Twitter
Visit Us
YOUTUBE
YOUTUBE
LINKEDIN
Share

Donanmamız, 27 Mart-2 Nisan 2017 tarihleri arasında Karadeniz’de 39 savaş gemisi, 10 helikopter ve 20 sorti deniz karakol uçağı ile tarihimizin en yoğun güdümlü mermi ve füze atışlarının icra edildiği Deniz Yıldızı tatbikatını icra etti. Tatbikat safhaları arasında Bulgaristan’ın Varna, Gürcistan’ın Batum, Romanya’nın Köstence, Rusya’nın Novorossisk, Ukrayna’nın Odesa limanları ziyaret edildi. Büyük bir savaş gücü ve aynı zamanda çok karmaşık bir dış politika konjonktüründe etkin bir donanma diplomasisi örneği sergileyen tatbikat, 2007 sonrası uygulanan kumpas davalarla kan kaybeden donanmanın, 15 Temmuz hıyaneti sonrasında FETÖ’den arınma sürecinin zindeliği ile tekrardan moral depoladığını ve üstün harbe hazırlık seviyesini idame ettiğini ispat etti. Bu hazırlık seviyesini idame etme gereğinin, donanmanın tarih önünde Türk milletine ve devletine her koşulda ispat etmesi gereken bir sorumluluk olduğunu hatırlatalım. Zira Anadolu’da yaşamanın ilk şartı güçlü donanmaya sahip olmaktır.

Tarih Bilmeden Strateji Yazılamaz

Tarih bilmek ve günün şartları içinde yorumlayabilmek stratejinin olmazsa olmazıdır. Tarih bilmeden tayin edilen stratejiler başarısız olur. Deniz tarihini bilmeden bir deniz devleti olan Osmanlı İmparatorluğu yönetilemezdi. Nitekim gerileme ve çöküş, önce başarısız Malta Kuşatması ardından İnebahtı yenilgisi ile aslında 16’ıncı yüzyılda ilk işaretlerini vermişti. Aydınlanma ve sanayi devrimini ıskalamanın gelecek yüzyıllara etkisini irdeleyecek çapta devlet adamı zaten yoktu. En uzun süreli tek adam yönetimlerinden birisi olan II. Abdülhamit dönemi, bırakalım deniz tarihinin önemini algılamayı, donanmanın varlığına bile tahammüle sahip değildi. İkinci sanayi devrimi yaşanırken Osmanlı İmparatorluğu 20’nci yüzyıla donanmasız girmişti. 20’nci yüzyıla üç yıl kala yaşananlar ibretliktir. Şimdi Deniz Yıldızı tatbikatından tam 120 yıl geriye gidelim.

1897 Yunan Savaşı Trajedisi

1830 yılında büyük bir donanma baskını (Navarin) sayesinde kurulan Yunanistan, 1897 yılında Girit’e göz koymuştu. Donanmasız Osmanlı, Girit’teki Türk soykırımına denizden müdahale edemediği için Yunan anakarasında kara harekâtı başlattı ve Atina’nın 250 km’sine kadar ilerledi. Kara harekatı başlamadan kısa süre önce 18 Mart 1897 günü İstanbul’dan Girit’e hareket emri alan donanma, Haliç’ten zorluklarla çıktı, önce Mesudiye zırhlısının üç kazanı patladı, tecrübesiz ve bilgisiz acemi personel yüzünden gemiler Marmara’da birbirlerini kaybetti. Kısacası, Donanma Haliç’ten ayrıldıktan 4 gün sonra, 22 Mart sabahı, ancak Lapseki’ye varabildi. Kadırga döneminde kürek gücü ile bu etap 40-50 saatte alınabiliyordu. Donanma, Ege’ye bir savaş gücü olarak çıkamadı. Sadece 14 Nisan 1897 günü tatbikat maksadıyla Saros Körfezine çıktı. Gemiler, o gün yıllar sonra, ilk kez toplarını fiili bir atışla deneme fırsatı buldu. İlk atış eğitimi sonunda Aziziye firkateyninin 18 topunun 16’sı; Hamidiye Firkateyninin tüm Krupp topları kullanılamaz hale geldi. Neticede, donanma Ege’ye bir daha çıkmadı. 1897 Türk-Yunan Savaşı’nda, donanmanın hiçbir rolü ve yeri olmadı. Girit aynı yıl özerklik kazandı ve 1908 yılında Yunanistan’a katıldı.

Cumhuriyet, Hataları Tekrar Etmedi

İşte Osmanlı İmparatorluğunun en güçlü hükümdarının donanmasının içler acısı durumu buydu. Genç Cumhuriyet, Mustafa Kemal önderliğinde donanmanın gelişimine büyük önem ve öncelik verdi. Tarihinden dersler çıkardı. Osmanlı tarihinin 20’nci yüzyıl başında gördüğü 33 yıllık en güçlü iktidar sahibinin hatalarını tekrarlamadı. Kökleri öyle sağlam, temelleri öyle güçlü atıldı ki, zor bir coğrafyada yaşamaya, çetin ekonomik koşullara ve iç politikada çoğu  zaman yaşanan büyük fırtınalara rağmen donanma güçlenerek büyümeye devam etti. Bu güçlü dönem 10 yıl önce FETÖ ve işbirlikçileri sayesinde yürütülen kumpas davalarla akamete uğradı. Donanma en güzide amiral ve denizcilerini iktidar ve parlamentonun gözleri önünde yitirdi. Bu tasfiyelere doymayan FETÖ, emperyal buyruk ile bu kez rejim ve iktidar değişikliği için 15 Temmuz 2016 akşamı halkına karşı ateş gücü kullandı. Ancak yenildi. Halkın cumhuriyet ve demokrasi birikimi darbe girişimine direndi. Şimdi devlet FETÖ temizliğine, Donanma arınmaya devam ediyor. Bu karmaşık ve acı tecrübelerle dolu yakın geçmişe rağmen, Cumhuriyet Donanması mucizevi yükselişine devam ediyor.

Ateş Gücü Rekoru

Karadeniz’deki tatbikat, bu yükselişin en somut sonucunu ilkleri oluşturan seri güdümlü mermi ve füze atışları ile dosta ve düşmana gösterdi. Bir nevi tarihimizin ateş gücü gösteri rekoru kırıldı. TCG Çanakkale denizaltısı, tarihimizde ilk kez suyun altından denizdeki suüstü hedefine Sub Harpoon güdümlü mermisi; MİLGEM (Ada sınıfı) korvetlerin ilk gemisi TCG Heybeliada denizden kara hedeflerine de atılabilen Harpoon Block II güdümlü mermisi; TCG Gökçeada firkateyni hava hedeflerine karşı kullanılan SM-1 Block-6, TCG Fatih firkateyni NATO Sea Sparrow, TCG Büyükada korveti RAM, TCG Barbaros firkateyni Evolved Sea Saprrow füzesi atışlarını hava hedeflerine karşı gerçekleştirdi. Her füze hedefini vurdu.

Dış Tertiplere Karşı En Büyük Güvence

Bu tablonun ne denli önemli olduğunu halkımızın anlaması gerekir. İç siyasette ne yaşanırsa yaşansın, ekonomik konjonktür ne durumda olursa olsun, donanma ve silahlı kuvvetler dimdik ayakta kalmalıdır. Gücünü Mustafa Kemal’den alan etkin bir donanma, ordu ve hava filoları ülkemizin dış kaynaklı tertip ve kışkırtmalarına karşı en büyük güvencesidir. Deniz Yıldızı tatbikatı denizdeki bu güvenceyi halkımıza hissettirmiştir.