Twitter
Visit Us
YOUTUBE
YOUTUBE
LINKEDIN
Share

BRICS DUVARI EMPERYALİZME KARŞI                 

Son aylarda birbiri ardı sıra gündeme gelen uluslararası kongreler ve toplantılar sürüp giderken, bugünkü dünya siyaseti normal koşulların ötesinde gelişmeler göstermektedir. Ülkeler ve devletler arası ilişkiler geçmiş dönemlerdeki gelişmelerin devamı olarak sürüp giderken, dünyanın değişik kıtalarında birbiri ardı sıra öne çıkan toplantılar ve kongreler üzerinden dünya siyasetinin eskisinden farklı çizgilerde gelişmelerin yönlendirmesiyle birlikte, yeni dünya düzeni arayışlarının beklenmeyen ya da istenmeyen çizgilere doğru kaydırmalar gösterdiği görülmektedir. Yapılan toplantıların, ev sahibi büyük ülkeleri öne çıkardığını ve toplantı merkezi ülkelerin komşu ülkelerle ya da belirli tasniflere göre biçimlendirilen bölge ülkelerinin katılımlarıyla, uluslararası alanda eskisinden çok farklı yeni arayışlara giriştikleri gözlemlenmektedir. Belirli kıtalar ya da bölgelerin dışına çıkan başka gruplaşmaların da yeni dönemde öne çıkarak evrensel düzeyde yeni ittifaklar üzerinden daha farklı yapılanmaları gündeme getirdiği anlaşılmaktadır. Bugün gelinen aşamada iki yüzü aşkın ulus devletin dünya haritası üzerinde yer alarak, diğer ülkeler ile karşılıklı ya da yakın mesafelerde duruş sergiledikleri ve son yıllarda bu çizgide ortaya çıkan yeni girişimler dünya kamuoyuna yansımaktadır. Bu tür gelişmeler sayesinde öne çıkan devletlerarası yeni ilişkiler hem bütün devletlerin içlerinde geliştirdikleri özel politikalarını, hem de komşu ülkeler üzerinden bölgesel ya da evrensel arayışlarına uygun bir çizgide eskisinden çok farklı yeni durumların ortaya çıkmasına da yardımcı olmaktadırlar. Dünya gündemi sürekli bu tür oluşumlara açık bir biçimde ilerleyip gelişirken, toplantı trafiği ya da büyük ülkelerin ağırlığını koyduğu kongreler üzerinden güçler dengesi öne çıkarılarak, bu duruma göre yeni yapılanmalara yardımcı olan oluşumların uluslararası arayışların yeni biçimlenmesinde son derece etkin oldukları görülmektedir.

Balkanlar, Karadeniz, Kafkaslar, Afrika ve Orta Doğu bölgelerinin çeşitli ülkelerinde sıcak çatışmaların yükselişe geçtiği bir aşamada, 22-24 Ağustos 2023 tarihlerinde Güney Afrika’nın önde gelen Anglo-Amerikan kenti olan Johannesburg’da bir araya gelen  BRICS ülkeleri, yeni dönemin çeşitli sorunlarının ele alındığı bir yeni zirve toplantısı yapmışlardır. 15. Zirve toplantısını yapan  BRICS örgütü uluslararası alanda batı emperyalizminin karşıtı bir çizgide gelişmeler gösterirken, bugün gelinen noktada uluslararası ekonomik ve siyasal gelişmelere uygun bir biçimde hareket ederek, son yıllarda değişmiş olan uluslararası dengelerin yeniden kurulabilmesi için önemli adımlar atmıştır. Batı emperyalizminin dışında kalan doğu ve güney ülkeleri içinde yer alan büyük devletlerin bu alanda öne geçerek bir an önce ortaya çıkan dengesizliklerin altında kalarak ezilip yok olmaya doğru sürüklenmelerini önleyebilecek girişimlerden birisi olarak ortaya çıkan  BRICS yapılanmasının, zaman içerisinde önemli adımlar atarak soğuk savaş sonrasında yok olup giden eski dengelere benzer paralel girişimlere kalkıştığı görülmektedir. Daha çok güney ve doğu bölgelerinde etkin olan bölgenin büyük devletlerinin öncülüğünde önce bir araya gelinerek batı emperyalizmine siyasal ve ekonomik açılardan alternatif arayışları, BRICS örgütü aracılığı ile öne sürülerek yeniden eski dengelere uygun ve paralel girişimlerin gündeme gelmesi için fırsatlar yaratılmaya çalışılmıştır. Güney Afrika Birliği topraklarında tarihi bir zirve toplantısını başarıyla tamamlayan ve içinde bulunulan bugünkü ekonomik ve siyasal sorunları ile boğuşan bu örgüt gelişmekte olan ülkeler içinden kendisine üye olabilecek diğer orta boy ve büyük ülkeler içinden yeni aday ülkeleri seçerek batı emperyalizminin karşıtı bir yeni oluşumu uluslararası alana yansıtmıştır. Batı dünyasının önde gelen büyük ülkeleri arasında kurulmuş bulunan bugünkü kapitalist düzenin eskisi gibi işlememesi ve yeni dönemde büyük ve küçük ülkeler arasındaki gelir dağılımının eskisine oranla daha kötü bir çıkmaza sürüklenmesi çerçevesinde BRICS örgütü son toplantısını başarıyla bitirmeye çalışmıştır.

