Twitter
Visit Us
YOUTUBE
YOUTUBE
LINKEDIN
Share

 

Din dış politikada çok önemli bir etki alanı oluşturmaktadır. Dinin iç ve dış politikadaki etki alanının ne denli fazla olduğunu gösteren önemli bir örnek İsrail Devleti’dir. İsrail açıkça bir Yahudi devletidir. Hem ulus hem de devlet kimliği olarak din-Yahudi kimliği İsrail politikalarını yönlendiren önemli bir etkendir. ’’Seçilmiş millet’’, ‘’Vadedilmiş Topraklar’’ inancını Tevrat kökenli olarak gören İsrail, politikalarını da tarihsel ve dinsel paradigmalar üzerinden şekillendirmektedir. İsrail’de hem devletin hem ulusun Yahudi kimliği, siyasal parametrelerin açıklanmasında ve hem iç hem de dış politikadaki tartışmaların ve yorumların yapılabilmesinde ihmal edilmemesi gereken bir konudur. Dinin bir ulusun kimliği olması ve bunun iç ve dış politikaya yansıması bakımından İsrail’in Yahudi kimliği en önemli örneklerden biri olmaktadır. ‘’Yahudilik’’ farklı ırk ve uluslardan olsalar bile Musevi dinine inanan insanların oluşturduğu bir topluluktur(1). Yahudi Devleti kitabının yazarı Theodor Herzl’e göre Yahudi ırkı kendine özgüdür ve bu ırkı bir arada tutan babalarının inancıyla birbirlerine sıkı sıkıya bağlanmalarıdır. Asimilasyon ve anti-semitizmden korunmanın yolunun bağımsız bir Yahudi devleti olduğunu düşünen Avusturyalı gazeteci Herzl 19. Yüzyılın sonlarında devleti kurma tasarılarını Yahudi Devleti kitabında anlatmıştır. Siyonist hareketin başlangıcı olan bu girişim ve Theodor Herzl Siyonizm’in kitle desteği bulmasını kolaylaştırmıştır(2).

İsrail’in dış politikasına ilişkin tartışma konularını güvenlik endişeleri, jeopolitik kaygılar, uluslararası konjonktür ve güç dengelerinin yanı sıra her kesim üzerinde farklı derecelerde etkisi olsa da ‘Yahudi İdeolojisi’ sınırlamaktadır. İsrail Devleti’ni kuran Siyonist liderliğin laik bir kimliğe sahip olması, devletin temelinin Yahudi ideolojisinden etkilenmesine engel olmamıştır. Siyonistlerin dindar olmaması durumu, Yahudi ideolojisinin devletin temelleri üzerinde etkili olmasına engel olmamıştır ve Siyonistler Yahudi kültürünü ve bu kültürün dini şablonunu benimsemişlerdir. Laik Siyonistlerin ideolojiye bağlı olmaları ve dinci Siyonistlerin de güçlerinin giderek artması ile İsrail’in bugünkü yönetiminde Yahudi ideolojisinin rolü pekişmiştir(3).

Yahudi ideolojisinin büyük bir kısmını toprakların kurtarılması oluşturmaktadır. Toprağın kurtarılması, toprağın Yahudi olmayanlardan alınıp Yahudi olan halka verilmesidir. Tevrat’ta vadedilen topraklar Yahudilerindir ve toprak konusunda taviz verilemez. Bu bakış açısının dış politikaya yansıyan bir örneğini şu örnekle göstermek mümkün olmaktadır: 1978’de İsrail’in işgal ettiği topraklardan çekilmesini öngören BM’nin 242 sayılı kararının Batı Şeria ve Gazze’ye uygulanamayacağı çünkü bu bölgeler üzerinde İsrail’in tarihsel ve kutsal kitap kökenli hakları bulunduğu iddia edilmiştir.

Yahudilerin 20. yüzyılın başlarında bugünkü İsrail topraklarına sistemli göçlerinin nedeni, bu toprakların Yahudi yurdu ve kendilerine vadedilen topraklar olduğu düşüncesidir. Yahudilerdeki Arz-ı Mevud anlayışı, Tanrı’nın emirlerini yerine getirmeleri karşılığında yaptıkları anlaşmayı ifade etmektedir. Tevrat’ın Tekvin bölümünde, Yahudiler namaz kılma, zekat verme, kan dökmeme, kimseyi yurdundan etmeme gibi konularda Tanrı’ya söz vermiştir. Bu sözü tutarlarsa, Tanrı Yahudileri seçilmiş bir kavim olarak kutsal toprakların varisi yapacağını söylemiştir(4). Filistin örneğinde dinin İsrail iç politikasındaki etkisini dış politikasında da sürdürdüğü görülmektedir: 1995 yılında Filistin ile barış görüşmelerini yürüten dönemin İsrail Başkanı Yitzhak Rabin, Yahudi bir radikal dinci tarafından kutsal toprakları devrettiği gerekçesiyle bir suikast sonucu öldürülmüştür.

