Twitter
Visit Us
YOUTUBE
YOUTUBE
LINKEDIN
Share

Uzayda-konuşlu Kabiliyetler ve Ay’da Savaş

Uzayı kontrol eden, dünyayı kontrol eder.

Uzay ile ilgili gelişmelerin ne kadar farkındasınız? Rusya, 1976’dan 47 yıl sonra geçen hafta Ay yüzeyine Luna-25 aracını gönderdi. Bir yıl sürecek araştırma görevinin Ay’daki su kaynaklarının keşfi ile ilgili olduğu iddia ediliyor. Yorumlara göre; bu görev, Ay’da başka bir su hakkı iddiasında bulunan Hindistan’ın aracı ile yarışacak. Halen Ay yörüngesindeki Hindistan’ın Chandayaan-3 aracı, 23 Ağustos’ta inişe hazırlanırken; Rus aracının daha erken 21 Ağustos’ta inecek olması bu yarışı kanıtlıyor. Ticari ve güvenlik yönlerini dikkate alarak, pek çok ülke şimdiden uzay madenciliği alanında çalışmaya başladı. ABD, 2015 yılında çıkardığı kanunla kendi vatandaşlarına uzayda kaynak toplamaya ilişkin mülkiyet hakları tanıdı. ABD, Artemis Anlaşmaları ile uzayı yağmalama işine ortaklar ediniyor. Aynı işi Avrupa’da Lüksemburg yaptı; Japonya ve Çin de dâhil bazı ülkeler ile uzay madenciliği için mutabakat imzalıyor. Ay’da maden çıkarmak ve uzay kaynaklarını uzayda konuşlu güneş enerji altyapısında kullanmak için potansiyel planlar var. Pek çok ülkede devlet, akademik dünya ve özel teşebbüs uzayda keşif ve madencilik için birlikte teknoloji geliştirmeye çalışıyor.

Uzay gittikçe daha kalabalık hale geliyor. Özel sektör, minyatür uydular gibi yeni teknolojilerle yeni bir uzay ekonomisi yaratıyor. Elon Musk, uzay atma aracı ve uydu haberleşmesi şirketi olan SpaceX ile Ay ve Mars’ta çoklu-gezegenli türler yetiştirmek için kolonileştirme hayali kuruyor ve bunu da insanlığın geleceği adına yapacağını söylüyor. NASA ise gelecek nesil insanlı uçuş vizyonu kapsamında, Artemis Ay keşif programı ve SpaceX ile iş birliği yaparak, çok yüksek performanslı bir uzay gemisi ile uzay merdiveni kurma çalışmalarına devam ediyor. Hâlbuki Ay Anlaşması, uzay kaynaklarının kullanılmasını uluslararası olarak yetkilendirilmiş ticari faaliyetler haricinde bilimsel amaçlarla kısıtlıyor. Bu anlaşma, ABD, Rusya, Japonya ve Çin gibi ana uzay oyuncuları tarafından onaylanmadı. ABD ve Çin, halen uzay yarışında zirvede iki kutbu temsil ediyor. Rusya, Avrupa Birliği, Japonya ve Hindistan, daha alt seviyede olsa da birinci lig takımları. Türkiye ise son yıllardaki gayretleri ile üçüncü ligden ikinci lige dönüş yaptı ama henüz önünde uzun bir yol, yapması gereken çok iş var. Makalenin sonunda bunlara da değineceğiz.

Uzayda devam eden silahlanma, jeopolitik gerilimi artırıyor. Uzay alt yapısı artık modern hayatın sinir sistemi haline geldi. ABD, Çin ve Rusya gibi büyük güçler, dünya üzerindeki hegemonik iddialarını sürdürebilmek için, askeri ve ticari güçlerinin omurgası olan çeşitli uydu grupları ve uzayda-konuşlu kabiliyetlere oldukça bağımlılar. Son yıllarda bu rekabette, birbirlerinin kabiliyetlerini kendilerine tehdit olarak algılamaları, uzayın saldırgan bir biçimde kullanılması düşüncesini getirdi. Birbirini askeri olarak hedef alan uzay-savar kabiliyetlerini geliştirmeleri, uzayın silahlanmasına ve uzay savaşına ilişkin yeni senaryoların gündeme gelmesine yol açtı. Bu makalede size uzun zamandır anlatmak istediğim ama kep ertelediğim, uzayda-konuşlu kabiliyetler ve uzay savaşı ile ilgili gelişmelerden bahsedeceğiz. 1990’lı yıllarda NATO’da harekât planları ile ilgili çalışmaya başladığımda, JSTARS’ın modern zaman savaşlarının galiplerini belirleyen oyun değiştirici (game-changer) kabiliyet olduğunu gördüm. GPS, stratejik istihbarat ve kıtalararası füzeler gibi alanlarda ABD tekelinin sırrı JSTARS ve hala çok az ülke bu tür kabiliyetlere yaklaşabildi.