BRICS ve Afrika başlığı altında yapılan Johannesburg toplantısında 94 maddelik bir bildiri yayınlanarak ve üye devletler arasındaki ortaklık statüsünün değişen koşulları dikkate alınarak yeni bir yapılanmaya gidilmek istenmiştir. BRICS’in yeni üyelik ve ortaklık statüleri yeniden belirlenirken, aynı zamanda yeni dönemde birlikte hızlandırılmış büyüme ile birlikte sürdürülebilir kalkınma çabasının sonuç verebilmesi için çalışmalar yapılmıştır. Yeni BRICS deklarasyonunun ara başlıkları olarak kapsayıcı çok taraflı örgütlülük, iş hayatında kadınların yeri, iklim krizi, barış ve kalkınma ortamlarının üye ülkeler arasında teşvik edilmesi, karşılıklı hızlandırılmış büyüme için ortaklık, insanlar arası değişim çalışmalarının derinleştirilmesi ve kurumsal gelişim başlıkları kullanılmıştır. Emperyalizmin ağır baskıları altında sömürgelikten kurtulamayan Afrika ülkelerinin muhtaç olduğu destek ve yardımların belirli bir program çerçevesinde, Asya ve Afrika ülkelerine sağlanması konularında BRICS örgütü kendini yenileyerek, bu gibi ana sorunların üst düzeyde çözümler yaratması çabalarına eski zirvelere oranla daha fazla yer verilmiştir. ABD merkezli batı kapitalist sisteminin dolara dayanan yapılanması yüzünden bütün dünya ülkelerinin fazlasıyla rahatsız olması gibi istenmeyen bir durum ortaya çıktığı için, BRICS zirvesindeki ana tartışma konularından birisi dünya ticaret sistemi içinde yeni para rejiminin nasıl olması gerektiği olmuştur. ABD hegemonyasının sağladığı dolarizasyon uygulamalarının yarattığı haksızlıklardan kurtulmak isteyen üye ülkeler alternatif bir para sistemi getirilmesi için yeni seçenek arayışlarına yönelmişlerdir. Dünya ülkeleri arasında giderek gelişmekte olan ticaret sisteminin, emperyalist sömürü uygulamalarından kurtulabilmesi için yerel ve ulusal para birimlerinin daha fazla kullanıldığı yeni bir adil düzenin oluşturulabilmesi çerçevesinde, teşkilata üye olan ve gelecekte üye olacak aday ülkeler arasında yeni yaklaşımlar geliştirilmeye çalışılmıştır. Tüm BRICS üyeleri için ortak bir para biriminin oluşturulması ile birlikte Dolar, Euro ve Sterlin gibi batı kaynaklı para sistemlerinin sona erdirilmesi karara bağlanmıştır.

