Twitter
Visit Us
YOUTUBE
YOUTUBE
LINKEDIN
Share

Tarih 27 Aralık 1919 Cumartesi gününü gösterirken. Mustafa Kemal Paşa ve silah arkadaşları, sabahın ilk ışıklarıyla birlikte Ankara’ya doğru yaklaşıyorlardı…

Cuma günü Ankaralılar Namazgâh denilen bir tepenin üstüne toplanmışlardı. Bu yer şimdiki Türk Ocağı’nın bulunduğu tepedir. Burada iri Ankara kayalarından bir mihrap ile bir de yüksek bir taş sedir bulunuyordu. Mihrabın önünde cemaatle bir öğle namazı kılındıktan sonra, taş sedirin yanına üzerinde sırma ayetler dolu olan bir sancak dikilmişti. Halk namazdan sonra diz çökerek, kalbinin bütün safiyeti içinde vecde dalarak, memleketin düşman elinden kurtulması için gözyaşlarıyla, bütün eller göğe doğru uzanarak Tanrı’ya dua etmişlerdi… Ankara’nın meşhur tellallarından Ali Dayı gür sesiyle çarşıdan bağırarak geliyordu: Mustafa Kemal Paşa geliyor! Herkes aşağı yüze insin!(Atatürk ve Seymen Alayı-Enver Behnan Şapolyo)

Atatürk’ün silah arkadaşı ve aynı zamanda da tarihçi Enver Behnan Şapolyo, Atatürk ve Seymen Alayı isimli eserinde Türk tarihindeki “Kızılca Gün” kavramı ve Atatürk’ün Ankara’da karşılanışı hakkında çok detaylı tarihsel bilgiler vermektedir… Enver Behnan’a göre Oğuz Türk töresi olan Seymen Alayı yalnızca devletin ve milletin buhran yaşadığı “Kızılca Gün” denilen zamanlarda tertip edilir ve tertiplenen bu Seymen Alayı’ndan sonra da devleti ve milleti yaşanan buhrandan kurtaracak bir lider seçilirdi. Selçuk Bey ve Osman Bey tahta çıkarken de Seymen Alayı tertip edilmiş ve devlete yeni lider seçimi gerçekleştirilmişti. Lider seçiminden sonra ise kımızlar içilmiş, dualar edilmiş ve zeybek oyunları oynanmıştı…

Yurdun işgali üzerine Milli Direnişi başlatan Mustafa Kemal Paşa’da 27 Aralık 1919 Cumartesi günü Ankara’ya geldiğinde Seymen Alayı düzenlenmiş ve ellerinde pala kılıçları ile doh, doh! Naraları çeken süvari Seymen Efeler tarafından karşılanmıştı. Efelerin arka sıralarında ise Ahiler (esnaflar), dervişler, Yörükler, gönüllü askerler, çevre il ve ilçelerden gelen halk ile Ankaralılar bulunuyordu… Ankara Seymen’lerinden dev cüsseli olan Güveçli İbrahim, Seymen bayrağını aldı. Üç grup Seymen teşkil edilmişti. Birinci bayrak Güveçli İbrahim’de ikinci bayrak Türkmen Hacı Hüseyin’de üçüncü bayrak Kayserili Hacı ’da idi. Tam 700 yaya Seymen ve 3000 atlı Zeybek kıyafetinde Seymen düzülmüştü. Bu sahneyi Enver Behnan Şapolyo şöyle ifade etmektedir: “Bir millet tarihin karanlıklarına gömülerek yok olurken tekrar ne suretle doğuyor ve toplum vicdanı ne suretle galeyana gelerek, sinesinden bir önder yaratıyor, onu bugün görmek mümkündü. Bu yazdıklarımı okuyanlar, bilmeyenlere öğretsinler. Türkoğlu nedir? Oğuz töresince neler yaratmışlardır? Kendilerine bırakılan vatanın ne müşkül anlarda ve ne gibi büyük galeyanlarla meydana geldiğini okuyup anlasınlar. Ona göre millet yolunda böyle çalışsınlar diye gece durmadım, gece uyumadım, sizlere tarihi vakaları yeniden canlandırmaya, milli enerjimizi yükseltmeye çalıştım. Milli mücadelenin bütün bu safhaları mazlum milletlere örnektir. Onlar da dikkatle okuyup uyansınlar!

