Twitter
Visit Us
YOUTUBE
YOUTUBE
LINKEDIN
Share

BİR YILDA İKİ BÜTÇE

Merkezi yönetim (Devlet) bütçesi ilk 6 ayda eriyince, Cumhurbaşkanlığı tarafından Meclis’e “ek bütçe teklifi” (2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu ile Bağlı Cetvellerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun teklifi) sunuldu. Ek bütçe teklifinde, 880 milyar 475 milyon TL gider ödeneği eklendi. Böylece 1,8 trilyon TL ile başlayan 2022 yılı bütçesi yıl ortasında 2.8 trilyon TL’ye çıkmaktadır.

Bütçe ödeneğinin artırılmasına gerekçe olarak, “ekonomik ve jeopolitik gelişmeler sonucu genel fiyatlar seviyesinde meydana gelen önemli yükselişler” gösterilen söz konusu teklif, TBMM Plân ve Bütçe Komisyonu’nda görüşülmesi birkaç gün içinde bitirildi ve bugünlerde Meclis Genel Kuruluna gelmesi beklenmektedir.

Bir diğer anlatımla, yılın ortasında, adeta “yeni bir bütçe büyüklüğünde” olan “adalet ilkesinden uzak” yeni bir “seçim bütçesi” söz konusudur.

BÜTÇE, GEÇİCİ ve EK BÜTÇE KAVRAMLARI

Devlet bütçesi; bir yıl içinde elde edilecek gelirlerle yapılması plânlanan giderleri gösteren bir “tahmin cetveli” olup; diğer bütçelerden farkı ise, gelir tarafının “vergi” olmasıdır. Bilindiği gibi “karşılıksız bir gelir” olan vergiyi sadece kamu kesimi tahsil edebilir. Devlet bütçesinin bir diğer özelliği de “yasaya dayanmasıdır”. Kısaca Devlet bütçesi, hükümete bir yıl içinde tahsil edilecek gelirleri toplama ve öngörülen harcamaları “ödenekler içinde” yapma yetkisi veren bir yasadır.

Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de “ilgili yıl bütçesinin zamanında çıkmaması” ya da “bütçenin Meclis Genel Kurulu’nda reddedilmesi” gibi durumlarda, kanunla “geçici bütçe”; “bütçenin uygulanması aşamasında kamu idarelerine tahsis edilmiş olan “ödenekler yetersiz kaldığında” ya da “öngörülemeyen birtakım harcamalar gündeme geldiğinde” ise “ek bütçe” hazırlanabiliyor.

Ek bütçe, tıpkı normal bütçede olduğu gibi, kanun teklifi ile hazırlanmak ve bu ödeneklerin gelir karşılığının da bu kanun teklifinde mutlaka gösterilmesi gerekmektedir.

Ek bütçeler sık olmasa da dünyada görülebilen uygulamalardandır. Nitekim Türkiye’de 1995-2004 tarihleri arasında belli kalemlere ek ödenek konulması biçiminde toplam 8 adet ek bütçe çıkartılmıştır. Ancak anılan bu geçmişteki örneklerin, bugün gündeme gelen ek bütçe uygulamasından “içerik ve büyüklük” anlamında farklı olduğunun altının çizilmesi gerekir.

  • 5 Aylık Bütçede 125 milyar TL fazla mevcutken, ek bütçeye niye?

Hükümet, Covid-19 salgınının sona erdiğini, ülkenin hangi bir ekonomik kriz içinde olmadığını ve yaşananların “hayat pahalılığı” ile sınırlı olduğunu belirtmektedir. Keza yönetim, geçen yıl bütçe hazırlanırken yanlış öngörülerde bulunduğunu ya da izlediği “yanlış para politikasıyla” enflâsyonu tarihsel olarak zirveye çıkardığını da kabul etmemektedir.

Daha iki hafta kadar önce Hazine ve Maliye Bakanlığı mayıs ayı bütçe gerçekleşme raporunu yayımlamış; Bakan da bu yılın ilk 5 ayında bütçenin yaklaşık 125 milyar TL fazla verdiğini açıklamıştı. Keza aynı döneme ilişkin “Hazine nakit dengesi” de 82,4 milyar TL fazla vermişti (tek başına mayıs ayındaki fazla 164,8 milyar TL idi).[1]

Keza Hükümet, Suriye topraklarında yeni ve daha büyük bir askeri operasyonu başlatmak niyetinde olsa da henüz yeni bir savaş durumu ya da bunun ekonomik etkileri söz konusu değildir.