Bütün Asya ve Afrika ülkelerinin temsilcilerinin katıldığı zirve toplantısında aday ülkeler arasından yeni üyeler seçilerek örgütün güçlenmesine öncelik verilmiştir. Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika’nın katımlarıyla kurulmuş olan BRICS örgütü altı yeni devletin örgüt üyeliğine kabul edilmesiyle, yeni dönemde daha güçlü bir biçimde batı emperyalizminin saldırı ve baskılarına karşı çıkarak, daha adil bir yeni dünya düzeni için mücadele etmeye devam edeceklerdir. Yirmiye yakın ülke örgüte tam üye olmak için başvuruda bulunmasına rağmen, genel kurul toplantılarında konu ele alınarak tartışılmış ve Arjantin, Mısır, Etiyopya, İran, Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri altı yeni üye olarak resmen ilan edilmişlerdir. Dünya konjonktüründe yeni ortaya çıkan gelişmelerin etkisi ile yeryüzünde bulunan ülkeler arasında bir jeopolitik ve stratejik değerlendirmeler yapan örgüt genel kurulu, Arjantin ile Güney Amerika’ya, Mısır ve Etiyopya ile Afrika kıtasına, Suudi Arabistan ile Birleşik Arap Emirlikleri’nin üyeliklerine öncelik tanırken, örgüt yönetimi uluslararası alanda son aşamada gündeme gelen yeni jeopolitik gelişmeleri esas alarak bir değerlendirme yapmıştır. İnsan topluluklarını emperyalizmin kıskacından kurtaracak özgürlükçü bir yaklaşıma olan gereksinme giderek artarken, Hindistan, Çin, Rusya ve Brezilya gibi büyük ve kalabalık devletlerin dünyanın genel gidişi doğrultusundaki destek sağlayıcı çabalarını artırarak ve batılı kapitalist ülkelerin önlerini keserek denge sağlayıcı girişimlerde bulunmaları gerekmektedir. Batının dışında kalan dört büyük devletin öncülüğünde kurulmuş bulunan BRICS örgütünün yeni dönemde Arjantin, Mısır, Arabistan ve Etiyopya gibi ikinci derece büyük devletlerin katılmasıyla birlikte, batı emperyalizminin önüne daha büyük bir duvar seddi çekilmiş bulunmaktadır. Emperyalizme karşı bir büyük dayanışma ile yaratılan bu örgütlenmenin beklenen küresel dengeleri oluşturabilmesi için yeni bir küresel düzenin yaratılması gerekmektedir. Bütün kararlarını oy birliği ile alan bu yeni örgütün verdiği kararların başarıyla uygulanabilmesi için, üye ülkeler arasında sıkı bir dayanışma kurulması beklenmektedir. Küresel saldırganlıklara karşı insanlık ölçülerine dayanan bir denge kurmak, BRICS örgütünün hedefidir. Üçüncü dünyanın bağlantısızlar hareketinin yansımaları bu örgütü etkileyerek yönlendirmiştir. Bu çerçevede bugün bu örgütün uluslararası alanda etkilerinin artırılması gerekmektedir.

Sovyetler Birliğinin yıkılmasından sonra soğuk savaş biterken bir de iki kutuplu dünyanın son aşamasına gelinmiş ve bu doğrultuda batı uygarlığının dayatmaları ile tek kutuplu bir dünyaya doğru gidiş ve yönelmeler batı merkezlerinde öne çıkan bir beklenti olarak değerlendirilmiştir. Ne var ki, sosyalist sistemin çöküşünden bu yana neredeyse yarım yüzyıllık bir zaman dilimi geçmesine rağmen emperyalistlerin peşinde koştukları insanlığı köleleştirecek boyunduruk düzeni halen kurulamamıştır Tek merkezli bir büyük dev yapılanma hedeflenirken yüz yıl önce hazırlanmış olan ABD merkezli tek kutuplu dünya düzeni kurulamamıştır. İki yüzden fazla devletin yeryüzü haritasında yer aldığı tek kutuplu bir alternatif küresel düzen tekelci şirketlerin bütün çabalarına rağmen, ABD öncülüğünde bir küresel imparatorluk bir türlü bugünkü koşullar altında kurulamamıştır. Böylesine bir durum ortaya çıkınca bunun üzerine alternatif arayışlarda öne çıkmıştır.  BRICS böylesine bir arayışın ürünü olarak gündeme gelince, zengin ülkeler arasındaki dayanışma ya da ortaklıkların kurulması daha geniş boyutlarda tartışılmaya başlanmıştır. Alternatif arayışların daha da öne çıktığı bir aşamada dünya yeniden iki kutuplu bir düzene doğru kaymaya başlamıştır. G-20 başlığı altında bir araya gelen zengin ülkelere karşı, Afrika ve Asya’nın yoksul ülkelerinin dayanışma ve birlik oluşturma girişimleri giderek zaman içinde öne çıkmıştır. Batılı ülkelerin kendileri için oluşturdukları korumalı çıkar düzenine karşı insanlık yeniden iki kutuplu dünya düzeni kurma aşamasına gelmiş bulunmaktadır.  BRICS örgütünün en son olarak kurulduğu yeni aşamada zengin ülkelerin G-20 örgütüne karşı, yoksul ülkeler arasında da BRICS çatısı altında bir araya gelerek kalıcı bir yeni Birleşmiş Milletler örgütlenmesinin kurulmasına olan gereksinim giderek daha da artmaktadır. Yeni dönemde uluslararası örgütlenmeler açısından bir değerlendirme yapıldığı bu aşamada dünya zenginler ve yoksullar olarak ikiye bölünmekte ve böylece yeniden iki kutuplu bir dünya arayışı gündeme gelmektedir.

