Twitter
Visit Us
YOUTUBE
YOUTUBE
LINKEDIN
Share

2017: İKİNCİ DÜNYA SAVAŞINDAN BU YANA EN “BELİRSİZ” YIL

Dünyanın önde gelen “politik risk” danışmanlığı firması olan Eurasia Group’a göre 2017 yılı, “politik riskler” bağlamında, İkinci Dünya Savaşı (II:DS) sonrasındaki en “dalgalı/belirsiz/volatile” yıl olacak.[1]Grup tarafından yayınlanan raporda 2017, jeopolitik olarak “durgunluk/gerileme” yılı olarak nitelendirilmektedir. Anılan rapora göre, söz konusu çıkarımın başat izleri ise, uluslararası güvenlik ve ekonomik yapıdaki zayıflama ve dünyanın en güçlü hükümetleri arasındaki “güvenin azalması” olgusunda ki derinleşmede görülmektedir.[2]

Yazımızın hareket noktası söz konusu rapor olmakla birlikte, 2017 yılının taşıdığı jeopolitik risklerin ortaya konulması amacıyla çeşitli kaynaklar taranmıştır. Yazının amacı da, içinde bulunduğumuz yılın, ekonomi-politik disiplinin çalışma sahasına giren küresel, bölgesel boyuttaki jeopolitik  risklerini irdelemek ve değerlendirmek olmuştur.

Raporun Temel Aldığı Belirtiler ve İzler

 

 

Ian Bremmer’in başkanlığını yaptığı New York merkezli politik risk danışmanlığı firmasına göre, yazımızın başlığında da belirtilen çıkarıma götüren olguları aşağıdaki üç başlıkta toplamak mümkündür:

– 20 Ocak’ta görevine başlayacak olan Donald Trump yönetimindeki ABD,

– Geçmiş yıllara göre oran olarak düşse de, yoluna yüzde 6/7 gibi büyüme rakamlarıyla devam eden ve yönetim değişikliği arifesinde bulunan Çin,

– Avrupa’nın en güçlü ekonomisine sahip ve Avrupa Birliği (AB)’nin lideri konumunda olan Almanya’nın Başbakan’ı Angela Merkel’in zayıflayan konumu.

Eurasia Group, yukarıda sayılan olgulara ek olarak Almanya, Fransa, Hollanda’da bu yıl yapılacak seçimleri; İngiltere’nin AB’nden çıkma sürecinin başlayacak olmasını; ABD’de bazı güç dengelerinin değişmesinin gelişen ekonomilerde ve hatta globalde yol açacağı baskılar ile, Avrupa’daki mülteci krizini, 2017’nin istikrarına yönelik başlıca tehditler arasında değerlendirmektedir.

Çalışmaya göre, yukarıdaki gerçeklerle başlayan 2017 yılı, II:DS’ndan bu yana yaşanacak “en dalgalı yıl” olabilir.

Trump Yönetiminde ABD

Amerika’nın “tek ve birinci” olduğu fikrinin ve “yeniden Amerika’yı büyük” yapma taahhütlerinin sahibi olan Trump’ın izleyeceği iç ve dış politikaların, öncesine göre farklılık olması beklenmektedir. Keza, söz konusu algı, Amerikalı için “özgürlük” kavramıyla da örtüşmektedir. Ancak özgürlüğün Trump için, Amerika’nın, dünya olaylarındaki kaçılmaz rolünde; karşılıklı ilişkiler  ve müttefikliğin gereği olarak üstlendiği yüklerden “serbest olması” anlamında olduğu açıktır.[3]

Eurasia Group’un anılan raporuna göre, Trump’ın ABD’nin bir numaralı koltuğuna yükselmesinin ardından, küresel ekonomi artık ABD’den “koruyucu tırabzan” olmasını bekleyemez. Zaten Amerikan ekonomisinin karşı karşıya olduğu borç yükü de, artık böylesi bir görevin sürdürülmesine izin vermez.[4]

apec-china-russia-usjpeg-0aa2b_c0-0-2925-1705_s885x516

Öte yandan söz konusu raporda Trump’ın, Rusya ile buzları çözme sinyalleri vermediği; NATO’ya şüpheyle yaklaştığı ve Avrupa’da yükselen sağ ile yakınlığının, II.DS sonrası oluşan küresel düzeni zayıflatacağı endişesi yarattığı vurgulanmaktadır. Ancak Trump’ın söylemlerinde olduğu gibi, Putin’in de “reel politik” yanlısı bir dış politika izlediği dikkate alındığında ve en son olarak, ABD’den sınır dışı edilen Rus diplomatlar konusunda Moskova’nın, misillemeden uzak yaklaşımı ile birlikte    değerlendirildiğinde,  iki ülke arasındaki ilişkilerin hiçbir zaman, Soğuk Savaş dönemine benzemeyeceğini söyleyebiliriz.[5] Kaldı ki, Ortadoğu’da sınırların yeniden çizildiği, ortak bir Çin bilinmezinin varit olduğu, enerji savaşları ve Asya ana karasındaki ortak çıkarların güncel olduğu bir dönemde her iki ülkenin işbirliği, her iki tarafın da çıkarına durmaktadır.