Bu gerçekler karşısında ilk akla gelen soru: Ne oldu da ciddi miktarda “fazla veren Bütçe” ve “Hazine nakit fazlasına” karşın, bir anda yılın geri kalan kısmı için, “ülke tarihinde görülmemiş büyüklükte” bir ek bütçe talebi yapılmaktadır?

Bilindiği gibi tarihsel olarak ek bütçe talepleri, bugüne kadar dünyada ve Türkiye’de, yaşanan “ciddi birtakım olayların neden olduğu zararı azaltmak” için gündeme getirilmiştir. Konuya bu anlamda baktığımızda, bu büyüklükteki bir ek bütçeyi sadece “Ukrayna savaşı”, ya da artık yadsınamayan bir gerçeklik olan “ekonomik krizle” açıklayabilmek çok zordur. Kaldı ki dünyada, bu savaşa rağmen sınırlı sayıda ülke bu yılın mayıs ayından itibaren ek bütçeye başvurdu. Genel olarak Avrupa ve ABD’de, bu savaş nedeniyle “savunma bütçelerine takviyeler” yapılmakta olup, bunlar büyük çapta ek bütçeler şeklinde değildir. Öyle ki aralarında ABD, İngiltere, Hindistan, Çin, Brezilya, krizle boğuşan Arjantin ve hatta savaşın içindeki Rusya’nın da bulunduğu pek çok ülkede henüz ek bütçeler yapılmadı.

Özetle, bugün önerilen bir ek bütçe için; ciddi bir doğal felâket, salgın, ciddi bir ekonomik kriz, savaş hali gibi “normal olmayan koşulların” var olması; ayrıca bu durumda mevcut ödeneklerin de, bütçenin de, Hazine nakit olanaklarının da yeterli olmaması gerekmektedir.

  • Yoksa seçim için özel bir bütçe mi?

Kısacası yakında TBMM Genel Kurulu’nda görüşülecek ek bütçe, belli bir ya da birkaç sorunu gidermeye dönük bir tamamlayıcı bütçeden öte, sanki yeni bir bütçe kapsamında ve büyüklüğünde hazırlanmış olduğunu görmekteyiz.

Bu olgu da bize, mevcut “iktidar bloğunun”, yanlış öngörülerde bulunduğu için ek bütçeye ihtiyaç duyulduğunu ya da izlediği yanlış ekonomi politikalarının sonucunda enflâsyonu bu denli artırdığını ortaya koyduğu kadar, bundan daha önemli bir biçimde, kendileri için hayati nitelik taşıyan önümüzdeki seçimlere bol harcama olanağı, yani çok büyük bir bütçe ile girmek istediğini işaret etmektedir.

EK BÜTÇEYE BAŞVURAN ÜLKELER

Daha önce de belirttiğimiz gibi, sınırlı sayıda da olsa bazı ülkelerde, bu yılın mayıs ayından itibaren ek bütçeye başvurulduğu bir gerçektir. Ancak bu ek bütçeler Türkiye’deki ek bütçe talebiyle karşılaştırılamayacak kadar küçük ölçektedir.[2] 

Bu bağlamda Almanya Federal Hükümeti, Ukrayna savaşının yol açtığı zorlukları aşmada kullanılması amacıyla, mevcut bütçeye dâhil edilmek üzere 40 milyar Euro (42 milyar $) tutarında bir ek bütçe hazırladı. Ancak bu ek harcamalar vergi artışlarıyla değil, bütünüyle borçlanma ile finanse edilecektir. Öte yandan bu bütçe ile petrolden alınan vergiler indirilecek, tüm işçiler için geçerli olmak üzere aylık 300 Euro’luk sabit bir enerji fiyatı uygulanacak, çocuklara 100 Euro nakit desteği verilecek ve 3 ay geçerli olacak şekilde, herkese yerel ulaştırmalarda kullanılmak üzere sadece 9 avro karşılığında bilet sağlanacaktır.[3]

