Twitter
Visit Us
YOUTUBE
YOUTUBE
LINKEDIN
Share

6 ŞUBAT DEPREMLERİ VE YOL AÇTIĞI EKONOMİK MALİYET

Güneç Kıyak hocamızın söylediği gibi, “Sismik aktiviteler bize coğrafyamızın armağanı ve bizim ortak gerçekliğimiz. Onların seyrini ve mekanizmasını değiştiremeyeceğimize göre geriye tek seçenek kalmaktadır: Kendimizi değiştirmek!”.[1] Ne kadar doğru bir saptama.

Çünkü ülkemiz, en ölümcül depremler üreten fay hatları ile çepeçevre çevrilmiştir. 6 Şubat’ta, tarihte en yüksek derecede can ve konut hasarlarına yol açan depremlere yol açan fay olan Doğu Anadolu Fay Hattı üzerinde; yine en büyüklerinden birini yaşadık.  Bu kez de çok sayıda can kaybı, yıkılmış bina, içi yanan ve çeşitli acılar içindeki insanlar gerçekliğini birlikte deneyimlemekteyiz.

Depremin arkasından yaşananlar çok bilinmeyenli bir denklem gibi görünse de, temelinde basit bir denklemle karşı karşıyayız. Çözümü hem kolay, hem zor!

Çözümü kolay çünkü her parametrenin rakamsal karşılığını bulmak teorik olarak olanaklı. Zor olan ise, doğru ve gerçek rakamlara ulaşabilmek sıkıntısıdır.

Yaşadığımız 6 Şubat Kahramanmaraş Depremi’ni konu alan aşağıdaki çalışmamızda, depremin ekonomik boyutu ve etkisinin ekonomik karşılığının yanında, bazı öne çıkan başlıkları irdelemek başlıklarımız arasında olacaktır.

DEPREM, FAYLARIN OLDUĞU TOPRAKLARDA DOĞAL BİR SÜREÇ

Yerküremiz, iç içe itinayla yerleştirilmiş 5 küresel katmandan oluşmakta; dıştan içe sırasıyla hava, su, yer kabuğu, sıvı magma ve çekirdek olarak isimlendirilmektedir.

Çekirdek toprak yüzeyin 5120 km altında, merkezde ve katı formda; yerküre ile aynı yönde, ancak ondan biraz daha hızlı dönmektedir. Çekirdeğin içinde yüzdüğü sıvı magma ise yerkabuğuna doğru bir basınç uygulayarak onu yukarı itmektedir. Bu itme, zaman içinde yer kabuğunda bir enerji birikimi yaratmakta, sonucunda karasal levhalar birbirlerini iterek ya da birbirine çarparak sismik olayların oluşmasına yol açmaktadır.[2]

Yerküre üzerinde tanık olduğumuz volkanik aktiviteler, deprem ve sarsıntıların baş sorumlusunun bu “sıra dışı mekanizma” olduğu bilinmektedir. Bir anlamda “yeryüzünün nefes alması” olan bu olgu; bazen de öksürük nöbetlerine dönüşmekte ve biz onları volkanik aktivite ve deprem olarak deneyimlemekteyiz. Bir diğer anlatımla bu yaşananlar onun doğası, doğal bir süreçtir. Çünkü yerküre enerjisini bu yolla boşaltmak zorundadır.

Böylesi bir deprem kuşağında bulunan ülkemizde yapılacaklar, tüm dünyada deneyimlendiği gibi,  insan kaynaklı hataları sıfırlamak ve depreme dayanıklı yapılar yapmaktan geçmektedir. Bir başka anlatımla, sismik aktiviteler bize coğrafyamızın bir armağanı ve ortak gerçekliğimizdir. Bu nedenle deprem sonrası oluşan can kaybı ve yıkımları “kader plânı” sözcüğü ile geçiştirmek doğru değildir.

Hatta konuyu “demokrasi” ile ilintilersek, kader kurbanı olmaktan çıkıp, kadere hükmeder hale gelmemiz gerektiğini söyleyebiliriz. Bir diğer ifadeyle, gerekli “bilinç sıçramasını” gerçekleştirmek.

