Twitter
Visit Us
YOUTUBE
YOUTUBE
LINKEDIN
Share

İkinci dünya savaşı sonrasında sosyalist bir Çin’in ortaya çıkması sürecinde Çin’e en yakın olan bir ülke olarak İngiltere yeni dönemde de başı çekerek, kapitalist Çin’in oluşturulmasında Hong Kong adasını bu ülkeye iade ederek önemli bir katkı sağlamıştır. Daha sonraki yıllarda Çin ve İngiltere ticareti önemli miktarda gelişmeler gösterirken, Avrupa ekonomisinin durgunluğundan şikayet eden İngiltere, bu birlikten Brexit kararı ile çıkarak bağımsız bir siyasete yönelmiş ve daha sonra da Çin ile bir araya gelerek Pekin-Londra hattında etkin olacak bir yeni İpek yolu oluşumunu gerçekleştirmiştir. Yeni İpek yolu resmen gündeme gelirken “Bir kuşak ve bir yol” sloganı kullanılmış ve bu doğrultuda yepyeni bir İpek yolu inşa edilmeye başlanmıştır. Sosyalist rejimi ile refah toplumuna ulaşmayı hedefleyen Çin, kapitalist yönü ile de aynı hedefe yönlenerek, kısa bir zaman dilimi içinde dünyanın en zengin ülkesi olma başarısını göstermiştir. Ekonominin geliştirilmesi ile daha üst düzeyde refah toplumuna geçmeyi düşünen Asya ülkeleri, kısa zamanda Çin’in yanında yer alarak yeni İpek yolu üzerinde kendilerine merkezi yer aramaya yönelmişlerdir. Yoksul ülkelerin batı emperyalizminin tuzağına düşerek savaşlara yönlendirilmesi gibi bir oyuna Çin seyirci kalmayarak, sahip olduğu yeni ekonomik gücü ile yoksul ülkeleri savaşlara sürüklenme batağından kurtarmaya çalışmaktadır. Bu çerçevede yeni kuşak ve yol inisiyatifi girişimi tam anlamıyla bir barış programı olarak devreye girmektedir. Pekin-Londra hattı üzerinde bulunan bütün Asya ve Avrupa ülkelerine yeni İpek yolunun refah oluşumu zenginlik olarak yansıtılırken, batılı emperyalistlerin engellemeleri öne çıkmaktadır. Kuşak ve yol girişimi bir barış girişimi olarak öne çıkartılırken doğayı koruyarak bölge halklarının insanı gereksinmelerinin karşılanmasına öncelik verecek bir proje olarak ilan edilmektedir. Çin’in cesur bir girişimi olarak gündeme gelen yeni kuşak İpek yolu, İngiltere’nin Avrupa Birliğinden çıkarak Çin’in yanına gelmesiyle birlikte daha hızlı bir gerçekleşme aşamasına gelmiştir. Batı emperyalizmine karşı çıkan doğu uluslarının lideri konumundaki Çin Halk Cumhuriyeti, insanlığı emperyalizmin esaretinden kurtarmak üzere yeni İpek yolu üzerinden bir büyük barış ve dayanışma projesini tüm insanlığa sunmaktadır.