Atatürk’ün Ankara’da Karşılanışı

Bu sahne karşısında Mustafa Kemal Paşa çok duygulanır ve hemen arabasından inerek kendisini karşılayan 700 Zeybek kıyafetli Seymen Efelerin ellerini tek tek sıkar ve sert bir sesle:

-Merhaba Efe’ler! Diyerek yüksek sesle onları selamlar.

Efe’ler hep bir ağızdan:

-Sağ ol Paşa hazretleri! Derler.

Mustafa Kemal Paşa:

-Arkadaşlar buraya niçin geldiniz? Dediğinde Efeler hep bir ağızdan:

-Millet yolunda kanımızı akıtmaya geldik!

Mustafa Kemal Paşa:

-Fikrinizde sabit misiniz?

Efeler tekrar bağırırlar:

-Ant olsun!

Mustafa Kemal Paşa gözleri yaşararak:

-Var olun yiğitler! Der.

Daha sonra Yağcıoğlu Fehmi Efe, Zeybek oynar. Paşa der ki;

-Benim için çok yoruldunuz, zahmet ettiniz, hepinize ayrı ayrı teşekkür ederim. Çok memnun oldum. Sizler çok bahtiyar ve yüksek kalpli insanlarsınız!

27 Aralık 1932

Böylece Oğuz Türk geleneği olan Seymen Alayı yine bir Kızılca Gün de düzenlenmiş ve yurdun dört bir yanından gelen temsilciler ile Türk milleti kendisini bu Kızılca Günden kurtaracak lideri seçmiştir… Seymen Alayı işte böylesine önemli bir olaydır… Atatürk’ü, 27 Aralık 1919 yılında, Milli Mücadele’nin karargâhı seçerek Ankara’ya gelişi sırasında, çevre il ve ilçelerden çok sayıda katılımla atlı ve yaya Seymenler karşılamıştı. Atatürk ilerleyen süreçte, hemşerilik teklifini kabul edip Hacı Bayram Mahallesi Kütüğü’ne kayıt olduğu Ankara’nın başkent olmasını da sağlamıştı.

Milli ruhumuzu yükseltmek için Seymen Alayı yürüyüşü, Atatürk’ün sağlığında, 27 Aralık 1932 yılında başlatıldı ve 2010 yılına kadar da bu uygulama her yıl devam etti. Fakat 2010 yılında yayınlanan bir genelgeyle bu gelenek yasaklandı. Konuya ilişkin yasak Ankara Valiliği’nce 10 Aralık 2010 tarihinde yayımlanan genelgeyle getirildi. Genelgede; başkentte gerçekleştirilen milli ve mahalli kutlamaların icrasında “Ankara halkının günlük yaşamında herhangi bir mağduriyet yaratılmaması ve genel hayatın olumsuz etkilememesi hiç kuşku yoktur ki esas olandır. Milli, mahalli törenlerinin uygulaması sırasında ana caddelerde genel yaşamı olumsuz etkileyebilecek yaya ve motorize herhangi bir programın uygulamasının yapılamayacağı, Ankara’nın ana caddelerinde yalnızca Ulusal ve uluslararası nitelikte takvim ve programlara bağlanmış faaliyetlere izin verilecek, bunun dışında gerekçesi ne olursa olsun hiçbir faaliyet programlara alınmayacak” denilmiştir…