BRICS örgütü insanlığı iki kutuplu yeni bir küresel düzene doğru sürüklerken zenginler ile yoksulların kendi çıkarları doğrultusunda örgütlenerek mücadele yollarına başvuracakları anlaşılmaktadır. Tarihin her döneminde güçlüler-zayıflar ayırımı yapıldığı gibi bugün de zenginler-yoksullar ayırımı yapılmakta ve bu doğrultuda dünya ülkeleri bir araya gelerek yeni bir kamplaşma modeline girerken, aslında bir anlamda yeni dünya düzeninin kendiliğinden gelişmekte olan alternatif modeli de ortaya çıkmaktadır. Belirli konular ya da ilkeler çizgisinde birliktelikler oluşurken, aynı bölge, havza ya da uzayıp giden toprakların komşuları düzeyinde yeni birliktelikler ya da örgütlenmeler birbirinin ardına öne çıkmaktadır. Zengin ülkelerin yer kürenin batı ve kuzey bölgelerinde bir araya gelerek toplandıkları görülünce, zenginlerin merkezi olan dünyanın kuzey ve batı bölgelerinde, zengin ülkeler dayanışmaları ya da birliktelikleri kendiliğinden öne çıkmaktadır. Yer kürenin ekvator ya da diğer hatlar üzerinden bölümlenmesi de bu tür dayanışmaların içerisinde bölgesel gruplar olarak dünya sahnesine yeni katılımları öne çıkarabilmektedir. Batı ülkeleri batı bloku ya da kuzey ülkeleri bir kuzey birliği oluşumunu hedefleyerek dünya sahnesinde yeni dayanışma örgütlenmelerinin örneklerini verirlerken, zengin kuzey ülkelerine karşı güneyin yoksul ülkelerinin ya da gene gelişmiş batı ülkelerine karşı çizgide doğunun terk edilmiş yoksul ülkelerinin devreye girerek Şangay örgütü gibi bir batı karşıtı yapılanmayı yeni bir alternatif olarak öne çıkarabilmektedir. Çin’in önderliğinde Şangay örgütü kurularak harekete geçince,  Hindistan-Rusya ve Brezilya gibi çok büyük devletlerin gelişmiş batı ve kuzey birlikteliğine karşı az gelişmiş ya da gelişmekte olan devletleri içine alan yeni bir birliktelik olarak ya da bir güney ve doğu ülkeleri birliği olarak, BRICS örgütünün dünyanın en geniş topraklarına sahip olan Brezilya, Rusya ve Hindistan’ın öncülük ettiği bir güney ve doğu birlikteliği görünümünde dünya haritası üzerinde meydana çıktığı açıkça görülmektedir.  BRICS örgütü bir anlamda kuzey ve batının küreselleşmesine denge arayışı çizgisinde, Brezilya öncülüğünde bir küresel güneyin ortaya çıkışıdır. Çin ve Hint birlikteliği Brezilya’nın katılmasıyla birlikte küresel güney doğuyu yaratmıştır.