JSTARS, ilk defa 1991 yılında Irak’ta görünür hale geldi ve başta Çin olmak üzere tüm dünyayı yeni savaş şekli hakkında hayrete düşürdü. O zamandan beri ülkeler uzaya dayalı kabiliyetler ve havacılık teknolojilerine büyük yatırımlar yapıyorlar ve büyük bir yarış var. Modern savaşlarda planlama ve harekât; uydu görüntülerine göre yapılıyor. Uçaklar, gemiler, tanklar ve hatta füzeler, Küresel Konuşlandırma Sistemi (GPS) kılavuzluğunda yönlendiriliyor. Daha da ötesinde, füze saldırıları erken ikaz uyduları ile bildiriliyor. Dolayısıyla uydulara sahip olmak kadar, onları korumak da savaşın kazanılması kadar önemli hale geliyor. Bu durum, şu anda Ukrayna’daki savaş için de geçerli. ABD’nin uzay kabiliyetlerindeki üstünlüğü karşısında, savaşın başından beri hava üstünlüğü sağlayamayan Ruslar, dağınık ordularını Ukrayna’nın doğusunda toplamak zorunda kaldılar. Ukrayna’nın ne hava savunma sistemlerini yok edebildiler ne de Batı’nın uyduların üzerlerinden gerçek zamanlı istihbarat sağlamasının önüne geçebildiler. Uzayı kontrol edenler karşısında, edemeyenlerin bir savaşı kazanma şansı yok.

Size bu makalede uzayda-konuşlu kabiliyetler ve bizi bekleyen uzay çatışmaları, hatta Ay’da savaşın nasıl olacağı ile ilgili uzun bir anlatım yapacağım ama önce genel bir resim vererek, konuyu daha anlaşılır hale getirmek istiyorum. Havacılık ve uzay ile ilgili halen gelişim sürecinde üç genel çerçeveden bahsedilebilir.

(1) Atmosfer ve iç uzayda; ticari ve askeri uyduların, uzay istasyonlarının yer aldığı ve çeşitli silah platformlarının (uçaklar, füzeler vb.) kullanıldığı ve daha çok dünya üzerinde devam eden ticari faaliyetlerine hizmet eden veya askeri hedefleri tespit ve vurmak için uçak ve diğer yok etme vasıtalarına hedef gösteren havacılık ve uzayda-konuşlu kabiliyetler. Bunların omurgası, 2030’la kadar kullanımdan kalkması beklenen ve yerine yeni kabiliyetler geliştirilen JSTARS. Şimdi hipersonik füzeler bu katmana dâhil oldu. Starlink’in kübik-uyduları Ukrayna’da etkili oldu ve hava-uzay stratejileri değişiyor. İşler, yeni ortaya çıkan teknolojilerin entegre olmasını, örneğin yapay-zekâlı robotların devreye girmesini bekliyor.

(2) İkinci çerçevede artık dünya üzerindekiler değil, uzayda-konuşlu kabiliyetlerin vurulması ile ilgili geliştirilen silahlar ve kabiliyetler var. Siber kabiliyetler ve GPS, ABD savaş sisteminin sinir uçları iken, uzaya dayalı kabiliyetler ise belkemiği. ABD, Rusya Federasyonu ve Çin gibi ülkeler bir savaş zamanında birbirinin çoğu savunma ve istihbarat amaçlı haberleşme, konum belirleme ve navigasyon amaçlı uydularını vurmayı amaçlıyor. Uzayda silahlanma yarışını başlatan, 2007 yılında yaptığı test ile Çin oldu. Bu çatışmalar, Dünya ile büyük ölçüde Ay arasındaki yörüngelerde yapılacak ve bunları anlatırken tabii uzayı kontrol etme jeopolitiğinden de bahsedeceğiz.

