Twitter
Visit Us
YOUTUBE
YOUTUBE
LINKEDIN
Share

Rumların 1900’lü yılların başında ağızlarına sakız ettikleri “Kıbrıs adasında biz çoğunluğuz, ada bize verilsin” fikrinden hala daha vazgeçmedikleri, müzakerelerin gidişatından ve geçen hafta içinde de duvara toslamasından belli oluyor. Belli ki Rumlar geçmişten hiç ders almamışlar.

Eide bile, BM Genel Sekreterinin Kıbrıs özel Danışmanı olarak yaptığı açıklamalarında, etliye sütlüye dokunmadan, tarafları suçlamadan, müzakerelerin devamı için tarafları teşvik etmek zorunda olmasına rağmen hafta içinde yaptığı bir açıklamayla, “Görüşmelerden herhangi bir sonuç alınamadığını” resmi olarak duyurdu.

Böylesi açık yürekli bir açıklamayı bugüne değin hiçbir BM Genel Sekreterinin Kıbrıs Özel Temsilcisi, herhangi bir arabulucu, BM yetkilisi veya da bu konuda yetkilendirilmiş bir sözcü, bir aracı dile getirmedi.

Anastasiadis belli ki, “Azınlık çoğunluğu idare edemez” fikrine fena kapılmış. Müzakereleri Kıbrıslı Türklerin sadece azınlık haklarına sahip olacağı bir çözüme doğru götürmek için elinden geleni yapıyor, her yolu deniyor. Geçmişte liderlerin konuşarak vardıkları mutabakatları, BM muktesabatını ve en önemlisi de kendisinin de altında imzasının bulunduğu 11 Şubat 2014 Liderler Ortak Açıklaması’ndaki anlayışı elinin tersi ile bir kenara ittiği kesin. Bir anlaşma olmazsa adanın eninde sonunda, kesin çizgilerle ikiye ayrılacağını anlaşılan bir türlü göremiyor veya da görmek istemiyor kilise tarafından aforoz edilmemek için.

Anastasiadis, 26 Mayıs tarihinde yaptığı açıklamada “Büyük hedefini”nin adayı birleştirmek, Türklerle ortak bir devlet kurmak ve bu ada üzerinde paşa paşa yaşamak olmadığını, tek hedefinin “Kıbrıs adasını Türk askerinden ve garantilerden kurtarmak olduğunu” ve bütün girişimlerinin de bu hedef üzerine odaklı olduğunu açıkça ifade etti.

Eide’nin Anastasiadis ile eşzamanlı yaptığı açıklama ise uluslararası siyaset açısından çok dikkat çekici. Türk ve Rum liderlerin talebiyle 17 Mayıs’tan beri sürdürmekte olduğu mekik diplomasisinde ortak zeminde buluşulamadığını, bu nedenle de “ortak zemin için umut olmadan mekik diplomasisini sürdürmenin temeli olmadığını” açıkladı. Bu açıklama gerçekte “liderle boşuna konuşuyor, bırakın her iki tarafı da mutlu edecek bir sonuca ulaşmayı, daha buluştukları ortak bir zemin bile yok. Boşuna çabalıyorum” diyor Eide.

Belli ki Anastasiadis’in aklında çözüm parametreleri, kalbinde de çözüm isteği yok. Tam tersine kerhen müzakerelere katılıyor, çözüm istermiş gibi yapıyor ama seçim odaklı olarak iç tribünlere oynamayı tercih ediyor. Bunun en bariz örneği de, 17 Mayıs’taki Akıncı ve Anastasiadis arasında gerçekleşen son toplantıda, artık bir anlaşmanın ana çerçevesini ortaya çıkarmak için mutabakatlara uygun bir şekilde önerilen yaklaşımı ve BM’nin taraflara köprü kurucu bir anlayışla daha fazla yardımcı olması girişimini reddetmesi oluşturuyor. Zamana oynadığı, herhangi bir çözüm istemediği de kesin.

Artık bu aşamada Eide’nin yapması gereken, BM Genel Sekreterine resmi bir rapor yazarak görüşmelerden bir sonuç alınamadığını, bu gidişle herhangi bir sonuca ulaşmanın mümkün olamayacağını, bu nedenle de Kıbrıs konusunu “Çözümsüz” ilan edilmesi gerektiğini bildirmesidir. BM Genel Sekreteri de bu rapora dayalı olarak önce BM Güvenlik Konseyi üyelerini bilgilendirmeli ve onların onayı ile de Kıbrıs konusunu “Çözümsüz” ilan etmelidir.