Twitter
Visit Us
YOUTUBE
YOUTUBE
LINKEDIN
Share

… 

Değerli arkadaşlar, Ermenistan dışında yaşayan Ermeniler (Diaspora), özellikle ABD ve Fransa’daki militan temsilcilerinin oluşturduğu Dernekler, 100-140 yıl önce Doğu Anadolu Osmanlı toprakları üzerinde, Ermeni ve Müslüman Osmanlı toplulukları arasında yaşanmış bir Trajediyi her 24 Nisan’da gündeme getirirler. Peki nedir bu “duygu sömürüsü” nün altında yatan?

3T PLANINI GERÇEKLEŞTİRMEK!

Diasporanın öncelikli amacı, dünya kamuoyunu basın ve medyada yalan-yanlış bilgiler bombardımanı ile etkilemek, aralıksız sürdürülen bu “algı operasyonu” ile tek yanlı ve çok abartılı bir “soykırım” yalanının küresel çapta tanınmasını sağlamaktır.

Görünen o ki, biz ne yaparsak yapalım, ne dersek diyelim, Amerika’daki ve Avrupa’daki Ermeni Diasporasının, Ermeni lobilerinin 100 yıldır inatla sürdürdükleri kara propagandalarla şekillenmiş dünya kamuoyunu düzeltebilecek, kendi lehimize çevirebilecek durumda değiliz. İş, perde arkasında adeta Hristiyan-Müslüman çatışmasına büründürülmüş gibidir.

Ne yazık ki, küresel kamuoyu gerçekler üzerinden değil, algılar üzerinden yönetiliyor. Bugün dünyada 12 tanesi NATO üyesi olan ve aralarında Rusya’nın da bulunduğu 30 ülkenin parlamentolarında “1915’te Osmanlı Devleti tarafından Ermenilere soykırım uygulanmıştır” kararı çıkmıştır. ABD’deki 50 eyaletten (Missisippi hariç) 49 eyalet meclisinde de benzer kararlar alınmıştır.

1915’te sadece Ermenilerin değil, tüm Doğu Anadolu halkının yaşadığı trajediyi Dünya Milletlerine anlatamadık. Her alanda olduğu gibi, bu konuda da “aydın ihaneti” ile kaşı karşıya kaldık (ör. Orhan Pamuk). Beceriksiz, yeteneksiz ellerdeki dış politikamız, Türk Ulusunu ‘soykırım töhmeti’ altında kalmaktan kurtaramamıştır. Hele hele,

“…efendim, tarihte başka soykırımlar da oldu…”

“sizler de soykırım yaptınız…”

şeklindeki “tevil ve inkâr” ima eden yanlış söylemler, bizim “1915 te Anadolu’da Soykırım yapılmamıştır” tezimizin inandırıcılığına zarar vermektedir, Sonunda bu günlere geldik. Emperyal odaklar tarafından da desteklenen Ermeni Diasporası’nın 3T planı (Tanıtım, Tazminat, Toprak) işliyor; Bu meş’um Planın birinci bölümündeyiz.

***

MESELENİN GEÇMİŞİ

Osmanlının tüm Anadolu’yu egemenlik altına aldığı 1600 den 1877-78 Osmanlı-Rus savaşına (93 Harbi) kadar 250 yıl boyunca Ermeniler Osmanlının sadık tebaası (millet-i sadıka) olarak bilindi.

Ermeniler, sadece doğuda değil, Kars’tan İstanbul’a kadar hemen tüm Anadolu kentlerinde sanatsal, yapıcı, üretici mesleklerin temsilcileri olarak bilindiler, Müslüman Osmanlı halkı ile barış içerisindeki ortak yaşamı sürdürdüler ve hatta Osmanlı Devlet yönetiminde önemli makamlarda bulundular.