(3) Üçüncü çerçevede ise Ay ve Mars başta olmak üzere diğer gezegenlerde yapılacak savaşlar ile ilgili hazırlıklar var. Ay’daki Helyum 3, petrol ve doğal gazdan on kat daha büyük enerji demek. Uzayda madencilik sahası açarak koloni kuran ve burada egemenlik isteyen devletler, bu bölgeleri korumak için şimdiden savaşa hazırlanıyor. Uzay Komutanlıkları çoktan kuruldu, savaş konseptleri hazır, Ay askerleri tasarlanıyor. Ay’daki yer çekimi dünyadakinin altıda biri kadar olduğu için yeni silahlar ve stratejiler söz konusu. Bu çerçevede çalışmalar, biraz teorik olsa da üzerlerinde ticari sektörle birlikte ciddiyetle çalışılıyor, tatbikatlar yapılıyor.

Yeni bir uzay çağına giriyoruz ama dünyayı yönetme hırsımızı, korkularımızı ve aç gözlülüğümüzü şimdi de uzaya, cennetin saklı olduğu yere taşıyoruz. Özetle, artık uzay bizim için bir sığınak değil, bir ticari rekabet ve savaş alanıdır. Rakipler, birbirlerinin uzaydaki kabiliyetlerini etkisizleştirmeye, caydırmaya ve savaşa hazırlanmaktadır. Her zaman olduğu gibi işimiz, durum farkındalığı yaratmak, uzun bir makale olsa da gene de anlatmadıklarımız daha fazla.

Uzayda-konuşlu kabiliyetler:

Uzay kabiliyetleri, modern güvenlik ve savunma yapılarının hayati bir parçasıdır ama onların geliştirilmesi artan şekilde zorluklarla karşı karşıyadır. Uyduların istihbarat toplama, keşif, navigasyon ve haberleşme için kullanılması dış uzayda en çok yarış yapılan bir alana dönüştü ve yarışçı ülkeler arasındaki gerilim artıyor. 2002 yılında ABD, uzay silahlarının yasaklanmasında anahtar sınırlamalar getiren ABM Anlaşması’ndan çekildi. ABD, Rusya Federasyonu ve Çin gibi ülkeler bir savaş zamanında birbirinin çoğu savunma ve istihbarat amaçlı haberleşme, konum belirleme ve navigasyon amaçlı uydularını vurmayı amaçlıyor. ABD’nin Füze Savunma Ajansı, uzaya dayalı silahlar için bütçe oluşturdu.

Uzayda-konuşlu kabiliyetlerde yakın zamanda meydana gelen gelişmelere bağlı olarak, yeni bir havacılık, kontrol sistemleri, uzayda artan bir silahlanma ve nihayet gelişen uzayda savaş yöntemleri oldukça yol almış durumdadır. Havacılık ve dış uzay sahasına gelen yeni vasıtalar ile geleceğin savaşları daha dikey hale gelirken, henüz yeni savaş alanı oldukça sisli ve doktrin, teşkilat, eğitim, donanım, liderlik ve askerlerin niteliği alanında çözülmesi gereken pek çok problemle karşı karşıyadır. Organize olmuş, eğitimli ve uygun şekilde donatılmış bir uzay kontrol sistemi, uzayda hâkimiyetin temeli olurken, aynı zamanda dünya atmosferinde kurduğumuz hava kontrol sistemleri ile entegre olmalıdır. Çatışmalar uzaya doğru yol almaktadır ve işimiz hep aynıdır; caydırmak ve savaşı kazanmak. Bu yüzden de savaşa hazır olmak için doğru vasıtalarla nasıl savaşacağımızı bilmeli ve kazanmalıyız.