Japonya, bu yılın mayıs ayında, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinden kaynaklanan artan enerji, gıda ve diğer fiyatların acısını hafifletmek için 2022 mali yılı bütçesine eklenmek üzere 2,7 trilyon Yen (21 milyar $) ek hazırladı. Ek bütçenin yüzde 56’sı, hükümetin petrol toptancılarına perakende benzin fiyatlarını düşürmesi için sübvansiyonlar gibi yardım paketindeki bazı önlemleri uygulamak için kullandığı “rezerv fonlarını yenilemek” için harcanacaktır. Ayrıca bu ek bütçeyle, düşük gelirli hanelere çocuk başına 50.000 Yen nakit yardımı yapılacaktır. Ek bütçe sadece borçlanma ile finanse edilecektir.[4]

Güney Kore Ulusal Meclisi, mayıs ayında Covid-19 salgınının yol açtığı kısıtlamalardan etkilenen ve sayıları 3,7 milyonu bulan küçük ve orta ölçekli işletmeleri ve serbest meslek sahiplerini desteklemeyi amaçlayan toplam 62 trilyon Won’luk (49,5 milyar $ bir ek bütçeyi onayladı. Ek bütçenin yüzde 39’u eyalet hükümetlerince kullanılacak, bu çerçevede küçük işletmelere ve serbest meslek sahiplerine 20 milyar $’dan fazla bir kaynak aktarılacaktır. Ek bütçe artırılan vergi gelirleri ile karşılanacak, borçlanmaya gidilmeyecektir.[5]

Finlandiya‘da 2,3 milyar Euro’luk bir ek bütçe hazırlandı. Bunun 120 milyon Euro’su Covid-19 salgınının neden olduğu kısıtlamaların çocuklar ve gençler üzerindeki etkilerini azaltmak için kullanılacaktır.[6]

Kanada‘da bu yıl hazırlanan ek bütçe ise 8,8 milyar $’lık bir büyüklüğe sahip. Bunun yüzde 24’ü Yerlilere Hizmet Departmanına, yüzde 16’sı Halk Sağlığı Kurumuna, yüzde 9’u Kamu Güvenliği ve Acil Durum Hazırlık Departmanına, yüzde 6’sı Ukrayna’ya askeri yardım için Millî Savunma Bakanlığına ve yüzde 2’si ‘Erken Öğrenme ve Çocuk Bakımına’ tahsis ediliyor.

  • Ek bütçenin hacmi: Yurt dışında cari bütçenin en fazla yüzde 10’u, Türkiye’de yüzde 62’si

Kısacası, yurt dışında bazı ülkelerde bu yıl hazırlanan ek bütçelerin boyutu, bu yılın normal (cari) bütçelerine oranları: Almanya yüzde 8,7; Japonya yüzde 2,5; Güney Kore yüzde 10,2; Kanada yüzde 4,6; Finlandiya yüzde 3,5 iken Türkiye’de yüzde 62 (mevcut bütçenin üçte ikisi) olmaktadır.

Ayrıca bu ülkelerde ek bütçelerin sınırlı bir amaçla, ne için yapıldığı açıkça belirlenmekte; nerelere harcanacağı da net olarak açıklanmaktadır. Türkiye’de bu büyüklükteki bir ek bütçenin nerelere harcanacağını ise, yazımızın devamında görüleceği gibi, normal bütçe gibi hazırlanmış ve normal bir bütçedeki ödenek tahsisatı esas alınmıştır.  

EK BÜTÇENİN İÇERİĞİ

Aşağıdaki tablo, 2022 yılı bütçesinin “başlangıç harcama ödeneklerini”, “başlangıç gelir tahminlerini”, ek bütçe teklifiyle ilave taleplerini ve bu teklif kabul edildiğinde 2022 bütçesinin ne durumda olacağını bir arada göstermektedir.

Tablo1

(*): Tabloda Personel Giderleri olarak gösterilen 16.8 milyar TL ek ödenek, yeni alınacak personel için eklenen ödenektir. 200 milyar TL tutarlı SGK Devlet Prim Giderlerinin 172 milyar liralık bölümü mevcut personelin ücretlerinde yapılacak artış için, kalan 28 milyar liralık bölümü SGK Devlet prim giderlerine eklenen ödeneklerdir.

Tablo, bütçenin başlangıç durumuyla, yıl ortasında teklif edilen eklemeler yapıldığında geleceği durum arasında, bütçe giderleri açısından yüzde 61,7, bütçe gelirleri açısından yüzde 73,4 oranında sapma ortaya çıktığını göstermektedir. Bu sapmalar kabul edilebilir sayılar olmadığı gibi, Mahfi Eğilmez hocamızın da belirttiği gibi, söz konusu ek bütçe, “ek ödenek falan değil resmen yıl ortasında ikinci bir bütçe yapmak” demektir.

