Twitter
Visit Us
YOUTUBE
YOUTUBE
LINKEDIN
Share

Günümüzde okyanuslara atılan çöp miktarı senede 2 milyar tonu buldu. Bu katı atıklar toplanıp bir alana yığılsaydı Türkiye’nin yarısına yakın (377 bin km2) bir alan 10 metrelik çöp dağının altında kalırdı. Bilim insanları 2050 yılına kadar bir önlem alınmazsa söz konusu çöp dağına Yeni Zelanda ve İspanya’nın alanı kadar bir alanın katılacağını tahmin ediyorlar. Diğer yandan Pasifik Okyanusu’nda Hawaii Adalarının kabaca 1800 km kuzeydoğusunda Türkiye’den büyük bir alanda plastik atıklardan bir ada oluştu. Bu alanda 100 milyon ton plastik atık olduğu tahmin ediliyor. Düzenli akıntılar ile oluşan bu alana Pasifik Anaforu Çöp Yaması (Pacific Gyre Garbage Patch) adı verildi. Bu yama veya ada, 1997 yılında yat yarışçısı Charles Moore tarafından tesadüfen keşfedildi. Çöp adasının diğer okyanuslarda ve Karayipler Denizi’nde de kardeşleri var. Bu alanlarda biriken atıkların % 90’ı plastik ve naylon malzemelerden oluşuyor. BM Çevre Teşkilatının 2006 tahminlerine göre her bir mil karede 46,000 yüzen plastik atık olduğu tahmin ediliyor. Pasifik ve Karayiplerde sık olan deprem sonrası tsunamiler de okyanusa çok sayıda karasal malzeme ve atık taşınmasına neden oluyor.

Plastik: Doğaya Tehditlerin En Büyüğü

Plastik 1960 yılından itibaren hayatımıza girdi. Hayatımızı kolaylaştırdı. Naylon ile birlikte günlük hayatın her alanında çok yoğun kullanıldı. Bu kullanım artarak devam diyor. Ancak bu kolaylıklar sonuçta çöpe dönüşüyor. Bu çöpler de geometrik dizi ile artarak dünyayı kirletiyor ve habitatı tehdit ediyor. Dünyada her sene 100 milyar ton plastik ve türevleri üretiliyor. Önemli bir kısmı çöp olarak denizle buluşuyor. Plastikte temel sorun suda biyolojik çözülmenin olmayışı. Örneğin her gün yüz milyonlarcası kullanılan plastik su şişelerinin suda çözülmesi için gereken zaman 450 yıl. Denizdeki plastik atıklar zamanla güneşin ısı enerjisi ile şekil değiştirip parçalanıyorlar ancak yok olmuyorlar. Aksine son tahlilde gıda zinciri içinde her tip okyanus canlısının yiyebileceği tırnak büyüklüğünde şekle dönüşüyor ve bu durum toplu kanserojen ortam şartlarını oluşturuyor. (PCB, DDT ve diğer toksikler) Bu yapıya bazı bilim adamları plastik çorba adını veriyor. Halen çöp adalarında bulundukları deniz alanında mevcut planktonların 6 katı plastik çorba bulunuyor. O bölgelerde yaşayan canlılar bu çorbayı kullanıyor. Bu durumda ya zehirlenerek ya da sindirim sisteminde engellenme sonucu ölüyorlar. Bilim insanları her sene 100 bin civarı deniz canlısının plastikler yüzünden öldüğünü tahmin ediyorlar. 2011 yılında yapılan bir çalışmaya göre Pasifik Okyanusundaki balıklar her sene ortalama 12-24 bin ton arası plastik tüketiyor.

Ölü Deniz Bölgeleri

Günümüzde dünya çapında 450 adet ölü deniz alanı oluştu. Bu geniş alanlarda tek bir canlı yaşamıyor. Oksijen yok. Hayat da yok. Algler ve planktonlar yok. Unutmayın soluduğumuz havadaki oksijenin % 60’ını fotosentez ile deniz diplerindeki bu biyolojik varlıklar üretiyor. Plankton ve algler aynı zamanda pek çok deniz canlısının da ana besin kaynağı olduğundan yokluklarında doğanın besin zinciri bozuluyor ve zaten az olan balık stokları eriyor. Bu alanlar en çok ABD, Manş Denizi ve Japonya etrafında yoğunlaşmış durumda. Aynı zamanda plastik çorba tabakası güneş ışınlarının deniz derinliklerine gitmesine ve dolayısıyla plankton ve alglerin fotosentez yapamadan ölmesine de neden oluyor.

