KOZMOLOJİK BİR KAĞAN, OĞUZ KAĞAN
Gen Yerden Kopup Gelen Oğuz….
Oğuz, ister yaşamış bir kişi olsun, isterse simgeler aracılığıyla anlatılan bir kozmoloji mit’i, Türk milletinin en derin duygu merkezlerine dokunur ve onu harekete geçirir. Emile Durkheim’a göre Güneş, Ay ya da Yıldızlar, çoğunlukla dönemin ataları ile özdeşleştirilir ve söylenceler, semboller, simgeler bunlara göre yaratılır.1 Fakat mitolojilerde bunlar gizli örtülü bir biçimde anlatılır. İnsan daima kendisini ve evreni anlamlandırma çabası içinde olmuştur. Bu süreçte çevresindeki ve gökyüzündeki varlıklara insan vizyonlu, fakat Tanrısal ve gerçeküstü özellikler yüklemiştir. Göğün kendisi insan ruhunda aşkınlık, güç ve kutsallık olarak şekillenir. Ünlü filozof Aristo’ya göre, yıldızlar insanüstü akli bir mahiyete sahiptir. Bunların yeryüzüne bir takım tesirleri vardır. Platon’un öğrencisi Philippos, gezegenlerin Tanrının bir parçası olduğunu öne sürerek, gezegenlere Tanrı isimleri vermiştir.
Mitsel unsurların baş aktörü olan tanrı ve tanrıçaların sıfatları ile gezegenlerin fonksiyonelliği arasında bir örtüşme söz konusudur. Gezegenler ile tanrılar arasında ilişki kurulurken, burçlar ile yersel kahramanlar denkleştirilmiştir. Jung’a göre; “anima”, (tanrıça) ve “animus”,( tanrı) arketiplerinin göksel karşılıkları, eril ve dişil nitelik verilen gezegenlerdir.2 Mitolojilerin önemli bir bölümünün ay, güneş, gezegen ve burç döngüleriyle bağlantılı olduğu, Jung tarafından da ifade edilir. Jung mitolojik imgeleri arketipler olarak niteler ve bu mistik sembollerin bilinçaltında şekillendiklerini ileri sürerek, metafizik alandan yansıyan mitolojik imgeleri, bilimsel bir çerçeve içine alır ve yorumlar. Ona göre; gezegenlerle ilişkilendirilen Tanrı ve Tanrıçalar, kolektif bilinç dışından yansıyan simgelerle ifade edilir. Ay, güneş ve diğer gezegenlere Tanrı ve Tanrıça isimleri verilmiştir. Buna göre; “ilk imgeler” (arketipler) Tanrı ve Tanrıçaların gezegensel sembolleridir
Kadim kültürlere ait mitolojilerdeki Tanrı ve Tanrıça karakterlerinin göksel yani gezegensel karşılıkları pek çok mitoloji araştırmacısı tarafından ortaya konmuştur. Örneğin Yunan mitolojisinde, Kronos Satürn’ün, Zeus Jüpiter’in, Ares Mars’ın, Afrodit Venüs’ün, Hermes Merkür’ün yersel izdüşümleri ve tanrı ve tanrıça arketipleridir. Aynı şekilde Sümer mitlerinde adı geçen tanrı ve tanrıçalarında gezegensel sembolleri vardır. Ninurta-Satürn, Marduk-Jüpiter, Nergal-Mars, Şamaş-Güneş, İştar (inanna)-Venüs, Nebo-Merkür ve Sin-Ay ile sembolize edilir.Bunların yanına Sami mitolojisini de ekleyebiliriz.