İsrail için kutsal yerlerin dış politikaya etkisindeki örneklerden bir diğeri Kudüs’tür. İsrail dış politikasında önemli bir yeri olan Kudüs sadece Yahudiler ve İsrail için değil, Hristiyanlar (Hz. İsa’nın doğduğu kilise-Doğuş Kilisesi) ve Müslümanlar (Mescid-i Aksa) için de önem arz etmektedir. Yahudiler Kudüs’ü ‘kralın dağı’ olarak kabul etmektedir. Araplarla İsrail arasında büyük bir sorun olan Kudüs, İsrail ve Yahudiler tarafından ebedi başkent olarak görülmektedir. Kudüs onlar için dini bir sembol ve kimliklerinin önemli bir parçasıdır(5).

İsrail’in dış politikasıyla ilgili değinilmesi gereken konulardan biri de Yahudi lobisidir. Dünyada en çok Yahudi’nin yaşadığı ülke niteliğinde olan Amerika Birleşik Devletleri (ABD) üzerindeki Yahudi Lobisi etkisi neredeyse mitleşmiştir. Lobi İsrail’i dünyaya bağlayan çok önemli bir dış politika kanalı olmaktadır

Lobi, ABD dış politikasını İsrail çıkarlarına paralel şekilde etkilemek için büyük çaba harcayan Amerikalı Yahudilerden ve Evanjelist Hristiyanlardan oluşmaktadır. Lobinin ana çekirdeğini Yahudiler oluşturmaktadır. Evanjelist Hristiyanlara göre İsrail’in yeniden doğuşu İsrail’deki kehanetin bir parçasıdır. Evanjelistlere göre İsrail’e baskı yapmak Tanrı’ya karşı gelmektir(6). Evanjelistlerin ABD’de yükselen konumu, ABD’nin İsrail’e karşı tutumunda etkili olmaktadır. Evanjelistler Eski Ahit’e göre hareket etmektedir. Bu yüzden İsrail’e çok fazla destek vermektedirler. İsrail’e desteği dini bir görev sayarak İsrail-Filistin konularında koşulsuz İsrail’i desteklemektedirler(7).

Dış politikanın sadece güç parametreleri tarafından değerlendirilerek toplumsal dinamiklerden bağımsız düşünülmesi doğru bir yaklaşım olmamaktadır. Fikirler, toplumsal ve siyasi kültür de değerlendirmede önemli bir rol oynamaktadır. Yahudileri ayakta tutan dindir. Seçilmiş millet inancıyla Tevrat’ı temel alarak kurulan İsrail’in kuruluş temelinde de siyasileştirilmiş din bulunmaktadır. Dinin siyasetteki rolü ihmal edilse de aslında hem devletlerin iç politikalarında hem de uluslararası ilişkilerde ne denli önemli olduğunu anlatmak bakımında İsrail önemli bir örnek teşkil etmektedir.

 

 

  1. Levent Ersin ORALLI, ‘’Dinsel Temalar Işığında Yahudilik ve Arz-ı Mev-ud’’, Türel YILMAZ, Mehmet ŞAHİN, Mesut TAŞTEKİN, Der., Ortadoğu Siyasetinde İsrail, Platin Yayınları, Ankara, 2005, s. 2.
  2. Theodor HERZL, Jewish State, s. 27.
  3. M. Akif OKUR, İsrail Dış Politikasının Tarihsel ve Toplumsal Temelleri Üzerine Bir İnceleme, Uluslararası Hukuk ve Politika, Cilt:4, No: 14, 2008, s.99-118.
  4. ORALLI, a.g.e., s. 18-19.
  5. Mehmet ŞAHİN, Din-Dış Politika İlişkisi: ABD Örneği, s. 141.
  6. Stephen M. WALT ve John MEARSHEIMER, İsrail Lobisi ve ABD Dış Politikası, (Çev. Elif OCAK), Zodyak Kitap, 2014, s. 32.
  7. ŞAHİN, a.g.e., s. 152-153.