Çin Faktörü

Bilindiği gibi Çin’in 19 ncu Komünist Parti Kongresi, bu yılın Ağustos ayında gerçekleştirilecektir. Kongrede, Merkez Komitesi’nin tüm yönetim kadrosunun değişmesi ve diğer parti organlarının da, buna koşut olarak yeniden yapılanması beklenmektedir. Söz konusu yönetim kadroları ve liderlik değişiminin, en az on yıl ülkenin politik ve ekonomik eksenini yeniden belirleyip, yönetmesi kaçınılmazdır. Diğer yandan bu kongrenin, parti lider kadrosunu belirlemenin yanında, onun da ötesinde, Komünist Parti’nin geleceği ile ilgili önemli kararlar alması da güçlü bir beklenti olarak durmaktadır.[6]

150922-xi-jinping-obama-jsw-807a_193f5c66de15e0a642493526fcbbd515-nbcnews-fp-1200-800

Anılan rapora göre, Çin yönetimde olabilecek değişimin birlikte taşıyacağı iki risk bulunmaktadır. Bunların ilki, 2012’den bu yana ülkenin başkanı olan ve kongre öncesi tüm gözlerin üzerinde olacağı Xi Jinping’in, bundan böyle ülke dış politikasında karşılaşacağı güçlüklere, her zamankinden daha hassas olacağı ve daha sert karşılık vereceği beklentisidir. Doğaldır ki bu değişimden en çok etkilenecek olan boyut da, Çin-ABD ilişkileri olacaktır. Xi Jinping, ABD’nin Çin politikasında olası değişikliklere sert yanıt verebilir.

İkinci muhtemel risk de, parti kongresi yarışı süresince istikrar ve denge politikasını önceleyecek olan Xi’in, istemeyerek de olsa, önemli politika başarısızlıklarına sebep olabilme olasılığıdır. Bir diğer ifade ile Xi’nin, iç siyasî endişelerle, sorunlar karşısında tam ve yeterli ön alamaması durumunun,  ülke ekonomisi ve yabancı yatırımcılar nezdinde yol açacağı olumsuz sonuçlardır. Xi’in, gücü merkezde toplaması ve karşıtlarını marjinalize etmesini dikkate alan parti ve iş çevresi elitlerinin, ülkenin, Mao döneminden bu yana en yüksek seviyede politik korku ve endişe taşıdıkları belirtilmektedir.

Angela Merkel’in Güç Kaybı

AB-Türkiye arasında imzalanan ancak hayata geçemeyen mülteci anlaşması, Yunanistan’ın borç krizi ve Brexit sonrası belirsizlikle yüz yüze olan Almanya Başbakanı Angela Merkel, sonbaharda sandık yarışına girecek.

2008 ve sonrasında Euro Bölgesi’nde yaşanan krizde, Merkel’in sağlam ve güvenilir liderliğinin olumlu katkısı, hemen her kesimce bilinmektedir.  Keza Almanya olmaksızın, Euro krizinin üstesinden gelinmesi ve bölgenin bir arada kalmasının mümkün olmadığı da yadsınamayan bir gerçektir.

150608120436-obama-merkel-5-super-169

Ancak, geçtiğimiz yıl Merkel, liderliğini sarsan çeşitli zorluklarla uğraşmak zorunda kaldı. Bunların ilki, ülkede ve Avrupa’da yeterince destek verilmeyen “mülteci politikası” oldu. Sorunu, ülkede yaşanan bazı terör eylemleri ve mültecilerin suçlandığı olaylar daha da zora soktu. Mülteciler konusunda yaşanan sıkıntıları, Almanın en büyük ticari kuruluşları Volkswagen, Deutsche Bank ve Lufthasa’da yaşanan kurumsal krizler izledi.[7]

