Twitter
Visit Us
YOUTUBE
YOUTUBE
LINKEDIN
Share

ANKA Enstitüsü Başkanı Rafet Aslantaş Erdoğan-Putin görüşmesini Amerika’nın Sesi’ne değerlendirdi.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Ankara ziyaretinde, ana gündem maddesinin Suriye olması bekleniyor. Kürtler konusunda ise Türkiye’nin beklentisine yanıt bulamayacağı bilinmiyor.

Türkiye, Fırat Kalkanı Operasyonu nedeniyle Suriye’de askeri varlığını sürdürüyor. Habur Sınır Kapısındaki askeri tatbikat, Kürt Referandumu sonrası Irak’a askeri operasyon yapma ihtimalini gündeme getiriyor. Türkiye, Suriye konusunda yakın temas halinde bulunduğu Rusya’yla şimdi de Irak başlığını ele almaya hazırlanıyor.

Moskova’dan Pazartesi günü gelen “Irak’ın toprak bütünlüğünü destekliyoruz” açıklaması da Ankara’nın yaklaşımıyla benzerlik gösteriyor. Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) bağımsızlık referandumu yaptığı dakikalarda, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Putin telefonda görüştü. Ardından Putin’in, 28 Eylül’de Ankara’ya geleceği açıklandı.

“Suriye ve Kürt referandumu da konuşulacak”

Uzmanlar, Putin-Erdoğan görüşmesinde Suriye ve Irak başlıklarının yanısıra S-400 uzun menzilli hava savunma füzesi gibi savunma sanayii işbirliği gibi konular olacağını söylüyor.

İstanbul Kültür Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Yunus Emre, Irak’ın değil Suriye’nin öncelikli gündem başlığı olacağı görüşünde. Emre, “Suriye’deki işbirliğinin geleceği masaya yatırılacak. İç savaşa bir siyasi çözüm bulunması için önemli bir görüşme olarak not edilmeli. Ama tek gündemi Suriye olmayacaktır. Irak’ın kuzeyinde gerçekleştirilen referandum ve bunun Suriye’ye etkileri de masaya yatırılacaktır. Bunun yanında başta S-400’ler olmak üzere ikili ilişkilerdeki önemli meseleler de ele alınacaktır.” dedi.

ANKA Enstitüsü Başkanı Emekli Kıdemli Albay Rafet Aslantaş, bölgedeki gelişmeleri sadece siyasi değil askeri boyutlarıyla da takip ediyor. Aslantaş, Putin’in Ankara ziyaretinde öncelikli gündem maddesini Suriye olarak değerlendirdi. Uzman, Suriye nedeniyle Türk dış politikasında kırılma yaşanırken; Rusya, Suriye’deki askeri üsleri varlığı dışında doğrudan silahlı gücüyle bölgeye el attığını kaydediyor. Aslantaş Rusya’nın, o dönemde “Libya’da hata yaptık, Suriye’de tekrarlamayacağız” açıklamasıyla Suriye önceliğini ortaya koyduğunu belirtiyor.

Putin-Erdoğan’ın son 1 yıl içerisinde belirli sıklıkla görüştüğünü vurgulayan Aslantaş, “Geçen yıl uçak krizi sonrası özür mektubuyla telafi edilen Rusya-Türkiye ilişkisi, Rusya’nın bölgedeki konumunu da güçlendirdi. Rusya, bunun da meyvesini 2016 yılında başlayan Astana Süreci ile almaya başladı. Geçtiğimiz hafta da 6. Astana Toplantısı’nda çatışmasızlık bölgelerinden sonuncusu hakkında anlaşmaya varıldı. Güneydeki çatışmasızlık bölgesinde Ürdün’ün yanı sıra ABD’nin gözlemci statüsüne yer verildiğini görüyoruz. Dolayısıyla Rusya, ABD’yi de işin içine çekmeye çalışıyor. ABD ile ‘kazan-kazan’ ilkesiyle Suriye konusunda uzlaşmaya vardığı gözlemlenen Rusya, Astana Süreci’ni Cenevre’yle bağdaştırmaya çalışıyor. Sonuçta Rusya’nın, Suriye’de sağlam adımlar atmaya çalıştığını söyleyebiliriz.” diye konuştu.

Rusya’nın bölgedeki Kürtlere yaklaşımı nasıl?

Küresel güçler ABD ve Rusya için bölgedeki enstrümanlardan birinin bölgedeki Kürtler olduğunu söyleyen Aslantaş, “Rusya’nın Moskova’da PYD bürosunu açık tutması bölgedeki şekillenme sürecinde aktif rol oynama isteğinden kaynaklanıyor. Türkiye açısından bakıldığında farklı bir anlama geliyor. Ama küresel güçler bakımından bakıldığında ise, bir enstrümana ait kartları her iki tarafın da elinde tutması anlamına geliyor.” sözlerini dile getirdi. Aslantaş, nasıl ABD’nin PYD-YPG yapılanmasına askeri yardımı devam ediyorsa Rusya’nın da benzeri şekilde bu Kürt yapılanmasıyla bağını korumak istediği görüşünde.

