Twitter
Visit Us
YOUTUBE
YOUTUBE
LINKEDIN
Share

Kıbrıs sorununa iki kurucu devletin siyasi eşitliğine dayalı çözüm bulma amaçlı Kıbrıs Konferansını oluşturan müzakereler, İsviçre’nin Crans-Montana kasabasında 29 Haziran 2017 günü KKTC/Türkiye saati ile saat 10.00’da, garantörler, Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum heyetlerinin katılımı ile yapılmış ve Yunanistan ile Kıbrıs Rum tarafının, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in sunduğu çerçeve anlaşmasını kabul etmemesi nedeni ile de çökmüştü.

Kıbrıs Rum tarafının, özellikle Kıbrıs konferansının içeriğinin sadece “Güvenlik ve Garantiler ile Türk askerinin adadan çekilmesine” dönüşmesi için elinden geleni yapmasına rağmen, KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ile T.C. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun –bana göre- başarılı stratejileri ve attıkları siyasi adımlar sonrasında Rum ve Yunan tarafının çerçevenin dışına çıkmak hevesli bu girişimleri kendilerine başarısızlık ve konferansın çökmesine neden olan taraf suçlaması ile geri döndü.

Rum Lider Nikos Anastasiadis’in, Guterres toplantıya katılmadan önce, ikinci masadaki müzakere düzeyini, “Ben Cumhurbaşkanıyım, Akıncı toplum lideridir” iddiası ile teknik seviyeye çekme konusundaki ısrarı ve olumsuzluk yaratan stratejisi, masada müzakerelerin sonuç odaklı bir şekilde yapılmasını engellerken, Gutterres’in Crans Montana’ya gelmesi ile birlikte ikinci masadaki müzakerelerin seviyesi, siyasi düzeye yükseltilince görüşmeler sonuç alıcı yönde hızlandırıldı.

Guterres’in, konferansın sonunda -30 Haziran’da- taraflara kendi adı ile sunduğu Guterres belgesinin içeriği o gün açıklandığı gibi altı maddeden oluşmakta. Açıklanan bu çerçeveyi Türk tarafı, KKTC ve Türkiye kabul ederken, Rum tarafı kabul etmemiş, buna ilaveten Yunanistan kabul etmeye sıcak bakarken Anastasiadis’in müdahalesi ile reddetmiş, bu nedenle Rum tarafı çerçevenin dışında kalmış, müzakereler de Rumların olumsuz yaklaşımı nedeni ile çökmüştü.

BM Genel Sekreteri Guterres tarafından Crans Montana’da taraflara sunulan Çerçeve Belgesinin içeriğini hatırlayalım;

Güvenlik ve Garantiler: Müdahale hakkının geçerli kalacağı bir sistem sürdürülebilir değildir. Garanti Antlaşmalarının kapsadığı alanların yerini, iki tarafça üzerinde mutabık kalınan ve çeşitli boyutları içeren, yeterli uygulamayı izleme mekanizmaları alabilir. Bunların bazılarına garantör güçler de dahil olabilir. Güvenlik sistemi her iki toplumun da birleşik Kıbrıs’ta kendisini güvende hissetmesini temin etmeli ve bir tarafın güvenliği diğerinin güvenliği pahasına olmamalı.

Asker konusu: Garanti Antlaşmasından farklı bir konudur ve farklı bir formatta ele alınmalıdır. Asker ile ilgili konular üzerinde (sayı, çekilmenin söz konusu olup olmayacağı ve zamanı, takvim, vs) doğru zaman geldiğinde en üst düzeyde anlaşmaya varılacak.

Toprak Başlığı: Belli bölgeler ile ilgili Kıbrıslı Rumların dile getirmiş olduğu endişelere cevap verebilmek için Kıbrıslı Türklerin sunduğu haritada bazı düzenlemeler gerekmektedir.

Siyasi Eşitlik: 2:1 oranı ile Dönüşümlü Başkanlık. Karar-alma (etkin katılım): Bir olumlu oyun aranacağı salt çoğunluk. Toplumlar için hayati öneme sahip konular durumunda tıkanıklıkların aşılması mekanizması.

Mülkiyet: İki mülkiyet rejimi; toprak düzenlemelerine tabi olan ve olmayan bölgeler için: Toprak düzenlemelerine tabi olan yerlerde rejim, mülkünden edilen sahiplere öncelik verecek. Toprak düzenlemelerine tabi olmayan yerlerde rejim, şu anki kullanıcıya öncelik verecek. Spesifik unsur üzerinde daha ileri tartışmalar yapılacak.

Eşdeğer Muamele:  Malların serbest dolaşımı gümrük birliği + birincil tarımsal ürünler için bir kota üzerinde anlaşılacak), hizmetler ve sermayede sorun yok. Kişilerin serbest dolaşımı: rejim turistlerin, öğrencilerin ve mevsimsel işçilerin girişine izin verecek. Daimi ikametgâh isteyenler söz konusu olduğunda Kıbrıs’taki Yunan ve Türk vatandaşlarına eşdeğer muamele yapılacak.