İKLİM ve DOĞAL AFETLERİN GLOBAL MADDİ KAYIPLARI ve EĞİLİMLERİ

Bilim dünyası öteden beri, Dünya’nın iklim geçmişinin “doğal afetlerden etkilendiğini” kanıtlamıştı. Bu bağlamda vurgulamak istediğimiz ikinci olgu da, doğal afetlerdeki artış eğiliminin de küresel ısınmayla paralel seyrediyor oluşudur.

Dünya genelinde risk yönetimi ve sigorta brokerliği konularında faaliyet gösteren AON’un yayınladığı 2022 Küresel İklim ve Felaket Raporunda da bu ilişkiye dair görüşler bulunmaktadır.[3]

Söz konusu rapora ve anılan rapordan alınan aşağıdaki grafiklere göre, küresel felaketlerin yarattığı ekonomik kayıp, doğal afetlerin artışıyla göreceli olarak artmakta; doğal afetlerdeki artış eğilimi de, küresel ısınmayla paralel seyretmektedir.

Resim1

Kaynak: AON’un 2022 Yılı Raporu

Yukardaki birinci grafik, 21nci yüzyılın başından bu yana çeşitli doğal afetlerin kümülâtif olarak yarattığı ekonomik kayıpları; ikinci grafik ise, yine kümülâtif olarak 1 milyar (mia.) $’ın üzerinde zarar veren “afetlerin sayısını” göstermektedir.

Raporda son 10 yılda en çok artış gösteren tehditlerin deprem, su baskınları ve atmosfer kaynaklı olduğu belirtilmektedir. Tropikal hortum ve fırtınaların yarattığı ekonomik kayıp, yüzyılın başından bu yana “en yüksek maliyetli” niteliğini sürdürürken, sel ve su taşkınlıkları da ikinci sırasını korumaktadır.

Resim2

Kaynak: AON’un 2022 Yılı Raporu

Dünyada deprem ve tsunami doğal felâketlerinin yol açtığı mali kayıpları yıllık olarak gösteren yukardaki grafikte, 23 yılın 8’indeki fiili tutarların (mia.$), ortalamanın (84 mia.) ve medyan değerinin (75 mia.) üstünde olduğunu; ardışık olarak son 3 yıldaki ortalamanın 100 mia.$’ı aştığını izlemekteyiz. Yine grafikten yapabileceğimiz bir diğer çıkarım da, Japonya ve Yeni Zelanda depremleri sebebiyle “rekor kayıp yılı” olan belirlenen 2011’den 2017’e kadar süren “aşağı yönlü trendin” 2017 itibariyle sona erdiği, iki istisna dışındaki yıllık kayıpların yeniden yükseliş eğilimini yansıtan bir kanala girdiğidir.[4]

6 ŞUBAT GAZİANTEP-KAHRAMANMARAŞ DEPREMİN YARATTIĞI HASAR

6 Şubat günü büyük deprem yaşayan 10 ilimiz maalesef her açıdan enkaza dönüşmüş durumdadır. Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED), 6 Şubat depremlerinin yol açtığı maddi hasarla ilgili bir ”ön rapor” hazırlamıştır.[5] Raporda, bu depremlerin 84.1 mia. $’lık mali hasar yaratacağı, şimdilerde “resmi” olarak 44 bini aşkın can kaybının ise 72 bin 663’e kadar çıkabileceği belirtilmektedir.

  • Deprem Öncesinde Ülke Ekonomisi

Deprem öncesinde ülke yüzde 85,5’e varan enflâsyon oranını deneyimlemekteydi. Karşılaştırmak gerekirse, iki yıllık salgın döneminde enflâsyon oranı yüzde 16 idi. “İç borç stok artışı” ise yüzde 30 civarındaydı. Şimdilerdeki iç borç stok artışı yüzde 100’ün üzerinde. Dış borç geri ödemelerinde sorunlar yaşandığını biliyoruz. Diğer yandan “dış ticaret açığı” rekor kırıyor, “cari açığın” durumu da buna koşut. Kurdaki artış da bu etkiyi artırıyor.

İnsanlarımız maalesef ekonomik olarak çok talihsiz bir zamanda bu zorluklarla yüzleşiyorlar. Türk-İş, yaşanan yüksek enflasyonun sonucu 30 Ocak itibarıyla yoksulluk sınırını 29 bin 875 TL olarak hesaplamıştı.