1 Emile Durkhem,, Dini Hayatın İlkel Biçimler, İstanbul: Ataç Yayınları, 2005, s.102
2 Carl Gustav Jung, Analitik Psikoloji, İstanbul: Payel Yayınları, 1997, s.80
Musevilik de Mikail Güneş, Cebrail Ay, Samael Mars, Raphael Merkür, Sachiel Jüpiter, Anael Venüs, Cassiel Satürn gezegeninin izdüşümüdür. İbn Arabi’ye göre, İslam mistisizminde meleklerin gezegensel karşılıkları şöyledir: Güneş Rukyail, Ay Cebrail, Venüs Anyail, Merkür Mikail, Satürn Kesyafil, Jüpiter İsrafil, Mars Azrail. Türk mitolojisinde başrol oynayan tanrı ve tanrıçaların sıfatları, işlevleri ve isimlerinin etimolojik anlamları, yukarıdaki gezegen ve gezegensel sıralamaya uygunluk göstermektedir. Buna göre; Satürn Kara-Han, Jüpiter Ülgen, Mars Kızagan Tanrı, Umay (ayızıt) Venüs-Ay, Merkür Mergen Tanrı’yı karşılamaktadır.
Araştırmalara göre Oğuz Kağan destanı, M.Ö. II. Yüzyılda oluşmaya başlamıştır. Fakat mitolojilerin ne zaman ortaya çıktığını ancak Tanrı bilir. Oğuz Kağan destanını incelediğimizde bir çok simge ve sembol ile örülmüş gizemli bir anlatı ile karşı karşıya kalırız. Acaba Oğuz Kağan gerçek bir kişilik midir? Yoksa evrenin nasıl oluştuğunu anlatan Kozmolojik bir mitoloji mi vardır karşımızda? Mircea Eliade’ya göre tarihsel bir olay ya da gerçek bir kişiliğin anısı halkın belleğinde en fazla 200 ya da 300 yıl varlığını sürdürür.3 Daha sonra efsaneleşerek mitlerin şiirsel anlatımına dahil olur. Kolektif bilincin belleği tarih dışıdır. Ölen birinin ataya dönüştürülmesi, arketipik bir kahraman ile kaynaştırılması demektir. Kahramanlık anlatısının zaman ve mekan dışına çekilmesi tarihsel kişiliklerin de mitleştirilmesi anlamına gelir. Her mit ve anlatının kozmogoni ile ilgisi mitologlar ve psikanalistler tarafından ortaya konmuştur.
Çok eski çağlardan bu yana insanlar, Orion Takımyıldızını göklerin koruyucusu ve baş tanrısı olarak görmüşler ve mitolojileri onun üzerine kurgulamışlardır. Göksel avcı, savaşçı, hayvanların güçlü efendisi, çoban, “Kahraman Arketipinin” en önemli sembollerinden biridir. Kahraman arketipinin göksel karşılığı çağlar boyunca “Orion Takımyıldızı” olmuştur. Tammuz, Dumuzi, Osiris, Attis, Adonis, Dionysos, Thor, Odin’in gökyüzündeki karşılıkları Orion Takımyıldızıdır. Bu tanrılar daima “Ay” ve “Boğa” ile özdeşleştirilmiş ve boynuzlu olarak tasvir edilmiştir.
3 Mircea Eliada, Ebedi Dönüş Mitosu, Ankara: İmge Kitapevi, 1994, s.54
Resim1: Sümer mitolojisindeki Gılgamesh, ikonografilerde boynuzlu olarak tasvir edilmiştir. Göksel arketipi Orion Takımyıldızıdır. En yakın arkadaşı Enkidu ile birlikte Humbaba’yı öldürür. Enkidunun göksel karşılığı, elinde baltası ya da kılıcı olan, Perseus Takımyıldızıdır. Tek boynuzlu olarak gösterilen Humbaba’nın arketipik izdüşümü ise The Unicorn yani Monoceros Takımyıldızıdır.
