Twitter
Visit Us
YOUTUBE
YOUTUBE
LINKEDIN
Share

BİR KUŞAK BİR GELECEK

Her yeni nesil, ülkelerin istikbalini; ulusunun ilerleyen zamanlardaki konumunu ve gücünü temsil eder; ulusların en büyük sanayi, ekonomi, hukuk ve askeri yatırımıdır. Bahsettiğimiz kitle, bugünün bilgisayar başında eğitim alan gençleri; yarınımızın subayları, siyasetçileri, ekonomistleri, mühendisleri ve niceleridir. Yeni nesiller sıra kendilerine gelinceye kadar sorunların gidişatını izler, sorunu tespit eder ve çözümleriyle ilgili metotlar üretmeye başlar. Bugün yetişmekte olan neslin bireysel farklılıkları önceki nesillere kıyasla daha yüksektir; yetenekleri, algıları, etnik kökenleri, dini görüşleri hatta sorunları çözüm yolları bile. Lakin ortak değerleri bayrak, ulus bilinci, anayasaya bağlılık, vatandaşlık bilinci ve nice manevi değerlerdir. Bu ortak değerlerden birinin zayıflaması bile koca bir neslin bir önceki ile iletişimini kaybetmesine neden olur. Bu yazımda ulus istikbalimizi artıracak genel doktrin ve yorumları genç bir bakış açısıyla kaleme almak isterdim, ancak son zamanlarda giderek artan, başta halkın temel ihtiyaçlarını giderememe gibi ekonomik sorunların uç noktada hissedildiği bu dönemde, siyasi karışıklık ve cumhuriyet değerlerinin kurucu ilkelerinin geri plana atılmasının arasında kalmış olan bir Z kuşağı üyesi olarak, bazı şeyleri kendi dönemlerinin dinamikleri ile düşünen, kısıtlı bir zümreye hitap eden, ileri yaştaki siyasilerimizin yaklaşımlarından farklı şekilde kendi isteklerimizi ve gördüklerimizi barındıran bir yazı yazmak istedim.

 İlk olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin yeni kuşağını iyi şekilde tanımlamamız gerektiğini düşünüyorum. Bahsettiğimiz kitle gerekçesi ve arka planı belirsiz olan bilgiyi kabul etmemektedir; bu tür bilgiler bilimselliği, teknik ve felsefi yapısı güçlü olmayan, soyut bir kaynaktan gelen bilgilerdir. Yeni nesil için en büyük rahatsızlık kaynağı, hedefi belirsiz siyasi ve ideolojik kavgalara alet edilmek ve enerjilerinin tüketilmesidir. Gençlerin bu tür bir kavgaya dâhil edilme çabasının karşılığı bizim neslimizde ‘’apolitik’’ davranışın yayılmasıdır; çünkü genç bireyler bu enerji kaybettiren kavgalardan ve karışıklıklardan kendilerini uzak tutma arzusundandır. Unutulmaması gerekir ki bir nesil siyasete, ideolojiye ve dayatmalara maruz kalırsa enerjisi ve umudu tükenir; umudu tükenmiş, bunalmış ve kaçmak isteyen bir neslin kimsenin yararına olmayacağı aşikârdır. Bu nesil çeşitli zorluklarla karşılaştıkları tecrübeler yaşamış bir nesildir; ekonomik ve siyasi dalgalanmalar arasında en tepeyi ve en dibi görmektedirler. Bu zorluklar dolayısıyla iddialı bir nesil olarak yetişmiştir, aynı zamanda 21. Yy’e entegre olmuş artık binlerce kilometre ötede nelerin olup bittiğini oraya gitmeden öğrenen, takip eden bir nesil olmuştur.