  • Ödenek sahipleri ve iktisadi dağılımı

Bu çerçevede en büyük pay cari transferleri yapan Hazine ve Maliye Bakanlığı‘na ayrılmaktadır. Bu şekilde Bakanlığın kullandığı, transfer ettiği ödenek miktarı, başlangıç ödeneğine göre yüzde 53’ün üzerinde artmaktadır. Bu payın içinde, çok tartışılan Kur Korumalı Mevduat (KKM) ödemeleri için ayrılan 40 milyar TL‘nin de bulunduğunu belirtmeliyiz.

Faiz ödemelerinin 89,4 milyar TL ile büyüklük olarak ikinci sırada yer alması (böylece bu yıl yapılacak olan faiz ödemesi toplamda 330 milyar TL‘yi bulacaktır) ve KKM için 40 milyar TL’lik bir kaynak konulması, ek bütçenin, ülkedeki rant ekonomisinin boyutlarını ve servet sahibi zenginlere halktan yapılacak olan yeni kaynak transferlerinin de resmi belgesi olduğunu göstermektedir.

Ödeneği en fazla artırılan kurumun Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı olduğu anlaşılıyor. Öyle ki ek bütçe ile başlangıç ödeneği yüzde 124,3 oranında artırıldı. Bu artışın temmuz ayından itibaren gündeme gelecek emekli maaşlarındaki artışlarla, sosyal güvenlik primi açıklarıyla ve işverenlere sağlanan sigorta primi desteği ile ilgili olduğunu söyleyebiliriz.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, ek bütçe artışı sıralamasında yüzde 43 ile ikinci sırada yer alıyor. Ek 28,4 milyar TL’lik ödeneğin 21 milyar TL’sinin yoksulluk, sosyal güvenliği olmayanlar ve engelliler için ayrıldığının altını çizelim. Bilindiği gibi bu durum, ülkedeki yoksul ve sosyal güvencesi olmayanların sayısının artmakta ve bu sorunun giderek büyümekte olduğunun bir göstergesidir.

Millî Savunma Bakanlığı’na ayrılan 29 milyar TL’yi aşan ödenek (mevcut başlangıç bütçesinde yüzde 36,2 artış demek), iktidar bloğunun güvenlikçi politikalarının ve askeri sanayi karması sektöre verdiği desteğin hız kesmeden devam edeceğinin bir işaretidir.

  • Ek ödenekler nereden karşılanacak?

Ek bütçenin “kaynaklar” ya da daha çok bilinen tabirle “gelirler” kısmına baktığımızda, kısaca 1,1 trilyon TL’lik bir ödeneğin çok büyük çapta vergilerle karşılanması öngörülmüştür. Ancak bu vergilerin hangi vergiler olduğu vergi adaleti açısından son derece önemli.

Öncelikle, ek bütçede toplanması plânlanan yaklaşık 1,1 milyar TL’lik vergi geliri, bu yılın cari bütçesindeki vergi gelirlerinin yaklaşık yüzde 75’ine denk düşmektedir. Bir diğer anlatımla, ek bütçe ödenekleri için alınan mevcut vergiler ortalama yüzde 75 oranında artırılmaktadır.

Yukarıda yer alan tabloda da açıkça görüldüğü üzere, mevcut bütçedeki vergi geliri tahsilât hedefi 1.430 milyar TL’dir. Bu tutarın 881,1 milyar TL’si ilk 5 ayda tahsil edilmiş ve yılsonuna kadar 548,8 milyar TL da tahsil edilecektir. Ek bütçe ile de vergi tahsilât hedefine 1.830 milyar TL eklenecektir. Yani, Haziran-Aralık 2022 tarihleri arasında 1.632 milyar TL vergi tahsilâtı hedeflenmiştir.

  • Ek bütçede ağırlıklı olan vergiler

Ek bütçenin finansmanında mülkiyet (servet) üzerinden alınan vergilere neredeyse hiç başvurulmazken, en büyük vergi kalemi olarak Gelir ve Kazançlar Üzerinden Alınan Vergiler (yaklaşık 371 milyar TL) karşımıza çıkmaktadır. Ancak bu yıl asgari ücretin vergi dışı bırakılmasından ötürü, bu kategoride Gelir Vergisi ikinci plana düşerken, Kurumlar Vergisi öne çıkmaktadır (yaklaşık 316 milyar TL). Ek bütçe ile bu vergideki artış yüzde 172 olacaktır.