Yeni dünya düzeni yeryüzü haritaları üzerinde biçimlenirken, harita üzerindeki yönlerin belirlenmesiyle doğu-batı ve de kuzey-güney eksenleri üzerinde yeni bölgesel yapılanmalara doğru dünya ülkeleri adım atmaktadır. Yeryüzünün kuzeyinde ya da batısında olduğu gibi güneyinde ve doğusunda da aynı biçimde bölgesel yapılanmalar ortaya çıkmakta ve bu doğrultuda kuzeylilik ya da güneylilik gibi bölgesel tanımlamalar üzerinden insanlar harita üzerindeki jeopolitik tanımlamalara göre gruplanmaktadır. Kuzey kutbu ile güney kutbu arasında yer almakta olan yer küre olarak dünya yusyuvarlak bir top biçiminde günlük dönüş seyrini sürdürerek tamamlama peşinde sürüklenirken, kuzeye karşı güneyin, batıya karşı da doğunun öne geçerek tam anlamıyla bir küresel topun dönüş seyri devam etmektedir. Böylesine bir gelişme sonucunda kuzey ülkeleriyle doğu devletlerinin ya da batı ülkeleriyle güney devletlerinin bir araya gelerek yeni bölgesel ya da küresel birliktelikler ile beraber daha farklı uluslararası örgütlenmelere yönelebildikleri anlaşılmaktadır. İki dünya savaşı sonrasında yeni bir dünya düzeni kurulurken, yer kürenin yönlere ve bölgelere bakılarak yeniden bölümlendirilmesi ya da tanımlanması yeni dünya düzeni arayışları sürecinde gündeme gelirken, küresel ya da bölgesel birlikteliklerin BRICS örneğinde olduğu gibi, kurucu ya da katılımcı ülkelerin isimlerinin baş harflerinin yan yana getirilmesiyle daha özgün bir isim yaratılabilmektedir. BRICS örgütü önce Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çinin katılımlarıyla kurulmuş daha sonraki ikinci aşamada ise eski bir İngiliz sömürgesi olarak Güney Afrika Birliği, batı dünyasının temsilcisi olarak bu çok yönlü yapılanmaya üye olarak alınınca, Güney Afrika’nın baş harfi olan “S” harfinin örgütün ismine eklenmesiyle birlikte bu uluslararası kuruluşun adı BRICS olarak değiştirilmiştir. Şimdi gelinen yeni aşamada 6 adet büyük ve orta boy devlet güney bölgesinin içinden seçilerek, örgütün genel kuruluna tam üye statüsünde katılma hakkını elde etmişlerdir. Brezilya’yı yalnız bırakmamak için Arjantin, Afrika’yı temsilen Etiyopya, Arap dünyasının temsilcisi olarak Mısır ve BAE, Şii dünyasının temsilcisi olarak İran, örgüte yeni aşamada tam üye oldukları için BRICS örgütü artık 11 üyeli bir uluslararası organizasyon olarak genişleyerek daha güçlü hareket etme şansını elde etmiştir. Ne var ki, örgütün ismi kuruluş aşamasında kurucu büyük devletlerin isimlerinin baş harflerinin birleştirilmesiyle elde edildiği dikkate alınırsa, o zaman yeni katılan üye devletlerin isimlerinin baş harflerine uygun ya yeni bir isim konacak ya da diğer çok uluslu örgüt isimlerine benzer yeni bir simgesel ad konulabilecektir.

