Twitter
Visit Us
YOUTUBE
YOUTUBE
LINKEDIN
Share

Eskiden medya aracılığı ile yapılan iletişim tek yönlü idi. Sosyal medyanın yaygın kullanımı ile birlikte, iletişimin boyutunda önemli değişiklikler oldu. Sosyal medya ve forum sayfaları başta olmak üzere internet çağının güçlenmesi ile birlikte iletişim karşılıklı iletişim şeklinde bir dönüşüme uğramıştır. Bu nedenle, günümüzde, kurum hedeflerinin desteklenmesi için toplumun bilgilendirilmesi, etkilenmesi ve ikna edilmesi çok önemli bir hale gelmiştir.

Topluluklarının tavırları, hedeflerin gerçekleştirilmesine yönelik taraftar kitle oluşturulmasına yardımcı olacak, askeri harekâtların maliyet ve etkinliğini etkileyecek, hedef kitlenin işbirliği yapması, desteklemesi veya bize karşı düşmanca faaliyetlerde bulunmasına neden olacaktır.

Askeri birliklerin kullanılmasına karar verildiğinde üniforma giyenler şunu kabul etmelidir ki, modern uyuşmazlıkların çoğunda, galip gelmek için asıl güç silahsız mücadele olarak ortaya çıkmaktadır. Silahlı mücadele yeteneğini muhafaza etmekle birlikte mücadele edilen bölge halkına güvenlik güçlerinin varlığının ümitsizlik değil onlar ve çocukları için ümit kaynağı olduğu mesajı verilebilmelidir. Diğer bir ifade ile günümüz uyuşmazlıklarının çözümünde silah kullanmanın gerekli görülenler haricinde en iyi tercih olmadığının göz önünde bulundurulması gerekiyor.

Güvenlik güçleri görevini yapıyor ya diğerleri

Bu durum, günümüzde ülkemizin Doğu ve özellikle de Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde sürdürülen terörle mücadelede çok daha iyi anlaşılmaktadır. Türkiye, yıllardır bölgedeki kentlere yerleşen, silah yığan, militan eğiten, Suriye’de şehir savaşları konusunda eğitim alan, vatandaşların yaşadığı yerleşim alanlarını patlayıcılarla dolduran ve her şeyden önemlisi uluslararası istihbarat güçlerinden önemli destekler alan bir terör örgütü ile mücadele sürdürmekte. 2013 yılı başından geçen yılın Temmuz ayına kadar yaklaşık 2,5 yıl süren Çözüm Süreci’nin sonrasında başlayan silahlı mücadele, önce Türkiye sınırlarının dışındaki ve kırsalındaki kampları hedef aldı. Ardından, daha önemli bir şekilde şehir merkezleri, teknik terimle meskun mahallerde devam etmekte. Başta Türk Silahlı Kuvvetleri olmak üzere güvenlik güçleri, sürecin sonuna gelindiğini ve meskun mahallere sıçrayacağını öngörerek, çok önceden “toplumsal olay görünümlü terörist eylemler” konusunda personellerine ciddi eğitimler verdi. Bu nedenle, yaklaşık 6 aydır süren ve son aylarda artan meskun mahal müdahalelerinde ciddi bir sivil kaybı olmaması, hem Türkiye’nin terörle mücadelede elini güçlendirmiş hem de ülkemize yönelik bir uluslararası baskının önünü kesmiştir. Bu durumu, tüm risklerine rağmen meskun mahalde operasyon yapan askeri güçlerin başarısı olarak görmek yanlış olmaz.

Güvenlik güçleri operasyonel başarının yanı sıra, operasyon yapılan il/ilçe merkezlerindeki vatandaşlarla kurduğu iletişimle de bu başarıyı pekiştirmiştir. Günlerdir sokağa çıkma yasağının olduğu mahallelerde gerek çatışmalardan dolayı gerek de terör örgütünün baskıları sonucu evinden çıkamayan vatandaşlarımızın kurtarılması, bölgenin boşaltılması vs. gibi konularda da bölgeden gelen haberler, operasyon güçlerimizin başarısını göstermesi açısından çarpıcıdır.

Bölgeden gösterilmesi gerekenler ve eksikler

Bu olumlu durumun yanı sıra ciddi eksiklikler dikkati çekmektedir. Askeri anlamda büyük başarı gösterilen terörle mücadele, siyasi ve enformasyon alanında hala ciddi eksiklikleri görülmektedir. Türkiye’ye karşı PKK terör örgütü aracılığıyla yürütülen vekaleten savaşın perde arkası düşünüldüğünde, Devletin gerçek bilgiler üzerinden yoğun bir bilgilendirme/propaganda faaliyeti göremiyoruz. Örneğin, Genelkurmay Başkanlığı Basın Halkla İlişkiler Daire Başkanı Tuğgeneral Ertuğrulgazi Özkürkçü’nün biraz sitem de içeren dostane bir maili sözünü ettiğim eksikliği göstermesi bakımından çarpıcıdır. Özkürkçü, olayın esası olan ve yukarıda aktardığımız güvenlik güçleri ile vatandaşlarımız arasındaki iletişimin, çatışma görüntülerinden daha önemli olduğunu, bunların neden öne çıkarılmadığını biraz da sitemle karışık soruyor. Özkürkçü haksız mı? Bence değil. Neden mi, bakalım:

