Twitter
Visit Us
YOUTUBE
YOUTUBE
LINKEDIN
Share

YENİ BİR BANKACILIK KRİZİ Mİ?

ABD’de geçen hafta Silvergate Bank ve Silicon Valley Bank (SVB)’ın iflâsı henüz soğumadan, bu hafta da kripto para işlemlerine aracılık eden Signature Bank’a el konulması, piyasalarda ciddi bir çalkantı ve endişe yarattı. Bu gelişmeler üzerine FED, Amerikan bankacılık sisteminin sağlığını korumak amacıyla hafta başında tüm mevduatlara “şemsiye garanti” getirdi.

Daha sonra, 167 yıllık köklü İsviçre bankası Credit Suisse (CS)’nin krize girdiği ve söz konusu bankanın krizden çıkabilmesi için İsviçre Merkez Bankası (SNB)’nın 54 milyar Amerika Doları ($) tutarında destek sunduğu duyuldu.

Bu şekilde, ABD’deki “banka iflâsı paniği” Avrupa’ya sıçramış oldu. Küresel piyasalara, 2008’de tüm dünyaya yayılan “finansal krizin” benzeri bir kriz yaşanabileceği korkusu yön vermeye başladı.

Mudilerin bankalara hücum etmesini ve krizin derinleşmesini önlemek isteyen ABD Merkez Bankası (FED) bankaları fonlamaya başlarken, benzer bir adımın Avrupa Merkez Bankası (ECB) tarafından da atılması beklenmektedir.

Kısacası Dünya ekonomisinde SVB paniği yaşanmaktadır. ABD’nin bu 16’ıncı büyük bankasının batışı yeni bir küresel kriz endişesi uyandırıyor. Hatırlanırsa, 2008’de yine adı pek fazla duyulmamış Washington Mutual Bank gündemdeydi ve iflâsı küresel finansal krizi tetiklemişti.

Finansal piyasalarda yaşanan ve yukarıda özetlemeye çalıştığımız gelişmelerin irdelenmesi, olası sonuçları hakkında çıkarımlar yapılması ve krizin Türkiye etkisi bu yazımızın konusunu oluşturmaktadır.

ABD’DE YAŞANAN PANİĞİN ZAMAN ÇİZELGESİ

8 Mart

Kripto para birimi odaklı bir banka olan Silvergate Capital Corp., faaliyetlerini durduracağını ve varlıklarını tasfiye edeceğini duyurdu. Silvergate, bankacılık “operasyonları durdurma ve bankayı gönüllü olarak tasfiye etme” kararını açıkladı.[1]

SVB, 2019’dan 2021’e 2 yıl gibi kısa bir sürede toplam aktiflerini 71 milyar $’dan 211 milyara çıkarmıştı. SVB’nin mevduat bazını oluşturan müşterileri büyük ağırlıklı olarak Risk Sermayesi (Venture Capital – VC) fonları tarafından finanse edilen teknoloji şirketleriydi. Ancak faizler yükseldikçe VC desteği azaldı ve bu teknoloji şirketleri bankadaki mevduatlarını çekmeye başladılar.

Yine aynı gün SVB de, “bilançosunu güçlendirmesi” ve 2 milyar $ tutarında “ödenmiş sermayesini artırması” gerektiğini açıkladığında, bu bilgi yatırımcıları endişelendirdi. Likidite ihtiyacını karşılamak için “tahvil portföyünden satış” yapan SVB, bu satış işleminden 1.8 milyar $ zarar etmek zorunda kaldı.[2]

9 Mart

CVB’ın önceki gün yaptığı duyuru, yeni bir grup “mevduat çekme” dalgasına yol açtı ve bankanın hisse değeri yüzde 60 oranında düştü.

10 Mart

SVB, son para çekme saldırısından sonra faaliyetini durdurdu. Alıcı arayışı sonuç vermeyince, gün ortasında kamu düzenleyicileri ülkenin en büyük 16. bankası olan SVB’ı devraldı ve alıcı Federal Mevduat Sigortası Fonu (The Federal Deposit Insurance Corporation-FDIC) oldu . 40 yıllık kurumun başarısızlığı, 2008 mali krizinden bu yana yaşanan en büyük banka iflâsı oldu ve yaklaşık 175 milyar $’lık müşteri mevduatı FSIC’nin kontrolüne geçti.

Bu arada, SVB’ın sıkıntılarından kaynaklanan şok, sektörünün bir kısım ilgililerinde yankılandı ve yatırımcılar, First Republic, Signature Bank ve Western Alliance’ınkiler de dâhil olmak üzere banka hisselerini düşürmeye başladı. Ancak ülkenin en büyük bankalarının, müşteri segmentinin farklılığından dolayı, yaşanan bu sarsıntıdan şimdilik yalıtılmış olduğu görünüyordu.

