Twitter
Visit Us
YOUTUBE
YOUTUBE
LINKEDIN
Share

Suudi Arabistan tarafından Şii din lideri el-Nimr’in idam edilmesi kararı zaten var olan İran-Suudi gerilimini iyiden iyiye artırdı hatta deyim yerindeyse savaşın eşiğine getirdi. Suudi Arabistan yıllardır İran’daki azınlıkları kışkırtmaya çalışıyordu. Ancak bugüne kadar başarılı olamamıştır.

Niçin bu aşamaya gelindi? Aslında son zamanlardaki olaylara kısaca bakmak yeterli olacaktır. 1979 devriminden sonra Şiilerin yönetime gelmesi ile başlayan İran ile Suudi Arabistan arasında tarihe dayalı nefretle birlikte 2015 yılında petrol fiyatlarındaki düşüş her ikisinin de bu krizden medet ummalarına neden olmuştur. Şöyle ki, Suudi Arabistan’ın Yemen’e yönelik saldırılarından istediği sonucu alamaması, İran’ın da Suriye’de çok fazla ön plana çıkamamış olması aslında psikolojik olarak gerginliğe yol açmıştır denilebilir.

Ortadoğu’da tek söz sahibi olmak isteyen Suudi Arabistan’ın liderliğinde kurulan teröre karşı İslam ittifakı teröristlerle mücadele amaçlı kurulmuş olsa da içerisinde yer alan ülkelere baktığımızda aslında bu ittifakın gizli Sünni-Şii çatışmasına yol açabileceği anlaşılıyordu. Son olayların gösterdiği gibi bu gerilim İran-Suudi Arabistan sınırlarını aşarak Ortadoğu’da Sünni-Şii çatışmasına dönüşmüştür.

İki devletin veya mezhebin çatışması durumunda ne olacak? Bilindiği gibi İran, nükleer programına 1950’lerde Barış için Atom programının bir parçası olarak ABD’nin yardımı ile başladı. Bugün Suudi Arabistan silahını üretemezken İran kendi silahını üretebiliyor. İran, çatışma yaşanan bölgelere militan gönderebiliyor ve idare edebiliyor, oysa Suudi Arabistan finansal olarak destek verebiliyor. Batı, İran ile yaptığı anlaşmalarla yakınlaşırken, Suudi Arabistan’ın müttefiklerini kaybedecek duruma geldiği gözle görülür hale geldi. Aynı zamanda dünya kamuoyunda Şii olmasına rağmen Sünni Müslüman dünyasının sözcülüğünü de üstlenen İran şu durumda Suudi Arabistan’ın önündedir.

Olası bir savaş bölge devletlerini de içine çekebileceği gibi Körfez güvenliğinin önemini çok iyi bilen ABD-Rusya’nın da müdahil olabileceği ve sonuç olarak savaşın iki güce kazanç sağlayacağı ortadadır. Ayrıca burada dikkat çekici bir durum da bölge ülkelerinin savaşa giden süreci sakinleştirici bir tutum izlemeyerek taraf tutar hale gelmeleridir.

Türkiye dahil bölge ülkeleri gerilime soğukkanlı yaklaşarak barışın sağlanabilmesi için işbirliği yapmak zorundalar, aksi taktirde kaybeden Müslümanlar olacaktır…

Dr. Yeşim DEMİR