Ülkede “asgari ücret” 8 bin 506 TL, “açlık sınırı” ise 8 bin 865 TL. Tüketici Hakları Derneği, Ekim 2022 itibarıyla tüketicilerin yüzde 56’sının açlık sınırı altında yaşadığını açıklamıştı. İşte depremler bu ağır koşullar altında meydana geldi.

Resim3

Kaynak: Bloomberg HT

Kısacası bu iki deprem öyle bir dönemde vurdu ki, ekonomik krizin daha da ciddi bir boyuta geleceği kesin gibi durmaktadır.

  • Afetten Etkilenen 10 İle Ait Demografik ve Ekonomik Veriler

Afet bölgesi ilan edilen illerde toplamda 13,3 milyon insan yani Türkiye’deki toplam nüfusun yüzde 16’sı yaşamaktadır.

Resim4

Kaynak: TÜİK, 2021

Deprem öncesinde ülke geneli nüfus yoğunluğu 110 iken, afet bölgesinde bu oran 151 idi.

Türkiye’deki 25,3 milyon hanenin yüzde 13’ünün yaşadığı afete maruz kalan 10 ildeki binaların; yüzde 52’si 2001 sonrası, yüzde 26,4’ü 1981-2000 arası, yüzde 10’u ise 1980 öncesi inşa edilmiştir. Bina yaşı sınıflanmamış haneler ise yüzde 12’dir. Özetle “2001 yılı öncesinde inşa edilen” binalarda yaşayan hane sayısı “en az” yüzde 36,5 oranındadır. (Bu oran Adana’da yüzde 47,8, Hatay’da yüzde 46,1 ve Malatya’da yüzde 42,1’dir)

Deprem bölgesindeki illerin ülke ulusal gelirinden (GSYH) aldığı pay yüzde 9,3 iken tarım, sanayi ve imalât sektörlerinin payı bu oranın üzerindedir. Örneğin 10 ilin tarım sektörü ülke GSYH içindeki payı yüzde 14,3’dür.

Afet bölgesindeki illerde, ülke çapındaki toplam girişimlerin yüzde 11,7’si, gelir vergisi faal mükelleflerinin yüzde 11,1’i, kurumlar vergisi faal mükelleflerinin yüzde 9,2’si ve KDV faal mükellefler yüzde 10,5’i bulunmaktadır. Diğer yandan anılan 10 il; toplam kredilerde yüzde 9, toplam mevduatta yüzde 5,2 ve takipteki kredilerde yüzde 17,6 paya sahiptir. Bunun yanında bu illerde vergi mükellefiyeti olan yaklaşık 800 bin vergi sorumlusunun Ocak 2023 sonu itibariyle vergi dairelerine olan borçları yaklaşık 27.8 mia.TL’dır.

Deprem afetine maruz kalan iller ülke çapındaki bitkisel üretimin yüzde 20,9’unu, tahıllar ve diğer bitkisel üretiminin yüzde 12’sini üretirken, toplam işlenen tarım alanının yüzde 14,5’ini, büyükbaş hayvanların yüzde 12’sini ve küçükbaş hayvanların 16,3’ünü temsil etmektedir.

Bu rakamlar dikkate alındığında tarım ve hayvancılıkta, zaten kurak geçen bir yılda ciddi bir sıkıntı yaşanması ve gıda enflasyonu artışına etkisi olması oldukça muhtemeldir. Zira insan kaybı ve yaşanan şok sebebiyle bu yıl üretimin ve hasadın ne ölçüde yapılabileceği bilinmemektedir.

Depremin etkili olduğu 10 ilin toplam ihracatı, işletme hukuki merkezinin bulunduğu illere göre, ülke toplam ihracatının yüzde 8,5’nu oluşturmaktadır. 2022 yılında 21.6 mia.$’lık bu ihracatın, 10,5 mia.$  ile yarısından fazlası Gaziantep’te gerçekleşirken, Hatay 3,5, Adana 3 ve Kahramanmaraş 1,4 mia.$ ihracat yapmıştır. (Gaziantep ve Hatay, Türkiye genelinde en fazla ihracat yapan ilk 10 şehir arasındadır).[6]

  • Deprem Afetinin Etki Analizi

Bölgesel GSYH dağılımına ait son TÜİK verilerini incelediğimizde 2021 itibarıyla bu bölgedeki şehirlerin GSYH’den aldıkları payın ağırlıklı olarak yüzde 1’in altında kaldığını üzülerek görmekteyiz.