Bu arada, büyük ölçüde emlâk şirketlerine ve hukuk firmalarına borç veren 22 yıllık New York merkezli bir kurum olan Signature Bank’tan da mevuat çıkışı başlamıştı.

Hazine Bakanı Janet L. Yellen, yatırımcılara bankacılık sisteminin dirençli olduğu konusunda güvence verdi.[3]

12 Mart

Mali düzenleyiciler, bankacılık krizinin bulaşıp yayılmasını önlemek için Signature Bank’a el koydu. 40 şubesi bulunan banka, Silicon Valley Bank’ı çevreleyen paniğin bir nebze de olsa kurbanı oldu.

Federal Rezerv, Hazine Bakanlığı ve FDIC ortaklaşa, “mevduat sahiplerinin 13 Mart Pazartesi gününden itibaren paralarının tamamına erişebileceklerini” ve her iki bankanın da başarısızlığından kaynaklanan hiçbir zararın “vergi mükellefi tarafından karşılanmayacağını” duyurdu.

Bu arada FDIC, ekonomi veya finansal istikrarsızlığı önlemek amacıyla Hükümetin, sigortasız mevduat sahiplerine geri ödeme yapmasına izin veren bir “sistemik risk istisnası” başlattı. Keza FED, uygun bankalara ek fon sağlamak ve “tüm mudilerinin ihtiyaçlarını karşılayabilmelerini” temin için Hazine’nin onayıyla bir “acil kredi programı” oluşturacağını duyurdu.

13 Mart

Başkan Biden yaptığı konuşmasında, “ABD bankacılık sisteminin güvenli olduğunu” söyledi ve vergi mükelleflerinin herhangi bir kurtarma paketini ödenmeyeceğini teyid etti. Bu arada banka hisselerindeki düşüş yüzde 60’lara ulaştı.[4]

14 Mart

Banka hisselerinde oluşan zararların bir kısmı geri alındı. Bu arada Adalet Bakanlığı, SVB’ın batışı ile ilgili soruşturma başlattığını açıkladı.

15 Mart

First Republic Bank (FRB), aralarında JPMorgan Chase, Wells Fargo ve Morgan Stanley’nin de bulunduğu yaklaşık bir düzine ABD’nin en büyük bankalarından 30 milyar $ mevduat temin etti. Kuşatma altındaki FRB’ın hisseleri yüzde 10’da kayıp ile kapandı.

FED, bankaların, bankacılık sistemini desteklemek için yeni oluşturulan “acil durum kredi programından” 11,9 milyar $ borç aldığını duyurdu.

Hazine Bakanı Janet L. Yellen, Senato’nun Finans Komitesi önünde ifade verdi ve halka Amerikan bankalarının “sağlam” kaldığı konusunda güvence vermeye çalıştı.[5]

AMARİKAN FRB’DA YAŞANAN SORUNLAR

Yatırımcılar bu ay büyük ABD banka hisselerinden 165 milyar $ değer kaybetti. Bir diğer anlatımla, en büyük altı Wall Street bankası, İsviçre bankası CS’in mali gücüne ilişkin endişeler ve 2008’den bu yana ABD’deki en büyük banka iflasının sonuçlarından etkilenmesi sonucu bu ay piyasa kapitalizasyonunda, yaklaşık 165 milyar $ veya toplam değerlerinin yüzde 13’ünü kaybetti. [6]

Hareket, ABD’deki yetkililerin bir dizi banka çöküşünün ardından bankacılık sisteminin sağlığıyla ilgili paniği bastırmaya çalıştığı sırada geldi. Ancak bu sırada sektörle ilgili endişeler tüm dünyaya yayıldı ve kriz korkusu arttı.

JP Morgan ve Citigroup liderliğindeki 11 bankanın yardım planlarına ilişkin raporlar, finansal piyasaların yükselmesine yardımcı oldu ve FRB hisselerinin bir noktada yüzde 20’den fazla yükselmesine yol açarak, ticaretin durmasını engelledi. ABD’nin 11 büyük bankası geçtiğimiz günlerde kredi notu S&P tarafından çöp statüsüne düşürülen ve son dönemdeki küçük ölçekli bankacılık krizinin yeni odak noktası gibi görünen First Republic Bank’e toplam 30 milyar $ para yatırma konusunda anlaştı.[7]