Osmanlı Devletinin zayıflayıp 1699 Karlofça Antlaşmasıyla hızla inişe geçişinde en büyük pay sahibi Rusya’dır. 1500-1900 arasında, toplam 47 yıl süren 11 Osmanlı-Rus Savaşının 8’ini Rusya kazanmıştır. En son (1877-78) 93 harbinde Osmanlı Ordularının yenilmesiyle Rus Orduları iki koldan, batıda Trakya üzerinden İstanbul’a, doğuda Kafkaslar üzerinden Kars’a, Erzurum’a kadar inerek Osmanlıyı kıskaç arasına almışlardı.

Osmanlı Devleti imzalamak zorunda kaldığı Ayastefanos (Yeşilköy) antlaşmasıyla artık defacto bitmiş sayılırdı. Osmanlı Devleti 1920’ye kadar, 40 yıl daha can çekişti ve Sevr’de bütün topraklarını kaybetmiş bir vaziyette ve 85 milyon altın Lira (~600 ton altın) borç bırakarak son nefesini verdi.

Osmanlı Devletine karşı ilk Ermeni ayaklanması, Rusların da kışkırtmasıyla 1894 te Sason’da olmuş, Van civarında binlerce Türk/Müslüman Osmanlı katledilmişti (Ermeni vahşetinin yakın tanıkları Rus Subaylarının anılarında bu katliamlar yer almaktadır). Ruslardan cesaret ve silah desteği alan Ermeni komitacıları (Hınçaklar, Taşnaklar…) Anadolu kentlerinde terör estirmeye başladılar. 1896’da İstanbul’da Osmanlı Bankasını soydular.

Doğuda Ruslara karşı savaşan Osmanlı Ordusunu arkadan vuran, cephanelikleri uçuran Ermeni çeteleri karşısında çaresiz kalan Osmanlı Hükümeti 24 Nisan 1915’te Hınçak, Taşnak gibi terörist Ermeni Örgütlerini yasakladı, İstanbul’daki Örgüt ileri gelenleri, 200 kadar militan üye tutuklandı ve Çankırı’ya sürgün edildi.

İşte Dünya’ya “Ermeni Soykırım günü” olarak lanse edilen “24 Nisan” Osmanlı Devletinin azgın Ermeni çetelerine karşı bu meşru müdahale tarihidir… Bu yasaklamanın ardından, 27 Mayıs 1915’te İçişleri Nazırı Talât Paşa imzasıyla, “Savaş Bölgesindeki Ermeni nüfusu Osmanlı toprakları içerisinde güvenli bir başka yere iskan etmek” genelgesi yayınlandı. (Talat Paşa 1921’de Berlin’de bir Ermeni tarafından katledilmiştir.)

KANLI GÜNLER…

1878’lerde Kars’a, Erzurum’a, Van’a giren Rus Alaylarının öncülüğünü yapan Ermeni komitacıları (çeteleri) bir yandan da sivil halkı katletmeye başlamıştı. İki toplum arasında ilk nefret tohumu o zaman ekilmiş oldu.

Doğu Vilayetlerinde binlerce Müslüman Osmanlı, Ermeni Çeteleri tarafından toplu katliama uğramıştı. (Örneğin bugün ben de, Ali Ercan olarak varlığımı şanslı bir tesadüfe borçluyum. 1915’te Kars’ın Oluklu köyünde bir grup kadını duvar önünde infaz eden genç bir Ermeni’nin -tüfeği tutukluk yaptığı veya mermisi bittiği ve- infazı yarıda bıraktığı için henüz 1-2 yaşındaki babam annesiyle birlikte ölümden kıl payı kurtulmuştu.)

1918’de Kâzım Karabekir Paşa’nın emrindeki Osmanlı Ordusunun Kars’a girişi ve Rus kuvvetlerinin çekilişiyle rüzgâr tersine dönmüştü, Ermeni silahlı güçleri yarattıkları nefret ortamının sonucunu gördüler, misillemelere kurban gittiler… Bu trajediye “Mukatele” deniyor Arapça, yani karşılıklı öldürüş.