Küreselleşme döneminde çok büyüyen Çin ekonomisi dünya liderliğine gelirken, eskiden kalma her türlü emperyal yapılanmaları tasfiye ederek yoluna devam etmeye çalışmaktadır. Ortak bir gelecek için insanlığın yararına girişimlerde bulunan Çin Halk Cumhuriyeti, yeni İpek yolu aracılığı ile de barışçı girişimlerini Asya, Afrika ve Avrupa kıtalarına yaymakta ve böylece ABD işgaline karşı bir İpek yolu dayanışması yaratarak, dünya barışını korumaya öncelik vermektedir. İnsanlığın birliğini engelleyen her türlü sorunun çözümüne öncelik veren Çin, dünyanın ana karası konumundaki üç büyük kıtanın üzerinde etkinliğini artırarak yoluna devam etmeye çalışmaktadır. Üç kıtanın ülkelerini ABD saldırganlığına karşı korumaya öncelik veren Çin diplomasisi, zamanla komşularla sıkı dayanışma sağlayarak emperyal saldırıların önünü kesmeye çalışmaktadır. Çin devleti Pekin’de düzenlemiş olduğu bir büyük kongre aracılığı ile uluslararası işbirliği ve dünya barışını korumak üzere Kuşak Yol (One Belt, One Route OBOR; Bir Kuşak Bir Yol) inisiyatifini başlattığını açıklamıştır. Çin devlet başkanı bu kongre de Çin’in gelecekte yeni İpek Yolu aracılığı ile bölgesel ve kıtasal sorunların çözümüne ağırlık vereceğini resmen açıklamıştır. Daha iyi bir geleceğe yolculuk yaparken insanlığın öncelikle barış ve refah düzenine kavuşması gerektiğini belirten Çin devlet başkanı, aynı zamanda bütün ülkeler ile karşılıklı ilişkilerin geliştirilmesine de öncelik vereceklerini ilan etmiştir. Halklar arası dostluk ve dayanışma gücünün artırılabilmesi için Kuşak yol inisiyatifi ile hareket edeceğini açıklayan Çin; herkes için güvenlik politikalarına öncelik verileceğini, adalet ruhu ile insan ilişkilerinin daha eşitlikçi bir çizgide düzenleneceğini, terörün önlenmesi için her türlü girişimin yapılacağını, halk kitlelerinin daha fazla refah düzenlerinden yararlandırılacağını, ekonomik büyüme sağlanırken yeniliğe yönelen bir kalkınma oluşumuna öncelik verileceğini, her türlü kalkınmanın çevreci çizgide doğaya açılacağını açıklamıştır.

Farklı ülkeleri ve uygarlıkları birbirine bağlayacak olan orta kuşak yol projesi, herkes için yenilikler getirerek daha iyi bir dünya düzeninin oluşumuna katkı sağlayacak gibi görünmektedir. İnsanlık için ortak bir eğitim ve kültür düzeni oluşturulması çabalarında yeni İpek yolunun alt yapı sağlayacağını söyleyen Çin devlet başkanı, herkesin kazanacağı ve çok yönlü bir çizgide çalışacak Kuşak Yol projesi sayesinde turizmin gelişeceği ve insanların eskisinden çok daha fazla sayıda ülke görmesinin sağlanacağı yeni İpek Yolu girişiminin hedefleri arasında yer aldığını açıklamıştır. Kapitalizmi emperyal çizgide uygulayan batılı ülkelerin Çin’in önderliğindeki yeni İpek Yolu projesine karşı çıkmaları ya da bu büyük projeye engel olmalarına izin verilmeyeceği de açıkça ifade edilmiştir. Yol güzergâhında yer alan bütün ülkelerin sınır komşuluğu üzerinden sıkı bir dayanışma içine girerek ortak refahtan pay almalarına dikkat edileceği de resmi toplantıda açıklanmıştır. Kökleri kadim İpek Yoluna giden yeni Kuşak yol projesinin bir an önce tamamlanabilmesi için bölge devletlerinin işbirliği yapmaları talep edilmiştir. Uzun bir yolculuğun yalnızca tek adımla başladığını söyleyen Çin atasözünü dile getiren Çin devlet başkanı, Roma’nın bir günde kurulmadığını bu yüzden belirli bir süre içinde Kuşak Yol projesinin tamamlanmasına çaba gösterileceğini de dünya kamuoyuna ifade etmiştir. Çin böylesine bir büyük proje ile tüm insanlığa işbirliği önerirken, terör ve savaşlara yol açan emperyal kapitalizme karşı bir dayanışma oluşumunu da gerçekleştirmiştir. Özellikle Rusya, Hindistan ve Brezilya gibi çok büyük ülkelerle işbirliği yaparak oluşturduğu BRIC ülkeleri dayanışması aracılığı ile alternatif bir yeni dünya düzeni oluşturabilmek için çaba göstermiştir.