Doğrudan Yükseliş;   ASM-135 ASAT’ın modern hali, doğrudan yükselişli anti-uydu-savar olarak adlandırılır. Hem balistik hem de anti-balistik önleyici füzeleri olan bu program Dünya’dan doğrudan yükselerek hedefi önlemek rolü almışlardır. Bugüne kadar; ABD, Çin, Hindistan ve Rusya, bu silahları kullanma kabiliyetleri olduğunu gösterdi ama hiçbir ülkenin uydusuna saldırmadılar. Doğrudan yükselen ASAT teknolojisi ile hem uzaya-konuşlu hem de yerdeki hedefler vurulabilir. Ancak, bu saldırı türü yüksek derecede parçalayıcı olduğu için uzayda yaratacağı atıkla, benzer yörüngelerdeki diğer uyduları etkileyecektir. Bu teknolojideki füze silosundan çıkarılana kadar tespit edilemeyeceği için sürpriz imkânı vardır. Ancak, bir uyduyu yok etmek için ICBM veya ABM kullanmak daha ucuzdur. İlave olarak, bu füzeler, jeo-merkezli yörünge dışına yük gönderemez yani ancak alçak yörüngedeki hedefler karşı ve statik bir yerin merkezindeki füze hedefine yönelik kullanılabilirler.

Aynı-Yörüngede Sistemler; Bu sistemlerin birkaç potansiyel yok etme mekanizması vardır; Çoklu Öldürme Araçları gibi güdümlü kinetik araçlar veya kinetik önleme veya atık bulutu yayan uydu şeklinde araçlar. İlk aynı yörüngeli sistem (Istrebitel Sputnikov), Sovyetler Birliği tarafından 1970’lerde geliştirildi ve bu mekanizmalardan birini kullanıyordu. İddialara göre, 2020 yılında bile Ruslar, aynı-yörünge ASAT silahlarını test etmeye devam ettiler. ABD Dışişleri Bakanlığı’na göre; Rus uydusu Cosmos-2519 verilen görevi başaramadı. 2019’daki başka bir olayda ise iki Rus uydusundan birisi (Cosmos 2542 ve 2543), ABD güvenlik uydusunu takip etti. Bu teftiş uyduları lazer ve kinetik önleyiciler ile donatılabilir. Aynı-yörüngeli sistemler, daha güdümlü ve imha edici seçeneklere göre daha fayda sağlamasına rağmen, henüz elde edilen sonuçlar şüphelidir. Öte yandan, aynı-yörüngede uydu-savarlar tarafından sarılmak, araştırma uydularının kullanılmasını da tehdit edecektir.

Uzayda konuşlandırılan kabiliyet ve vasıtalardan şu alanlarda yararlanılır;

– Küresel komünikasyon,

– Konumlandırma, yönlendirme (navigasyon) ve zamanlama,

– Hizmetler,

– Çevre izleme,

– Uzaya-dayalı istihbarat, gözetleme ve keşif (ISR),

– Erken İkaz.

Yeni karada konuşlu sistemler arasında uzayda durum farkındalığı için LeoLab’in Alaska’daki safhalı radarları bulunmaktadır. Uzay ile ilgili kabiliyetler dünya genelinde pek çok yerde konuşlanmış olabilir. Böylece, uzayda-konuşlu kabiliyetlerle daha doğru yer, zaman ve hava durumu tahmini yapılır. Bu daha çok askeri anlamda hedeflerin vurulması için değerlidir. Bu yüzden, hedef haline de gelirler.

Askeri anlamda sizin sistemlerinizi önlemeye ve bozmaya çalışan elektromanyetik müdahale, karıştırma ve siber saldırılar yanında yok edici kategoride sürekli tehdit konumunda şu silahlar sıralanabilir;

– Doğrudan yükselişli uydu-savar füzeleri,

– Aynı yörüngede uydu-savar sistemleri ve

– Yerde konuşlu lazerler veya

– Yüksek güçlü mikrodalga sistemleri.

Bunların yanına, bu silahlar için yörüngesel veri ve hedef belirleyen uzay kontrol sistemleri olarak; artan şekilde karmaşık hale gelen uzay gözetleme ve takip sistemlerini eklemeliyiz.

Uzayın silahlandırılmasında öne çıkan potansiyel teknoloji, güdümlü enerji silahlarıdır. Bu silahlar, hedefi bertaraf etmek için yüksek enerji ışınlar (lazer, mikrodalgalar, hatta partikül ışınlar) kullanırlar. Bu silahlar, yüksek isabetlidir ve sadece hedefe odaklıdır, kitlesel zararı azdır yani seçilen uydu ve diğer nesneleri vururlar.

