu elementler atmosfere yayılır ve daha sonra toprağa dönerek doğal radyasyon düzeyinde az da olsa bir artışa neden olur. Doğada mevcut kısa ömürlü radyoaktif elementlerin yaydığı gama ışınlarının da katkısıyla topraktan maruz kaldığımız radyasyon dozunun dünya ortalaması 0.46 mSv/yıl dır.

Vücudumuzda bulunan radyoaktif elementlerden (özelikle Potasyum-40 radyoaktif elementinden) dolayı da belli bir radyasyon dozuna maruz kalırız. Bir yıl boyunca bu şekilde maruz kaldığımız iç (dâhili) radyasyon dozunun dünya ortalaması 0.23 mSv kadardır.

Yiyecek, içecek ve teneffüs ettiğimiz havadan maruz kaldığımız dozun dünya ortalaması yaklaşık 0.25 mSv/yıl’dır. Özellikle kabuklu yiyecekler daha fazla radyoaktif madde içerirler ve bu ürünleri fazla miktarda tüketen insanlar bu ortalamanın üzerinde bir radyasyon dozu alırlar.

Doğal radyasyon düzeyini arttıran en önemli sebeplerden biri, yer kabuğunda yaygın bir şekilde bulunan radyoaktif radyum elementinin (Ra226) bozunması sırasında salınan “radon gazı”dır. Bu bozunma sırasında oluşan diğer radyoaktif maddeler toprak içerisinde kalırken maalesef radon toprak yüzeyine doğru yükselir. Eğer bu gaz, yayılmalar sonucu seyrelirse herhangi bir sorun oluşturmaz.

Ancak, radon gazının yayıldığı yüzey üzerinde bulunan evlerde iyi bir havalandırma sisteminin olması gerekir. Böyle bir havalandırma yoksa radon gazı evin içinde dışarıdakinden yüz kat hatta bin kat daha fazla olacaktır.

Bu gaz teneffüs edildiği takdirde akciğerlere geçici olarak yerleşip tüm dokuların radyasyona maruz kalmasına neden olabilir. Radon gazından dolayı dünya genelinde maruz kalınan ortalama doz 1.3 mSv/yıl’dır. Radon gazı hariç doğal radyasyonun sağlık üzerinde zararlı bir etkisi görülmez.

 

Mersin (Akkuyu)

  0.53 mSv/yıl

Ankara

  0.44 mSv/yıl

Iğdır (Alican)

  0.88 mSv/yıl

Çanakkale

  1.23 mSv/yıl

Kars (Digor)

  1.58 mSv/yıl

Hindistan (Kerela)

  15.80 mSv/yıl

İran(Ramsar)

148.92 mSv/yıl

Brezilya (Guarapari kumsalları)

788.40 mSv/yıl

 

 

 

 

 

 

 

Bazı bölgelerdeki doğal radyasyon doz düzeyleri.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Radon Nedir?  

Renksiz, kokusuz, tatsız, 86 atom numarası ile periyodik cetvelin soygazlar sınıfında yer alan radon kaya, toprak ve sudaki doğal uranyumun radyoaktif bozunması sonucunda oluşur. Bu bozunma zincirinin ana atomları bütün doğal malzemelerde bulunabilir. Bu yüzden radon, tüm yüzey kaya ve toprak parçalarından ve yapı malzemelerinden ortama salınır.

Radon Gazının Sağlık Etkileri Nelerdir? Radonun reaktivitesi zayıftır. Bu nedenle teneffüs edildiğinde dokulara kimyasal olarak bağlanmaz. Ayrıca, dokulardaki çözünürlüğü çok düşüktür. Ancak, radon bozunma ürünleri, toz ve diğer parçacıklara tutunarak radyoaktif aerosoller oluştururlar. Bu nedenle, taşınarak solunum yoluyla alınabilirler. Bozunma ürünleri kararlı hale gelinceye kadar bozunma devam eder; bozunma sürecinin her aşamasında radyasyon salımı olur. Solunum borusunda olan bozunma sonucunda, bronşal epiteldeki radyasyon dozu artar. Bozunma ürünlerinin bazılarının alfa yayıcı olmaları nedeniyle alfa radyoaktivitesinin biyolojik etkileri önem kazanmaktadır.

Radon gazının teneffüs edilmesi, solunum yetmezliği, baş ağrısı, öksürük gibi akut etkilere neden olmaz. Radyoaktif bozunmaya uğrayan radon gazı, teneffüs edildiğinde akciğerler tarafından tutulabilecek parçacıklara dönüşür. Bu parçacıkların bozunması devam ettiğinde ortaya çıkan enerji, akciğer dokusunda hasara, dolayısıyla, zaman içerisinde kansere sebep olur. Ancak bu, yüksek dozda radona maruz kalmış herkes akciğer kanserine yakalanacak anlamına gelmez.

Sigara, kanser riskini arttırmaktadır. Hem sigara içip hem de yüksek dozda radona maruz kalmış kişilerde kansere yakalanma riski oldukça yüksektir. Sigaranın bırakılıp, maruz kalınan radon seviyesinin düşürülmesiyle kanser riski azaltılacaktır. Ancak, sigara içiminin az bilinen bir zararı da içindeki radyoaktif maddelerin soluma yoluyla insan vücuduna alınmasından kaynaklanmaktadır.

