Twitter
Visit Us
YOUTUBE
YOUTUBE
LINKEDIN
Share

Kuzey Irak’ta aylardır yapılması beklenen ve neticesi önceden aşikâr olan bağımsızlık referandumu nihayet dün yapıldı.

Referandum öncesi, bizimde dâhil olduğumuz çeşitli ülkelerin caydırıcılık eylem ve söylemleri sonuç vermedi. Bir bakıma Mesut Barzani sözünü yürüttü denilebilir. Belli ki, söz konusu referandum kararını vermeden önce ve referandum sonrası olacak muhtemel gelişmelerin, IKBY tarafından derinlemesine muhakeme ve analizi yapılmış. Özellikle Türkiye’nin alacağı muhtemel yaptırım kararlarına karşı atılacak adımlar belirlenmiş. Bir bakıma satranç oyunu gibi. IKBY tarafından, Türkiye ve referanduma karşı çıkan diğer ülkeler ne yaparsa, biz ne yaparız? sorununun cevabına çalışılmış. Nitekim Neçirvan Barzani yaptığı açıklamada, ‘’referandumun Kürtlerin ertesi gün bağımsız bir Kürdistan devletinin ilanı olmadığı ya da olmayacağı’’ yönünde açıklama yaptı.

Türkiye’nin Kuzey Irak’taki bağımsızlık referandumu kararıyla birlikte başlayan gerginliğin tırmanışına paralel olarak, önce ekonomik ve siyasi yaptırımları yürürlüğe koyma kararı aldığı, bilahare söz konusu tırmanmaya paralel olarak en son seçeneğin askeri yaptırımları uygulayacağı anlaşılıyor. Oysa Suriye’de de benzer askeri uygulamalar var. Yaklaşık iki bin kilometrelik bir alanın kontrolü ve güvenliğinin sürdürülmesi söz konusu. İçerde halen PKK’ya karşı yürütülen mücadele var.

Uzmanlar tarafından yapılan analizler, Türkiye’nin ekonomik yaptırımlarının IKBY’yi çok da fazla etkilemeyeceği, Habur Sınır kapısı kapatılırsa İsrail’in de desteğiyle başka sınır kapılarına yöneleceği, başka çıkış yolları aranacağı, Kerkük –Ceyhan petrol boru hattının kapatılmasının esasen Irak Merkezi Yönetimini etkileyeceği, yani bundan Bağdat’ın zarar göreceği ve tüm bu gelişmelerin İsrail’in ekmeğine yağ süreceği ve işine geleceği yönünde. Zira anılan boru hattından ihraç edilen petrol gelirinin sadece %18’lik bir dilimi IKBY’ye verilmekte ve çoğu zaman Bağdat bundan da imtina etmekte.

Peki, Türkiye bu durumda ne yapmalı? Elbette Barzani’nin pervasız ve had bilmez tutum ve davranışları karşılıksız bırakılmamalı. Ne var ki, sorunun çözümü için sırf Barzani’nin cezalandırılması ile ilgili atılacak adımların pek de işe yaramayacağı görülüyor.

Fikrimce Türkiye gerçekleştirilen referandum sonrası gelişmelere göre hareket etmeli ve referandum karşıtı çevre ülkeler ile birlikte bu referandumu yok sayacak ya da rafa kaldıracak siyasi yaptırımlara ağırlık vermelidir. Suriye ve içerdeki durum göz önünde bulundurularak askeri yaptırım seçeneğini ise hiç düşünmemelidir.