Sadece doğrudan-yükselişli saldırılar değil, aynı yörünge kinetik veya elektronik uydu-savar silahları da GEO kuşağının altında kullanılabilir. Uyduların yörüngesel özellikleri nedeni ile, aynı yörüngedeki karşılaşmalar yer istasyonlarının sürekli kontrolü altındadır ve hedefin manevra özelliklerine göre angaje olunur. GEO hedef sabit durumda olduğundan yerden saldırı için lojistik ve haberleşme ihtiyacı öne çıkar. Bazen önce ana uyduyu diğerlerinden ayırmak gerekebilir. Aynı yörünge uydu-savarları hedefi vuramasa da yörüngede kalma avantajı sağlarlar.

Kinetik silahlar, parça bulutu yarattıklarından çok daha fazla uzay atığına yol açarlar. Kinetik olmayan lazerli optik sensörler de hedefi işlemez hale getirebilir. Elektronik saldırılar hedefin haberleşmesini karıştırabilir. Aynı yörünge uydu-savar silahları yüksek-güçlü mikro dalgalar ile yakındaki uydular yok edilebilir. Özetle, bir uzay vasıtasını engellemek, etkisiz hale getirmek, aldatmak veya yok etmek için çoklu mekanizmalar bulunmaktadır.

Uzayda Savaş:

Uzay savaşı ile ilgili ilk gayretler, yerden uzaya sistemler çok yavaş ve atmosfer ve yoğunluk nedeniyle zamanındalık kolay olmadığı için uzaydan-uzaya savaşa odaklandı. 1960’lardaki Sovyet Almaz Projesi, yörüngedeki uyduların denetimi ve gerekişe imha edilmesini amaçlıyordu. Benzer şekilde, ABD’nin Blue Gemini Projesi, kapsül şeklinde uzaya silahlar yerleştirmeyi ve gözetlemeyi öngörüyordu. Elektronik uzay savaşının ilk testi (Starfish Prime) 1962 yapıldı ve ABD tarafından elektromagnetik vuruş ile uzayda bir nükleer silah vuruldu. Bu teste görülen olumsuz sonuçlar, 1967 yılındaki Dış Uzay Anlaşması ile uzayda nükleer silah yasaklamasını getirdi. 1960’larda ABD Silahlı Kuvvetleri “Uzay ve Milli Güvenlik” adı ile uzayda savaşı betimleyen bir film üretti.

Uzay operasyonları temel olarak uzayın kontrolü ve kullanılması olarak iki ana kategoriye ayrılmakla beraber, operasyon çeşitleri aşağıdaki şekilde sınıflandırılmaktadır;

– Uydu haberleşmesi.

– Uydu pozisyon, hız ve zamanlama faaliyetleri.

– Çevrenin izlenmesi (Durum farkındalığı).

– Uzaya-dayalı istihbarat, gözetleme ve keşif (ISR).

– Füze erken ikazı.

Uzayda bir savaş daha önce yaşanmadı ve “uzay savaşı” terimi dış uzayda bir ya da daha çok rakip ile savaşı öngören varsayımsal bir senaryoya dayanıyor.  Bu senaryoda, uydulara yeryüzünden taarruz gibi kara-uzay savaşı, karadaki hedefleri vurmak gibi uzay-kara savaşı var. 2023 yılı itibarı ile henüz uzayda bir savaş yaşanmamış olsa da birçok test yapıldı ve savaş simülasyonu hazırlandı. Uluslararası anlaşmalar uzayda çatışmaları düzenliyor ve uzaya silah sistemleri, özellikle nükleer silah yerleştirilmesini sınırlıyor.

Artık gelecekte bir uzay savaşının nasıl olacağının senaryosu ve gerekli kabiliyetler konuşuluyor. İlk öncelik, uzayda durum farkındalığı kabiliyetleri ve uzay gözetleme sistemleri yeni nesil sistemler ile değiştiriliyor. Yabancı uydular ve uzay atıklarından kendi sistemlerini korumak için Uzay Çiti oluşturuluyor. Mühimmat gibi kullanılabilecek uydular da hem küçültülüyor hem de sayısı artırılıyor. Kıtalararası füzeleri önlemek için uzaya lazer silahları yerleştiriliyor.