Oğuz Kağan kozmik nitelikli bir kahramandır ve göksel arketipi Orion Takımyıldızıdır. Gezegensel arketipi ise Ay’dır. Mircea Eliade’ya göre, bilinçaltındaki arketiplerin ilk örnekleri, eril ve dişil nitelik verilen gezegenler ve takımyıldızlardır.4
4 Mircea Eliada, Ebedi Dönüş Mitosu, Ankara: İmge Kitapevi, 1994, s.23
Oğuz Kağanın en eski görsel tasvirleri boynuzlu olarak resimlenmiştir. Öküz kelimesi ile de bir bağlantısı olduğu kesindir. Alplerin ve hakanların amblemi üzerinde “Yaban Öküzü” resmi olan bir bayraktı. Ölen Alplerin mezarlarına öküz cinsinden kotuz kuyruğu bağlanmış ve üzerinde boğa sembolü olan bayrak dikilirdi. Ölen Alpin ruhu bu bayrağa sabitlenir ve geçici ikametgahı olduğu varsayılırdı. Kadim dünyanın tanrıları hayvan biçimlidir. Tanrı ve Tanrıçaların tasvirleri daima boynuzludur ve Ay ile ilişkilendirilmektedir. Boğanın boynuzları, en eski zamanlardan beri Hilal’e benzetilmektedir. Bu sembollerin hemen her zaman kozmolojik bir bağlantısı vardır. Kadim tanrılar daima boğa ile özdeşleştirilir.
Türkçe “Alp” kelimesi Semitik dilde “Boğa” anlamına gelir ve en arkaik dönemde “Boğa Başı” sembolizmi ile ifade edilirdi.
Resim2: Arapça Alef, İbranice Aleph ve Yunanca Alpha okunan harfin göksel arketipi Boğa Takımyıldızıdır ve bu harf “Boğa” anlamına gelir. Kanımca Türkçe “Alp” kelimesi de aynı anlamı karşılar.
Eski çağlardan beri “Boğa Takımyıldızı” mevsim döngüsü ve baharın başlangıcı ile alakalı görülmüştür. Türklerde de Hıdrellez Dönemi Olarak Kutlanmıştır. Yeniden doğuş mitolojilerinde boğa tanrısal bir özellik kazanmıştır. Oğuz kağan destanında Ay, Oğuz’u doğuran Tanrı olarak sunulur. Ay burada dişil özelliktedir. Oğuz’a adını veren ata da bir boğadır. Bazin, eski Türklerde biri ata kurt, diğeri de ata boğa üzerine kurulu “ikili kökeni” yansıtan farklı iki gelenek olduğunu söylemiştir.5
Resim3: Ak-Hun Parası üzerindeki Türk-Hun kağanın omuz başlarındaki sembol boğa boynuzlarını simgeler. Diğerinin başının üzerinde bir boğa kafası resimlenmiştir. M.S. 6.yy.
5 Jean Paul Roux, Türklerin ve Moğolların Eski Dini, İstanbul: Kabalcı Yayınevi, 2001, s.190
Roux, Türklerin kökeniyle ilgili hayvanlardan kurt ile birlikte en az onun kadar önemli olan boğanın öneminden ısrarla bahseder.6 Kırgızların atalarının bir boğa olduğu ve bir mağaradan türedikleri efsanesi ve boğanın Oğuz destanında da önemli rol oynadığının önemini belirtir. Ona göre Oğuz namede Oğuz kağanın anne yada babasının resmi bir boğa resmi çizilerek betimlenmiştir. Ayrıca, Oğuz kelimesi Osmanlıca iki yaşında “boğa” anlamında kullanılması ve Dede Korkut hikayelerindeki kahramanların boğayla olan mücadeleleri de, arkaik Türk boğa kültünün yansımasıdır.
Dinler tarihi uzmanı Eliade’ya göre, tüm eski kadim tanrıların kozmik boyutlarda Boğa ve Ay arketipleriyle bir bağlantısı vardır ve bunlar dölleyici yani yaratıcı özelliğe sahiptirler.7 Bu tür tanrıların en arkaik prototipleri sürüngen ya da bir canavarı öldürür. (Marduk-Tiamat, Orion-Akrep, Odin-Ymir). Kahraman olabilmek için bu tür bir erginlenme sınavından geçmek gerekir. Ejderhayı ya da canavarı yenemeyen ölümsüzlüğe ve tanrıça ya da sevdiği kıza ulaşamaz. Ejderha, yılan ya da canavar insanın ölümsüzlük yolundaki en büyük rakibidir.