Söz konusu ön rapordaki “etki” rakamlarını aşağıdaki şekilde toplayabiliriz:[7]

Resim5

Kaynak: TÜRKONFED a.g. ön rapor

Yukardaki tabloda özetlenen sayılardan yaptığımız çıkarımları aşağıdaki başlıklarda toplayabiliriz:

  • Marmara Depreminde can kaybı 18.373 kişi, mali hasar 1999 Dolar verisiyle 17.1 mia. $’dır. Marmara Depremi, 2021 yılında gerçekleşseydi, can kaybı 26.451 kişi ve 51.1 mia. $ mali hasara karşılık geleceği ortaya çıkmaktadır.
  • Kahramanmaraş Depremi için 2021 yılı $ verileri kullanılması halinde, 660 can kaybı, 84.1 mia. $ mali hasar hesaplanmaktadır.
  • Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın devam eden çalışmalarına göre, şimdiye kadar 545 konut biriminin acil yıkılması gereken, ağır hasarlı ve yıkık olduğu, 133.575 bağımsız birimin orta hasarlı olduğu ve onarılması gerektiği saptandı.
  • Diğer yandan 6 Şubat Depremi’nin 750 mia. $ konut zararı, 10,4 milyar $ ulusal gelir kaybı ve 2.910 mia. $’ı işgünü kaybı olmak üzere, toplamda 84 mia. $ hasara neden olması beklenmektedir.
  •  Rapora göre can kaybı sayısı daha fazla da olabilir ne yazık ki! Çünkü yıkılan bina sayısı bilinmekte, ama ağır ve orta hasarlı binaların sayısı konusundaki bilgi henüz çok net değil. Ancak bu bilgiler çerçevesinde “yeniden inşanın maliyeti” netleşebilir.
  •  Altyapının uğradığı zarar, şu anda doğrudan etkilenilen alanlarda bire bir yaşananlardan anlaşılmaktadır. GSM şebekesi, elektrik, su, ulaşım altyapısında ciddi bir yıkım olduğu ortada. Yapılan açıklamalara göre bölgedeki petrol boru hatlarında herhangi ciddi bir yıkımın söz konusu olmadığı anlaşılmaktadır.

Bankacılık sektörü açısından da ciddi sorunlar söz konusu olacak gibi durmaktadır. 10 il, toplam kredilerde yüzde 9, mevduatlarda yüzde 5.2 ve takipteki kredilerde yüzde 16 paya sahiptir. Bu kredilerin geri ödemesinin erteleneceğini, mevcut mevduatın büyük oranda çekileceğini ve takipteki kredilerin de yapılanması veya tahsilinin çok zor olduğunu söyleyebiliriz.

Bunların dışında “2023 yılı bütçe açığı” 659.6 mia. TL olarak hedefleniyordu. Bloomberg ekonomi bölümü, depreme ilişkin kamu harcamalarının, GSYH’nin yüzde 5,5’ine eşdeğer olabileceğini tahmin etmektedir. Bunun anlamı da, mevcut koşullar altında bütçe açığının en azından 1 trilyon TL’nin üzerine çıkması beklentisidir. 2023’te nominal milli gelirin 18 trilyon TL’yi aşması beklentisini dikkate aldığımızda, bütçe açığının milli gelire oranının yüzde 5,4’ün üzerinde gerçekleşmesi olasılığı oldukça yüksektir.[8]

GENEL OLARAK DEPREMİN EKONOMİK MALİYETİ

Depremlerin genel maliyetlerini iki bölümde inceleyebiliriz. Birinci bölümü, hasar gören binaların, şehirlerin yeniden inşasının getireceği maliyet oluşturmaktadır. İkinci kalem ise, depremlerde kaybolan üretim, ihracat kapasitelerinin, istihdam ve vergi kaybının getireceği maliyet olacaktır.