FED, sistemdeki gerilimlerin bir işareti olarak, bankalara verilen acil durum kredilerinde bir hafta önceki 15 milyar $’dan, Çarşamba günü itibariyle 318 milyar $’ı aşan bir artış bildirdi.[8] Bu arada Capital Economics’in Kuzey Amerika baş ekonomisti Paul Ashworth, “Fed’in acil durum kredilerindeki artışın boyutu, bunun bankacılık sisteminde reel ekonomi üzerinde önemli zincirleme etkileri olacak çok ciddi bir kriz olduğunun altını çiziyor” dedi.[9]

Bir diğer yandan da yatırımcılar, en büyük ABD borç veren bankalarının, müşterilerin nakitlerini çekmesinin ardından, bir menkul kıymet portföyünü 2 milyar dolar zararla satmak zorunda kalan SVB ile aynı kaderi paylaşacağını düşünmemektedir. Gerçekten de, müşteriler daha küçük bölgesel oyuncuların sağlığına ilişkin korkular arasında güvenlik ararken, daha büyük bankalar ise, yaşananların tersine bir mevduat akışı yaşamaktadır.[10]

AVRUPA’DA, CREDIT SUISSE ÜZERİNDAN YAŞANAN KRİZ

CS’in hisseleri rekor bir şekilde yüzde 24 düştü . İsviçre’nin merkez bankası SNB, gerekirse CS’e finansal destek sağlamak için adım atacağını söyledi. Bu arada CS, İsviçre Merkez Bankası (SCB)’ndan 54 milyar $ borç alacağını açıkladı. SCB Çarşamba günü, ABD banka iflaslarının ardından savunmasız olarak görülen sorunlu borç verme devi CS’e 44 milyar İsviçre Frangı (CHF) kadar acil durum fonu sağladığını söyledi. Keza, SCB ve Swiss Financial Market Denetleme Kurumu, gerekirse CS’e yardım etmeye hazır olduklarını söyleyerek yatırımcıların korkularını yatıştırmaya çalıştı.[11]

ABD hükümetinin eylemleri hafta başında piyasaları istikrara kavuştursa da, İsviçre bankası CS’deki kargaşa yatırımcılar arasındaki gerginliği artırdı.[12]

1856’da kurulan CS, son yıllarda kara para aklama suçlamaları ve diğer sorunlar da dâhil olmak üzere bir dizi skandalla karşı karşıya kaldı. Bankanın şimdilerde içinde bulduğu karmaşanın sorumlusu, yıllar içinde yaşanan bir dizi skandal, üst yönetim değişiklikleri, milyarlarca $ tutarında işlem kayıpları ve yanlış stratejiler olarak sıralanmaktadır.[13]

CS, 2021’de ve 2008 mali krizinden bu yana en kötü yılı olan 2022’de tekrar para kaybetti ve yatırımcılarını 2024’e kadar kârlı olmayı beklemediği konusunda uyardı. Banka dördüncü çeyrekte banka 1.4 milyar CHF net zarar etti ve bu sonuç 2022’deki toplam net zararını 7.3 milyar CHF (7.8 milyar $)’na çıkardı.[14] Bu arada CS, bilânçosunu güçlendirmek için yeniden yapılandırma kapsamında, maliyetlerini düşürmeye ve iş gücünü azaltmaya başlamıştı.

Bankanın Salı günü mali raporlamasında “önemli zayıflık” açıklaması, yatırımcıların endişelerini tazeledi. CS’in en büyük hissedarı olan Suudi Ulusal Bankası’nın başkanı, düzenleyici gerekçelerle İsviçre bankasında daha fazla hisse satın almayacağını söylediğinde soru işaretleri yoğunlaştı ve hisse senetlerinin tepe takla gitmesinin başlangıcı oldu.[15]

SCB’ın söz konusu desteği ve piyasada adı geçen profesyonel ve akademisyenlerin olumlu görüş açıklamaları üzerine CS’in hisseleri hafta sonuna doğru toparlandı.

  • ECB’ın Son Faiz Arttırımı

Tüm bu gelişmelerle birlikte ECB, faiz oranlarını yüzde 2,5’ten 3’e yükselteceğini açıklarken, hareketin piyasadaki kargaşayı nasıl etkileyeceğine dair endişelere rağmen artış planına bağlı kalması da ayrı bir yaşanmışlık olarak not edilmelidir.[16]

Faiz artırımı ise mevcut bankacılık krizini yatıştırıcı değil alevlendirici etkiye sahip olduğu genel kabul görmüş bir yaklaşımdır. Çünkü sorunun gerisinde, “faiz oranlarının çok kısa sürede çok hızlı artırılmış” olması yatmaktadır.