Yıl 2017 ve Ajanslarda Bir Haber

TBMM Başkanı İsmail Kahraman, eski Sağlık Bakanı Halil Şıvgın ile Ankara’da faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinden oluşan heyeti kabul etti. Eski Sağlık Bakanı Şıvgın, Meclis Tören Salonu’ndaki kabulde, Ankaralılar olarak 15 Temmuz’da gösterdiği kararlı duruş dolayısıyla Kahraman’a “Seymenlik beratı” verilmesini kararlaştırdıklarını söyledi. Ankara’nın bilinmeyen yönleri hakkında bilgi veren Şıvgın’ın açıklaması sonrasında, Ankara Kültürünü Yaşatma Derneği Başkanı Necmettin Palacı tarafından Kahraman’a Seymen kıyafeti giydirildi ve ardından Seymen andı okutturuldu. TBMM Başkanı Kahraman, Ankara’nın tarihi bir şehir, Seymenliğin de önemli bir müessese olduğunu söyledi. Tarihi değerlere dönen kurumların, müesseselerin dimdik ayakta durduğunu, bunu sağlayanları tebrik etmek gerektiğini dile getiren Kahraman, buna Ankara Seymenler Derneği’nin örnek verilebileceğini vurguladı. Kahraman, Türkiye‘nin büyük bir yıkımla karşı karşıya kalacağı hain işgal girişiminin birinci yılını geride bıraktıklarını söyledi. Bu hain kalkışmanın amacının sadece bir hükümeti devirmek olmadığını vurgulayan Kahraman, şunları kaydetti: “Eğer bu hain kalkışma girişimi, işgal girişimi başarılı olsaydı Suriye, Irak ve benzeri devletler gibi bir hale düşmüş olacaktık. Cenabı hak bizi korudu ve büyük bir vakayı atlattık. Bu sadece bir darbe önlenmesi değil işgal önlenmesiydi. Bütün gönül coğrafyamıza yepyeni bir şekil vereceklerdi, bu önlendi. Gönül coğrafyamız hemen geldi. Öbürleri bir ay geçtikten sonra gelmeye başladılar. Büyük bir projeydi ama Cenabıhak bunu engelledi. Bunun önlenmesinde Cumhurbaşkanımızın büyük bir rolü vardı. Ben de o akşam TBMM’yi açtım. Kendi kararımla, Seymenliğimle Meclisi açtım. O gece parti ayrımı yoktu, varlık yokluk mücadelesi vardı. Partiler birer parmaktır ama hepsi bir bileğe bağlıdır. Dilerim ki o ruh devam eder. Güzel bir Türkiye’de hep birlikte olacağız. Türkiye’miz hep Seymen olacak, efe olacak. Köküne bağlı olacak” dedi.

Seymen Alayı Yasağı Kaldırılmalıdır

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Seymen beratı alıyor, Seymen kıyafeti giyiyor, Seymen andı içiyor, hepimiz Efe olacağız diyor fakat Seymen Alayı halen yasak! Yetkililere hatırlatalım: Oğuz Türk geleneği olan, devletin ve milletin buhran yaşadığı “Kızılca Günler”de kurulan Seymen Alayı geleneği, 2010 yılında yayınlanan bir genelge ile ne yazık ki bugün yasaklanmıştır. Milli ruhumuzu dinç ve diri tutan, Atatürk’ün Ankara’ya gelişi ve Milli Mücadele’nin reisi seçilişini temsil eden ayrıca dosta güven ve düşmana da korku salan Seymen Alayı geleneğinin yasaklanması, hiç kuşku yok ki Türk milletinin aleyhine, Türk milletine düşman olanların da lehine bir uygulamadır… Bu yasağı gündeme getiren ve resmi genelge ile yasaklatan yöneticiler acaba kimlerdir? Ve bugün o yetkililer nerelerdedir? Dilerim yetkililer bu geleneğin önemini fark edip, genelge ile yasaklanan, milli enerjimizi yükselten bu önemli milli geleneğimizin tekrar uygulanmaya başlamasını sağlarlar…