Twitter
Visit Us
YOUTUBE
YOUTUBE
LINKEDIN
Share

Bu kavramın, bu soruyla birleşmesi herkes tarafından bilinen ancak tam anlamıyla açıklayamadığı Devlet tanımını açıklamamıza yardımcı olacaktır.

Devlet içerisinde bulundurduğu kendi milleti, toplulukları ve diğer milletlerin devletlerini bağlar ve karşılıklı bağlam içerisindedirler. Devlet bir arada yaşama arzusu ve ihtiyacı duyan bireylerin denkleme benzetebileceğimiz karmaşık ilişkilerinin formüle edilmesiyle hayat bulur. Antik Yunan’dan hatta daha eskilerden bu yana ‘’Devlet’’ farklı gereksinimleri karşılamış ve farklı işlevsel özelliklerle insan gündeminde yer almıştır. Ancak her çağda devlet aynı enstrümanı çalmıştır.

Devlet, yasa koyan ve hayatımızı büyük ölçekte belirleyen bir unsurdur. Yasama, yürütme, yargı unsurlarının bulunduğu çeşitli yönetim biçimlerine tabi bir insan doğasıdır, ‘’Devlet’’. Merkezinde ne olduğu? Ve neyi amaçladığına? Dair kimilerinde soru işaretleri mevcuttur. Devlet olmasaydı hayat nasıl şekillenirdi? Devlet başlığını aktarmak için gerekli alt sorular olarak karşımıza çıkmaktadır. Devlet olmadığı zaman tam olarak kaos olur. İnsanlar düzenlenmeye, denetlenmeye, yönetilmeye günümüze kadar muhtaç olmuştur, günümüzde de böyledir. İnsanlar buna bir bakıma ihtiyaç duyar.

Devletin görevleri, fonksiyonları, diğer devletlerle irtibatı ülke devletinde yaşayan insanlar içindir. Bu gözetilemeyecek kadar açıktır. Adil, kararlı ve ödüllerin, cezaların, çıkarların, kıt kaynakların paylaşımının en alt katmandan en üst katmana herkesi kapsamasının devletin ömrünü uzatabileceği söylenebilir.

Devlet birlikteliklerin gerektirdiği düzenlenme ihtiyacının sonucudur. Devlet bir arada yaşamanın gereksinimlerini karşılar. Devlet toplumsal bir varlıktır. Devleti toplumdan, toplumu devletten ayrı düşünemeyiz. Birbirlerini tamamlarlar. Devlet olmazsa bir arada yaşamak zorlaşır. Devlete bir başkaymış gibi bakmak da doğru değildir. Çünkü devlet bireylerin organizasyonudur. Devirler boyunca tanım ve tarif değişmiştir. İhtiyaç ve gereksinimlerin değişmesi doğrultusunda devlet de kılık değiştirmiştir. Bireylerin en önemli gereksinimi ’’güvenlik’’ yani mülkünün ve canının korunmasıdır. Devlet kişiler arası güvenliği sağlar. Bu bakımdan devlet büyük bir açığı kapatır veya boşluğu doldurur diyebiliriz.

İnsan doğumuyla korunaksız bir şekilde dünyaya gelir. Büyürken, sosyal, ekonomik ilişkileri ve devlet var ise doğup büyüdüğü dönemde politikayı tanır -eğer yok ise daha karmaşık bir süreç yaşayacağı kesindir-. İnsan yine yaşamda savunmasızlığıyla yer alır. Bu açığı kapatmak ise devlet dizaynının asli görevidir. Geçmişte bu görevi tam olarak gerçekleştiremese de günümüzde büyük ölçek de gerçekleştirmektedir.

Devlet, çok ölçekli ve çeşitli ağı ve görevi olan kendi gibi diğer milletleri yöneten devletlerle iyi veya kötü yönde etkileşimi olan, yönetimin gerçekleştiği kurumlar bütünü olarak da açıklayabiliriz. Devlet tabiriyle andığımız kurumun oluşabilmesi için bir arada yaşamak da mutabık bir toplum ve bu toplumun oluşturduğu aynı dil ve aynı kültürün parçası olan ırk ya da ırkların olmasına ihtiyaç vardır. Tabi ki birde kara, deniz, hava gibi coğrafi unsurların birleşmesi, bütünlüğü olması gerekir. Devletin oluşmasında ayniyet önemlidir. Bu durum devletin devamlılığı için önemlidir.