Diğer bir göz ardı edilmemesi gereken gerçek de, olağan şüpheli banka sayısının, Avrupa tarafında ABD’ye göre çok daha fazla olduğudur. Ki bunların da büyük ve köklü bankalar olduğu unutulmamalıdır. Nitekim CS’in hızlı değer kaybını, Fransız, İtalya, İspanya ve Almanya bankaları izlemiştir. Aslında böylesi kötü bir günde ECB’nin faiz artırması, önceden bildirmesi ve enflâsyonun zaten böyle bir faiz yükseltmeyi gerekli kılmasına dayanmaktadır.

Bunun yanında, ECB’yi faiz artırımında geri dönülemeyecek yola sokan asıl neden ise,  başlayan banka krizi nedeniyle dağılmış piyasalara vereceği negatif mesajdan kaçınmış olmaktır. Çünkü faiz artırmayacak olurlarsa, bunun piyasalar tarafından algılanması, “durum o kadar vahim ki, artırmam gereken faize dokunamıyorum bile, pas geçiyorum” şeklinde olacaktı.

  • CS Sıkıntısının Etki Alanı

Capital Economics’in baş Avrupa ekonomisti Andrew Kenningham yaptığı açıklamada, “Credit Suisse ABD de dâhil olmak üzere İsviçre dışında çok sayıda iştiraki ile küresel olarak geniş bağlantıları bulunuyor. Bu nedenle Credit Suisse sadece bir İsviçre sorunu değil, küresel bir sorundur” dedi.[17]

2008 krizini önceden görmesiyle ün kazanan ekonomist Nouriel Roubini yaşananların büyük bir borç krizine yaklaşıldığının işareti olduğunu belirtti ve “Kıyım yeni başladı” ifadelerini kullandı. CS’in batması durumunda bunun “Lehman Brothers’ın çöküşüne benzer bir durum” olacağını belirten Roubini, “Batmak için çok büyük olabilir ama kurtarmak için de çok büyük olabilir” dedi. SVB’nin mevduatlarının 150 milyar $ civarındayken, Credit Suisse’te bunun 700 milyar $ olduğunu belirten Roubini, “Credit Suisse’e bir şey olursa, bu sadece Avrupa’yı değil tüm küresel finansal sistemi etkiler. Gelişmelerin Fed’in ve ECB’nin işini daha da zorlaştırdığını belirten Roubini, enflâsyonun hâlâ yüksek olduğunu ve faiz artışlarının devam etmesi hatta Fed faizinin en az yüzde 6’ya, ECB faizinin en az yüzde 4’e yaklaşması gerektiğini; ancak şu an finansal istikrar riskiyle karşı karşıya olduğumuz için, bu durum belki faiz artışlarının durması, hatta faiz indirimi ve parasal genişleme bile öngörülüyor. Fed’in arka kapıdan yaptığı da bu olduğunu” söylemektedir.[18]

JP Morgan CIO’su Bob Michele, CS’deki sorunları  “buzdağının görünen yüzü” olarak değerlendirdi. Yaşananların, FED’in ”faiz artırım döngüsünün” gecikmeli etkileri olduğuna ve bunun küresel ekonomi için daha geniş çaplı sorunlar yaratabileceğine işaret eden Michele, “daha fazla sıkıntı olacak” diye konuştu.[19]

50 binin üzerinde çalışanı ve 1.6 trilyon İsviçre Frangı tutarında aktif toplamı olan İsviçre’nin ikinci büyük bankası CS’in geleceği ile ilgili en iyi seçeneğin “bankanın satılması” olabileceği konuşulmaktadır. Bu bağlamda, İsviçre bankası UBS’in en uygun talip olabileceği dile getirilmektedir.[20]

KÜRESEL BANKACILIKTA YAŞANAN SIKINTININ NEDENLERİ

Bankaları önce kâr-zarar, akabinde likidite yönünden etkileyerek şimdilik üç Amerikan bankasını sistem dışına çıkaran ve İsviçre merkezli CS’i de SCB’ın finansman desteğine muhtaç yapan sebepleri aşağıdaki başlıklarda toplayabiliriz:

  • Yeni “daha zor” koşullar

Küresel üretim ve gelirde (kısacası globâl GSYH) zayıflama ve enflâsyonla mücadele amacıyla yükseltilen faiz oranları nedeniyle oluşan yeni çerçeve 2023 yılı için, son iki yıla göre daha zor koşullara (özellikle bankalar için) yol açmıştır.[21] Bu gelişmeyi, faiz oranı ve dört büyük ekonomi başlığında aşağıdaki grafikte izleyebiliriz.