Böylesi bir gelişme akıllara “sermaye kesiminin nihayet artan bu vergilerin yükünü omuzlayacağı” düşüncesi gelebilir. Ama işin gerçeği böyle değildir. Çünkü öncelikle, sermaye kesimi bu yıl 336 milyar TL’lik bir vergi indirimi, muafiyeti, istisnası adı altında teşvikten yararlanmaktadır. Kısacası, normalde sermayeden alınacak olan böyle büyük bir çaptaki vergi değildir.

Ayrıca en büyük kurumlar vergisi mükelleflerinin başlarında T.C. Merkez Bankası ve TPAO gibi kamu kuruluşları ve kamu bankaları geliyor. Yani kurumlar vergisinin önemli bir kısmını kamu kurumları ödemektedir. Ayrıca özel sektöre bütçeden sağlanan sigorta primi muafiyetleri gibi birçok teşvik de söz konusudur.

Diğer taraftan “dolaylı vergiler” olarak da adlandırılan KDV, ÖTV gibi vergiler ve Harçlar, Damga Vergisi ve Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi, bu ek bütçenin gelir kaynaklarının neredeyse yüzde 67’sini oluşturmaktadır.

Bu vergilerden; İthalde Alınan KDV yüzde yaklaşık yüzde 98; Dâhilde Alınan KDV yüzde 93,3; Özel Tüketim Vergisi ise yüzde 71,2 artacaktır. Bunların içinde yer alan petrol ve doğal gazdan alınan KDV’deki artış yüzde 147 oranında, motorlu taşıtlardan alınan ÖTV yüzde 97 oranında olacaktır. Bu da petrol zamları altında iyice bunalan halka, bu ek bütçe ile her hangi bir petrol vergisi ertelemesi ya da indirimi sağlanmayacağına, işaret etmektedir.

  • Ek vergilerin tahsil edilebilirliği

Her şeyden önce enflâsyon ve kur yükselişi, vergi tahsilât hedeflerinin gerçekleşmesinde en önemli itici güç olmuş (matrahları yükselterek) ve önümüzdeki dönemde de olacaktır.

Kurumlar Vergisi ile ilgili tahsilât hedefi, KKM uygulamasının sürmesi ve bankaların astronomik kârları nedeniyle tutacak gibi durmaktadır. İthalde Alınan KDV tahsilât hedefi hem kurun hem de enflâsyonun etkisiyle büyük ölçüde gerçekleşecektir.

Milyonlarca tüketiciyi ilgilendiren ÖTV konusuna gelince; akaryakıta ilişkin eşel-mobil sisteminin devreye alınmayacağı, motorlu taşıtlar, alkollü içkiler ve tütün mamulleri ÖTV’sinin arttırılarak hedefin yakalanması güçlü bir olasılıktır.

Ancak diğer yandan, devlet harcamalarına, olağanüstü bir tahsilât artışına karşın vergi gelirleri yetişememektedir. Bu kadar yüksek vergi artışları, kayıt dışılığı ve ÖTV’ye tabi ürünlerde sahte veya kaçak yollardan yurda sokulma fiillerini artırması beklenmelidir.

SONUÇ YERİNE

İktidarın 2022 yılı bütçesini yaparken enflâsyon kur yükselişini hesaba katmaması yüzünden, “yılın ortasında, ek bütçe adı altında yeni bir bütçe yapılmak” durumu söz konusudur. Çünkü bütçenin başlangıç durumuyla, yıl ortasında teklif edilen eklemelerin yapılmasıyla ulaşacağı durum arasında, bütçe giderleri yönünden yüzde 61,7, bütçe gelirleri açısından yüzde 73,4 oranında “sapma” ortaya çıkmıştır. 

Bu akıl tutulmasının bir sonucu olarak cari transferler, personel, faiz ve SGK devlet prim giderlerinin Ocak-Mayıs döneminde bütçe giderleri içindeki payı yüzde 78,7 olarak gerçekleşti. İlk 5 ay sonunda, bütçe gideri olarak bütçeye konulan toplam 1.750 milyar TL’nin yüzde 54,8’i olan 959 milyar TL’si kullanılmıştı. Bu durumda, eğer Meclis tatile girmeden Ek Bütçe Kanunu çıkmazsa, ağustos ayında hiç kimse Devletten maaş alamaz duruma gelebilecektir.