Daha önce de belirttiğimiz gibi birinci kalemde, ilgili Bakanlığın devam eden çalışmalarına göre, şimdiye kadar 385 bin konut biriminin acil yıkılması gereken, ağır hasarlı ve yıkık olduğu, 136 bin bağımsız birimin orta hasarlı olduğu ve onarılması gerektiği tespit edilmiştir.

Bu sayıları temel alan Mahfi Eğilmez hocamız 600.000 yeni konut yapılacağını ve bunların m2 maliyetinin 8.500 TL/m2 olacağını, 200.000 konutun onarımdan geçeceği varsayımı ile: Enkaz kaldırma/hafriyat için 7.6; konut yapımı için 26.9; konut onarımı için 3.1 ve alt yapı için de 8.4 mia. $ olmak üzere 46 mia. $’lık “doğrudan maliyet” hesaplamaktadır.[9]

Şayet yerleşim merkezleri fay hattından uzak bölgelere taşınırsa, hem konut sayısı ciddi şekilde artacak hem de ek altyapı harcamaları devreye girecektir. Burada bir parantez açıp uzmanların uyarılarına dikkat çekmek, şehirlerimiz yeniden kurulurken acele etmeden, bilim insanlarımızın tavsiyelerine uygun hareket edilmesi konusunda uyarıda bulunmak istiyoruz.

Yapılan açıklamalar göre depremlerde her aileye 10bin TL, ölen kişilerin ailelerine 100 bin TL nakit ödeme yapılacağı ve ailelere aylık 5 bin TL (2023 için 11 ay x 5 bin = 55 bin TL) kira yardımı yapılacağı belirtilmiştir. Bu uygulamanın parasal karşılığı 2.4 mia. $’dır. Bunun da eklenmesiyle “depremlerin doğrudan maliyeti” 48.7 mia. $ olmaktadır.

  • Depremlerin Yol açtığı Üretim, İhracat, İstihdam ve Vergi Kaybı

Deprem felâketine maruz kalan ve 13.5 mio.’dan fazla bir nüfusu kapsayan bölge, ekonomik pastadan nasibini alamamış bir coğrafya olduğunu biliyoruz. 2022 verilerine göre on ilimizin toplam 808 mia. $’lık GSYH’deki payı yüzde 9,3 (75 mia. $), en fazla zarar gören üç ilimizin (Kahramanmaraş, Hatay ve Adıyaman) toplam GSYH’deki payı yüzde 2,6’dır (21 mia. $) Türkiye’nin depremler sonucunda bu üç ilimizden GSYH kaybının yüzde 50 – 60 dolayında olacağını (10 – 12 mia. $) diğer illerimizdeki kaybın yüzde 15 – 20 düzeyinde kalacağı tahmin edilmektedir. Bu durumda, depremden hasar gören 10 ilin 2023 yılı için GSYH kaybının yaklaşık  (2022 GSYH verileri esas alınarak) toplam 21 mia. $ dolayında olacağı (GSYH’nın yüzde 2,6’sı) düşünülmektedir.

Geçen yıl verilerine göre on ilimizin toplam ihracattaki payı yüzde 8,5 (21,6 mia. $), en fazla etkilenen üç ilimizin (Kahramanmaraş, Hatay ve Adıyaman) ihracattaki payı yüzde 2,2’dir. Bu üç ilimizin ihracat kaybının yüzde 50 – 60 düzeyinde olabileceğini (2,5 – 3,5 mia. $) diğer illerimizin ihracat kaybının yüzde 10’lar düzeyinde kalacağını, buna göre toplam ihracat kaybının yaklaşık olarak 7 mia. $ olacağı tahmin edilmektedir.

On ilimizde istihdam edilen nüfus 4.640 bin kişidir. Bu nüfusun yaklaşık 1 mio.’u en fazla zarar gören üç ilimizde (Kahramanmaraş, Hatay ve Adıyaman) istihdam edilmektedir. Bu on ilimizde istihdam edilenlerin bir bölümünün yaşamını kaybetmesi, bir bölümünün işyerinin yıkılması sonucu yüzde 8 dolayında bir istihdam kaybı (300 bin kişi) yaşanacağını beklenmektedir. Bu da Türkiye’nin Aralık 2022 itibarıyla 3,6 milyon olan işsiz sayısının yaklaşık olarak 3,9 milyona yükseleceği anlamına gelmektedir.