Kaynak: EIU

  • Bankaların öz varlık getirisinde (return on equity) yaşanan düşüş

McKinsey & Company tarafından 2022 yılı için hazırlanan “Banking on a Sustainable Path- Global Banking Annual Review 2022” başlıklı rapora göre 2022 yılında bankaların (salgın sonrası) kısa vadeli görünümünü, yüksek kâr marjları ve sermaye oranlarından gelen “güçlü gelir büyümesi” tanımı ile ifade etmektedir.[22]Bu bağlamda, yüzde 11,5-12,5 arasındaki öz varlık getirisinin bir sonucu olarak banka kârlılık oranlarının 14 yılın en yüksek seviyesinde olduğu ve toplam gelir artışının 345 milyar $’a ulaştığı; “sermaye yeterlilik oranlarının” da yüzde 14-15 arasında gerçekleştiği belirtilmektedir.

Ancak söz konusu raporda, yukarıda belirtilen kısa dönem düzelmelere karşın, öz varlık getirisinin “zayıf” kaldığı, hatta 2008 finansal krizindeki oranların çok altında olduğu vurgulanmaktadır. Şöyle ki, 2022 yılı öz kaynak getirisi, mevcut bankaların yarısında “öz kaynak maliyetinin” üstünde iken, son zamanlardaki maliyet yükselişleri yüzünden, bu bankaların payı yüzde 35’e düşmüştür.

Söz konusu bu “öz varlık getirisinde düşüş” gerçeğinin temelinde, aşağıda bahsedeceğimiz gibi, merkez bankalarınca yükseltilen “politika faizlerinin” yol açtığı bankaların fonlama maliyetlerinde oluşan artışa karşın, getirilerinin yeterince yukarı çıkmamasıdır.

  • Portföydeki sabit getirili varlıkların olumsuz etkisi

Bu başlığımızın başka bir ifadesi, faiz artırım döngüsünün “gecikmeli etkileri” şeklindedir. Bilindiği gibi sabit faizli finansal ürünlerin piyasa değeri, piyasa faizi yükseldikçe düşmektedir. Tersine olarak, piyasa faizi düştükçe bu ürünlerin değeri yükselir.

ABD’de SVB’nın portföyündeki devlet tahvilleri ve Hazine garantili menkul kıymetlerin fiyatlarının düşmesinden dolayı iflâs ettiği anlaşıldı. Çünkü ABD Merkez Bankası FED’in seri faiz artırımları tahvil fiyatlarını aşağıya çekmişti.

Keza, dünyanın dört bir yanındaki merkez bankaları, didişken bir şekilde yükselen enflâsyon, yani genel fiyat artışlarının hızını azaltmak için geçen yıl boyunca borçlanma maliyetlerini keskin bir şekilde artırmıştı. Bu hareketler, oranlar düşükken bankalar tarafından satın alınan büyük tahvil/bono portföylerinin değerlerine zarar vermiş oldu.

Bu olgu bir “aktif-pasif yönetimi (asset-liability management)” konusudur aynı zamanda. Kısacası bankaların aktif ve pasif değerleri arasında para birimi, vade ve maliyet-getiri uyumluluğunun banka yönetimlerince korunmaması, bu tür üzücü ve reel sektörü de etkileyebilecek sonuçlara yol açabilmektedir.

  • Bankacılık mevzuatı ve denetiminde gevşeklik, boşluklar

SVB 2019’dan 2021’e 2 yıl gibi kısa bir sürede toplam aktiflerini 71 milyar $dan 211 milyar $’a çıkarmış ve bunların önemli kısmı devlet kâğıtlarına bağlıydı. Ancak FED faizleri yükselttikçe, müşterileri olan teknoloji şirketleri bankadaki mevduatlarını çekmeye başladılar. SVB bu çekilişleri karşılamak için elindeki devlet kağıtlarını satmaya başladı. Ancak bu kağıtlar önceki yıllarda düşük faizden alınan uzun vadeli kağıtlardı ve faizlerin artmasıyla birlikte piyasa değerleri oldukça düşmüştü.

 Yeri gelmişken gözlenen bir hususu aktarmakta yarar vardır: Son güne kadar SVB’nin tahvil portföyünden yazdığı zararların bilânçoda görünmemesinin nedeni, bu tahvilleri “vadeye kadar tutulan menkul değerler” olarak bilançosuna işlemiş olmasıydı. Böyle olunca bu varlıklar piyasa fiyatlarına göre değerlendirilmedikleri için satılana kadar ortaya çıkan zarar bilançoda gözükmüyordu. SVB mecburiyetten bu tahvilleri zararına satarken analistler uyandı ve bu satışlar sonucunda elde edilecek zararın SVB’nin öz sermayesini sıfırlayacağını gördüler. Önce hisselerde panik satışlar başladı, akabinde de mevduat sahipleri paralarını bankadan çekme yarışına girdiler.