Büyük devletler dünyayı kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaya alışkın oldukları için farklı isimlere yönelerek uluslararası kuruluşları kendi damgaları altına almak isterler. Az gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkeler ise devlerin çekişmeleri altında kalmamak ve çatışmalarda ezilmemek için ülkelerin hasım ya da rakip yapılanmamalara girmemeye çalışmaktadırlar. Küçük ve orta boy ülkeler kendi çıkarları açısından her ülke ile özgürce ticari ya da siyasal ilişkilere girebilmek için çaba sarfederlerken, büyük devletler kendilerini uluslararası ilişkilerin tam ortasına koyarak hareket ederler ve bu doğrultuda da uluslararası ilişkilerde hegemonyacı bir tavır izleyerek birbirleriyle rekabete kalkışabilirler. Büyüklerin hegemonyacı yaklaşımlarına karşılık, küçük ve orta boy devletlerin her zaman için denge arayıcı ve büyükler arasındaki sürtüşmeleri önleyici çizgide birliktelik veya ortak tavır ortaya koyabilirler. Bu tür çekişmelerde diğer devletler kendi çıkarları için arayışlarını sürdürür ve uluslararası alanın açık bölmelerinde yeni arayışlarına devam edebilirler. Bu gibi arayışlar ve girişimlerin sonuç vermediği aşamada, bazı büyük ülkeler hegemonyacı politikalarını öne çıkararak çeşitli devletleri iş birliği ve farklı ortaklıklar üzerinden kendilerine bağlayarak iki kutuplu ya da çok kutuplu dünya düzeni sürecinde giderek çatışmalar ya da savaşlara dönüşebilecek kamplaşmalar ve kopmaların önünü açabilir. Gelinen yeni noktalarda kutuplaşmalar ortaya çıkabilmekte ve böylesine oluşumların öne geçtiği aşamalarda ise, kutuplaşmaların sert bir biçimde kamplaşmalara dönüştükleri veya sıcak çatışmalara doğru kayma gösterdiği görülebilmektedir. Yeni dünya düzeni oluşturma aşamasında tek ya da iki kutuplu bir dünyadan çok kutuplu bir yapılanmaya doğru ortaya çıkan gelişmelerin barış yerine savaşlara yol açabileceği gündeme gelebilmektedir.  BRICS örgütü çok kutuplu dünyada iniş ve çıkışlarla uğraşırken bazan çeşitli yaklaşımların çatışması yaşanmaktadır.

Bütün örgütler ya da kuruluşlar gibi BRICS örgütü de genişlemeye doğru yönelince, son zirve toplantısında yeni üyelerin katılmalarıyla BRICS örgütü çok renkli bir modele kaymıştır. Suudi Arabistan ile İran, Mısır ile BAE, Rusya ve Çin gibi tercihleri birbirinden çok farklı hatta birbirine karşı zıt çizgide olan ülkelerin çok kutuplu bir dünyanın öncüsü konumundaki BRICS örgütünün içinde ne gibi gelişmelere yol açacağı şimdiden bir merak konusu olarak öne çıkmaktadır. Avrupa Birliği ya da batı ülkelerinin oluşturduğu birliktelikler devam ederken, Şangay Örgütü ya da BRICS gibi uluslararası kuruluşların çatısı altında üye devletlerin haklarını aramaya yönelmeleri, dünya ülkeleri arasında ciddi anlamda çelişki ve çatışmalara yol açabilecektir. Rusya’nın BRICS örgütü içinde hegemonyasını taşıyarak öne çıkmasıyla birlikte Endonezya gibi bir gıda ve tarım ülkesinin BRICS üyeliğine kabul edilmemesi gibi olumsuz bir durum ortaya çıkmıştır. İran ile Arabistan arasındaki gerginliklerin de bu örgütün çatısı altına taşınması Doğu-Batı ve de Kuzey-Güney eksenlerinde çok yönlü hareket ederek yeni dünya düzeninin öncüsü olmaya çalışan bir örgüt olarak BRICS teşkilatını zor durumlara sürüklemektedir. Rusya’nın örgüt içinde gücü giderek artarken, Ukrayna savaşı nedeniyle yaşanan olaylar Çin, Hindistan, Brezilya gibi büyük ülkeler ile eski üçüncü dünyacı Arabistan, İran ve BAE gibi devletleri de rahatsız etmektedir. Çok kutuplu dünya düzeninin giderek gelişmesi ve yeni sıcak olayların böylesine çelişkili bir biçimde birbiri ardı sıra devreye girmesiyle birlikte kaotik bir ortam kendiliğinden gündeme gelerek, BRICS örgütünü diğer uluslararası kuruluşlar gibi inişli çıkışlı bir istikrarsız ortama doğru sürüklemektedir. Böylesine bir durumda gelişmekte olan ülkelerin Batılı banka ve kredi kuruluşlarının sağladığı yeni olanaklar çerçevesinde, eskisinden farklı bir çizgide girişimlerde bulunacağı şimdiden tahmin edilebilmektedir. Çok kutuplu dünya düzeni giderek yeni merkezlerin oluşumu ile zenginleşirken, ülkeler ve devletler hem eski hem de yeni ilişkileri ile uğraşarak istikrarsız bir duruma sürüklenmektedirler. Bu gibi karışık durumların devletlerarası karışıklıklara yol açması durumunda kaos oluşumları hızlı bir şekilde gelişerek uluslararası düzenleri ve ilişkileri bozabilmektedir.