Bu çözüm belgesine ilaveten, tarafların Guterres Belgesini kabul ettiklerini açıklamalarının ardından gelecek olan çözümünün nasıl denetleneceği ile ilgili olarak da 6 Temmuz 2017 günü aşağıdaki belge taraflara sunulmuştur.

Çözüm Uygulamasının Denetlenmesi Belgesi

  • Anayasal düzen,
  • Toprak düzenlemelerinin uygulanması,
  • Yeni düzenin gözetlenmesi,
  • Askerlerin çekilmesi,
  • Silahlarının toplanması
  • Mülkiyet hakkındaki maddelerin uygulanması

Belgede buna 6 maddeye ek olarak da  “Çözümün uygulanmasının kontrolüne” ilişkin ise şu maddeler yer almıştır.

1- Görev ve yetkileri yenilenen UNFICYP’le BM’nin yerinde gözetimi.

2-  Tarafların, şimdiki garantörlerin de yer alacakları bir Tavsiye Komitesi kurması. Federal Hükümetten iki, her kurucu eyaletten birer, her garantör devletten birer ve başkalık da yapacak BM temsilcisinin yer alacağı, yürütme yetkisi olmayan bir komite olacak.

3-  Çözümün doğru ve kesintisiz uygulanması için tavsiyelerde bulunacak seçkin kişilerden oluşan bir grubun kurulması.

4-  Genel Sekreter’in, BM tarafından hazırlanacak raporlar doğrultusunda, çözümün uygulanmasını tarafsız olarak izlemesi.

5-  Güvenlik Konseyi’nin, çözümün uygulanması konuları hakkında, garantörlerin gözlemci statüsüyle katıldıkları toplantı gerçekleştirmesi hakkı.

Gerçek şu ki, Crans Montana’da müthiş bir siyasi satranç oyunu oynanmış ve taraflar birbirlerinin en zayıf noktalarını tespit ederek etkin siyasi hamleler yapmışlardır.  

Kıbrıs Rum ve Yunan tarafı,  ilk gün Türkiye’nin “iki tarafın referandumlarda evet demesi ile birlikte makul sayıda asker çekilmesi gerekirse zamanını ve miktarını biz belirleyerek asker çekeriz” şeklindeki şok hamlesini, Annan Planından sonra ilk kez müzakerelerde “BM’nin gerçekte Hakemlik içeriğindeki kriterlerini” kabul ettiklerini açıklayarak yanıtlayabilmişlerdi.

Orijinal Guterres Çerçeve Belgesinin içeriğinde yukarıda yazılan şekli ile toplamda altı madde var.  Bunlardan birinci ve ikincisi Türk tarafının vermesi gereken tavizleri içermekte, geri kalan üçüncü, dördüncü, beşinci ve altıncı maddeler de Rum tarafının vermesi gereken tavizleri içermektedir.

Anastasiadis’in sıkıntısı Kıbrıs Rum halkına müzakereler ile ilgili sürekli olarak yalan söylüyor olması. Kıbrıslı Rumlara “Türk askerinin tümü çekilecek, Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasındaki Garantiler bölümü iptal edilecek, Türkiye’nin garantörlüğü kaldırılacak ve Rum göçmenler evlerine dönecek” bilgisini ve sözünü verirken, Kıbrıslı Türklerin dönüşümlü olarak Cumhurbaşkanlığı görevini yapacağından, KKTC sınırları içindeki Rum mülkleri konusunda ilk tercih hakkının Kıbrıslı Türklerde olacağından, Bakanlar Kurulunda yer alacak olan 3 Türk bakandan “Bir” tanesinin “Evet” oyu kullanmadığı sürece “Yedi” Rum Bakan “Evet” dese bile kararnamelerin kabul edilemeyeceğinden ve hükümetteki temsiliyet oranının “İki Rum’a Bir Türk” şeklinde olacağından bahsedememiş olması, Anastasiadis’i müzakerelerde çok zor duruma sokmuştur. Crans Montana’nın çökmesinin gerçek nedeni de bu olup, Kıbrıslı Rumların, mevcut Kıbrıs Cumhuriyetini ve Kıbrıs adasını Türklerle paylaşmaya hazır olmamaları, Rum siyasilerce de yıllarca bu gerçekleri duymaya hazır hale getirilmemeleridir.     