Yukarıda özetlediğimiz süreç, tümüyle mevzuat ve denetim yetersizliğini sergilemektedir. Hâlbuki 2008 Küresel Finans Krizinde, bu boşluğun doldurulması ve denetim etkinliğinin arttırılması kararlaştırılmıştı. Söz konusu bu yetersizliğin, yaşanan banka krizinde başat bir oynadığını düşünmekteyiz. (Esasında 2008 krizinden sonra ABD’de bankaların risklerinin kontrolüne yönelik düzenleme ve denetimlerle ilgili önemli kanunlar yürürlüğe sokulmuştu. Ancak bankacılık lobisinin baskısıyla 2018 yılında Trump yönetimi tarafından bu düzenlemelerin bir kısmı kaldırılmıştı.)

 BANKACILIK SEKTÖRÜNDEKİ SON GELİŞMELER ve TÜRKİYE

Kuzey Amerika ve Avrupa’da son yaşananlardan sonra gözler Türkiye’de banka bilânçolarındaki tahvil/bono portföyüne çevrildi. Bilindiği gibi ülke ekonomi yönetimi, çeşitli karmaşık düzenlemelerle bankaları devlet iç borçlanma senetleri (DİBS) almaya zorlamaktadır.

Kamu kesiminin Ocak 2023 itibarıyla borçlanma yapısına baktığımızda, toplam 4.178 milyar TL borcu bulunduğunu görmekteyiz. Bunun 2.199 milyar TL (116,7 milyar $)’sı dış borç, 1.979 milyar TL. ise iç borçtur. Bizi burada daha çok TL cinsinden borçlar ilgilendiriyor. İç borçların 775 milyarı sabit faizli, 273milyarı değişken, 399 milyarı ise TÜFE’ye endeksli tahvillerden oluşmaktadır.

Bilindiği gibi, banka bilânçoları açısından risk oluşturabilecek kategori TL cinsi sabit faizli bonolardır. İç borç stokunun elinde bulunduranlara göre dağılımında bankacılık kesimi yüzde 77,2 payla ön almaktadır.  Bu toplamın yüzde 35,9’unu kamu bankaları, yüzde 22,8’ini özel bankalar, yüzde 11’ini ise yabancı bankalara aittir. Banka dışı kesime baktığımızda, 2012 yılında DİBS piyasasının yüzde 23,2’sini portföyünde bulunduran yabancıların payının yüzde 0,8’e kadar çektiği izlenmektedir.

Toplamın yüzde 77,2’sini elinde bulunduran bankaların sabit faizli DİBS’lerindeki payının da aynı olduğunu kabul ettiğimizde buna karşılık gelen sayı 598.5 milyar TL olmaktadır. İç borç stokunun vadeye kalan süresi nakit varlıklarda 42.2 ay olarak verilmektedir. Faiz oranlarının artışının sabit faizli tahvillerin değerini düşüreceği açık. Faizlerin yüzde 5 yükselmesinin portföyün değerini yüzde 9,5 veya 56,8 milyar TL düşüreceğini, yüzde 10’luk bir faiz artışında ise yüzde 17,5 ve 104,7 milyar TL’lik bir zarar ortaya çıkacağı hesaplanabilmektedir.

TCMB’nın Kasım 2022 Finansal İstikrar Raporu’nda 500 baz puanlık olası bir faiz artışında bankaların öz kaynaklarının yüzde 6,3’ü kadar bir risk olduğu ifade etmektedir. Şimdilerde banka öz kaynaklarının 1.450 milyar TL olduğunu dikkate aldığımızda bu riski 91.3 milyar TL olarak hesaplayabilmekteyiz.

Sonuçta, yüzde 5’lik faiz artışının getireceği 56.8 milyar TL’lik, yüzde 10’luk faiz artışı sonucu ortaya çıkacak 104.7 milyar TL’lik zararlar oldukça yüksek rakamlar olup, TCMB hesaplamasıyla da uyumludur. Ancak 1.450 milyar TL’yi bulan öz kaynakları dikkate alınırsa, oluşacak zararın Türk bankacılık sektörü tarafından sindirilebilecek bir maliyet unsuru gibi görünmektedir.

Madolyonun diğer yüzünde de, sabit faizli tahvillerin kamunun borç stokunun sadece yüzde 18,5’ini oluşturduğu, geri kalan yüzde 83,5’luk borcun; döviz cinsi olanların döviz “kuru riski”, değişken faizlerin “faiz riski”, TÜFE’ye endekslilerin “enflâsyon riskitaşıdığı ve bu yüklerin de, bütçe yoluyla Hazine’nin, dolayısıyla sade yurttaşın sırtında olduğu görülmektedir.