Yıllarca PKK terör örgütü, HDP, bu örgüte ve partiye sempatiyle yaklaşan bir kesim  ve liberal kesime göre, bölgedeki vatandaş devlete değil örgüte daha yakın duruyordu. Bu kesime göre, PKK  da Kürtleri temsil ediyordu. Adını da bu yüzden “Kürt halk hareketi”, “Kürt siyasi hareketi”, “Kürt hareketi” olarak adlandırıyorlardı. Bizler gibi bölgeyi iyi bilen, terör örgütünün söylemlerini değil, Kürt vatandaşlarımızın nabzını gerçekten tutan gazeteciler ise, bu illerimizde devletin bazı hatalarının olduğunu, ancak bu hatalara rağmen terör örgütünün kesinlikle halkın büyük çoğunluğunda bir karşılığının olmadığını, devletin güvenlik ve diğer anlamlarda halkı yalnız bıraktığı için vatandaşların terör örgütünün kucağına itildiğini, devletin yumuşak yüzünü vatandaşa, sert yüzünü de terör örgütüne göstermesi durumunda halkın örgütü yapayalnız bırakacağını yıllardır aktardık. Ancak medyada hakimiyet sözünü ettiğim kesimin elindeydi. Hükümetlerin de 2005 yılından itibaren yürüttüğü açılım politikaları, bu kesimin öne çıkmasına neden oldu. Onların sözü geçiyordu. 24 Temmuz’da başlayan harekat, 10 yıllık bu söylemi darma duman etti. Örgütün çok güvendiği ve kale olarak gördüğü Yüksekova, Cizre, Sur gibi merkezlerdeki vatandaşlar  operasyonlara karşı örgütü yalnız bıraktı. Çok büyük sıkıntılar çekilmesine rağmen, güvenlik güçlerinin işini zorlaştıracak hiçbir şey yapmazken, teröristlerin vatandaşları eylemlere çekme planı da boşa çıktı. Hiçbir gücün sarsamayacağı Türk-Kürt kardeşliğinin en önemli belgesi olan bu olayı bilmeyen Türkiye’nin Batı bölgelerindeki bazı bilgisiz vatandaşlarımızın “Kürt eşittir PKK” yanılgısını değiştirmeye de yarayacak bu olay maalesef gerek devlet gerekse medya kuruluşları tarafından tam olarak yansıtılamadı.

Devletin, propaganda mekanizmasının merkezindeki kurum olan Kamu Diplomasi Koordinatörlüğü de, bu anlamda başarılı bir sınav veremedi. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ilgili yönetici ve personellerinin elindeki kıt imkanlarla ellerinden geldiğince yaptığı bilgilendirme faaliyetleri de, tek elden olduğu için, genele değil, ağırlıklı olarak belli bir kesime ulaştı. Ancak bunun yeterli olmadığı açık.

Cizre örneği

Bunun son örneğini Cizre merkezli yaşanan son provokasyonda yaşıyoruz. Günlerdir Cizre’deki bir binada olduğu ileri sürülen yaralılar ile ilgili söylemler üzerinde tartışmaları izliyoruz. PKK terör örgütü ve HDP bu binada bulunanların sivil olduğunu ileri sürüyor ancak bölgeye gönderilen ambulansların güvenlik güçleri nezaretinde belirtilen apartmana gitmesine yanaşmıyorlar. Terör örgütü ile HDP’nin talepleri, bölgeye ambulansların asker veya polis olmaksızın gönderilmesi ve bu yaralıların kendileri tarafından hastaneye sevk edilmeleri.  Binaya yaklaşan güvenlik güçlerine ise ateş açılıyor. Hatta bu açılan ateşlerde şehitler bile verildi. Güvenlik kaynakları ise binada yaralı bulunanlar arasında terör örgütü PKK’nın Cizre sorumluları olduğu bilgisini geçiyor. Buna göre;
– Şehir merkezlerindeki terörist unsurların tamamına yakını temizlendi, ancak kırsaldan gelen terörist unsurlarla çarpışmaların yaşandığı,
– Sözü edilen binadaki yaralıların içinde bu unsurlardan kişiler bulunduğu,
– Yaralılar arasında terör örgütünün Cizre sorumlu yardımcısı Dost kod adlı teröristin de olduğu,
– İçeridekiler arasında terörist yok ise, HDP’liler ve bölgedeki Faysal Sarıyıldız’ın neden güvenlik güçlerinin bölgeyi terk etmesini istediği
Ayrıca, bina içindeki teröristlerin Sarıyıldız’a kırsaldaki teröristlerin kullandığı “heval” hitaplı mesaj attığı, bizzat bu zatın başlattığı twitter mesajlarında görülmektedir.

Bu arada sadece yaralıların bulunduğu bir binadan otomatik silahlarla ve roketatarlarla nasıl ateş açıldığını da birilerinin HDP’lilere sormasını isterdik ama şimdiye kadar göremedik. Buna rağmen propaganda da etkinliklerini gerek sosyal medya gerek de bazı yayın organları üzerinden yürüten bu örgüte ve yandaşlarına doğru bilgilerle mukavemet edilmediğini görmekteyiz. Burada bu hükümet döneminde kurulan Kamu Diplomasi Koordinatörlüğü’ne büyük bir görev düştüğünü söylemeden edemeyeceğiz. Toplumun bilgilendirilmesi ve toplumla Batılıların çok kullandığı bir ifadeyle Stratejik İletişim kurulması için oluşturulan bu kurum, sessizliğiyle dikkat çekmektedir. Bu sessizlik ve bilgilendirme eksikliği, gücü oldukça zayıflayan örgüte ve arkasındaki üst akla adeta nefes aldırmakta, terörle mücadele eden güvenlik güçlerimizin ellerini zayıflatmaktadır.

Stratejik İletişim ile Kamu Diplomasi Koordinatörlüğü’nü irdelemeye devam edeceğiz.