7 -11 Kasım 2016 tarihleri arasında İsviçre/Montreux kentinin Mont Pelerin kasabasında yürütülen Kıbrıs görüşmelerine Rum tarafının talebi ile ara verilmiş ve süreç 8 gün sonra 20 Kasım’da Cenevre’de devam etmişti. Bu görüşmelerden 17 aydır devam eden Kıbrıs barış sürecini son aşamaya taşıyacak beşli konferans tarihinin çıkması bekleniyordu ancak olmadı.
Kıbrıs’ta Türk jeopolitiği mi kazanacak?

“Bu planda egemenlik yoktur. O halde nüfusumuz çapında etki sahibiyiz ve böyle olmaya devam edeceğiz. Bunun ötesinde bize verildiği iddia edilen sözde haklar ve diğer çıkarlar, Rumlar lehine tadil edilen dengelerle anlamını yitirmektedir… İki kesimlilik bozulmuştur, tanınmayacak şekilde sulandırılmaktadır ve ileride Rumların kuzeye sahip olmasını önleyecek diye bize sunulan tedbirler de kalıcı değildir. AB normlarına aykırı addedilecekleri ve zamanla ortadan kaldırılacakları açıktır… 1960 Anlaşması üç yıl devam edebilmişti. Halkımızın çoğunu göçmen ve topraksız bırakacak olan bu yeni zorlama, kanımca hepimizi derinden üzecek sonuçları verecektir.”
“Meslek hayatımın kendimce en şerefli günüydü… Bana göre Kıbrıs meselesi işte o andan itibaren çözüme kavuşmuş oldu. 1974’te Türkiye’nin Barış Harekâtı’yla sağladığı başarı o gün somut bir anlam kazandı. Kendi egemenliğine, toprağına, kendi halkına sahip bağımsız bir devlet ortaya çıktı. Bizlere düşen, Kıbrıs Türk halkına düşen, bu devleti yaşatmaktır. Çünkü Kıbrıs sorununun tabii çözümü iki devletli bir çözümdür. Ama bu tabii çözüm, aslında eyalet, kanton veya vilâyet statüsünde olan iki yapıdan oluşan bir federal düzenin – kelime oyunlarıyla, İngilizce’den Türkçe’ye tercüme oyunlarıyla – kamuoyuna iki devletli federasyon olarak takdim edildiği iki devletli bir çözüm değildir… Halen yapılmakta olan, iki devletli federasyon kisvesi altında Türk tarafına göre yok hükmündeki 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nin temeli üzerinde ve çatısı altında iki eyaletli sözde bir federal çözüm arayışıdır… Şimdi bütün işaretler odur ki, Rumlar gerçek bir federasyon altında ya da çerçevesinde Türklerle beraber yaşama iradesine sahip değillerdir… Bu yüzden de sakat bir çözüm şekliyle Kıbrıs sorunu halledilse bile Ada’da sürekli bir barış ortamı meydana gelmeyecektir…”
“Kıbrıslı Türklerin, varlıklarını korumak ve sürdürmek amacıyla kurdukları bu devletin varlığı, siyasi hukuk bakımından, diğer devletlerin tanımalarına bağlı değildir. Bu devletin varlığı, onun amacına ve Uluslararası Hukuka göre sahip olduğu hak ve çıkarlarının korunmasına dayanır. KKTC, başta BM Antlaşması ve belgeleri olmak üzere, tamamen UA Antlaşma ve yasalardan kaynaklanan haklara uygun olarak kurulmuştur ve bunda, hiçbir şüphe ve eksiklik söz konusu değildir… Bize göre müzakerelerin amacı, zaman içinde KKTC’yi yok etmektir…”
Umalım ki Akıncı Hükümeti, jeopolitiğin saygı ile alakalı olmadığını tarihten ders alarak öğrensin. Montreux bozgununa uğrayan BM planında ısrarcı olmasın ve her alanda gerilemeye başlayan Avrupa Atlantik yapının geçmiş aldatmalarına rağmen göstermelik bir federasyon planına halkını razı etmesin. Federasyon hayata geçer ve Türk askeri adadan çekilirse Anadolu’nun ışıkları karanlığı yırtamaz. Türkler kaybeder. Tarih bir daha Rumlara “Bekledim de gelmedin” şarkısını söyletmesin. Buna izin vermeyin. Bu kezTürk jeopolitiği kazansın.
- TÜRKİYE’NİN DENİZ JEOPOLİTİĞİ VE MAVİ VATAN - 15 Mart 2021
- PASİFİK’TE YENİ EVRE VE DÜNYA DÜZENİ - 20 Eylül 2018
- DÖRDÜNCÜ ATLANTİK SAVAŞI - 16 Eylül 2018
- ZOR ZAMANLARIN TEK REÇETESİ: MUSTAFA KEMAL - 13 Ağustos 2018
- DENİZCİLİK VE KABOTAJ - 5 Temmuz 2018
- DENİZCİLİK VE KABOTAJ - 1 Temmuz 2018
- DOĞU AKDENİZ’DE YENİ JEOPOLİTİK EVRE - 3 Haziran 2018
- YEMEN’DE UNUTULAN İNSANLIK VE VURULAN TÜRK TİCARET GEMİSİ - 29 Mayıs 2018
- GÜLE GÜLE DONANMANIN ALTIN ÇOCUĞU - 29 Nisan 2018
- PLASTİK ADALAR VE BÜYÜYEN ÇEVRE TEHLİKESİ - 4 Nisan 2018