Diğer yandan da, 2023 yılı Ocak ayı enflâsyon Raporunda belirtildiği gibi bankaların TCMB’dan yüzde 8,5 faizle, 896.5 milyar TL para takası işlemi yoluyla, 127.5 milyar TL ise Açık Piyasa İşlemi yöntemiyle fonlama yaptığı belirtiliyordu. Bu sayede yüzde 8,5 faizle kaynak temin eden bankalar büyük kârlar elde etmektedirler. Çünkü ülkemizde, enflâsyona göre çok düşük bir faizle bankalar, vergi ödeyen yurttaşın sırtından fonlanmaktadırlar.

SONUÇ YERİNE

Geçen haftanın haberi SVB’ın iflâsı ve bunun üzerine FED’in de Amerikan bankacılık sisteminin sağlığını korumak amacıyla hafta başında tüm mevduatlara şemsiye garanti getirmesi oldu. FED aynı zamanda zor duruma düşmüş Signature Bank’a da el koydu. Tabii, bu gelişmeler bir anda ABD bankacılık sisteminin genel sağlık durumunun piyasalar tarafından sorgulanmasına ve bankacılık hisselerinin hızla değer kaybetmesine yol açtı.

SVB’nin içine düştüğü durum esasında bankacılığın en temel işlevlerinden biriyle ilgiliydi: Kısa vadeli mevduat kaynağının uzun vadeli varlıklara; değişken faizli mevduat kaynağının sabit faizli Devlet Borçlanma senetlerine dönüştürülmesi; banka yatırımlarının, faiz yükselişi karşısında değer kaybetme riskine karşı korumaya alınmaması.

Genel olarak piyasalarda uzun vadeli faizler kısa vadeli faizlerden yüksek olduğu için de bankalar mevduat faizinin üzerinde getiri elde ederek pozitif bir kâr marjı sağlarlar. Ancak faizler yükselir ve aynı zamanda verim eğrisi de aşağı doğru bir yön alırsa bu sefer de zarar yazmaya başlarlar.

SVB’nin çok kötü yönetildiği ve bilançosunun da çok dengesiz olduğu muhakkak. Ancak genele yayılacak bir banka krizi çıkma olasılığının çok yüksek olduğu söylenemez. Hele FED mevduatlara “şemsiye garanti” getirmişken.

Ancak ABD bankacılık otoritelerinin denetim konusunda sınıfta kaldıkları da bir gerçek. Bir banka 2 yıl gibi kısa bir sürede toplam varlıklarını 3 katına çıkarıyorsa ve bu banka sistemik olarak önemsiz küçük bir banka da değilse, mutlaka çok yakından denetlenmeliydi.

Öte yandan Atlantik’in diğer tarafındaki büyük bir banka olan CS’in de durumu sallantıdadır. Geçen ay CS 7.9 milyar dolar gibi çok büyük bir zarar açıklamış ve 2023’te de “önemli” bir kayıp olacağı uyarısında bulunmuştu. Aynı zamanda 2022’nin son çeyreğinde CS’in müşterileri bankadan 120 milyar $ gibi çok yüksek bir para çekmişlerdi. Zarar açıklamasından sonra yeni senede de bu çekilişlerin devam ettiği konuşulmaktaydı.

Bunun üstüne bir de daha geçen Ekim ayındaki 4.3 milyar dolarlık sermaye artırımında payını yüzde 9.9’a çıkararak bankanın en büyük sermayedarı olan Saudi National Bank’in bankaya bir kuruş daha yatırmayacağını açıklamasından sonra ise satışlar iyice hızlandı ve hisse fiyatı yüzde 25 gerileyerek 1.70 CHF’ye kadar geriledi.

830 milyar dolar toplam varlığı ile dünyanın 45., kıta Avrupası’nın ise 12. büyük bankası olan CS’nin zora girmesinin etkileri SVB’nin çok üzerinde olabilir. Bu nedenle de önceki gün Avrupa borsalarında sadece CS değil, genel olarak bankacılık hisseleri hızlı değer kaybına uğradı. Eğer bu kayıplar bu şekilde devam ederse bir noktada FED benzeri bir şekilde İsviçre bankacılık otoritelerinin de devreye girmesi, hatta satışına öncülük etmesi gerekebilir.

Nihayetinde tüm bu gelişmeler şunu da bir kez daha gösterdi: Finansal piyasalar etkin ve yetkin düzenleme ve denetleme sistemleri ve gerektiğinde de kamu müdaheleleri olmadan devamlılığını sürdüremiyor.