Bu nedenle de Rum lider Anastasiadis 1 Temmuz 2017 tarihinde BM Genel Sekreteri Guterres’e bir mektup yazmış ve Birinci ve İkinci maddeler ile ilgili “Sıfır Asker, sıfır garanti” talebini dile getirirken, üçüncü, dördüncü, beşinci ve altıncı maddeleri de kabul etmediğini vurgulayarak Çerçeve Belgesi dışında kalmasını talep etmiştir. Burada da bir Helen klasiğini sahneye koyan Anastasiadis, 30 Haziran tarihli Guterres Çerçeve Belgesinin ikinci bir versiyonu bulunduğunu ve içeriğinin sadece  “Güvenlik ve Garantiler ile Türk askerinin tümü ile çekilmesi” olduğunu iddia etmeye başlamıştır.

Gerçekte Guterres belgesinde “İki” değil, “Altı” ana başlık bulunmaktadır. Ama Anastasiadis, sanki de sadece “iki başlık” varmış gibi, kendi işine gelen başlıkları yani “Güvenlik ve Garantiler ile Askerin çekilmesi” konuları çerçevede varmış, diğer dört tanesi olan Toprak, Siyasal Eşitlik, Mülkiyet, Eşdeğer muamele dışarı çıkarılmış ve yokmuş gibi takdim etmeye ve davranmaya çalışmakta ve aklınca BM’yi, AB’yi, ABD’yi ve de Kıbrıs konusu ile ilgili herkesi kandırdığını sanmakta.

Rum lider Anastasiadis’in sürekli oynadığı bir oyun bu. Bugüne değin yedi Rum lider geldi geçti müzakerelerden. Hepsinin de taktiği aynı oldu. Kıbrıs adasının Rum egemenliği altına girmesinin dışında hiçbir öneriyi kabul etmemek ama kabul etmiş gibi görünüp, dünyayı kandırmak, Türk tarafını da suçlu durumuna sokmak…

Anastasiadis’in öncelikle, Guterres Çerçevesini sadece kendi işine gelen iki maddesini değil, tümü ile kabul ettiğini açıklaması gerekmektedir. Dönüşümlü Başkanlığı, ikiye bir temsiliyet oranını, Türklerin belirleyici oyunu (One favorable vote),  iki mülkiyet rejimini yani Türk bölgesinde (KKTC) kalacak topraklarda ilk söz sahibinin bugünkü kullanıcıda olacağını kabul ettiğini açık ve net olarak açıklaması gerekiyor masaya oturmadan önce. Ama Anastasiadis’in işine gelmiyor bunları kabul ettiğini açıklamak. İstiyor ki masaya oturulsun ve sadece Türk askerinin çekilmesi ile Güvenlik ve Garantiler konuşulsun. 

Anastasiadis’in bir başka oyunu da, Guterres çerçevesini kabul ettiğini net ve anlaşılır bir şekilde açıklayamaması ancak “Akıncı’nın kabul etmesini memnuniyetle karşıladım” diyerek sanki Guterres çerçevesini kendisi kabul etmiş de, Akıncı kabul etmemiş gibi bir hava yaratmaya çalışması…

Daha da ötesi, Guterres’in çerçevesinde Anatasiadis’in iddia ettiği gibi “Sıfır asker, sıfır Garantiler” diye bir kavram ve madde de yok. Bunlar Anastasiadis’in hayal dünyasında mevcut sadece. Çerçevede garantörlerin tek yanlı müdahale hakkının sürdürülebilir olmadığı dile getiriliyor ama her iki toplumun korkularını giderecek, iki toplumun kendini güvende hissedeceği ve iki toplumun ayrı ayrı kabul edeceği bir garanti sisteminin bulunması gerektiği tavsiye ediliyor. Birinin güvenliğinin diğerine tehdit oluşturmayacağı ve özellikle de Türklerin kabul edeceği bir garanti sisteminin olması gerektiği belirtilmekte.

Hatırlatalım; Guterres müzakerelerde, “asker konusu da ayrı bir konudur, asker çekilmesi gerekir mi, çekilecekse ne kadar sürede kaç tane çekilmelidir. Bana sorarsanız bu konuya sizler değil, garantörler tartışmalıdır” demiş, bunun üzerine Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı da “4 saat içinde gelir masaya otururuz” yanıtını vermişti anında.

Anastasiadis’in bazı konuları kendi halkına farklı lanse etmesi, Rumları da kızdırmış durumda. Rum basınında yer alan haberlere göre Anastasiadis doğruları söyleyen bir lider değil.

Sonuç olarak, kendilerini Kıbrıs adasının sahibi, Türkleri de azınlık gören Rumların, bu amaç doğrultusunda sürdürdükleri yalana ve tarihin tahrif edilmesine dayalı siyaset duvara toslamış durumda. Bana göre, artık ne eskisi gibi ucu açık müzakereler olacak, ne de sadece Rumların isteklerinin yer aldığı planlar masaya konacak. Müzakereler çökmüşse ve gene çökecekse bunun sorumlusunun Türk tarafı olmayacağı da kesin…