2022 yılında depreme maruz kalan 10 ilimizden toplanan vergilerin toplamı 118.7 mia.TL (Türkiye vergi toplamının yüzde 7,1’i), depremde en fazla etkilenen üç ilimizin (Kahramanmaraş, Hatay ve Adıyaman) payı da 53.8 mia. TL’dir (Türkiye vergi toplamının yüzde 3,2’si) Bu üç ilimizden gerek ortaya çıkan kayıplar gerekse yapılan ertelemeler ve benzeri düzenlemeler dolayısıyla 2023 yılında vergi toplanamayacağı, böylece 53.8 mia. TL (2,9 mia. $) düşük vergi tahsilatı yapılacağı düşünülmektedir. Diğer illerden toplanan vergilerde de yüzde 30 – 35 dolayında düşüş olacağını, bu nedenle toplamda karşımıza çıkacak vergi kaybının 3 mia. $’ı bulması beklenmektedir.

SONUÇ YERİNE

Ölümcül depremler üreten faylar üzerinde konuşlanmış olan ülkemizin insanları (yönetenleri/yurttaşları), bu fayların seyrini ve mekanizmasını değiştiremeyeceğimize göre, geriye kalan tek seçenek, bilimin ulaştığı son teknikleri ve bu konudaki diğer ülkelerin yaptıklarını yapılara uygulamak olmaktadır.

 Çünkü deprem bir doğa olayıdır. Onu “ölümcül afet” yapan, yanlış yapılar ve adeta “doğaya inat” konumlanmış yerleşim yerleridir. Bir başka anlatımla, depremlerin ölümcül ve yüksek maddi hasarlara yol açan etkilerini sınırlamak, yapı ve yerleşim konusunda insan kaynaklı hataları sıfırlamaktan, “depreme dayanıklı” yapılar yapmaktan ve izlemekten geçmektedir.

1999 Marmara Depremi’nden gerekli dersleri çıkarmayıp, geçen 24 yılda bu yönde hiçbir uygulamada bulunmayıp, sadece ranta yönelik ve “öncelik” niteliğini hiçe sayan “kentsel dönüşüm” ucubesiyle oyalanan ülkemiz, hazırlıksız ve kısa vadeli rant / oy önceliğine feda ettiği önceki hazırlıkları da çöpe atmış olarak 6 Şubat depremleri ile karşılaştı.

Zaten bilinen ekonomik kırılganlıklar ve sıkıntılarının üzerine, on binlerce canın kaybı, ülke ekonomisini çok zorlayacak hasarlar, bölge insanımızı perişan eden koşullar yaşanmaktadır.

Yaşadığımız depremin ekonomik büyümeyi 1 puandan az olmamak üzere düşüreceği genel bir beklenti haline gelirken, deprem öncesi yüzde 3 civarındaki “bütçe açığı/GSYH” tahminleri de (harcama artışı ve vergi tahsilâtındaki düşüş nedeniyle) yüzde 5’e doğru yükselmektedir.

Enkaz kaldırma, konut yapımı, konut onarımı, altyapı yenilenmesi/onarımı, depremzedelere yapılacak nakdi yardımlar ile oluşacak “deprem doğrudan maliyetinin” 50 mia. $’ı aşacağını; ihracat ve istihdam kayıpları, tarım ve sanayi üretimindeki bölgesel düşüş, “iç göç” başlıklarındaki “dolaylı maliyetin”, anılan rakamı epey yükselteceğini söyleyebiliriz. Yazımızda irdelediğimiz bazı rapor ve görüşler de bu görüşümüzü destekler niteliktedir.

Son olarak, bu topraklarda yaşanan “en yüksek sayıdaki” can kaybının; maddi olarak oluşan bu çok yüksek maliyetin; arama ve kurtarma faaliyetlerindeki yaşanan ve halen süren eşgüdümsüzlüğün; arama ve kurtarma çalışmalarının başlamasındaki gecikme ve yersizlik konularının, birilerinin söylediği gibi “siyaset-üstü/dışı” değil; tam aksine, parti siyasetinin değil ama ülke siyasetinin, olağanüstü demokratik siyasetin tam merkezinde olduğunu söylemeden yazımızı sonlandırmak istemedik.