Nehirler Kirlenmenin Atardamarı

Dünya nüfusunun %60’ı kıyı bölgelerde yaşıyor ve bu durum plastik atıkların gerek nehirler, gerekse kontrolsüz kıyı atık rejimleri üzerinden okyanus ve denizlere ulaşmasını kolaylaştırıyor. Günümüzde plastik atıkların kirletmediği kıyı alanları maalesef kalmadı. Ganj, İndus, Yangtze, Amazon, Missisipi, Nil, Tuna gibi nehirlerin kıyılarında milyarlarca insan yaşıyor. Nimetlerini kullandıkları kadar kirletiyorlar. Zaten sorun burada başlıyor. İnsanoğlu geleceğinin varoluş nedenini ortadan kaldırıyor ve bunu normal kabul ediyor.

Balıklar Plastikle Besleniyor

Günümüzde okyanus ve denizlerin yüzlerce metre derinliğinde plastik atıklar dolaşıyor. Yaşamı boyunca plastik molekülleri ile tanışmayan balık ya da diğer su canlısı kalmamış gibi. Son 30 yılda bu nedenle balıkların kimyası bozuldu. Bu durum, küresel çapta zaten azalan balık stokları sorununa devasa yeni bir endişe alanı yaratıyor. Plastik yiyen canlılara kuşları da eklemek lazım. Örneğin okyanusların en uzun menzilli uçuş yeteneğine sahip Albatros kuşlarının tespit edilen ölüm sayısı plastik çöp yemeleri nedeni ile tarihte görülmemiş derecede arttı.

Neler Yapılabilir?

Plastikle okyanusları kirletme hakkını ne zaman kazandık? Neden bu kirlenmeye karşı küresel ölçekte bir reaksiyon gösterilmiyor? Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi neden her geçen gün küresel boyutta yaşamsal tehdit sunan bu krize yönelik bir girişimde bulunmuyor? Bunun cevabı basit. Bu alanlar açık deniz alanları. Yani sahipsiz. O nedenle kimse sorumluluk almıyor. O nedenle konu dünya gıda ve çevre güvenliği kapsamında değerlendirilmeli ve BM Güvenlik Konseyi gündemine alınmalıdır. Diğer yandan endüstriyel medeniyet son 150 yılda doğayı sömürerek kirletmeyi sorgulamadı ve sorgulatmadı. Özellikle neoliberal ekonomik politikaların 1980’ler sonrası küreselleşme adı altında tüketimi teşvik etmesi, denizlerdeki kirlenmeyi ve balık tüketimini tarihte emsali görülmemiş boyutlara taşıdı. Gelişmiş ülkeler öncülüğünü yaptıkları plastik kirlenmenin çok geç kalarak son on yılda farkına vardılar. Gerek geri dönüşümü ödüllendirerek gerekse plastik/naylon kullanımını azaltacak tedbirleri alarak doğaya verilen zararı en aşağıya çekmeye çalışıyorlar. Plastik Çorba denen tabakayı ortadan kaldırmak artık mümkün değil. Yapılacak tek şey kirlenmeyi en azından kontrol altında tutmak ve plastik çorba miktarının artışına izin vermemek.

Bunun yolu da plastik üretimi ve tüketimini dizginlemekten ya da suda çözülebilen plastik üretiminden geçiyor. Ayrıca az gelişmiş ülkelerde geri dönüşüm yatırımları ve olanakları çok az olduğundan plastik bazlı çöplerin yakılarak yok edilmesine de çözüm bulunmalıdır. Zira bu da küresel hava kirliliğine büyük katkı sağlıyor. Ülkemizde alınması gereken en önemli tedbir suda çözülmeyen naylon alışveriş poşetleri ile plastik su şişelerinin yasaklanarak alternatif suda çözülebilen ürünlere geçilmesidir. Yoksa çocuklarımız ve torunlarımız plastik çorba içmeye devam edecek ve biz her gün NEDEN KANSER VAKALARI BU KADAR ARTIYOR? diye sormaya devam edeceğiz.

(4 Nisan 1953 tarihinde elim bir deniz kazasında kaybettiğimiz Dumlupınar Denizaltısı şehitlerimizi rahmet, minnet ve vefa ile anıyorum. Mavi Vatan Diplerinde Çanakkale Boğazında devam eden Vatan Nöbetlerinin kutsiyeti önünde tazimle eğiliyorum.)