Yeni dönemde dünya liderliğine soyunan Çin, yeni yıla girerken açıklamış olduğu “Yeni Dünya Bildirisi “ ile yepyeni bir uygarlık yapılanmasının gerçekleştirilmesi gerektiğini açıkça ilan etmiştir. Çıkış noktası olarak insanlık kavramını ele alan Çin devleti, insan odaklı bir bakış açısı ile her türlü dünya efendiliği ya da hegemonyacılık girişimlerine karşı çıkarak, daha hümanist bir dünya düzeni için bütün ülkelere işbirliği çağrısında bulunmuştur. Bağımsızlığını koruyabilen devletlerin daha insancı politikalar ile kendi toplumlarının ilerlemesine katkı sağlayacağını kabul eden Çin yönetimi, milli devletlerin bir araya gelerek emperyalizme karşı bir insanlık barikatı oluşturmaları gerektiğini ifade etmiştir. Ekonomik gelişmelerin yarattığı refah düzeyinin daha adil bir biçimde paylaştırılması gerektiğini Çinliler her fırsatta dile getirmişlerdir. Terör ve savaşlara karşı bir ortak güvenlik sisteminin güçlü bir biçimde kurulması için bütün devletlerin işbirliği yapması istenmiştir. Yepyeni bir uygarlık düzeni ile yeni bir dünya düzenine girilmesi gerektiğini vurgulayan Çin yönetimi, bu doğrultuda atılması gereken adımları da yılbaşı bildirisinde saymıştır. Yeni dünya bildirisi ile alternatif bir küresel düzen öneren Çin devleti, bu doğrultuda bütün devletlere ve halklara dönük bir çağrı yapmıştır. Kapitalist ekonomisinin yanı sıra sosyalist devlet düzenini de koruyarak sürdüren Çin her açıdan büyük bir atılıma girerek, insanlığın gereksinmesi olan farklı bir dünya düzeni oluşturabilmek üzere adımlarını atmaya devam etmektedir. Yaşam standartlarının istikrarlı bir biçimde yükseltileceği toplum düzeni ile birlikte kalkınmaya yönelik olarak atılan adımların ekolojik gerçeklere ve çevre koşullarına uygun olarak sürdürülmesi gerektiği gene Çin aracılığı ile kamuoyuna aktarılmıştır. Pekin’de yapılan bir toplantı ile Pekin inisiyatifi adı altında haksız ve adil olmayan dünya düzenini değiştirmek üzere, Çin’in her türlü girişimde bulunacağı bir anlamda insanlığa vaat olarak açıklanmıştır. İşlemeyen demokrasilerin ve çökme noktasına gelmiş devlet düzenlerinin yeniden onarılabilmesi için küresel bir işbirliği programını insanlığa sunan Çin yönetimi, önümüzdeki dönemde bu doğrultuda her türlü girişimlere kalkışacağını da bir söz verme olarak ifade etmiştir. Bir anlamda, var olan dünya düzenindeki bütün sorunlara yönelik çeşitli çözüm önerileri geliştiren Çin Cumhuriyeti bütün dünya halkları için geleceğin umudu olmaya yönelmiş ve önerdiği çözümlerle de yirmi birinci yüzyılın süper gücü olmaya adaylığını koyarak yeni bir seferberliğe kalkışmıştır.

Yeni dönemde Büyük Britanya İmparatorluğu ile Çin Halk Cumhuriyeti ortaklığında yeniden gündeme gelen İpek yolu oluşumu, geleceğin dünyasını belirleyecek gibi görünmektedir. Pekin’den yola çıkacak malların, Çin’in komşularından başlayarak Türkistan bölgesi ile Afganistan, Pakistan, İran ve Türkiye hattı üzerinden Akdeniz kıyılarına getirilmesi heyecan verici bir gelişme olarak, dünya ticaretini orta dünya çizgisinden batı pazarlarına taşıyacakmış gibi görünmektedir. Böyle bir proje doğrultusunda komşu olan ülkeler arasında sıkı bir dayanışma gerekmekte ve bu yoldan sağlanacak güvenlik hattı ile de Kuşak yolu projesi gerçekleşme yoluna girmektedir. İngiltere batı ülkeleri ile ilişkilerini yenilerken, Çin ABD ile Pasifik savaşını bırakarak dünya ticaretini Avrasya hattı üzerinden üç kıtanın ortasına getirirken, merkezi coğrafya da daha önceden geliştirilmiş