Son olarak da, Avrupa’da giderek yükselen “popülizm”i de, “liberal demokrasi” savunucusu olan Merkel’in global konumunu sarsan olaylar dizisi içinde sayabiliriz. Bu bağlamda, Doğu Avrupa’da kazanılan seçimler ile, İngiltere ve İtalya’daki son referandum sonuçları ve Almanya’da giderek yükselen Almanya İçin Alternatif Partisi (AfD)’nin durumu örneklenebilir.[8] Tüm bu gelişmeler ve yaşananların, bu yıl yapılacak Alman federal seçimlerini kazanmasına kesin gözüyle bakılan Merkel’in seçim sonrası başbakanlığı sırasında, ülkede ve AB içinde, yeterince “güçlü” bir liderlik ortaya koymasına izin vermeyeceği görüşü yaygın kabul görmektedir.[9]

Bilindiği gibi, Merkel ve Obama arasında, uluslararası sorunların çözümünde zaman zaman faydasını gördüğümüz, yakın ve sıcak bir liderlik ilişkisi bulunmaktaydı. Obama Avrupa’ya yaptığı veda gezisinde de bu hususu vurgulamıştı.[10] Ancak, uluslararası ilişkilerde, Merkel’in liderliğinin temel ögelerinden biri olan “değerler” kavramını yeterince önemsemeyen ABD’nin seçilmiş başkanı Trump ile Merkel arasında, aynı yakın ve sıcak işbirliğinin kurulması zor görülmektedir.

Avrupa ve ABD’de yaşanan veya beklenen ilişki değişimi ve güç kaymasının sonuçlarına baktığımızda da, Merkel’in liderliğini etkileyen/etkileyecek aşağıdaki unsurları görmekteyiz:

  • ABD-Rusya ilişkilerinin yeniden yoluna girmesiyle, bu değişimin Avrupalı ülkeler tarafından, Moskova ile bağları yeniden kurmak için iyi bir fırsat olarak değerlendirilmesi söz konusudur.
  • Brexit sürecinin çalışmaya başlaması, Merkel’in liderliğini, İngiliz desteğinden mahrum bırakacaktır.
  • Marine Le Pen’in Fransa cumhurbaşkanlığına seçilmesi halinde, Fransa’yı AB üyeliğinin devamı konusunu referanduma götürmesi beklenebilir. Böylesi bir gelişme, Fransız yönetiminin Merkel’i hasım olarak görmesine yol açacaktır. Francois Fillon’un kazanması halinde de, Merkel’in Fillon yönetimi ile yakın işbirliği, onun Putin’e doğru dümen kırmasına yol açabilecektir.

Europe Group’un söz konusu raporuna göre, bundan böyle Avrupa, “güçlü” bir Merkel’e gereksinim duymayacak ve 2017 yılı, onun böyle bir rolü için elverişli olmayacaktır.

Diğer Jeopolitik Riskler ve Değişimler

2017 yılı için anılan raporda ve diğer kaynaklarda öngörülen küresel, bölgesel; siyasî, ekonomik ve/veya sosyal nitelikli jeopolitik riskleri de aşağıdaki başlıklarda toplayabiliriz:

  • The Economist’in tanımıyla, “milliyetçilik liginin” genişlemesi. Tüm dünyada, globalizme karşı gelişen “milliyetçilik” şeklindeki dönüşümün, popülizm ile karşılıklı birbirlerini beslediği izlenmektedir.[11] Böylesi bir gelişmenin yönetimlerinin bir kısmının da “illiberal/liberal olmayan demokrasinin” geçerli olduğunu, Macaristan, Polonya, Türkiye gibi ülkelerin “otoriterliğe” kaydığını dikkate aldığımızda, bu tarz bir yönetişimin jeopolitik risklerini ve tehlikeli sonuçlarını tarihsel süreçte izleyebilmekteyiz.[12]
  • Raporda 2016 yılının, bir kısım gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler açısından, “yapısal reformlar” yönünden çok yetersiz geçtiği vurgulanmaktadır. Keza, reform eksikliği olan İtalya, Rusya, Suudi Arabistan, Güney Afrika, İngiltere ve Türkiye gibi ülkelerin, bu reformların yapılması konusunda ayak dirediklerinin izlendiği belirtilmektedir. Böylesi bir olgu, küresel finans akımında önemli bir risk, engel oluşturmaktadır.
  • Politikacıların, yaşanan ekonomik sıkıntılarda, başta Amerikan Merkez Bankası olmak üzere merkez bankalarını suçlaması. Eurasia Group, bu tip “suçlamaları”, 2017’de küresel piyasalar yönünden risk olarak görmektedir.
  • Kuzey Kore’nin 20 nükleer silah içeren nükleer programının, ABD’nin batı yakası için tehdit oluşturduğu gibi, global risk niteliği de taşımaktadır.
  • Raporda üzerinde durulan bir diğer jeopolitik risk unsuru olarak Türkiye gösterilmektedir. Ülkede devlet kontrolünün artması, faizlerin düşük tutulması yolundaki siyasî baskı ve büyümedeki yavaşlamayı durdurmak amacıyla mali teşviklere olan bağımlılığın artması olgularının riskli olarak nitelendirilmektedir.