6 Jean Paul Roux, Türklerin ve Moğolların Eski Dini, İstanbul: Kabalcı Yayınevi, 2001, s.191
7 Mircea Eliade, Dinler Tarihine Giriş, İstanbul: Kabalcı Yayınevi, 2003, s.94
Oğuz Kağan destanında buna benzer bir canavar ile mücadele sahnesi vardır. Oğuz kılıcıyla gergedan benzeri “Tek Boynuzlu” bir canavarı öldürür. Bu sınavı geçtikten sonra sevdiği kız ile karşılaşır. Eliadeya göre yaratılış ejderha benzeri bir hayvanın parçalanmasıyla yaratılır. Mardukun Tiamatı parçalaması ve dünyanın yaratılması gibi.8 Oğuz Kağan destanı da kozmolojik bir mittir ve evrenin yaratılışını anlatır. Orion Takımyıldızı ve Akrep Takımyıldızı mücadelesi olabilir. Çünkü Kış Gecelerinde Orion Gökyüzünde tepede iken, Akrep yeraltına iner ve Orion tarafından öldürüldüğü varsayılır. Ya da Orion Takımyıldızının hemen yanında duran “Tek Boynuzlu” bir at olarak çizilen Monoceros Takımyıldızı ile mücadelesi de olabilir.
Resim4: Orion Takımyıldızı ve Tek Boynuz yani Unicorn Takımyıldızı, gökyüzünde karşılıklıdır. Oğuz Kağan destanında geçen ve Oğuz’un öldürdüğü tek boynuzlu yaratık Unicorn olarak bilinen, Monoceros Takımyıldızı ile örtüşür.
Orion Takımyıldızı ile ilgili ikonografileri incelediğimizde, Orion’un kahraman-avcı arketipi olacak şekilde, elinde kılıç-kalkan, kargı bazen de ok-yay tutar vaziyette tasvir edildiğini görürüz. Bu motifler Oğuz Kağan Destanında da vardır. Oğuz Kağan Üç Ok ve Yayını oğulları arasında bölüştürür. Orionun Arketip çizimlerinde, Orion, biri yayına takılı üç ok ile tasvir edilir. Dolayısıyla Oğuz Kağan’ın Tamgalarından biri de stilize edilmiş Üç Ok ve Yay simgesidir.
8 Mircea Eliade, Ebedi Dönüş Mitosu, Ankara: İmge Kitapevi, 1994, s.64
Resim5: Orion Takımyıldızındaki Üç Ok ve Bir Yay Diagram Çizimi, Oğuz Kağan Destanında, Oğuzun Üç Ok ve Bir Yay’ını İfade Eder. Orion’un Kılıcı ve Kemeri ise Oğuz Kağanın Kemeri ve Kılıcını Karşılar.
Resim6: Türk boy tamgalarında da Üç Ok ve Yay ikonografisi görülür. Kayı boyu tamgası, biri Yay’a geçirilmiş Üç Ok ile simgelenir. Üregir boy tamgası da Üç Ok ve Yay’dan oluşur.
Mitolojiler, söylenceler, masallar ve Plastik Sanatların İlk Örneği yani Arketipleri Gökyüzündedir. Gökyüzündeki takımyıldızlar, mevsim döngüleri, gezegenler ve gezegen döngüleri, insan bilinçaltında şekillenir, biçimini yeniler ve yeni bir sanat eseri olarak açığa çıkar. Yüzlerce yıl aynı sembol ve simgeler değişerek ve gelişerek sanat eserlerinde kullanılır. Fakat gökyüzündeki asıl Arketipik anlamı yitirilir. Yani Bunları ortaya çıkaran sanatçılar, içgüdüsel, fakat gerçek bağlamını bilmeden yaratırlar sanat eserlerini. Fakat yüzlerce yıl sonra bile Bu sanat eserlerini ortaya çıkaran sanatçılar neyi yarattıklarını bilmeden ama, çok eski gökyüzü arketiplerini kullanarak, yeni sanat eserleri üretmeye devam ederler. Yunanlılara ait bir sanat eserinde Bu gökyüzü arketipleri, çok güzel bir sanat eserine dönüşmüş. Türklerde de buna benzer İkonografik Sanat Eserleri mevcuttur.