Bir milleti ve toplumu yönetme arzusu içerisinde olanlar kendi işleyişlerindeki yurttaşlarına özverili bir hizmet anlayışını benimsemelidirler. Devletin ayakta kalmasını sağlayacak en önemli koşul budur. Devlet, sadece iktidar olma merciini veren unsur değildir. İktidar olmak için iktidar olunmaz. Devleti yönetme başarısını sergileyebilecek kişi ya da kişiler iktidarı elinde bulundurursa, devlet başarıyla yönetilebilir.

 ‘’Devlet ne için var?’’ Sorusu diğer bir alt soru olarak değerlendirilebiliriz. Bu sorunun cevabı bazı konularda geçmişten günümüze farklılık göstermektedir. Günümüzde asayiş, iç ve dış tehditlerden korunma, -bu durum her ülkede aynı olmayabilir- ekonomik yaptırım ve yükümlülükleri yerine getirme gibi birçok fonksiyonu vardır.  Genel anlamda yurttaşlarının refahı, huzuru, güvenliği için vardır.

Devleti insan vücuduna da benzetebiliriz. Organları olan, çeşitliliği ve karmaşıklığını sadece uzmanların bildiği, sıradan insanların ise bir kısmına yorum yapabildiği vücut benzeri bir kuruluştur. İnsan vücudu insanın yaşamını sürdürmesini sağlar. Aynı şekilde devlet de yurttaşlarının yaşamını organize eder ve sürekliliği sağlar.

Devlet organizasyonunun amaçlarının önemli olanlarının birisi de yurttaşlarının ve ülkenin bekasıdır. Her devletin böyle düşüneceği ve bunu amaçlayacağı göz önünde bulundurulursa devletlerarası çatışmanın ve rekabetin olacağı gözden kaçmayacak kadar açıktır. Devlet bağımsızlığının ölçütü de buradan başlar. Devlet bağımsızsa bu durumlara göğüs gerebilir. Bağımsızlık devlet olmanın ön koşuludur. Devlet dış ilişkilerde yarı-bağımlı ya da tam anlamıyla bağımlı ise varoluşunun amacına ters düşer ve yok hükmünde değerlendirilmesi yerinde olur.

Devlet söylemi biz istesek de istemesek de bir kurum olarak var olmaktadır. ‘’Neden isteriz?’’ ya da ‘’Neden istemeyiz? böyle bir yapıyı, bunda belirleyici olan şey çıkar çatışmaları ve insan kaynaklı yönetim hatalarıdır. Devlet hayatın her alanında bizimledir. Biz onu ya temsil ederiz ya nötr kalırız ya da karşısında dururuz. Neden karşısında durduğumuz ise çok faktörlü bir konudur. Devletin iç yaşamıyla ilgilidir. Devlet karşısında duran örgütlü faaliyetleri de yakinen takip eder ve yer yer haklı olarak devletin idamesini temel alarak müdahale eder. Devletlerin tarihinden bu yana ‘’asi’’, ‘’isyancılar’’ var olmuştur ancak geneli başarısız olmuştur. Kimilerinin ise devlete başkaldırmakta haklı gerekçeleri olabilir. İktidara yönelik girişimleri, devleti yıkma girişimleri olabilir fakat geçerli bir yöntem olarak kabul edilmez. Bu tür kitleler başkaldırının başarılı olup olmamasına göre kamuoyunda değerlendirilir. Taraftarları da düşmanları da olabilir ancak devletlerin varlığı gereklidir. Bu tür girişimlerin kabul edilebilirliği yoktur. Devletler yurttaşlarının geneliyle uyum içerisindedir ya da devlet bunu amaçlamalıdır. Devlet iktidarını temsil edecek politikacılar, çalışmalarını bu yönde şekillendirirler.

Buraya kadar ‘’devlet nedir?’’ sorusunu diğer alt sorularla birlikte değerlendirdik. Sonuç olarak devletin varlığının toplumların gereksinimlerini karşıladığı ve gerekliliğinin olduğu görülebilmektir. Devlet yurttaşlarının varlığını idame ettirdiği anlaşılmaktadır.

Bir diğer sonuç, devletin tarihin en eski devirlerinden beri yani M.Ö. 5000’lerden bu yana var olduğu ve var olmadığı zaman ilkel yaşamın yeniden belirebileceği, kargaşa ve kaosun belireceği söylenebilir.