Bu zorunluluğun temelinde yatan başat neden: “Yanlış ekonomi politikası” dır. Daha açık bir ifadeyle, ekonomi kuramında yeri olmayan bir “özel inat” yüzünden uygulanan “yanlış faiz politikası”. Kırılganlıkları ve bunu ifade eden CDS’leri sürekli artan bir ülkede kurların yükselmesi kaçınılmaz bir sonuçtur. Üretimi büyük ölçüde ithal girdilere dayalı bir ülkede, kurların yükselmesinin enflâsyonu da yükselteceği çok açık bir gerçektir. Bu ikiliyi durdurmanın en etkin yolu faizi enflâsyonun üzerinde belirlemek ve böylece insanların dövize yönelmesini önleyerek kurları denetim altında tutmaktır.

Durum böyleyken Türkiye tam tersini yaparak faizleri düşürmüş, faizi enflâsyonun onlarca puan altına itmiş ve insanları dövize yönlendirerek kurların hızla yükselmesine yol açmıştır. Kurlar yükselince enflâsyon artmış, tahsil edilen vergiler artsa da harcamalar için ayrılan ödenekler yetmez hale gelmiştir.

Bu arada, faizleri artırmadan kurları düşürme için “örtük önlem” olarak yürürlüğe konulan KKM hesaplarının Hazine (dolayısıyla bütçe) üzerine yeni bir yük eklenmiştir.[7] Böyle olunca da ister istemez yıl ortasında ikinci bir bütçeyi meclise sunmak gereği ortaya çıkmıştır.

Bu bağlamda, bütçede ödeneği bulunmadığı halde, yasaya uygun olmadan, ilk 5 ayda 21,1 milyar TL’lik harcama yapıldığı için “tartışmalı” olan KKM Hesabı için, bu ek bütçeyle 40 milyar TL’lik ödenek konularak, bu uygulama sonradan yasal hâle getirilmektedir. 

Ek bütçenin bir diğer ereği de erken olması güçlü bir olasılık olan önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimler için “iktidar bloğunun elini rahatlatmak” olduğu konusu, ayrıca açıklama gerektirmeyen bir olgudur.

Ancak işin bir diğer “acıtan” tarafı da ek bütçenin finansmanı görevinin, tüketiciler başta olmak üzere yine vergi mükelleflerinin; özellikle “dolaylı vergiler” yoluyla, yaşanan ekonomik krizde hiçbir dahli olmayan, zaten enflâsyonun altında ezilen “dar gelirli emekçi-tüketicinin” sırtına yüklenecek olmasıdır.

Ersin DEDEKOCA                                                                                                                27 Haziran 2022

Notlar

[1] “2022 yılı Hazine Nakit Gerçekleşmeleri” 7.06.2022, https://www.hmb.gov.tr/kamu-finansmani-istatistikleri  

[2] Uygulamada ek bütçenin, mevcut bütçenin yüzde 3-10’u arasında olması gerektiği yaygın olarak kabul edilmektedir.

[3] “Consequences of the Ukraine war: countries are massively critical of the federal government’s supplementary budget”, All News Press, 11.05.2022, https://allnewspress.com/consequences-of-the-ukraine-war-countries-are-massively-critical-of-the-federal-governments-supplementary-budget/

[4] “Japan Cabinet to OK draft extra budget to cushion rising prices”, Nippon.com.,17.05.2022, https://www.nippon.com/en/news/kd899142060305645568/

[5] “South Korea drafts $46bn budget to help COVID-hit businesses”, Aljazeera, 12.05.2022, https://www.aljazeera.com/economy/2022/5/12/south-korea-drafts-46bn-budget-to-help-covid-hit-businesses

[6] “Government reaches agreement on second supplementary budget proposal for 2022”, Finnish Government, 20.05.2022, https://valtioneuvosto.fi/en/-/10616/government-reaches-agreement-on-second-supplementary-budget-proposal-for-2022

[7] KKM hesapları ve KOİ projelerindeki “kur garantileri” için ek bütçeden ödenecek tutar 51 milyar TL’yi bulmaktadır.