Resim7: Mitolog, Joseph Campbell’a göre, Orion Takımyıldızı’nın sembolü, Seramik vazodaki işarettir. Yani iki ayrı kontur çizgisi ile yapılmış (ARTI) sembolü. Orion Takımyıldızı’nın etrafında, hangi takımyıldızlar varsa, hepsi bu sanat eserinde mevcuttur.9
9 Joseph Campbell, Ankara: İmge Kitapevi, 2002, s.33
Resim8: 12. yy. Selçuklu madalyonu. Türk “Atlı Avcı İkonografisi”, kahraman avcı Orion Takımyıldızı’nı ifade eder. Altındaki hayvanlar ise sırasıyla Canis Major (Büyük Köpek ya da Kurt Takımyıldızı), Lepus Takımyıldızı (Tavşan Takımyıldızı), ve avcının elindeki kartal, Aquila Takımyıldızını (Kartal Takımyıldızı) karşılar.
Resim9: Bulgaristan’da bulunan kurşun mühür. Orion’u, yani Oğuz Kağanı sembolize eden Üç Ok ve Yay sembolü, Kayı boyunun da tamgasıdır. Bu sembolün üzerindeki artı (+) işareti Mitolog Campbell’a göre, Orion Takımyıldızı’nın ikonografisidir.
Ve Orion’un daima altın ya da sihirli bir kemeri vardır. Bu kemer takımyıldızdaki üç yıldız Alnitak, Alnilam ve Mintaka’dır. Oğuz Kağan’ın da altın bir kemeri vardır ve bir ayıyı bu hanlık altın kuşağı ile ağaca asar. Gergedandan kendini kalkanıyla savunur, kargısıyla öldürür ve kılıcıyla başını keser. Ava çıktığı bir gün, Ok ve Yay kullanarak sungur avlar. Türkler için savaşçı Alplerin kurşak kurşanma yani kemer kuşanma törenleri önemli bir erginlenme ritüelidir. Kemer Türklerde “erlik” simgesidir. İskandinav mitolojisinde adı geçen ve Orion Takımyıldızı ile eşleştirilen Tanrı Thor’un da kendisine güç veren sihirli bir kemeri vardır.
Resim10: Afrikadaki Dogon Kabilesine ait, Orion Takımyıldızı diagramı ve Hakasyadaki Türklere ait “Ediz” okunan ve Orion Takımyıldızı izdüşümü olarak çizilen tamga.
Oğuz Kağan canavarı öldürüp, erlik kemeriyle ayıyı ağaca asar. Oğuz Kağan destanı, kozmolojik ve evrenin yaratılışı mit’i olarak okunduğunda, “Ağaç” ve “Ayı” motifleri ayrıca bir önem kazanır. “Ağaç” İkonografisi Türk anlatı ve görsel sanat eserlerinde, yer altı, yeryüzü ve gökyüzünü birbirine bağlayan ve ruhların gelip gittiği yol olarak düşünülür. M. Eliade’ya göre Gökyüzünde “Tanrının Kapısı” olarak düşünülen, yıldızların ve evrenin etrafında döndüğü, “Kutup Yıldızı” Axis Mundi yani merkezdir.10 Ve bu ağacın tepesi “Kutup Yıldızı” ile sabitlenmiştir. Kutup Yıldızı Türk anlatı ve söylencelerinde “Demir Ağaç” olarak ta bilinir. Ursa Minor yani Küçükayı Takımyıldızı Kutup Yıldızına bağlıdır. Ayı, Kuyruğu ile bu ağaca bağlı olarak sürekli dönmektedir.
Resim11: Kutup Yıldızı yani Demir Ağaca kuyruğundan bağlanmış Küçükayı.