[1] “It’s the ‘Most Volatile’ Year for Political Risk Since WWII, Eurasia Group Says”,Bloomberg,3.01.2017, https://www.bloomberg.com/news/articles/2017-01-03/political-risk-spike-from-trump-to-china-seen-in-2017-by-eurasia (5.01.2017)

[2] Ian Bremmer ve Cliff Kupcha,”Top Risks 2017:The Geopolitical Recession”,Eurasia Group,3.01.2017, http://www.eurasiagroup.net/issues/Top-Risks-2017 (5.01.2016)

[3] “Trump and the End of the West?”,Project Syndicate,9.12.2016, https://www.project-syndicate.org/onpoint/trump-and-the-end-of-the-west-2016-12 (30.12.2016); RICHARD C. PADDOCK, ERIC LIPTON, ELLEN BARRY, ROD NORDLAND, DANNY HAKIM ve SIMON ROMERO,” Potential Conflicts Around the Globe for Trump, the Businessman President”NYT,26.11.2016,   http://www.nytimes.com/2016/11/26/us/politics/donald-trump-international-business.html(20.12.2016)

[4] Kimberly Amadeo,” The U.S. Debt and How It Got So Big”,The Balance,25.11.2016, https://www.thebalance.com/the-u-s-debt-and-how-it-got-so-big-3305778 (2.01.2017)

[5] “Moscow on the Potomac,Trump’s Worrisome Ties to Russia”,Center for American Progres,21.12.2016, https://www.americanprogress.org/issues/security/reports/2016/12/21/295592/moscow-on-the-potomac/ (2.01.2017); William Danvers,”U.S. and Russia Relations Under Trump and Putin”,Center for American Progress,14.12.2016, https://www.americanprogress.org/issues/security/reports/2016/12/14/295001/u-s-and-russia-relations-under-trump-and-putin/ (4.01.2017);Ersin Dedekoca,”ABD 35 Rus Diplomatı Sınır Dışı Ediyor”,Soyledik.com.,31.12.2016, http://soyledik.com/tr/makale/2834/abd-35-rus-diplomati-sinir-disi-ediyor–ersin-dedekoca.html (31.12.2016)

[6] Kerry Brown,“New Hopes, Old Fears: China’s 19th Party Congress”,The Diplomat,1.12.2016, http://thediplomat.com/2016/12/new-hopes-old-fears-chinas-19th-party-congress/ (5.01.2017); China political jockeying intensifies ahead of 2017 party congress”,FT,26.09.2016, https://www.ft.com/content/48abb5dc-7e3b-11e6-8e50-8ec15fb462f4 (5.01.2017)

[7] “Iron waffler”,The Economist, 9.11.2016, http://www.economist.com/news/europe/21710301-germany-and-its-chancellor-are-still-too-hesitant-be-able-lead-free-world-iron-waffler (21.12.2016)

[8] Guy Millière,” The Suicide of Germany”,Gatestone Institute,26.12.2016, https://www.gatestoneinstitute.org/9645/germany-suicide (29.12.2016)

[9] Judy Dempsey,”Merkel’s Burden”,Carnegie Europe,21.11.2016, http://carnegieeurope.eu/strategiceurope/66210 (2.01.2017); Constanze Stelzenmueller,”Is Angela Merkel the leader of the free world now?Not Quite.”,The Washington Post,14.11.2016, https://www.washingtonpost.com/opinions/global-opinions/is-angela-merkel-the-leader-of-the-free-world-now-not-quite/2016/11/14/e01917dc-aa7a-11e6-977a-1030f822fc35_story.html?utm_term=.4394c501ab1e (10.12.2016)

[10] Peter Foster,” How Barack Obama and Angela Merkel have both had a hand in the undoing of their liberal legacy in the US and Europe”,The Telegraph,17.11.2016, http://www.telegraph.co.uk/news/2016/11/17/is-angela-merkel-the-only-european-leader-who-will-protect-barac/ (20.12.2016)

[11] “Global Politics:League of Nationalist”,The Economist,19-25 Kasım 2016,s.51-54, http://www.economist.com/news/international/21710276-all-around-world-nationalists-are-gaining-ground-why-league-nationalists (25.11.2016)

[12] Stephen M. Walt,” The Collapse of the Liberal World Order”,Foreign Policy,26.06.2016, http://foreignpolicy.com/2016/06/26/the-collapse-of-the-liberal-world-order-european-union-brexit-donald-trump/ (5.01.2017)