Yeni neslin koşulları göz önünde bulundurulduğunda karşımıza önemli bir soru çıkıyor; bu sorunun cevabını bulan ve iyi yorumlayan siyasi kesimin, genç nüfusun oy oranını ve geleceğe yansıyacak çarpan etkisini göz önünde bulundurarak, baskın siyasi unsur olma olasılığının artıracağı barizdir: ‘’Gençler ne istiyor?’’. Bu sorunun cevabını biz yeni nesil olarak biliyoruz ve ifade etmeye çalışıyoruz. Önceki nesillerin yaşadığı ayrıştırma ve kutuplaştırma davranışları yeni nesilde yoktur. Bizler birileri ile tanışırken etnik, dini ve coğrafi kimliklere bakmadan insanlarla iletişim kurmaktayız, o yüzden kutuplaştırmanın gelecek nesil yönlendirici bir dinamik olacağını değerlendirmek doğru olmayacaktır. Dolayısıyla sorun temelli, toplumsal kargaşa yönelimli uygulamalar bu nesilde işe yaramayacaktır. Sorumuza dönersek, gençler ne istiyor? Gençler tercihlerinden dolayı toplumdan dışlanmak istemiyor, gençler kendilerine bir şey almak isterken ekonomik güç istiyor, gençler cumhuriyetin ve tarihimizin altın çağlarına dönmek istiyor, gençler hukukun üstünlüğünü istiyor, gençler toplumsal güvenlik istiyor, gençler korkmadan bir başına gece ülkelerinde rahatlıkla gezmek istiyor, gençler uluslararası arenada saygı duyulan ve itibar sahibi olan bir Türkiye istiyor, gençler bilgi kaynağı ve geleceğin şekillendiği üniversitelerde özgürce bilimsel çalışma yapmak istiyor, gençler Türkiye’yi bölgesel ve küresel bir güç yapmak istiyor. Yeni nesile imkânlar tanınırsa Türkiye’nin geleceğine büyük katkılar sağlayacakları açıktır, ancak imkânların sağlanamaması durumunda da ideallerinden vazgeçmeyen ve tuttuğunu koparan yeni nesil engelleri aşacak kabiliyeti gösterecektir. Eğer siyasilerimiz ulusumuzu siyasi ve hukuki karışıklıktan kurtarmak istiyor ise çözümü cumhuriyetin ve anayasanın temel ilkelerinde, bürokraside, diplomaside, ekonomide, sanayide ve en önemlisi siyasete genç damarlar ile bypass yapmakta aramalıdır. Ulusumuzun denk olmayı hedeflediği muasır medeniyetlere bakıldığı zaman da yeni nesillerle iç içe, gençlerin ilgi ve isteklerini yakından takip eden yönetim modelleri görmekteyiz. Bu bağlamda her zaman en iyisini hedefleyip bilim nerede ise oraya gidilmelidir. Unutulmaması gerekir ki ulusumuzun en büyük düşmanı cehalettir, gaflettir.

Tekrar hatırlamak gerekirse, bugünün öğrencileri yarının iktidar sahipleridir, yarının Mavi Vatan neferleridir, yarının Misak-ı Milli neferleridir, yarının enerji alanında Türkiye’yi bağımsızlığa taşıyacak teknolojilerin mucitleridir, sonraki nesilleri yetiştirecek öğretmenleri ve aydınlarıdır, yarının niceleridir; öyle ki mevcut siyasilerin ve oligarkların hatalarını yakından takip edip dersler çıkartmaktadırlar. Ufkumuz açıktır, ulusumuzun istikbali nerede olursa olsun bizler orada olacağız. Öte yandan yeni reform sözlerinin içerisinde daha önce yapılan reformların etkisizliği veya sadece kâğıt üzerinde kalması, gelecek reformların uygulama sorumluluğunu alan gençleri derinden etkilemekte ve umutsuzluğa sürmektedir. Bir reform, ardından gelecekleri kucaklamadığı, kabullenmediği ve sorunlara çözüm bulmadığı sürece her dört senede bir anayasa değişikliği cereyanı ve her sene reform sözleri ve her seçimde kanun yenilenmesi talepleri ile siyasi malzeme olmaktan öteye geçemeyecektir. Unutulmamalıdır ki geleceğin şekillendirilmesinde geçmiş dönemlerin tecrübesinin ötesinde çağın ve geleceğin gerekleri gözetilmelidir.

-Ömer Faruk PEKGÖZ