Oğuz, önündeki engelleri aşıp, “Er” olduktan sonra, gökyüzünden düşen parlak bir ışığın içinde güzel bir kız görür. Destanda “Kutup Yıldızı” olarak bahsedilse de, bu yıldız “Venüs” de olabilir. Venüs eski kadim çağlardan bu yana Tanrıça Arketipi olmuştur ve Orion Takımyıldızının zevcesi olarak düşünülmüştür. Kadim toplumların yaratılış ile ilgili mitolojilerinde, Orion ve Venüs bir araya gelir ve evren bu şekilde yaratılır. (Venüs’ün Orion ile aynı hizaya geldiği dönem, bahar mevsimidir. Baharda, evren yeniden yaratılır.) Mısır mitolojisinde Osiris Orion, İsis, Venüs ile simgelenir. Osiris ile İsis söylencesi bir yaratılış mitolojisidir. Aynı şekilde Sümer mitlerinde Dumuzi ve İnanna da Orion Takımyıldızı ve Venüs ile ilişkilendirilir.11
10 Mircea Eliade, Şamanizm, Ankara: İmge Kitapevi, 1999, s.293
11 Joseph Campbell, Ankara: İmge Kitapevi, 2002, s.33
Resim12: Göksel arketipi Orion Takımyıldızı olan Mısır Tanrısı Osiris ve göksel eşi Venüs ile özdeşleştirilen İsis.
Oğuz Kağan ve bu göksel kızın evliliğinden Ay, Gün ve Yıldız doğar, yani bir anlamda evren yaratılır. Türklerde Çoban Yıldızı Venüs’tür. Çoban yıldızı denmesinin sebebi Orion’un eşi olmasındandır. Yani Çoban Dumuzinin (Orion) eşi sayılan İnanna (Venüs) gibi.. Çoban yıldızı kamların davullarının üzerinde yıldız tutan bir “Avcı Binici” (Orion) olarak tasvir edilir. Venüs, “Tan Çolpanı” ve “Akşam Yıldızı” olarak tabir edilir. Venüs, gökyüzünde sabah ve akşam yıldızı olarak görülür.
Resim13: 12.yy. Selçuklu parası üzerindeki yıldız tutan binici ikonografisi. Resim19’daki yıldız (Venüs) Tutan Osiris ikonografisine benzer.
Kadim uygarlıklar tarafından Orion Takımyıldızı sembolü olarak kullanılan bir başka simge ise çift taraflı balta sembolüdür. Bu sembol Türk damgalarında da sıkça kullanılmıştır. Türk runik harflerinden bir tanesidir ve “Baş” olarak okunur. “Baş” baharın başlangıcı ve Baş Tanrı Orion Takımyıldızının yükselmeye başladığı dönem olan bahar mevsimini ifade ediyor olabilir. Ayrıca “Oz” okunan Türkçe runik harf de Orion diagram çizimine çok benzer ve “Oğuz” okunan sesi çağrıştırır.
Resim14:Türk runik yazısında, “Baş” okunan harfin göksel izdüşümü Orion Takımyıldızıdır.
Resim15:Türk runik alfabesinde “Z” sesi veren ve “Oz” olarak okunan harfin, göksel izdüşümü Orion Takımyıldızıdır. Oz, Ox, Okuz ve Oğuz kelimeleri ses olarak birbirine çok yakındır ve anlam olarak da aynı şeyi ifade eder.
Türkler için bir başka önemli göksel cismi Sirius ve Canis Majör Takımyıldızıdır. Kurt, Türklere ait Yeniseydeki bir petroglifte açık şekilde, Canis Major Takımyıldızı ve bu takımyıldızdaki Sirius yıldızının göksel izdüşümü olarak çizilmiştir. (Büyük Köpek Takımyıldızı) Bu yıldız grubu, Türkler ve Çinliler tarafından “Göksel Kurt” olarak düşünülmüş ve Kurt Takımyıldızı olarak isimlendirilmiştir. Canis Major konum itibariyle Orion Takımyıldızının yanında yer alır. Yunan mitolojisinde Orion’un köpeği olan bu takımyıldız, Türk mitolojisinde Oğuz Kağan’ın Kurt’una dönüşür. Bu erkek kurt Oğuza daima yardım etmiş ve yol göstermiştir.
Resim16:Canis Major köpek ya da Kurt Takımyıldızı. Takımyıldızdaki en parlak yıldız “Sirius”’tur. Yeniseydeki bu petroglif Canis Major Takımyıldızı çizimidir.