Birleşmiş Milletlerin dünyayı yönetme görevini tam olarak yapamaması nedeniyle, yeni kuruluşların gündeme gelmesi kaçınılmaz bir sonuç olarak öne çıkmıştır. BRICS konumunda bir küresel örgütün kurularak devreye girmesi, dünya ekonomisinin ve buna dayalı olarak da küresel sistemin sona ermesi gibi yeni bir tür değişimi gündeme getirmektedir. Özellikle ikinci dünya savaşı sonrasında ABD merkezli dolara dayalı dünya sisteminin kurulmuş olması, ABD’yi ve parası olan doların üstün konumda olmasını belirlemiştir. Eski dünya imparatorluğunun kurucusu olan İngiltere’yi yanına alan, eski ve yeni patronlar olarak hareket eden Britanya İmparatorluğu ile ABD ikilisi, tam anlamıyla egemen olma konumuna gelmeleriyle birlikte sterlin ve dolar birlikteliği Anglo -Sakson üstünlüğünü yerleştirmiş, Avrupa Birliğinin parası olarak Euro’nun ortaya çıkması ile birlikte Mark, Frank, Liret gibi ülke paraları sistem olarak geçersiz bir duruma getirilmiştir. Rusya, Çin, Hindistan ve Brezilya gibi büyük devletler kendi paraları aracılığı ile ticaret yapmaya kalkıştıkları noktalarda dünya ekonomisinde dolar ve sterlinin üstünlükleri sarsılmaya başlamış ve bundan yararlanan diğer BRICS örgütü üyesi devletlerin kendi para birimleri üzerinden dünya ticaretinde yeni bir düzen kurulmaya çalışılmıştır. Bu aşamada büyük devletler ile BRICS üyeleri arasında dolar ve sterlin düzenine karşı mücadele, giderek tırmanmış ve bu durumda büyük devletler kendi paralarına dayalı ticaretin geliştirilmesi için çalışırlarken BRICS, Avrupa Birliği ya da Şangay örgütü gibi uluslararası ekonomik kuruluşlar üzerinden yeni bir dünya para sistemi oluşturulması için son yıllarda yoğun çalışmalar yapılmış ama bir türlü bu gibi girişimlerden sonuç alınamamıştır. Dünya para sistemi üzerinde en önemli çalışmaları BRICS üyesi ülkeler yapmış, ABD bu alanda Çin’e karşı İngiltere ve Hindistan ile ortak hareket ederek yeni para sistemi konusundaki yeni düzen getirme işini engelleyerek, Dolar’a dayalı kendi sistemini bugüne kadar korumasını bilmiştir. Hindistan kökenli bir politikacının İngiltere başbakanı olması, gene Hint asıllı bir savcının da ABD başkan yardımcısı olması tesadüf değil; bir Anglo-Sakson dayanışmasıdır.

Çin’e karşı Anglo-Sakson dayanışmasını öne çıkartan Büyük Britanya siyaseti ile ABD küresel ekonomik hegemonyasını korumayı başarırken, BRICS örgütünün yeni para sistemi çalışmaları devam etmiştir. Doğunun büyük dev ülkeleri küresel sisteme yeni kutup merkezleri olarak girerken, Dolar hegemonyasına dayanan Amerikan emperyalizminin para sistemine karşı, bütün büyük devletler ve kuruluşlar seferber olarak, dünyanın yeni bir para sistemi üzerinden daha gelişmiş bir ekonomi düzenine kavuşabilmesi için yoğun çalışmalara devam etmiştir. ABD Rusya ile iş birliğine giderek para sistemini kurtarmaya çalışırken, Hindistan ile Rusya Avrupa Birliği ile Çin’e karşı ABD tarafından kullanılmıştır. Bu noktada ABD hem Britanya ile hem de Hindistan ile dayanışma içinde bir Anglo-Sakson birlikteliği uygulamaya geçerken, Rusya ile de uzaktan paslaşmayı kendi küresel hegemonyası açısından gerekli görerek bu doğrultuda uygulamalara öncelik vermiştir. ABD hegemonyası geçmişin patronları olan Avrupa ülkelerine karşı Londra ve Yeni Delhi merkezli yeni açılımları gündeme getirirken, yeni farklı uygulamalar aracılığı ile Çin, Almanya, Fransa’nın