40 yıl boyunca Rus esareti altında ve Ermeni komitacıların insafına terk edilmiş Müslüman Osmanlı Halkının kayıpları elbette çok daha fazla idi….

***

RAKAMLAR NE DİYOR?

1897 Nüfus sayımında Osmanlı topraklarında yaşayan Ermenilerin toplam nüfusu 1,10 milyon olarak belirlenmişti; Savaş öncesi 1914’te yapılan ikinci genel sayımda Ermeni nüfus 1,25 milyon olmuştu; yani o zamanki koşullarda yıllık nüfus artış oranı ortalama binde 8’dir.

Bu müessif olaylar meydana gelmeseydi, yılda ortalama % 1’lik bir artışla, 104 yıl sonra bugün, Ülkemizde Ermeni Vatandaşların nüfusu, teorik olarak; 1,25 x (1,01) ^ 104 = 3,5 milyona erişmiş (2,25 katına çıkmış) olabilirdi.

Peki bu 3,5 milyon şimdi nerelerde ?

Türkiye’de bugün resmen 60 bin kadar Ermeni asıllı TC Vatandaşı bulunuyor. Öte yandan TTK’nun araştırmalarına göre, en az 500 bin kadar, kimlik (hatta din) değiştirmiş “kripto” Ermeni’nin Türkiye’de yaşamakta olduğu anlaşılıyor.

Geri kalan 3 milyon da çok büyük olasılıkla, 1915’lerde Suriye’ye ve Lübnan’a “zorunlu göç” ettirilmiş ve sonra oralardan da dünyanın dört bir yanına, çoğunlukla ABD, Fransa ve Avrupa ülkelerine gitmiş olan Ermenilerin ardıllarıdır.

Dünyadaki tüm Ermeni nüfusu bugün itibariyle 11,5 milyondur; bunun 3 milyonu Ermenistan’da, 3,1 milyon kadarı da Rusya’da yaşamaktadır. Geri kalan 5,4 milyon Ermeni de ABD, Fransa ve diğer ülkelerde bulunuyor ki, bu 5,4 milyon insanın “en az yarısı” 2,7 milyonu Anadolu kökenlidir; yani dünyadaki Ermeni nüfusun bugün olması gerekenden en fazla “300 bin kadar eksik” tir. Bu günkü 300 bin de, 1915’teki nüfusta 300/2,25=135 bin kişiye karşılık gelir.

Kısacası, öyle milyonlar falan değil, “1915-18 zorunlu Göç sürecinde (en fazla) 135 bin Ermeni zayiatı meydana gelmiş olabilir” sonucuna geliyoruz…

Ayrıca bu kayıpların çok büyük bir kısmının göç sırasındaki hastalıklar (tifüs, verem, malarya..) nedeniyle meydana geldiği unutulmamalıdır.

Ve yine unutulmamalıdır ki, tüm bu acı ve çirkin olaylar (mukatele) 1923’te kurulmuş yepyeni bir Devletin, Türkiye Cumhuriyeti’nin hiç bir bakımdan sorumluluk kapsamında değildir.

Elbette masum insanları öldürmenin, öyle onlarca, binlerce değil, 1 kişi bile olsa, cinayetin hiçbir etik gerekçesi olamaz.

Siyasal, ekonomik çıkar uğruna, toplumları saldırganlaştıran, birbirine kırdıran emperyalizme ve öldürmeyi, cinayeti kutsayan her türlü ilkel ideolojik öğretiye karşı, Mustafa Kemal Atatürk‘ün insancıl, barışçıl öğütünü hatırlatmak isterim;

“Ülkeyi ve Ulusu savunmak zorunluluğu yoksa, Savaş bir Cinayettir”

Ne var ki Diaspora yıllarca, insanlar büyük yalanlara daha kolay inanırlar” mottosuyla hareket etmiş, gerçekleri saptırarak, gerçeği ~10 kere abartarak, Müslüman ülkeler dahil, dünyayı kendi uyduruk tezine ikna etmeyi, inandırmayı becermiştir…

Derin üzüntülerimle…