Arkaik insan düşüncesine göre dünya bu dönemde yaratılmıştır. Oğuz Kağan destanında işlenen anlatılar aslında tamamiyle kozmolojiktir. Evrenin ve dünyanın yaratılışını simgesel bir dil ile anlatır. Oğuz Kağanın göksel eşinden doğan oğulları, Gün,Ay ve Yıldız göklerin yaratılışını, yersel eşinden doğan çocukları, Gök, Dağ ve Deniz, dünyanın yaratılışını sembolize eder. Orion Takımyıldızı ve Ay ile özdeşleştirilen kahramanlar Dumuzi, Tammuz, Attis, Adonis, Dionysos, Osiris, Odin yaratıcı ve dölleyici Tanrılardır.
Oğuz Kağanın görünümleri ya da bu destanın devamı niteliğinde olan ikonografik yansımalar, çeşitli sanat eserlerinde işlenmiştir. Türk Kağanlar ölüme Atları ile birlikte giderdi. Ay ile ilişkilendirilen ve yer altı hayvanı olan At, Kağanı Tanrının makamı sayılan Kutup Yıldızına taşırdı. Fakat atlara geyik benzeri, boynuzlu hayvan maskeleri takılırdı. Boynuzlu hayvanlar gökyüzü ile ilişkilendirilen, kutsal varlıklardı. Bu ikonografik düşünce, 1000 yıl sonra Türk Hun paralarında da görülür.
Resim17: Türk-Hun parasının üzerindeki Kağan portresinin başındaki Boğa başı ikonografisi.
Oğuz Kağan Destanında, yaratılış yukarıdan aşağıya ve merkezden perifere doğru yayılır. Kutup Yıldızı Kuluçka Yıldızı olarak bilinir ve evrenin oluşumu, Oğuz Kağanın Kutup Yıldızına benzetilen eşiyle evliliğinden doğan Gün-Ay ve Yıldız ile başlar. Daha sonra yersel eşinden doğan Gök-Dağ ve Deniz ile bu oluşum tamamlanır. Orion ışığını Vikinglere Odin, Mısırlılara Osiris, Sümerlere Dumuzi Türk Milletine ise Oğuz Kağan olarak göndermiştir. Gen yerden yani Uzaydan kopup gelen Oğuz….
KAYNAKÇA
And Metin 2007, Minyatürlerle Osmanlı-İslam Mitologyası, YKY, İstanbul 2004, Osmanlı Tasvir Sanatları, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul
Anohin, A. V. 2006, Altay Şamanlığına Ait Materyaller, Kömen Yayınları, Konya
Ateş, Mehmet 1996, Mitolojiler Semboller ve Halılar, Symbol Yayıncılık, İstanbul
Bachofen, J. Jakob 1997, Söylence Din ve Anaerki, Payel Yayınevi, İstanbul
Beydili, Celal 2003, Türk Mitolojisi Ansiklopedik Sözlük, Yurt Kitap-Yayın, Ankara
Campbell, Joseph
1994, Yaratıcı Mitoloji (Tanrının Maskeleri), İmge Kitabevi, Ankara
2003, Doğu Mitolojisi (Tanrının Maskeleri), İmge Kitabevi, Ankara
1992, İlkel Mitoloji (Tanrının Maskeleri), İmge Kitabevi, Ankara
2003, Batı Mitolojisi (Tanrının Maskeleri), İmge Kitabevi, Ankara
2000, Kahramanın Sonsuz Yolculuğu, Kabalcı Yayınevi, İstanbul
Çaycı, Ahmet
2002, Anadolu Selçuklu Sanatı’nda Gezegen ve Burç Tasvirleri, T. C. Kültür Bakanlığı, Ankara
Çoruhlu, Yaşar
2002, Türk Mitolojisinin Anahatları, Kabalcı Yayınevi, İstanbul
1995, Türk Sanatında Hayvan Sembolizmi, Seyran Kitap, Istanbul
