Twitter
Visit Us
YOUTUBE
YOUTUBE
LINKEDIN
Share

10-15 Nisan 2016 tarihleri arasında İstanbul’da İslam İşbirliği Teşkilatı Devlet ve Hükümet Başkanlarının katılımı ile toplantı yapıldı. İstanbul, 1976 yılında da İslam Dışişleri Bakanları toplantısına ev sahipliği yapmıştı. Kuruluş yıllarında Teşkilata katılımımızın Anayasamızdaki laiklik ilkesi ile çelişebileceği konusunda tartışmalar yapılırken 1975’de Cidde’de yapılan Dışişleri Bakanları Konferansı’nda Türkiye tarafından, 7. Dışişleri Bakanları Konferansı’nın İstanbul’da toplanması çağrısında bulunuldu ve kabul edildi. Bu konferans içinde Arap ülkelerinin Türkiye’ye yönelik davranışları, bugüne kadar İslam ülkeleri dışında kabul edilen ve önemsenmeyen Türkiye’ye önem vermeye başladıklarının bir göstergesiydi. Türkiye’nin son dönemde ilişkilerinin durgun olduğu Mısır Arap Cumhuriyeti bile, Türkiye’ye büyük ilgi gösteriyor ve Kıbrıs konusu ile ilgili olarak röportajlar yapıyordu. Petrol Kralı ülkelerin liderliğindeki İslam dünyasının Türkiye’ye birdenbire bu şekilde yaklaşması merak konusu olmuştur. Ancak bu konu, İslam Ülkeleri’nin giderek ekonomik ve politik güç haline gelen İran’ın liderlik ve sözcülük rolünden İslam ülkelerinin memnun olmadığı ve bu rolü, Türkiye’ye vermek istedikleri şeklinde yorumlanmaktaydı.

  1. İslam Konferansı’nın toplanmasından önce, Londra’da Uluslararası İslam Konferansı yapılmış; diğer İslam Konferanslarından farklı olarak bir takım tebliğlerin ve İslam’daki bazı konuların izah edildiği bu toplantıya Türkiye davet edilmemiştir. Gerekçe olarak, Türkiye’nin kendini Müslüman ülkelerden saymaması, Batıcı olmakla övünüp durması ve dış politikada da Batı ülkelerinin tarafında olması sayılmıştır. Konferansın ilk günü, Sudan delegesi tarafından ‘‘Kemalizm, Müslümanlığı Türkiye’de geriletti’’ yolunda iddiada bulunulmuştur.

Arap ülkelerinin Türkiye’ye verdikleri önemin bir göstergesi olan 7. İslam Konferansı, 12-15 Mayıs 1976’da İstanbul’da toplandığında, 1969’da Rabat toplantısına katılıp katılmama konusunda tereddütler yaşayan Türkiye, Arap ülkeleri ile ilişkilerin geliştirilmesi fikrini öylesine benimsemişti ki bu durumun laiklik ilkesiyle çelişip çelişmediği artık gündem dışı kalmıştı. Bu toplantıda hükümet, İslam Konferansı Yasası’na bir çekinceyle katılmak için gerekli hazırlıkları yapmaya başlamış ancak hazırlanan yasa tasarısı TBMM’nin ilgili komisyonuna gelmiş olmakla birlikte, zamanında çıkarılamamış ve 1977 erken seçim kararı üzerine sonuçsuz kalmıştır.

İstanbul’daki konferansın niteliğini belirleyen ve Türkiye açısından da büyük önem taşıyan etken, üçüncü dünya ülkelerinin siyasal ve ekonomik mücadeleleri olmuştur.

  1. İslam Konferansı, Kıbrıs nedeniyle Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) uyguladığı ambargonun Türkiye’yi zor duruma düşürdüğü, Türkiye’nin petrol fiyatlarındaki yükselmenin güçlendirdiği Müslüman ülkelere muhtaç hale geldiği bir süreçte toplanmıştır.

Bu konferansa gözlemci olarak, BM, Afrika Birliği, Arap Birliği, Rabıtaal Alam al-İslam, Dünya İslam Kongresi, Dünya Gençlik Örgütü katılmıştır. Konferansta Filistin sorunu, Müslüman azınlıklar, Kudüs sorunu, ekonomik sorunlar ve kültürel konular yanında Kıbrıs’ın durumu da tartışılmıştır. Türkiye’nin aktif olarak katıldığı bu konferansta, Kıbrıs Türk Federe Devleti (KTFD) Başkanı Rauf Denktaş da bir konuşma yapmış ve Kıbrıs konusunun Ortak Bildiri de yer alması sağlanmıştır. Bu Konferansta alınan karar üzerine Kıbrıs Türk Temsilcisi, bundan böyle İslam Konferansı’nda bulunup konuşmalar yapacaktı. Bu karara rağmen örgüt üyesi 42 üye ülkenin milletlerarası kuruluşlarda Türkiye’yi Kıbrıs konusunda destekleyip desteklemeyecekleri netlik kazanmamıştır.

