Twitter
Visit Us
YOUTUBE
YOUTUBE
LINKEDIN
Share

Tarih boyunca teknoloji yarışı, jeopolitik rekabette belirleyici oldu. Dünya savaşlarının sonucunu teknolojik üstünlüğe sahip olan devletler ya da ittifaklar belirledi. Soğuk Savaş’ın bitmesinde de ABD’nin Yıldız Savaşları (SDI) projesi çok önemli bir rol oynamıştı. Bugün de değişen bir şey yok. ABD son 72 yıldır sahip olduğu küresel hegemonyanın rekabet sürecine girdiği zor bir dönem yaşıyor. Bu süreçte Çin’in teknolojik yeteneklerinin artışından duyulan rahatsızlık her alanda kendini belli ediyor. Son yayınlanan Ulusal Güvenlik Strateji belgesinde Çin’in her geçen gün artan teknolojik başarıları ABD’nin ekonomik ve askeri üstünlüğüne bir tehdit olarak algılanıyor.

Yükselen Teknolojilerde Çin Yerini Alıyor

Başkan Xi Jinping ile ilgili görsel sonucu

Çin, son yıllarda bazı kritik yükselen teknolojilerde liderlik rolüne soyunabilecek seviyeye geldi. Beş yıl önce teknoloji taklit ederken, bugün teknoloji ve yenilik üreten bir ülkeye dönüştü. Washington tarafından kabul edilmesi zor olsa da Çin bu yarışta hızlı ilerliyor. ABD’nin geçtiğimiz hafta içinde Çin’den yapılan ithalata 50 milyar $’a yakın bir vergilendirme cezası getirmesi ve gerekçeler arasında fikir haklarının ihlal edilmesini sayması bu yarışın ve bu rekabetin oluşturduğu durumun bir manifestosu. Trump, bu kararını, Pekin Hükümeti’nin Amerikan şirketlerini Çin’de yatırım yapmaları karşılığı teknoloji transferine zorladığı ve dolayısı ile Amerikan teknolojisini çaldığı iddialarına bağladı. Çin son 40 yılda ülkesine yabancı sermayeyi çekerken ucuz iş gücünden azaltılmış bürokrasiye kadar çok büyük kolaylıklar sağladı. Ancak bunun karşılığında yabancı firmalardan teknoloji transferi de yaptı. Teknoloji firmalarının Çinli karşıtları ile bu yarışı sürdürüp sürdüremeyecekleri Amerikan yenilikçiliği ve yaratıcılığının devam edip etmeyeceğine bağlı. Diğer yandan Başkan Xi Jinping, son yıllarda yenilikçilik ve teknolojik yaratıcılık alanında ülke yeteneklerinin geliştirilmesi ve teknolojide dışa bağımlılığın azaltılmasını devlet önceliği haline getirdi. Çin, son yıllarda pek çok alanda teknolojik yeniliklere imza atabildi. Örneğin hipersonik füzeler, uçak gemisi gibi hareketli hedeflere hassas vuruş sağlayabilen DF 21 benzeri balistik füze teknolojileri, gen mühendisliği ve kuantum uyduları öne çıktı.