Durkheim, Emile
2005, Dini Hayatın İlkel Biçimleri, Ataç Yayınları, İstanbul
Eberhard, Wolfram
2000, Çin Simgeleri Sözlüğü, Kabalcı Yayınevi, İstanbul
1942, Çin Kaynaklarına Göre Orta ve Garbi Asya Halklarının Medeniyeti, Maarif Matbaası, İstanbul
1942, Çinin Şimal Komşuları, İdeal Matbaası, Ankara
1945, Birkaç Eski Türk Ünvanı Hakkında, T. T. K. Basımevi, Ankara
Eliade, Mircia
1991, Kutsal ve Dindışı, Gece Yayınları, Ankara
2000, Demirciler ve Simyacılar, Kabalcı Yayınevi, İstanbul
1999, Şamanizm, İmge Kitabevi, Ankara
1994, Ebedi Dönüş Mitosu, İmge Kitabevi, Ankara 2002, Babil Simyası ve Kozmolojisi, Kabalcı Yayınevi, İstanbul
2003, Dinler Tarihine Giriş, Kabalcı Yayınevi, İstanbul
2003, Dinsel İnançlar ve Düşünceler Tarihi, Kabalcı Yayınevi, İstanbul
1992, İmgeler Simgeler, Gece Yayınları, Ankara
Esin, Emel
2001, Türk Mitolojisine Giriş, Kabalcı Yayınevi, İstanbul
2003, Türklerde Maddi Kültürün Oluşumu, Kabalcı Yayınevi, İstanbul
2004, Türk Sanatında İkonografik Motifler, Kabalcı Yayınevi, İstanbul
1991, Katun (Türk Kadınına Dair), Cilt 7, Sayı 20, A. K. M. Ankara
Frazer, James G.
1991, Altın Dal 1, Payel Yayınevi, İstanbul
1992, Altın Dal 2, Payel Yayınevi, İstanbul
Fromm, Erich
2003, Rüyalar Masallar Mitoslar, Arıtan Yayınevi, İstanbul
İnan, Abdülkadir
2000, Tarihte ve Bugün Şamanizm, T. T. K. Basımevi, Ankara
Jung, Carl Gustav
2004, İnsan Ruhuna Yöneliş, Say Yayınları, İstanbul
1997, Analitik Psikoloji, Payel Yayınevi, İstanbul
2003, Dört Arketip, Metis Yayınları, İstanbul
1965, Psikoloji ve Din, Oluş Yayınevi, İstanbul
Ögel, Bahaeddin 1
978, Türk Kültür Tarihine Giriş 5, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara
2003, İslamiyetten Önce Türk Kültür Tarihi, T. T. K. Basımevi, Ankara
2003, Türk Mitolojisi 1, T. T. K. Basımevi, Ankara
2002, Türk Mitolojisi 2, T. T. K. Basımevi, Ankara
2001, Türk Kültürünün Gelişme Çağları 1, M. E. B. Basımevi, İstanbul
2001, Türk Mitolojisi 2, M. E. B. Basımevi, İstanbul
Roux, Jean-Paul
2005, Orta Asya’da Kutsal Bitkiler ve Hayvanlar, Kabalcı Yayınevi, İstanbul
2002, Türklerin ve Moğolların Eski Dini, Kabalcı Yayınevi, İstanbul
Uraz, Murat
1992, Türk Mitolojisi, Mitologya Yayınları, İstanbul
- UFO MİTLERİ - 27 Haziran 2017
- 13. KABİLE MUSEVİ HAZAR TÜRKLERİ - 19 Haziran 2017
- TILSIMLI KEMİKLER, KEHANET VE ŞAMANİZM - 11 Haziran 2017
- “ALTIN BUZAĞIYA” TAPANLAR - 10 Haziran 2017
- ZEYTİN AĞACI - 9 Haziran 2017
- MEHMETÇİĞİN MİTOLOJİSİ - 2 Haziran 2017
- HIDIRELLEZ, HIZIR VE YEŞİL GEORGE - 8 Mayıs 2017
- Türk Budizmi &Türk Budist Kozmoloji ve Mitolojisi - 19 Kasım 2016
- Uzay Yolcusu - 8 Nisan 2016
- 5 Duyu - 8 Nisan 2016