Twitter
Visit Us
YOUTUBE
YOUTUBE
LINKEDIN
Share

İstanbul Atatürk Havalimanı’ndaki IŞİD saldırısı, canımızı çok kötü yaktı. Son açıklananlara göre 41 can saldırı sonucunda hayatını kaybetti. Teröristlerin aslında çok daha büyük kayıp verdirmeyi planladığı da basına yansıdı. Havalimanındaki güvenlik görevlilerinin dikkati ve müdahalesiyle teröristler hedefine ulaşamamıştı. Ancak 41 can gittikten sonra bu sayıların çok da önemli olmadığını düşünüyorum.

Saldırının yapılış şekli, varsa zafiyetler ve siyasi hedefi konusunda ciddi tartışmalar da yaşanıyor. Biz de bu çerçevede bazı bilgilerimizi, düşüncelerimizi aktaralım.

Saldırı sonrasında akla gelen ilk ihtimal, bir gün öncesinde İsrail ve Rusya ile başlayan iletişime yönelik bir mesaj taşıyıp taşımadığıydı. Bende dahil olmak üzere çok sayıda kişi tarafından bu şüphe sosyal medya aracılığıyla dile getirildi.

Başbakan Binali Yıldırım da Atatürk Havalimanı’nda yaptığı ilk değerlendirmesinde bu şüpheyi de içine alan bir çerçeve çizmişti: “Ülkemizin bölücü terörle amansız bir mücadele verdiği ve önemli ölçüde başarı sağladığı, milletimizin huzur ve güvenini tesis ettiği bir dönemde, ayrıca komşularımızla normalleşme sürecinin başladığı bir anda böylesine alçakça bir terör olayının gerçekleştirilmesi manidardır.”

Evet akıllara bu ihtimalin gelmesi son derece doğal. Bu ihtimalin öncesinde gerek ulaştığımız bilgileri madde madde bir sıralayalım:

  • Terör örgütleri, bu çapta profesyonel bir saldırı yapmak için bir günde örgütlenip harekete geçmez. Her büyük saldırının uzunca bir süre hazırlık aşaması vardır. Bu saldırıda da öyle olma ihtimali çok yüksek. Ulaştığımız bilgiler de bu yönde. Konuştuğumuz uzmanlar ve kaynaklar, saldırıdan önce keşif bile yapıldığını aktardı.
  • Kaynaklar, bir istihbarat zafiyetinden çok istihbarattan sonraki aşamada zafiyete dikkat çekiyor. Çünkü havalimanlarının hedef alınacağı terör saldırısının bilgisi yaklaşık bir aydır istihbarat birimlerince güvenlik güçlerine aktarılmış. Hatta saldırının Ramazan ayının ilk haftasında yapılmasının planlandığı bilgisi de mevcutmuş.
  • İstihbarat notunda saldırı olasılığı olan yerler listesinde sadece İstanbul Atatürk Havalimanı yokmuş. Ankara Esenboğa Havalimanı da listedeymiş.
  • Sadece IŞİD’in değil, PKK, DHKP-C gibi örgütlerin militanlarında da yoğun bir hareketlilik mevcut. Örneğin sadece Ankara’da Gölbaşı girişinde çok sayıda PKK’lı militan yakalandı. Yine kısa bir süre önce de yine sansasyonel eylem yapacak bir DHKP-C militanı yakalandı.

Gelelim bölgesel gelişmelere… Kaynakların yanı sıra bazı köşe yazarları, saldırı ile İsrail ve Rusya temasları arasında bir bağlantı olmadığını belirtiyor. Bu yöndeki değerlendirmelere saygı duymakla beraber, bazı noktaları hatırlatmakta, düşünmekte fayda olduğunu düşünüyorum. Bunlar;

  • IŞİD saldırısı yukarıda da belirttiğimiz üzere çok önceden planlandı. Serpil Çevikcan’ın bugünkü yazısında belirtilen süre 3 ay. İstihbarat da yaklaşık bir ay önce bu bilgiyi ilgili birimlerle paylaştı. Ancak saldırının tam Rusya ve İsrail yakınlaşmasının ilk adımlarının atıldığı günün ertesinde gerçekleşmesi, bu değerlendirmeyi güçlendirir.
  • Bu saldırı nasıl aylar öncesinden planlandıysa, İsrail ve Rusya ile temaslar da aylarca süren çalışmalar neticesinde başlatıldı. Yani Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bir gün uyanıp “Putin’e mektup yazayım” diyerek teması başlatmadı. Devletin ve siyasilerin sürdürdüğü istişareler, yaşanan gelişmeler, iki ülkeyle krizin olumsuz sonuçları, bölgesel gelişmeler vs. bu teması zorunlu kılıyordu. Bu işbirliğini istemeyen devletler, kuvvetler olduğunu gözardı mı edeceğiz?
  • Türkiye’nin gerek Suriye’deki IŞİD karşıtı operasyonlara verdiği destek gerekse de bölgedeki diğer terör örgütlerine karşı yürüttüğü diplomatik ve askeri hamleler, Suriye ve Irak’taki kaostan beslenen örgütleri rahatsız etmişti. IŞİD de bu terör örgütlerinden biriydi. Sözünü ettiğimiz ataklardan biri de İsrail ve Rusya ile yakınlaşmaydı. Bu yakınlaşma gerek Suriye’deki terör örgütlerini rahatsız edecek bir zemin oluşturmaya gerek Suriye’nin toprak bütünlüğü için bir mutabakata evrilebilirdi. Bu durumda bu örgütlerin ve Suriye’yi istediği gibi şekillendirmek isteyen üst aklın, bu işbirliğinden memnun olacağını iddia edebilir miyiz?

Bu ve benzeri çok sayıda soruyla, sözünü ettiğimiz yakınlaşmayı da, saldırının bir boyutunda görmek gerekir diye değerlendiriyorum.

Yine Rusya Federasyon Konseyi Uluslararası Komite Başkanı Konstantin Kosaçev’in benzer bir yorum yapması da dikkat çekti: “Terör saldırısının Türk hükumetinin Rusya ve İsrail ile ilişkilerini düzeltme çabalarına yönelik olduğu ortada. Türkiye’yi başta Rus diplomatların önderliğinde oluşturulan tek terör karşıtı cephesine katılmaması için uyarıyorlar.”

Kosaçev’in bu sözleri, saldırının siyasi olarak Rusya’nın üst düzeyinde de benzer bir şekilde algılandığını gösteriyor.

Türkiye’nin gerek PKK gerek IŞİD terörüne karşı mücadelede bölgesel işbirliği adımlarını hızlandırması bu saldırıları kısa vadede belki sonlandıramaz. Ancak işbirliği uzun vadede gelişir ve bölgesel bir istikrar yeniden tesis edilirse, terör örgütleri için kaçınılmaz son gerçekleşebilir.

I am message box. Click edit button to change this text.