olan Büyük Orta Doğu ya da Büyük İsrail gibi emperyal bölgesel projeler ile karşı karşıya kalmaktadır. ABD ve İsrail ikilisi kendi projelerini eski Osmanlı hinterlandı üzerinde geliştirmeye çalışırken, tüm Avrasya bölgesini üçüncü dünya savaşı olarak dile getirilen yeni bir kıyamet senaryosu ile karşı karşıya bırakmaktadırlar. İsrail sahip olduğu atom santralleri üzerinden bölgede üç yüzü aşkın nükleer silahı depolarken bütün merkezi coğrafya devletleri yok olma tehlikesi ile karşı karşıya bırakılmaktadır. Siyonist lobilerin denetimi altında tutulan dünyanın eski süper gücü olan ABD‘de tam bu aşamada bölgeye beş bin tır kamyonu dolusu silahı getirerek parasını petrol zenginlerinin banka hesaplarına el koyarak ödetmekte ve bu silahları hızla bölge ülkelerine dağıtarak yeni bir cihan savaşını kendi hegemonya düzenini korumak üzere İsrail siyonizmi ile gerçekleştirmeye çalışmaktadır. Çin ile Pasifik okyanusunda savaşmak istemeyen ABD’nin ise, yeni süper güç olan Çin’i Orta Doğu’da savaştırmak için çalıştığı görülürken, gelecekte Almanya önderliğindeki Avrupa kıtası ile Çin önderliğindeki Asya kıtasının ordularını Orta Doğu bölgesinde savaştırarak, süper güç konumuna gelmekte olan başlıca rakiplerini uzaktan kumandalı bir dünya savaşı ile yok ederek yeniden dünyanın tek egemen gücü haline gelmek istediği anlaşılmaktadır.

Türkiye tam bu aşamada komşuları ile birlikte geleceğin savaş alanı olabilecek merkezi bölgedeki devletler ile birlikte yok olmak tehlikesi ile karşı karşıya bırakılmaktadır. Yeni İpek yolunun içinden geçeceği merkezi ülkeler içerisinde Türkiye’nin İran ile birlikte komşu ülkeler olarak yer alması beklenirken, ABD’nin silah taşıyarak, İsrail’in saldırılar düzenleyerek kışkırtmaya çalıştığı Armegedon savaşı tehlikesi ile yüz yüze gelmektedirler. Bütün Asya ülkeleri ile birlikte İran ve Türkiye gelecekte çok kazançlı bir ortaklığa geliştirilmiş komşuluk ilişkileri üzerinden yönlendirilirken, böylesine büyük bir projeyi önlemek üzere ABD-İsrail ikilisinin orta kuşak üzerindeki yeni İpek yolunun önünü kesmek üzere, Türkiye ile birlikte bütün bölge ülkelerini üçüncü dünya savaşı konumundaki bir kıyamet senaryosuna doğru sürüklemektedirler. Türkiye yeni İpek yolu aracılığı ile daha gelişmiş ve zengin bir ülke olmaya doğru ilerlerken ve bu doğrultuda komşuları ile sıkı bir dayanışma içerisinde işbirliğine yönelirken, İsrail ile ABD’nin çıkarları doğrultusunda bir bölge savaşı merkezi alanda yer alan ülkelere dayatılmaktadır. Böylesine büyük bir savaşın bütün bölge ülkelerini yok etmesini planlayanlar ise, bu işe Türkiye-İran savaşını kışkırtarak başlamaya çalışmaktadırlar. Gelecekte Türkiye ve İran gibi iki komşu ülke, sınırları içerisinde barındırdıkları yüz elli milyonu aşkın Türk asıllı vatandaşları ile bir araya gelerek bir Merkezi Devletler Birliği adı altında antiemperyalist bir dayanışma düzenini dünya barışı için kuracaklarına, doğu ve batı güçlerinin cephe ülkesi olmaya doğru itelenmektedirler. Böylesine bir yok olma senaryosuna seksen milyonluk iki komşu ve soydaş ülke olarak İran ve Türkiye alet olmamalıdırlar. Bu amaçla, hem merkezi alan devletleri hem de İpek yolunda yer alan merkezi coğrafya ülkeleri yeni bir Avrasya paktında bir araya gelerek, Atlantik güçleri ile Siyonizm ortaklığının insanlığı yok etmeye yönelen savaş senaryolarını ortadan kaldırmalıdırlar. Atatürk’ün yurtta ve dünyada barış ilkesine bölgede de barış anlayışı da bugün için acilen eklenmelidir.