Bina Radon Girişleri

1. Zemindeki çatlaklar
2. Yapı bağlantı noktaları
3. Duvar çatlakları
4. Asma kat boşlukları
5. Tesisat boru boşlukları
6. Duvar arası boşlukları
7. İçme suyu

  Bina Radon Girişleri ile ilgili görsel sonucu

 

 

 

  • Radon Neden Problem Olarak Görülmektedir?

Genelde insanlar zamanlarının hemen hemen % 90'ını kapalı mekânlarda geçirdikleri için radona maruz kalmaları önemli bir problem olarak ortaya çıkmaktadır. Binalardaki radon kaynağının büyük bir kısmı, binanın temelindeki toprak ve kayalardır. Radonun büyük kısmı, binalara, altındaki toprak ya da kayalardan girer. Radon ve diğer gazlar, toprak boyunca yükselir, binanın altında hapsolur. Hapsolan bu gazlar, basınç oluşturur. Evlerdeki hava basıncı genelde topraktaki basınçtan daha düşüktür. Binanın altındaki bu yüksek basınç nedeniyle gazlar yerden ve duvarlardan, daha çok çatlak ve boşluklardan, bina içlerine sızarlar.

Radon özellikle yeraltı suyu olmak üzere, suda da çözünebilir. Tipik olarak, musluktan akan su içindeki radonun 10000'de biri havaya yayılır. Sudaki radon miktarı arttıkça, bina içindeki radon düzeyi de artacaktır. İnşaat sektöründe kullanılan yapı malzemelerinde bulunan eser miktardaki uranyum da binalardaki radon düzeyini arttırıcı etmenlerden birisidir.

Radon Risklerinin Azaltılması İçin Alınabilecek Tedbirler Nelerdir?

  • Yapı malzemelerinin radyoaktivite analizleri ve doz değerlendirmeleri yapılarak, değerlendirme sonuçları tavsiye edilen radyoaktivite düzeylerinin üzerinde olan malzemeler bina yapımında kullanılmamalıdır.
  • Binaların, özellikle bodrum katlarının toprakla yalıtımı iyi yapılmalıdır. Bodrum katların ve zemin katların tabanına şap, beton vb. dökülmelidir. Toprak ile temas eden yüzeyler sızıntıya imkân vermeyecek şekilde izole edilmelidir.
  • Radon düzeyi yüksek olabileceğinden, 20 yıldan eski olan evlerde çatlakların kapatılması, yalıtım ile bakımı sürekli yapılmalıdır.
  • Yerden ve duvarlardan bina içine sızan radon gazı bina dışına çıkamazsa bina içindeki yoğunlaşma artacaktır. Bu nedenle kapalı ortamların havalandırılmasına özen gösterilmelidir.
  • Evlerde, kapı ve pencerelerde izolasyon yapıldıysa havalandırma süresi arttırılmalıdır.
  • Radonun kanser riskini arttırdığından, kapalı ortamlarda sigara içilmemelidir.

Sonuç ve Değerlendirme

Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) tarafından 1986 yılında meydana gelen Çernobil felaketinden ders alınarak geliştirilen, Radyasyon Erken Uyarı Sistemi Ağı (RESA) istasyonlarından 24 saat esasına göre, başta sınırlara yakın bölgeler olmak üzere çevresel radyasyon ölçümü yapılmaktadır. Canlı olarak bu ölçümlere www.taek.gov.tr adresinden ulaşılabilmektedir. RESA istasyonlarının yer tespitinde komsu ülkelerdeki nükleer santral durumu dikkate alınmıştır. Herhangi bir nükleer santral kazası, terör amaçlı veya kazara radyoaktif madde kullanımı gibi nedenlerden dolayı radyasyon seviyesindeki değişimler anında tespit edilebilmektedir.

Doğal radyasyon kaynaklarının başında toprak ve güneş geliyor. Güneşin yanı sıra uzayın derinliklerinden ve hatta galaksilerden, atmosfer içindeki atomlarla etkileşerek gama radyasyonu olarak dünyaya gelen kozmik ışınlar da doğal radyasyon kaynakları olarak biliniyor. Işık görünen, ısı da hissedilen bir radyasyon kaynağıdır.

Radyasyondan tamamen arındırılmış bir ortamda yaşamamız ve ondan tümüyle korunmamız şimdilik mümkün gözükmemektedir. Ancak, bazı önlemler alarak maruz kalabileceğimiz radyasyon miktarını en aza indirmeye çalışabiliriz.

 

Kaynakça

 

1. Radyasyon, İnsan ve Çevre; Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) Yayını, 2010.

2. Çevresel Radyasyon; Bilim ve Teknik Dergisi, Nisan 2011, Sf.41.

3. Doğal ve Yapay; NTV Bilim Dergisi, Nisan 2011, Sf.49.

4. Nükleer Enerji ve Radyasyondan Korunma; Doç. Dr. Sevilay Hacıyakupoğlu, Ders Notları, Eylül 2011.

5. http://www.taek.gov.tr/radyasyon-izleme/radyasyon-erken-uyari-sistemi-agi-resa.html Erişim Tarihi: 25 Ağustos 2017.

6. https://www.researchgate.net/publication/317579186_Turkiye'de_Dogal_Radyasyon_Kaynaklari_ve_Tibbi_Jeolojik_Etkileri , Erişim Tarihi: 26 Ekim 2017.