Ersin DEDEKOCA                                                                                                                   19 Mart 2023

[1] “Silvergate Capita Corporation Announces Intent to Wind Down Operations and Voluntarily Liquidate Silvergate Bank”, Bsinesswire, 8.03.2023, https://www.businesswire.com/news/home/20230308005795/en/

[2] “MESSAGE TO STAKEHOLDERS REGARDING RECENT STRATEGIC ACTIONS TAKEN BY SVB”, Greg Becker

President and CEO of SVB, https://s201.q4cdn.com/589201576/files/doc_downloads/2023/03/r/Q1-2023-Investor-Letter.FINAL-030823.pdf

[3] “READOUT: Secretary of the Treasury Janet L. Yellen Convenes Financial Regulators”, U.S. DEPARTMENT OF THE TREASURY, 10.03.2023, https://home.treasury.gov/news/press-releases/jy1334

[4] Vivian Giang ve Mike Dang, “Bank Runs, Crypto Concerns and Takeovers: A Timeline of the Panic”, NYT, 16.03.2023, https://www.nytimes.com/article/svb-silicon-valley-bank-collapse-timeline.html

[5] James Politi ve Lauren Fedor “Janet Yellen says US banking system remains ‘sound’ despite bank failures”, FT, 17.03.2023, https://www.ft.com/content/84e44921-43a6-4830-bee8-107328060116

[6] Brooke Masters, Madison Darbyshire, Joshua Franklin, Peter Wells and Stephen Gandel, “Investors have wiped $165bn of value from big US bank stocks this month”, FT, 16.03.2013, https://www.ft.com/content/a7402686-1b14-49b7-a2ff-36b0d15a71c3

[7] “ABD’de tarih kitaplarından çıkan kurtarma planı”, Bloomberg.ht.,17.03.2023, https://www.bloomberght.com/abdde-tarih-kitaplarindan-cikan-kurtarma-plani-2327193

[8] “First Republic Bank için milyarlarca dolarlık kurtarma anlaşması”, BBC News, 16.03.2023, https://www.bbc.com/news/business-64973321

[9] BBC News, agy.

[10] Masters, Darbyshire, Franklin, wells, Gandel, agm.

[11] Simon Read & Natalie Sherman ,“Credit Suisse to borrow up to $54bn from Swiss central bank”, BBC News, 16.03.2023, https://www.bbc.com/news/business-64964881

[12] Politi ve Fedor, agm.

[13] Anshuman Daga, “What happened at Credit Suisse and how did it reach crisis point?”, Reuters, 16.03.2023, https://www.reuters.com/business/finance/credit-suisse-how-did-it-get-crisis-point-2023-03-16/

[14] Noele Illien ve Oliver Hirt, “Credit Suisse warns of more losses, drawing regulatory attention”, Reuters, 9.02.2023, https://www.reuters.com/business/finance/credit-suisse-logs-worst-annual-loss-since-global-financial-crisis-2023-02-09/

[15] Politi ve Fedor, agm.

[16] Martin Arnold , “ECB raises rates with signal that market unrest will direct next steps”, FT,16.03.2023, https://www.ft.com/content/1ef66275-6556-442a-ab5d-7bc23ada1681

[17] Nathaniel Meyersohn, “Credit Suisse: Why it’s struggling and why that’s a big deal”, CNN Business, 16.03.2023, https://edition.cnn.com/2023/03/16/investing/why-credit-suisse-is-struggling

[18] Hilal Sarı, “Avrupa bankalarında Credit Suisse paniği”, Ekonomim, 16.03.2023, https://www.ekonomim.com/kuresel-ekonomi/avrupa-bankalarinda-credit-suisse-panigi-haberi-686712

[19] “JPMorgan’s Michele Says Fed Will Pause Rate Hikes Amid Bank Woes”, Bloomberg, 15.03.2023, https://www.bloomberg.com/news/articles/2023-03-15/jpmorgan-s-bob-michele-says-fed-will-pause-with-bank-woes-on-table

[20] “UBS in talks to take over all or part of Credit Suisse as share prices fall – report”, The Guardian, 17.03.2023, https://www.theguardian.com/business/2023/mar/17/credit-suisse-takeover-ubs-share-price-drop

[21] “Finance outlook 2023, A new test for financial stability”, Economist Intelligence (EIU), https://pages.eiu.com/rs/753-RIQ-438/images/finance-in-023.pdf?mkt_tok=NzUzLVJJUS00MzgAAAGKk7xFFGjmm7q1ii5ohJogIjTAnAwqBLtXUmLFOtnFuNndCJe76MQIP5m0FMXaG2sNCQbB6Lu_j4DO_HfK2u2Tsw9jGItfTHLk-Zd4ty2gpWA

[22] “Banking on a sustainable path Global Banking Annual Review 2022”, McKinsey & Company, https://www.mckinsey.com/~/media/mckinsey/industries/financial%20services/our%20insights/global%20banking%20annual%20review%202022%20banking%20on%20a%20sustainable%20path/global%20banking%20annual%20review%202022%20banking%20on%20a%20sustainable%20path.pdf