Ersin Dedekoca

26 Şubat 2023

[1] Güneç Kıyak, “Coğrafya kader midir?”, T24, 19.02.2023, https://t24.com.tr/yazarlar/gunec-kiyak/cografya-kader-midir,38764

[2] “What Is an Earthquake?”, NASA Science, 27.07.2021, https://spaceplace.nasa.gov/earthquakes/en/

[3] “2022 Natural Disaster Events and Loss Trends”, AON, https://www.aon.com/getmedia/f34ec133-3175-406c-9e0b-25cea768c5cf/20230125-weather-climate-catastrophe-insight.pdf

[4] “Küresel İklim ve Felaket Raporu: En Çok Artış Gösteren Tehditler Deprem, Su Baskınları ve Kuraklık”, Austrotherm, Bilgi, https://www.austrotherm.com.tr/bilgi-servisi/haberler/kueresel-iklim-ve-felaket-raporu-en-cok-artis-goesteren-tehditler-deprem-su-baskinlari-ve-kuraklik

[5] “2023 Kahramanmaraş Depremi Afet Ön Değerlendirme Durum Raporu”, TÜRKONFED, 10.02.2023, https://turkonfed.org/Files/ContentFile/turkonfed2023kahramanmarasdepremiafetdurumraporu021023-4718.pdf

[6] “İhracat rakamları 2022”, TİM, https://tim.org.tr/tr/ihracat-rakamlari

[7] 1999 Marmara ve 2023 Gaziantep-K.Maraş depremlerinin gerçekleştiği dönemdeki verilere 2021 $ değeriyle

bakıldığında, farklılıkları ve benzerlikleri vurgulama, toplam can kaybı ve mali hasar açısından yapılacak karşılaştırma daha anlamlı olmaktadır.

[8] “Bloomberg: Depreme yönelik kamu harcamaları alt sınır olarak GSYİH’nın yüzde 5,5’ini bulabilir”, Para Analiz, 8.02.2023, https://www.paraanaliz.com/2023/ekonomi/bloomberg-depreme-yonelik-kamu-harcamalari-alt-sinir-olarak-gsyihnin-yuzde-55ini-bulabilir-g-46733/

[9] Mahfi Eğilmez, “Depremlerin Ekonomiye Etkisi”, Kendime Yazılar, 23.2.2023, lhttps://www.mahfiegilmez.com/2023/02/depremlerin-ekonomiye-etkisi.html; Çalışmadaki varsayımlar: Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın 11 Şubat 2023 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan Mimarlık ve Mühendislik Hizmet Bedellerinin Hesabında Kullanılacak 2023 Yılı Yapı yaklaşık Birim Maliyetleri Hakkında Tebliğine göre konut birim maliyet bedelleri (TL/m2) konutun bulunduğu binanın kat yüksekliğine göre 4.600 ile 10.650 TL arasında olduğu düşünülmiştür.  600.000 yeni konut yapılacağını ve bunların m2 maliyetinin 8.500 TL/m2 olacağını, 200.000 konutun onarımdan geçeceğini, bunlara yapılacak harcamanın m2 maliyetinin yeni konut yapımı için harcanacak miktarın üçte birine (3.000 TL/m2) denk düşeceğini tahmin edilmiştir. Enkaz kaldırma işlemlerinin yaklaşık 800.000 bağımsız konut birimine denk gelecek bir maliyete eşdeğer olacağını ve bu faaliyetin m2 maliyetinin, konut yapım maliyetinin yüzde 20’sine (1.800 TL/m2) denk geleceğin öngörülmüştür. Yapılacak konutlar ve onarılacak konutlar için gerekecek altyapı yapım ve onarım faaliyetinin de enkaz kaldırmada olduğu gibi 800.000 bağımsız konut birimine denk bir maliyete ulaşacağını bunun da m2 maliyetinin konut yapım maliyetinin yüzde 25’ine (2.000 TL/m2) denk geleceğini tahmin edilmiş ve hesaplamalarda USD/TL kuru 18,9 kullanılmıştır.