Uzay savaşına hazırlanmakta üç stratejik adım şu şekilde öngörülebilir;

(1) Bir uzay kuvveti oluşturulması ve savaş hazırlığına yönelik olarak düşman kabiliyetleri dikkate alan bir savaş konsepti geliştirilmesi.

(2) Uzay operasyonları için Alçak ve Orta Dünya Yörüngeleri üzerine oturtulacak uydular ile sensör ağı kurarak daimî bir komuta-kontrol irtibatı sağlanmalı. Füze ve gemi savar kabiliyetleri bu ağa entegre edilmeli.

(3) Uzay, küresel bir rekabet alanı olduğuna göre müttefikler ile sağlam ve koordinasyona dayalı bir ilişki kurulmalı.

Uzayda savaşmak yeni bir kültür ve savaş anlayışı gerektiriyor. Uzay Savaşı, muhtemelen dünyadakine göre çok büyük mesafe ve hızlarda gerçekleşecektir. Yüzbinlerce km’nin birkaç saniye içinde reaksiyon gerektirdiği, bu ortamda hedefleme ve takipte büyük zorluklar demektir. Örneğin size Ay kadar uzakta bir hedefe Dünya’dan ateş edecek iseniz, gördüğünüz bir saniye önceki pozisyonu olacaktır. Lazer ateşlenmesi de 1.28 saniye alacağına göre, hedefin yeni pozisyonunda 2,5 saniye fark olacaktır. Yapılan testlere göre, çubuk atılması halinde yaklaşık 18 saatlik bir uçuş gerekecektir.

Uzayda bir hedefe angaje olmanın üç zorluğu bulunmaktadır. Öncelikle hedefin vurulması hesaplanırken, büyük uzaklıklar küsurat hatalarında bile, binlerce km hedeften uzaklaşmasına neden olabilir. İkincisi, uzay uçuşları yeryüzüne göre çok daha yüksek hızlarda gerçekleşir. Alçak yörüngedeki bir uydu bile yaklaşık 8 km/saniye hızla hareket eder.

Son olarak, mesafeler çok uzak olmakla birlikte, hedefler nispeten küçüktür. Şu an uzayda en büyük suni yapı olan Uluslararası Uzay İstasyonu bile 100 m uzunluğundadır. Diğer uydular küçüktür ve yaklaşık 3 m civarındadır. Karadaki sabit hedefleri vurmak için bile dış balistik hesaplamalar oldukça karmaşıktır ve bilgisayarlar kullanılmaktadır. Uzayda ise durum oldukça daha zordur.

İsabet-güdümlü silahlar, ay bölgesinde dünyadaki gibi bir atmosfer olmadığı için jet reaksiyonuna ihtiyaç duyarlar. Çoğu mühimmat iki şekilde ortaya çıkar. Öncelikle mühimmatlar, 19. Yüzyıldaki topçu şarapnelinden farklı olarak, parça bulutu yaratır. İkinci olarak, Ay yörüngesini delen savaş başlıkları, ay tahkimatını ve/veya yeraltı bölgelerini imha edecek şekilde tasarlanmıştır. Diğer bir silah konsepti, (bundan 50 yıl önce bir bilim-kurgu hikâyesi olarak tartışılmıştı), elektromagnetik kitle hızlandırıcıdır. Bu Jeff Bezos ve diğer bazı kişilerin hayali ve bir veya daha fazla çok büyük uzay istasyonu kurarak ay yörüngesinde veya yüzeyine karşı böyle bir silah kullanmayı öngörüyor.

Ay’da savaş ve Ay askerleri:

Ay yüzeyinde bir çatışma nasıl olur? 2030’un sonuna kadar ne tür kuvvetler yerleştirilebilir? Ay yüzeyine savaş ile ilgili birkaç öngörümüz var. Öncelikle, Ay’da yer çekimi Dünya’dakinin altıda biri olduğu için, atılan mühimmat; Ay’ın yörüngesel hızını yakalamak için saatte ancak üç bin beş yüz mile ulaşmak zorundadır. Bir havan mermisi hedefe doğru yüzlerce kilometre gidebilir. Bu savaş fiziğinin yeniden düşünülmesini gerektirir. İnsan ve robot askerler, yüksek güçlü mikrodalgalar ve lazerler gibi güdümlü enerji silahları içermeyen muhtemelen sıfır geri tepmeli silahlarla donatılmalıdır.