Rusya’nın Kürt politikasıyla Türkiye’yi hiçbir zaman memnun etmediğini söyleyen Yunus Emre, “19. asırdan beri bu böyledir. Ancak bölgedeki sorunlar ve Türkiye’nin Batı’yla ilişkilerinin hali hazırdaki durumu nedeniyle taraflar bu meseleyi görmezden geliyor. Ya da başka bir ifadeyle dış politikanın birincil meselesi haline getirmiyor. Bu durumda bir değişiklik olmayacaktır. Taraflar bu meseleyi sorunlu bir konu olarak not eder. Ama diğer konularda işbirliğini derinleştirme yoluna giderler. Önceki deneyim bunu gösteriyor.” tespitlerini aktardı.

Rusya’nın IKBY’nin bağımsızlık girişimine tepkisi nasıl?

Rusya’nın, IKBY’nin referandumu gerçekleştirdiği gün “Irak’ın toprak bütünlüğünden yanayız” açıklamasına rağmen gerçekte karşı olmadığını savunan Doç. Dr. Emre, “Rusya’dan gelen açıklamalara bakıldığında prensip olarak bağımsızlığa karşı olmadıkları ancak zamanlamaya itiraz ettikleri anlaşılıyor. Irak toprak bütünlüğüne vurgu ise bağımsızlık girişiminin Bağdat-Erbil hattında yaratacağı çatışma potansiyeline vurgu anlamı taşıdığı açık. Rusya’nın bölgesel güçlerle bir çatışma riskinden kaçınacağını ve krize doğrudan taraf olmayacağını beklentisi gerçekçi görünüyor.” diye konuştu.

ANKA Enstitüsü Başkanı Aslantaş da, Rusya’nın Pazartesi günü yaptığı açıklamasına dek IKBY’nin bağımsızlık referandumuyla ilgili dikkat çekici bir sessizliği olduğunu belirtti. Diğer ülkelerden referandum tarihi açıklamasıyla birlikte tepkiler geldiğini kaydeden Aslantaş, “ABD, bunun IŞİD ile mücadeleyi olumsuz etkileyeceği açıklaması, İran çok net şekilde tanımayacağını ve keza Türkiye de tepki gösterdi. Elbette Irak da bunun toprak bütünlüğüne zarar vereceğini belirterek karşı çıktı. İsrail’in sonradan geri adım atma gibi ifadesi olsa da destekleme açıklaması oldu. Suudi Arabistan ise İran’a karşı kontrollü bir bölge oluşturmak için doğal kaynaklar geçişinde kendi etkisi olabilecek bir bölge olmasını istiyor görünümünde. ABD’nin aslında açık kaynaklara yansıyan açıklamaları itibariyle referanduma karşı değil zamanlamasına karşı olduğunu söyleyebiliriz. Ama Rusya’nın ise sessizliği dikkat çekti.” dedi.

ABD’nin referanduma ilişkin zamanlama endişesi ile Rusya’nın sessizliğini birlikte ele aldığında bölgede küresel güçler açısından mutabakat olabileceğini söyleyen Aslantaş, Ortadoğu’nun harita değişikliğine götürülmek istendiğini düşünüyor. Aslantaş, IKBY’nin referandumuyla “Bölge ülkeleri cephesindeki tepkiler ölçüldü. Adeta laboratuvar çalışması yapıldı. Belki küresel güçler farklı planlamaya sahip olabilir. Ancak bölge devletleri tepkisi de çok belirleyici olacaktır. Bu noktada İran cephesinden çok sert açıklamalar geldi.” ifadesini kullandı.

Akademisyen Yunus Emre de, “Türkiye için artık Ortadoğu kapsamlı bir ittifak anlayışı gerçekçi değil. İttifaklar konu bazında oluşacak. İran ve Kuzey Irak’taki kriz için bir ittifak iki tarafın da çıkarına görünüyor. Benzer şekilde Suriye’de siyasi çözüm de hem Rusya’nın hem de Türkiye’nin çıkarına. Özetle bundan sonra Türkiye’nin ikili ilişkilerinde rekabet ve işbirliği gibi unsurları ülke bazında değil de konu bazında analiz etmek gerekli.” vurgusunu yaptı.

 

Fotoğraf: AP

Kaynak: https://www.amerikaninsesi.com/a/erdogan-putin-gorumesinde-gundem-ne-olacak/4045081.html