Yapay Zekâ: Yeni Ağırlık Merkezi

Ancak bu gelişmelerin en önemlisi şüphesiz yapay zekâ (AI) alanında başarılanlar oldu. Bugün pek çok bilim adamı yapay zekânın insanlığın en önemli buluşu olduğunu savunuyor. Yapay zekânın en önemli özelliği hem askeri hem de sivil sahalarda devrimsel yeniliklere öncülük edecek potansiyele sahip olması. Bugün akıllı telefonlardan görsel ya da işitsel tanıma sistemlerine ya da dijital sekreterlerden robot teknolojilerine kadar pek çok alanda yapay zekânın kullanıldığını görüyoruz. Bu kullanım oranı geometrik dizi ile artıyor. Yapay zekanın öne çıkan özelliği çok yüksek hacimli bilginin (big data) kullanılmasını kolaylaştıracak özelliklere sahip olması. Yapay zekanın kullanımı, endüstri 4.0 olarak adlandırılan yeni sanayi devrimi süresi içinde tıptan hukuka, fabrikalardan limanlara yüzlerce meslek dalında beyaz yaka insan gücünü işsiz bırakacak seviyede kendini hissettirecek. Bu durumun Çin’de ne kadar ciddi sosyal sonuçlar yaratabileceğini hayal edebiliriz. Bu nedenle AR/GE’nin öncelikle askeri alanda öne çıkması bekleniyor. Askeri alanda ve güç mücadelesinde oyun değiştirici ciddi sonuçlar yaratacak yapay zekâ uygulamalarına yönelik Araştırma ve Geliştirme projelerinin Çin’de pek çok örneği var. Örneğin nükleer denizaltı komutanlarına su altında durum muhakemesi ve karar verme yardımcısı olarak yapay zekâdan faydalanma projelerinin yürütüldüğünü medyadan öğreniyoruz. Çin’in, 2017 yılında yayınlanan üç yıllık Bilgi Teknolojileri Geliştirme programında yapay zekânın önemli yer aldığını görüyoruz. Bu dokümanda akıllı robotlar, otomatik araçlar, akıllı tıbbi tanı uygulamaları, akıllı dronlar ve makineler arası iletişim gibi konular dikkat çekiyor. Diğer taraftan Çin’in bilim ve teknoloji bakanlığı 2017 yılının Kasım ayında en büyük ulusal teknoloji firmalarını bir araya getirerek yapay zekâ yazılım ve donanımı alanlarında işbirliği yapmalarına olanak sağladı. Bu süreçte Çin’in en büyük avantajı şüphesiz nüfusu ve devlet kapitalizminin sağladığı olanaklar. Bu durumu ile soğuk savaş dönemindeki Sovyetler Birliği’nden çok önde görünüyorlar. Zira Sovyetler sadece askeri alanda AR/GE ye önem vermişti. Çin askeri alanda yoğunlaştığı kadar sivil kullanım alanlarında da yapay zekâ uygulamalarına önem veriyor.

Asıl Neden Teknoloji Rekabeti

ABD ve Çin arasında küresel liderlik mücadelesinin en somut işaret fişeği geçen hafta Trump tarafından atıldı. Dakikada 1 milyon dolarlık ticaret yaparak birbirine bağımlı hale gelen iki ülke arasındaki bu savaşın ana nedeni Çin’e yönelik teknoloji transferinin durdurulmasıdır. Zira geçen sene ABD’ye karşı 367 milyar dolar ticaret fazlası veren Çin, teknolojik atılımlarını artarak sürdürüyor. Diğer yandan Trump kararı, teknoloji transferini önlerken Amerikan makro ve mikro ekonomik dengelerini bozabilecek. Geçen hafta ucuz Çin malları ile dolu olan Amazon ve Wall Mart gibi dev perakende firmaları bir araya gelerek Trump’a bu yapılanların tüketici fiyatlarının ve iş maliyetlerinin artışı üzerinden Amerikan halkı ve firmalarına zarar vereceğini deklare ettiler. Ayrıca Bilgi Teknolojileri Endüstrisi Konseyine bağlı 40 iş grubu Trump’a yazılan bir mektupta bu kararın Amerikan ekonomisine zarar verecek zincirleme bir reaksiyon başlatacağını ikaz ettiler. Trump’ın kararının sonuçlarını zamanla göreceğiz. Ancak yakın çevresi neocon’larla yoğunlaşan Trump’ın artık Çin’e sadece askeri değil ekonomik güç dişlerini göstermeye başlaması yeni bir dönemin habercisi. Bu işin ucu küresel liderlik ve teknoloji rekabetine dayanıyor. Bu aşamada Trump yönetiminin ABD halkını pek düşüneceğini sanmıyorum.