Ayrıca, silahlı çatışmanın da yeniden kurgulanması gerekiyor. İnsan ve robot askerler, sıfır geri tepmeli silahlar ile donatılmalı veya enerji silahları (yüksek güçlü mikro dalga ve lazer gibi) kullanılmamalıdır. İsabet güdümlü silahlar, Ay yüzeyindeki atmosfer uygun olmadığından reaksiyon jetleri kullanılmalıdır. Çoğu mühimmat iki şekilde olmalı; şarapnel benzeri bulut kümeleri üretmeli ve Ay ortamını geçecek savaş başlıkları taşımalıdır.

Uzayda savaş olsun ya da olmasın insanlı muharip birliklerin bekası da diğer bir zorlu görev. Yaklaşık iki hafta süresince gece ve gündüz çalışacak araçlara ihtiyaç var. Gece süresince, ay askerleri ve onların savaş makineleri güneş olmadan çalışacak, yeterli enerji rezervine sahip olmalılar. Ay askerleri ve Ay’daki insan altyapısının hassas durumda olması nedeni ile savaş çok kısa sürebilir. Bir taraf kazanabilir veya çok çabuk kaybedebilir. Doğal olarak, savaş; Ay yörüngesi veya Dünya’dan mühimmat kullanan taraf kaybedene kadar devam edecektir. İnsanlı muharip birliklerin pahalılığı ve hassasiyeti nedeni ile savaş alanının ana oyuncuları yoğun şekilde robotik muharip sistemler olacaktır. Havanlardan atılan sürü mühimmatından büyük, hareketli muharip robotlara kadar yeni sistemler kullanılacaktır. Yüzeyde gezinmek için farklı bacak ve araçların karışımı kullanılabilir. Bu muharip sistemlerin çoğunda roketli itme sistemi ile kısa veya uzun mesafelerde ileri-geri manevra yapması sağlanacaktır. Bu tür hareketli araçların Ay’daki ilk üste keşif ve araştırma çalışmaları için kullanılması bekleniyor. Örneğin, SpaceX HLS aracı Ay’ın etrafında yörünge altı hareketler için geliştiriliyor.

Ay etrafındaki çatışmalara gelince, bu savaş alanı oldukça geniş olacak. Mevcut kimyasal ve elektrikli itme gücü teknolojisinin sınırlarına bağlı olarak, savaşan araçlar arasındaki çatışmalar günler veya haftalarca sürebilir. Güdümlü-enerji silahları, yakın saldırı ve savunma seçenekleri için faydalı olabilir. Bütün potansiyel savaşçılar, muhtemelen yüksek hızla küçük parça bulutu yaratan mühimmatlar kullanacaktır. Bu mühimmatlar, roket veya elektromagnetik itme gücü ile etki edebilir.  Bir kere infilak ettiğinde, bulut yakındaki savunma silahlarını kaplayacaktır. Uzay aracı, Ay’ın yüzeyindeki askeri güce karşı bir dengesiz durum olduğunda, misilleme kabiliyetinin bir parçası olarak, Ay yüzeyini vuracak mühimmatla donatılmalıdır. Ancak, bir ya da daha fazla ülkenin yer aldığı bir çatışmada Dünya üzerinden bir misilleme kabiliyeti olarak, nükleer silahların da kullanılabileceği unutulmamalıdır.

Ay savaşlarında kullanılacak yukarıda bahsedilen kabiliyetlerin geliştirilmesinin ana amacı Ay’da sürekli bir güç bulundurmaktır. Bu Mars ya da ticari madencilik potansiyeli olan başka bir gezegen de olabilir. Uzayda bulunan uydular ve diğer uzay altyapısının saldırılara karşı oldukça hassas olması nedeni ile çoklu vasıtaların geliştirilmesi oldukça pahalı ve etkinliği şüpheli olacaktır. Uzay üstünlüğünü, dünyadaki deniz veya hava üstünlüğü konseptleri gibi düşünmek oldukça yanıltıcı olabilir.

Uzay’da Türkiye:

Makalenin geniş versiyonu ve devamı için;

https://www.academia.edu/105742541/Uzayda_Konuşlu_Kabiliyetler_ve_Ayda_Savaş