Konferans sonunda yayımlanan bildiri ile bir anlamda Türkiye’nin dış politikasına sınırlama koyularak, ‘‘İsrail’in bütün milletlerarası teşekküllerden çıkarılması’’ karara bağlanmıştır. 7. İslam Konferansı, Türkiye’nin siyaset dışı alanlarda da önemli yeni roller üstlenmesi bakımından da önem taşımaktadır. Türkiye’nin teklifi üzerine Konferans’ta, Türkiye’de İKT’nin iki alt kuruluşunun kurulması kararı alınmıştır. Bu alt kuruluşlar, İstanbul’da kurulması kararlaştırılan, İslam Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi (İRCICA) ve ertesi yıl toplanan 8. İslam Konferansı kararıyla Ankara’da kurulan İslam ülkeleri İstatistik, Ekonomik ve Sosyal Araştırma ve Eğitim Merkezi (SESRTCIC)’dir.

Türkiye’nin, İslam Konferansı’nın anayasasını onaylayıp katılma eğilimini belirtmesi bildiride memnuniyetle karşılanmıştı. Özellikle, Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) yetkilisine Ankara’da büro açması için verilen söz sayesinde FKÖ’nün, Kıbrıs’ta Türkiye’nin hoşuna gidecek bir jest yapacağı söylentisi Türkiye’yi rahatlatmıştı. FKÖ temsilcilerinin isteği üzerine 7. İslam Konferansı ortak bildirisinde, Kıbrıs’ın yabancı askeri üslerden arındırılmasını öngören karar da yer almıştır. Kıbrıs ile ilgili diğer karar ise, Kıbrıs sorununun çözümüne kadar Kıbrıs’ın, Müslüman Türk toplumu temsilcileriyle birlikte Kıbrıs meselesinin tartışıldığı her uluslararası forumda eşit haklarla konuşmak isteği konusundaki haklı talebini desteklemek olmuştur.

İslam Konferansı’nda Kıbrıs’la ilgili Türk tezi lehine bir karar çıkması Rum tarafında tepki ile karşılanmıştır. Bloksuzlar grubuna dâhil bulunan İslam ülkelerinin Türk görüşünden yana çıkmaları, KTFD’ye konferanslarda söz hakkı tanınması, Rum basını ve Rum siyasi çevreleri açısından olumsuz bir gelişme olarak değerlendirilmiştir.

  1. İslam Konferansı’nda alınan kararlara bakıldığında Türkiye, istediği başarıları pek elde edememiştir. En önemli sorunumuz olan Kıbrıs konusunda bile kendi tezimiz olan federasyon, konferans tarafından kabul edilmemiştir. Yalnızca federasyon kurulması dileği belirtilmekle yetinilmiştir. Türkiye, Mısır’ın karşı çıkışını bile önleyememiştir. Bu konuda atılan tek olumlu adım, FKÖ’nün müdahalesiyle Kıbrıs’ın bütün yabancı üslerden arındırılması dileğinin kararda yer almış olmasıdır.

Ekonomik konularda da konferans yeni bir şey getirmemiştir. Petrol üreten İslam ülkeleri diğer İslam ülkelerine ucuz petrol vermeyi kabul etmemiştir. Türkiye, ABD’nin Orta Doğu’da uzantısı görünümünden kurtulamadığı için istediği ekonomik yardımları petrol zengini devletlerden alamamıştır.

Alınan kararlar arasında, Üçüncü Dünyayı güçlendirme girişimlerine yer verilmiş, Birleşmiş Milletler (BM) tüzüğünde Üçüncü Dünya’nın ağırlığını artıracak değişiklik önerileri kabul edilmiştir.

Konferansın İstanbul’da toplanması, Arap devletleri tarafından memnuniyetle karşılanmıştır. Konferansı sonrası hemen bütün delegeler, Türkiye’nin artık tarihi yerini almasını ve İslam ülkelerine lider olmasını istemekteydiler.

Birlik içerisinde dayanışma amacıyla toplanan İslam Konferanslarından aslında hiçbir sonuç alınamamıştır. BM’den sonra önemli bir uluslararası teşkilat olsa da bugün de olduğu gibi İslam coğrafyasında yaşanan sıkıntılara çözüm bulamamış, kararlar kâğıt üzerinde kalmış ve yaptırım gücü açısından da etkisiz olmuştur.

 

Kaynakça

Anıl Çeçen, ‘‘İslam Konferansı Üzerine’’, Halkoyu, S.10/114-121, Ankara,1976.

Aydın Mürşidoğlu, ‘‘Konferans Biterken!…’’, Bayrak, 16 Mayıs 1976.

Baskın Oran, Türk Dış Politikası:Kurtuluş Savaşı’ndan Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar, I, ed. Baskın Oran, İletişim yay., İstanbul, 2001.

Davut Dursun, İslam Dünyasında Dayanışma Hareketleri ve İslam Konferansı Teşkilatı, Ağaç yay., İstanbul, 1992.

Ekmeleddin İhsanoğlu, ‘‘Türkiye ve İslam Konferansı Teşkilatı’’, Yeni Türkiye, Y.1, S.3, (Mart-Nisan 1995).

Orhan Koloğlu, ‘‘İslam Konferansı ve Laiklik İlkesi’’, Halkoyu, S.1/ 114-121, Ankara, 1976.

Politika

Türk Dünyası, S.41, Y.XI, (Nisan-Mayıs-Haziran 1976).

Yankı, S.228, 28 Temmuz-3 Ağustos 1975.

Yankı, S.270, 17-23 Mayıs 1976.

Yankı, S.271, 24-30 Mayıs 1976.

Zübeyir Yetik, ‘‘Konferans Üzerine’’, Milli Gazete, 14 Nisan 1976.