eskiden olduğu gibi küresel bir hegemonya peşinde koşmalarını önleme doğrultusunda, İngiliz ve Hindistan destekleri ile Anglo-Sakson dayanışmasını geçmişten gelen Breton-Woods antlaşmaları aracılığıyla yeni yüzyılın ilk dönemlerinde de kullanılmıştır. Son zirve toplantısının yapıldığı Güney Afrika cumhuriyetinin de eski bir İngiliz sömürgesi olması; Anglo-Sakson dayanışmasının geçmişten gelen bütün Britanya imparatorluğu üyesi ülkelerde geçerli olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Birleşmiş Milletler örgütünde ABD’nin güçlü konumu yüzünden, doğu bölgesinin dev ülkelerinin okyanus ötesi Atlantik emperyalizmine karşı uluslararası alanlarda güçlü bir alternatif yapılanmayı, bugünün özel koşullarında gündeme getiremedikleri görüldüğü için, ABD ve ortaklarına karşı alternatif ekonomik ve siyasal alternatiflerin dünya siyasal sistemine aktarılabilmesi açısından, farklı örgütlenmelere ihtiyaç duyulduğu artık kaçınılmaz bir biçimde önem kazanmıştır.

Güney Afrika zirvesinde alınan kararların çok önemli olması nedeniyle bazı çelişkili konular öne çıkmış ama bunlar tam olarak önlenememiştir. Özellikle Şii İran ile Sünni Arabistan’ın aynı çatı altında bir araya gelmesi bugünün koşulları açısından çok anlamlıdır. Dünya çapında bir emperyalist kuşatma ile karşı karşıya kalınca mezhep ya da tarikat inançlarının anlamını yitirdiği ve ortak düşman konumundaki emperyalizme karşı var olabilme mücadelesi ile bağımsızlık savaşlarının önemi yeniden gündeme gelmektedir. ABD-ÇİN rekabetinde batılı ülkelerin oluşturduğu alternatif örgütlerin işe yaramadığı son yıllarda giderek kesinlik kazanınca, batı emperyalizmine karşı güney ve doğu bölgelerinin önde gelen büyük devletlerinin kurucu olduğu BRICS zirveleri alternatif arayışlarının gerçeklik kazanabilmesi açısından yararlı ortamları siyasal gündeme getirmiştir. Johannesburg zirvesinde üyeliğe alınan önemli ülkelerin katılımı ile ABD ve Anglo-Sakson ittifakına karşı çıkışlar ve meydan okumaların önümüzdeki aylarda daha da tırmanarak artması, uluslararası alanda yeni bazı sarsıntılar ile dünya kamuoyunu rahatsız edici yönlendirmeleri öne çıkarabilir. ABD yanlısı ya da karşıtı çizgilerde kamplaşma içine sürüklenen devletler bu alanda gelişmekte olan savaş ve çatışma senaryolarına alet olarak emperyal planların gerçekleştirilmesi çizgisinde kullanılabileceğinden, uluslararası alanlarda etkinlikler ve girişimler sırasında çok yönlü değerlendirmelere yönelerek yeni koşullara uygun düşecek denge politikalarına öncelik ve ağırlık vermelidirler. Kamplaşma ya da kutuplaşmalar doğrultusunda taraf tutma konumuna sürüklenebilecek devletler, kendi çıkarları ve bağımsızlıklarının korunabilmesi açısından dikkatli hareket etmeli ve her türlü emperyalizme karşı çıkarak kendi varlıklarını sürdürme şansını sonuna kadar kullanabilmelidirler. Büyük balıkların küçük balıkları yutması gibi senaryoların uluslararası alanda uygulanması girişimlerine karşı çıkarak, işbirliğini BRICS çatısı altında kurumlaştıracak yeni örgüt üyelerinin, Asya ve Afrika kıtalarında anti emperyalist bazı tepki ve hareketleri öne çıkararak, emperyalizme karşı  BRICS örgütlenmesi ile denge sağlayıcı ve uluslararası alanda tam anlamıyla dayanışma sağlayıcı açılımların yeni dönemde yerine getirilmesini sağlamaları dünya düzeni açısından acil önem taşımaktadır.